Yörüngede Bir Kaç Adım
Hayat sana küsmüş olsa da durma gazla!
Sesli harfler yer değiştirirken adında, ufak yakınlaşmalardır kağıtta...
Hiç bir halt yok dostum inan bu kaosun ortasında.
mia...
/kahvaltıda harfleri karıştıran kız/
Adımlarken;
kendi gölgene çarptığında nefsin havalanır içinden hüzün.
Sevgisizliğin şiddetinde tökezleyen yanlarımı toparlayıp bir kümese kapatmam gerek. Kendimi merkeze taşıyacak bir manivelanın bulunduğunu sanmıyorum henüz.
Korku aklın katilidir. Tutsaklığı bitmez o yörüngeye hapsolduğunda.
Asla dönmeyen insanlar bilirim kendi etrafında. Sağlam görüşler, sağlam duruşlar ve aklı buz tutmuş hokkabazlar. Sihirleri ve tılsımları etkileyici şeyleri severiz. Ancak dönekler için çok şey diyemeyiz. Susar, tevekküle dalar veya kafamızı çeviririz kendi çapımızda...
Kangrenlidir zihin, bazen çileli bazen de şaibeli.
Herkes kanar ve düşer gün olur boşluğa. Şüphe ettiğin gün sanık sen olursun suçlu olmasan da. Sessizce izlediğinde tanıksın unutma!
Oysa;
bir ağaç olmak vardı rüzgarlı bir yamaçta. Eğilmek, alçalmak yapraklarını sımsıkı tuta tuta. Savrulmak vardı tepenin başında. Dayanmak bir tufana sessiz kendi kendince.
Dallarında ağırlayıp kuşları böcekleri. Dirliğinde tam olmaktı bir bahar vakti.
Alçak gönüllü olmanın edebiyatını yapabilirdim. Hatta pek sık kullanmadığım veçhem'le daha içli dışlı olma ihtimalim de var.
Dışarıda gürül gürül akan ırmaklar kadar coşkuluyuz bazen.
Bazen de kılıçlarımızı çekiyoruz dar bir boğazda hemen. Çektiğimiz kılıçları kuşanmaya kalkışıyoruz sonra. Sanki kimse yara almamış gibi.
Bu kadarcık mı yapmak için geldiğimiz. Bu kadarcık mı hayatımızı güzelleştirmek uğruna çabalayıp durduğumuz?
Herkesin kendi rengi kendine değil mi peki?
Gölgeler alçaktır dünya dönerken aydınlık ise çokça parlak!
Bir yeni dünya düzeni elinizde ki yafta. Dışarıda aradığınızda bir soruyu, egomuzun kurbanıyız hala. İnancımız ne olursa olsun, bir mertebeye değiyorsa bedenimiz, içinde patatesler olan ve durmadan çürüyen çuvallar gibi kimliklerimiz. İçimize döndüğümüzde ilahidir görünen.
Hedef neresi görmeli veya kimler hala göz bantlarıyla etrafta bülbül gibi şakıyor bilmeli..
uyanın beyler!
Siz de öyle bayanlar.!
Hayat lineer biçimde akıyor.
Kayan yıldızların ışığında savrulan sadece kader sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Geçmiş yok! Gelecek henüz yazılmadı. Ve buna aldıran yok!. Ben aldırıyorum ve aldıran herkesi, çok önemsiyorum.
Aklın hünerinden sıyrılıp duygularını sentezlemeyi beceremeyenler ise içlerinde hala onu bunu suçlayıp, kendini mesh ediyor..
Alçaklık cömertlikle karıştığında, haysiyetsiz sayıklar ön görü.
Kibarlıkla budalalık yer değiştirdiğinde ise ezilir içinde yaşantı. Yana çekilmek kafi değildir dostum biraz daha fazlasıdır Y A Ş A M A K.!
Sonra özgürlükten dem vurur birileri. Çakıl taşları ıslanır bir karış suda. Su da berraktır hani; ama az ileride dibi görünmez tabi.
İşte... yakama yapışan bir dirlikse ne ala! Ancak bir ihanet öpücüğü ise gül bahçesinde, dokunaklı tragedya bu bağlamda.
Hiçbir yürek tanımıyorum ki dökülmesin yüzü aşağı. Berrak bakışlar altında bile sorgulayan bir dimağ. Kimim ve neyi soruyorum desem kalır yerinde açılmaz sırrın kapısı.
Olanaksızlıklar dokunuyor tenime ve kuduruyor içimde eril sancı. Oysa birde kedi ağırlarım solumda. Dişil kaplan sanki.
Ne derseniz deyin, açık bırakın düş bahçenizin kapılarını. Daima iyi kollayın çocuk yanınızı.
Aşk iklim siz bir rastlantıdır. Çözünür karşısında mahşer kapısının kancası bile...
Tatlı bir bahar olsun cümlemize...