Yumurta Ve Tavuk Paradoksu - 3
İşin doğası gereği temel postülalarımız; evren ve Tanrı yaratısı diyeceğimiz ön envanterli tabudur. Burada önemli olan Yüce Tanrıyı bilmek ve Yüce Tanrı kavranışını mantıkla çıkarsamaktır. Haldeki anlama anlatım konuları bizlere ancak kendi zaman bilmelerimiz içindeki her bir kendi bilişti öznel durumlarımız oluşla; Tanrı muktedirliğini şöyle böyle anlamalarla, kendimizi bize sindirtir olacaktır.
Daha açığı bilişti zamanlar Yüce Tanrı'yı anlayamamamızın teferruatı olurken, sezmemizin de çok güçlü bir osilasyon kaynağı oluşun belirteci olacaktır. Tanrı anlayışımız, evren anlayışımızla; evrenin alt parçası olan olgu olay ve zamanın nasıl yaratılmış lığını özne bağıntısıyla az az yürümelerimizle anlayacağız. Olayların nesne bağıntısı, öznenin kendi özne bağıntısına dönüşüşle, gerçek olmayıp mantıki olacaktır.
Zamanınızın yetikliği kadar bilişti anlamalar; sizde bulunduğu kadarıyla, size göre oluruyla bizim sezgi gücümüz olacaktır. İnsanın yeryüzündeki varlığı boyunca; ama canlılığın (öznel etken oluşun) evreni anlamayı sürdürmesi sonsuza dek devam eden okumalarından hareketle de Tanrı anlayışı devamlı oluşturulacaktır. Yüce Tanrı, bitmemiş ve bitmeyecek olan bir anlamanın öznel diyalektiği olacaktır.
Evren anlaşılsa bile yüce Tanrı evrenden fazla bir anlam ve var olma etkimesidir. Nasıl bütün parçadan fazla ise bütünü oluşturan tüm parçalar mekanik oluşla değil ama bütüne dek ilişkilersen katkılardan yoksunlukla bütünün kendisi olamazlar. Evrenin tüm anlaşılması Yüce Tanrı anlaşılması olmayacaktır.
Evrenin sonsuza giden süreç devinimi içinde, evren bütün marifet, olgu ve olaylarını ortaya koysa. Evren beliren bir bütün oluşun tümlüğü de olsa. Tanrı ve Tanrı kavramı; bütün olmuş bitmiş tükenmiş her şeyin az biraz daha fazlası ve büyüklüğü oluşla; salt evren ilişkileri Yüce Tanrı olmaz bir eksiklikle bizde yansır olacaktır. Tanrı tüm evrenin belirmesinden de fazla bir etkinlik, güç ve büyüklüktür.
Unutmayınız su, kabın rengini yansıtır. Ama kabın kendisini (öz mahiyetini, öz muktedirliklerini) yansıtmaz. Bu bağlamda inanma da bir bilmedir. Ama bu inanma, mevcut olan imanlar değildirler.
Şimdi ilk paragrafın açıklamasına dönersek, çevreniz değişecekse ve bu gidiş sonsuza dek olacaksa; yaratandı anlayışa göre çevre değişmelerinin her olay, olguları; organizmaların da ön görüsü olurdu. Bu hal varlığın içindeki bir inşacı plânlar dâhilinde olacaktı. Bu demektir ki varlığın içinde inşa plânı vardır. Varlığın içindeki inşa plânı da çevrenin her değişir olmaları karşısında bu plânlar, anında açılır olması gerekirdi!
Veya eğer çevreniz değişecekse, bu kabil sonsuza dek olur çevre değişmelerin ön görüsü de, varlığın içindeki bir inşalar plânı dâhilinde olurdu. Çevredeki her değişmeler karşısında, bu plânın anında açılır olmasıyla; çevre değişmesine uyumsuzlukla tüm türler bugün yok olmayıp; devam, olmaları gerekirdi.
Böylesi bir plânın varlığı demek, türün oluşmasından milyarlarca yıl sonrasında oluşacak değişmelerin içermesini taşımak demektir. Bu da o varlığın milyarlarca yıl sonra olacak değişme plânını, inşa içinde boşu boşuna olurla tutup, o değişme sürecine dek depo enerji sarfına neden olacaktır. Ki bu dahi tüm oluşum kurallarına aykırıdır. Bu fazladan bir enerji tüketimiyle ancak olası olur, bir hantallık olacaktır.
Yanı Robert Fulton buhar kontrolünü daha ortaya koyamadan bu buhar gelişmeli girişmenin ileride içten yanmalı motorlarla, tır olup arkasına dorse konacağını veya tren olup, arkasına vagonlar inşa edilir olacağını önceden ön görmesi gibi saçma sapan olurla özün inşasından önce, biçimin inşasının saçmalığı olurdu. Bu da, biçim ve öz iliş kinliğini ortadan kaldırırdı.
Bu arada buğu gücünü makinede kullanılıp ta; sonrası içinde buluş olması gerekişle; buluş olamayan nicelerin, inşa plânını o özlerin taşıyıp taşımadığını hiç bilemezdik. Üstelik gerçekleşmeyenin inşa planını saklamak bir ayrı çelişki iken; gerçekleşmeyen inşalar; ilk öngörüyü, öngörüsüzlük kılacaktır!
Oysa özün kesikli sürekli oluş sınırsızlığı içinde; özün görece sınırlılığı içinde, biçimin görece sınırlılığı vardır. Ve biçimin görece sınırlılığı içinde özün görece sınırlılığı vardır. Oysa süreç, ikili çoklu girişmeli diyalektik yansımalarıyla; kesikli sürekli olmanın basıncını taşırlar. Böyle bir durum belki yansıma ve çevre girişmeleri ile oluşacak; görüngülü akistik durumdurlar. Ki varlık bu yansımayı diyalektik oluşun eylem ve enerji harcanması haline sokuşlarıyladır ki var oluşluklar kazanmaktadır. Ki süren de budur.
İçten inşa plânlı bu duruma göre de o varlık dıştan fazla enerjiyi sağlar olmanın, bu günkünden farklı metabolik düzenlenmeyi ve kayıt enformasyonunu da taşır olması gerekir. Yani mevcut metabolizma özümleme sürecine ekin organize sistem içinde var olması demektir. Ki, bu da hali hazırda organik ve inorganiklerin içinde olduğu bilinir bir şey ve bir karşılaşma da değildir. Sistemlerin; bir iç, bir dış diyalektik oluş girişmeleri ve bu girişmelerin dengesi içinde belirmeler yapmağa gereksinmeleri vardır.
Görülen o ki değişen çevre faktörleri; sizin bu değişmelerle sürekli ve sık sık karşılamalar yapmanızla ancak o faktör size göre olurla devamlılığı söz konusu olacaktır. Tepki veremediğiniz sürece o faktör sizin için yok demektir. Köstebek için ışığın bir göz ilişkisi olmaması gibi. Yaradandı bakışa göre sizin dıştan müdahale etmeniz olmadan, değişmeler karşısında varlıklar, var oluşunu sürdüremezlerdi.
Dümdüz giden bir insanın (olayın) önüne çıkan dağı; bir kayayı, yarım çember çizerek dolanmasını kimse söylemiyordu. Yine dağı üzerinde yürümekle, kayayı üzerinde aşmakla, yarım parabol çizmenizi düz olan sürecin eğilmesini, aksamasını; kimse söylemiyordu.
Sürecek