Yüreğimdeki Koku
Yüreğimdeki koku değişmiş meğer. Eskisi gibi sevinçle karşılamıyor yaz... Sonbahar'ı değişmiyor yüreğimin mevsiminin, bir yer vardı çocukluğumun türkü gibi dillendirildiği o şehirde. Bir yer vardı çocuklukla birlikte yemyeşil bahçemin sevinç mevsiminde. Bu müzik, bu umut; her şey, hepsi oradan kalma. Sana sığınmama izin verir misin? Gözlerim yağmur olup yağacak şehrimin karanlık sularına.
Sana koşmama izin verir misin? Bilirsin ne vakit düşersem aklıma ilk sen gelirsin. Oysaki adın bile yoktu, hayalin bile yoktu, biriydin işte sen, öylesine, öyle biri...
Hiç kimse bu denli sevilmeyi hak etmiyormuş, öyle acı tecrübeler öğrettiler ki bunu bana. Hiç kimse o çocuksu sevgilerle, o çocuksu aşklarla sevilmeyi hak etmiyormuş. Bir tek bu şarkı kaldı bana.
Bir tek bu şarkıyı dinlediğim günkü sıcaklık kaldı yüreğimde. Bu yazlar niçin böyle? Hâlbuki eskiden sevmek kokardı. Şimdi yalnızlık biletini yırtsam da yüreğim daimi müşterisi sanki en ön sıraya beni oturtuyor yalnızlık. Tutunmak istiyorum bir şeylere ama elini vermiyor sevginin de aşkın da dostluğun da yüz karası! Yanlıştı, biliyorum, her şey çok yanlıştı. Hayalimdeki dostlara, hayalimdeki aşklara beş para etmez insanları oturtmaya çalışmak çok yanlıştı.
Seni özledim. Şimdi bana sarılır mısın? Başımı omzuna yaslayarak hıçkıra hıçkıra ağlasam... İçimin coşkun sularında boğulmadan beni kurtarıp, yeniden sever misin?
Bir tek bu şarkı aynı işte, bir tek bu şarkı! Ama gülerdim o zamanlar, şimdi gözlerimden inci taneleri bir bir düşüyorlar, silecek bir sen bile bulamıyorum.
Küçük dostun büyüdü. Belki de bunca yaş sırf bu yüzden birikti. Ne vakit canım acısa hâlâ sana sığınıyorum. Sanki sen hiç yara açmamışsın gibi yüreğimde.
Beni affetmen için kendine izin verir misin? Kimi sevdiysem yalnızlıkla çay içmeyi davet edip ikimizi yalnız bırakıp kaçıp gitti. Sonunda yine ben yalnızlığa, yalnızlık bana kaldı, tükendim.
Onlar kalabalıkların aşığıydılar. Onlar kalabalığa âşıktılar. Bir türlü anlaşamadık, anlaşılamadım.
Sen olsaydın anlardın, yüreğimin zincirinden tutar, zinciri koparıp beni özgürlüğe bağlardın.
Herkes çok yanlış, herkes çok sahte, herkes çok yalancı... Kimin gerçekten sevdiğini düşünürken, sevmekten cayar oldum.
Yüreğimin kahkahası değişmiş meğer. Hıçkırarak kahkaha atıyor, aniden. Gülerdi seni görünce, severdi seni, bilirdi severdin onu. Küçük dostun çok yaralı, yüreğim yoğun bakımda, ben ağır yaralı...
Elimden tutup çocukluğuma ve sana alır mısın beni? Gözyaşlarımı saklamak, onlardan utanmak âdetim değildi. Sanırım artık kendimden bile gizler oldum kendimi...
Bak, duyuyor musun şarkıyı? Haydi, dans edelim. Sen bana kal, ben sana; kimseden hayır yok ikimize... Yeniden şarkım olur musun?
Hasret sararsa beni, onu kaçırıp, hasretim olur musun? Bak hasret çalıyor. Büyürken sevdim.
Yanlıştı. Ben hep sende kalmalıymışım meğer. Bir hayalin kollarında daha az acırmış canım.
Şimdi bana ellerini ver, bak şarkımız çalıyor. Sen de duyuyorsun biliyorum.
Yüreğimin sonbaharı beni sana mahkûm etsin. Razıyım. Başka bir acıyı daha kaldıramayacak kadar yaşlıyım. Yüreğim yoğun bakımda, sen gelirsen kurtulur belki, telaştayım...
Geldin mi? Koş! Yetiş imdadıma... Sil gözümün yaşını, hasret şarkısı çalıyor bak.
Yeniden güvenmekten cayacak kadar yorgunum, yaşlıyım. İzin verme bana, bırak; o çocuk doğsun yeniden içimde, sevsin seni...
Bir hayale aldanmak, gerçeklerden darbe yiyip acı çekmekten iyiymiş meğer. Gelmesen de, gerçek olmasan da, çocukluğumda kalsan da; gel...
Hasret başa sardı, ver elini haydi gel... İçimdeki çocuk yeniden doğdu. İhtiyacım yok acıların şerbetine.
Sevinçle çocukluğumu ve o aşkı içeceğim. Yasak olsa bile...