Yutak
Gayasan dağlarını örten renklerin içinde rüzgardan saklanıp ilerliyorsun..
Boynu kırılan bir çalı gördüğünde, tepeden vurularak yuvarlanmaya başlayan insanlar görüyorsun...
Sana gerçeği hatırlatıyor.
Güneş senin için rahatsızlık verici... Gölgelemede yetersiz.
Yukarıya vardığında yakacağın sigarayı hayal ediyorsun, hatırlamıyorsun ne kadarını tükettiğini
Ceplerinin fazlalığında aramaktan sıkılıyorsun son bir dalı.
Ne için gerektiğine anlam veremediğin sırtındaki eşyalar curcunası, beyninin içindeki meşguliyete baskı uygulayan teneke, botlarının altına dolan çamur, sıcak havanın süzdüğü ter damlacıkları ağır geliyor.
Hepsinden kurtulup çıplak ayakların ve çıplak ellerinle genişçe yayılıyorsun boyunlarını devirerek çalıların, güneşten gelmediğini bildiğin kıvılcımlar vücudunun üstünden geçiyor... hızlılar... gölgelerini seçemiyorsun.
Atabilecek koca bir kahkahan var ölüme.. yapmıyorsun.
İzlenilen yolun ortasında öylece yatıyorsun.
..Ait olduğun yere dönebilir misin, bunca olan içinde sessizce izliyorsun. Büyük bir gürültü kopuyor, durduğun yerden başka yerler görüyorsun, çöl tepeleri yer değiştirip dururken, sessizce bekliyorsun. Gücün yetiyor mu iyiliğe, sevgiye, açlığa, barışa, inanca... Biz olmaya çalışarak harcadığın doğaya, yaptığın yanlışların telafisi olmayan sonuçlarına. Bugün bize gösterilenleri işliyorsun. Konuşmak yerine izliyorsun, hareket etmiyor ama var olduğunu hissediyorsun, ruhunun içine saklanıyorsun, görünmek istemiyorsun. Gökyüzü düşlerinden uzaksın artık ya da uçup durduğun şu rüyalardan, burada sadece sen varsın, öfkeden uzaksın, bize öfkeli değilsin artık...
Bir el uzanıp sana emir verecek..
Hazırlanıp hareket etmeye devam edeceksin.
Gerçeği bileceksin.. Sahip olunan ve yok edilenlere şahit ve sebep olacaksın.
Merak ettiğim pişmanlık duyacakmıyım?