Zamana Direnenler ve Yasaklar
Yaşamak yasak
dediler
Sevmek yasak
Özgüven yasak
Umut etmek yasak
Mutlu olmak en yasak
Aşk yasak
Gülmek yasak
Korkmak
doğru
İliğinize kadar korkun
dediler...
Vazgeçmedik göğe bakmaktan en çok da kuşlara, martılara mesela
Puslu bir sigara öksürttü.Puslu bir sigaranın arkasında bir fotoğraf karesine sığacak kadar küçücüktük, fakat dünya kocamandı, belki ciğerlerimize kadar korkuyorduk ve düşünüyorduk neden bu kadar kirlendi dünya.
Ama inatla o kokusunu bile sevdiğimiz denize ve farkında olalım ya da olmayalım umutla bakıyorduk martılara.O kuşlar ki denizler üzerinde yol almadan evvel içimizde konacak yer aramışlardır.İçimizde engin, içimizde derin hakikat...
Çağ teknoloji çağı, teknoloji yalnızlıktı.Eski tadları o ilkel tadları öyle özlüyorduk ki. Nereye geldiğimizi düşündük, nerede olduğumuzu. Daha dün ninelerimiz yokluktan bahsediyordu, şimdi hepimiz boşluktan bahseder olduk.
Çağın altında ezilen aşk çaresizliğimizdi. Çaresizliğimizi yazmak isyanımızdı.Dilsiz kağıttan isyanlarımızla yola gelen hiç bir şey olmadı.Hepimiz çağın kafesinde yorgun serçeler gibiydik ,sesimiz kısıldı, karardık.Korktuk ve utandık işten atılan işçiden, grev çadırlarından. Yaklaşamadık, kameralardan çekindik konuşamadık, bilemedik onlar aç mıdır susuz mudur nasıl terlerler.Kendi acılarımız arzularımız ve hırslarımız düşünmemize engeldi.'Özgür güvercin baş kaldırsın' sadece bir serap cümlesiydi.
Maddeden metaya, tinden aynaya dönüşüme ceplere saklanan yumruklarımızla sustuk.Karış karış toprağımız satılırken sustuk , kardeş kardeşi boğazlarken sustuk.Tarihimizden korkanların oyunlarıdır bunlar biz niye korkalım ki düşünemedik.
Kapitalizme yenilmiş yalnızlıklarımızla başka bedenlere sığındık .Daha da korkak olanlarımız odasından çıkmadan, küçüklü büyüklü aletlerle boşluklarını doldurdu.Doldu mu o boşluklar?Dolmadı, hiç bir şey eskisi gibi olmadı...
Kötülük oldukça da dolmaz.
Onca teknolojiye rağmen hala açlık varsa, savaş varsa ,hala sert esiyorsa rüzgarlar, bunun tek sorumlusu yine insanlar, yine bizlerden birileri, yine bizi korkutanlar. Tanrının sadece insana verdiği zekayı kötülükte kullananlarda suç. Her şey bir yitirilişte. Bir yozlaşma bir karmaşa içinde yok olup gitmekten korkuyoruz. Zaman geçiyor neredeyiz biz, biz zamana direnenler
neredeyiz ?
Zamana direnenler boşluk yoklama yapıyor!
Tembel ve unutkan olun. Düşleriniz varsa bile hemen yok edin.Her yer dinleniyor.Her yer gözetleniyor.Tüm Türkiye kocaman bir kulaktan başka bir şey değil. Yazdığınız tüm şiirleri yırtıp atın, adaletin masal olduğu bu coğrafyada yeniden doğuşa gidin, uyuyun.Tusağına düşmeyin yüreğinizin insani yanının. Hemen düşlerinizi terk edin, her an sizi ve düşlerinizi okşamaya biri gelebilir...
Bedenine sinmiş şiir kokusuyla toysun sen toy. Ümit kamçısıyla yol alsan ne olacak.Koş bakalım ve yaz bakalım ölmekten arta kalan zamanlarında yazdığın şiirlerinle bu dünyanın toprağını temizleyebilecek misin?
Yine başımızı kaldırdık o eski yıllanmış dost , oturduğumuz deniz kıyısında saçlarımızı kelebek rengi ışıklarla baharlayınca biz de neşelendik. Gülümsedik güneşe.Taşıdığınız kalbimizde zavallı bahtsız bir ölümlü köleyi mi, yoksa en insan şairi mi taşıdığımıza kanıt arayan iç konuşmalarımızı susturup sigaramızı söndürdük.
Dünyayı anlamanın kendimizi anlamaktan geçtiğini bilerek şiir ile hakikate ulaşmak için nabzımız, heyecanımız, öfkemiz ve isyanımız adımlarımızda, yollara düştük...
Gerek konusu
gerekse özgün yazim
harika
hak etmis
güne düsmeyi
basarilar
sair
Hep düşünmüşümdür eskiden, bundan otuz yıl önce daha mutluyduk biz diye, teknoloji bu kadar hayatımıza hükmetmiyordu. Sevmenin sevilmenin daha bir anlamı vardı, daha bir coşkuluyduk baharlarda, yaz larda. Dünya darmaduman her köşede savaş, yoksulluk, acılar. Nasıl sonu gelir, çözüm ne, onuda kimse söylemiyor, ya da söyletmiyorlar. Güzel bir deneme kutlarım Nilgün hanım...👍
Bu cesur yüreğin önünde saygıyla eğiliyorum. Kalemine sağlık güzel kızım !Samimiyetimi hoş görürsün umarım .Tebrikler.