Zihniyet Üzerine - (İnanç, tarih, sosyoloji ve siyaset komplikasyonu)

Müslüman, sistem içi ya da sistem dışı mücadelesinin yanı sıra, kendi içinde bir de cemaat ya da ümmet olma savaşı vermektedir.
Yaşanmışlığına yakın resimden bakmayı şiar edinmiş, bu yanılgıya düşülmesi, maalesef anlayışın yönlendirdiği sistem içi bir duruş, Müslüman bireye yafta olmaktan ileri gitmemiştir. Bu durum zemin olarak Kur'an'ın kabul edilmediği bir düzlemle alakalıdır. Bu zeminin hak olup olmadığı hususunda aklı selim açısından herhangi bir şüphe yoktur. Mevcut şartların Kur'ani olup olmadığı da değerlendirmeye tabidir. Eğer toplumun yüzde 90 ya da üzerinin Müslüman olduğu klişesiyle yola çıkılıyorsa burada gerçeğin ve gerçekliğin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekten zemin Kur'an'i mi olmalı; yoksa azınlık temelli ancak çoğunluğun yönettiği bir sistem kabulü müzminliğinin devamlılığı mı olması gerekendir? Ya da sorulması gereken, gerçek manada Kur'an temelli bir yapının gerçekten kabulu ya da reddinin kim ya da kimler tarafından kararının verildiğidir. Bu durum günümüze değin İslam dünyasının kafalarını sıyıran soru işaretlerinin gölgesi altında serinledikleri bir tabu olmaktan ileri gidememiştir. Gidememesiyle beraber idealist ancak bir o kadar da populist yaklaşımın doruk noktalarının bu söylemler üzerinden tavan yapıldığı ve sanal mücahitlerin kol gezdiği bir süreç Cumhuriyet tarihimizden bu güne devamlılığını muhafaza etmektedir. Elbette bu sistemin muhafazakarlığıdır. Tabu yine aynı tabu olup ardının tasavvuru bireysel bilincin dışında dile getirilememiştir. Toplumsallığın bireysellikten geçtiği gerçeği önemlidir. Sistem siyaseti, başlangıçta düşmanı olduğu iddiasıyla yola çıkan binlerce bireysel iradeyi, önce kolektif olarak karşısına alıp, onları kendi kalıbına uygun hale getirdikten sonra formatlayarak absorbe etmiştir. Bu şartlarda sistem içi siyasi duruş karakteri, müslümanın yanılsaması olmaktan ileri gidemeyeceği inancını her geçen zaman daha da kuvvetlendirecek, bireysel bilincin kolektif hale gelmesinde süreci canlı tutacaktır.
Bu bakımdan; hak ve mutlak doğru adına alınan referansların önceliğinin Kur'an temelli olmasına özen gösterilmeli, konunun zamanla şahsiyetler yönünde ivme olma cüreti tutuculuğuna gidilmemelidir. Bu durum zamanla putperestliğin köklerini oluşturmaktadır. Zira şahsiyetlerin kur'ani temelleri sahiplenme derecelerini olması gerektiği gibi kabullenmeli, fanatizmden uzak gözleri kör edercesine şahsiyetlere bağlılık şirkinden muhafaza olunmalıdır.
Bu durum eski çağlardan bu yana istikrarını korumaktadır. Orta çağ Avrupa' sından örnek verecek olursak; ruhbanlık sınıfının dokunulmazlığının temelinde din hakimiyetinin olduğu bellidir. Klise siyasi erki elinde bulundurduğundan her hükmü kendi tasarrufunda işine geldiği gibi yorumlayıp ona göre hükmetmekteydi. Adalet mekanizması da buna göre şekil almıştı. Kişiler unvan vb nedenlerle kutsanarak dokunulmaz olmuşlardı. Geçmişin ruhban anlayışının günümüz siyasi anlayışından fazla bir farkı olmamıştır. Neticede bireysel gelişmişliğe darbe aynı orantıda devam etmekteydi. Fransız ihtilalinden dolayısıyla Sanayi Devrimi ve Coğrafi Keşifler vb Rönesans ve reform hareketlerinin bileşkesinden doğan bir dünya, adeta yeni dünya üzerinde kilise etkisi oldukça cılız kalmış, bir çok ritüel anlamını yitirmişti. Sömürgecilik ve sanayi devrimi paralelinde burjuva sınıfı hakimiyeti baş göstermişti.
Artık siyasi şekillenme bu doğrultuda gerçekleşmiş aslında zulüm şekil değiştirmişti. Buna muteakip olarak günümüze değin siyasilerin siyaseti bir meslek olarak görme sabitisesi de devam etmişti tabi. Ekonomik gücü olan idareyi hep elinde bulundurmuştu. Bu durum bu gün de böyle devam etmektedir. Geçmişte ruhbanların dokunulmazlığı vardı. Bugün halk adına seçilip bireyselliği ve kişisel olarak değerler ve liyakat anlamında diğer insanlardan hiçbir farklılığı olmayan birçok kişinin aynı dokunulmazlığa sahip oldukları da aşikardır. Özellikle hukuk karşısında siyasi dokunulmazlık demir leblebi olmuş hak mekaniğini alt üst etmiştir. Dünya toplumu Zaman olarak, teknik olarak belki bazı çağları kapatıp, bazı çağları aşmış olabilir, ancak zihniyet noktasında geçmişten bugüne fazla bir değişikliğin olmadığı da iddia edilecek noktadadır. Nitekim nostaljinin zaman zaman yaşanmışlığımız dahlinde zaman zaman rivayetlerle gelen geçmişin değer yansımalarının anlatımlarımızda yer almasında bu izlere her zaman rastlamaktayız.

30 Mart 2013 4-5 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar