Bilge Karasu’nun Hayatı ve Eserleri

— min. okuma: 7-8 dakika
Bilge Karasu’nun Hayatı ve Eserleri

Bilge Karasu, Türk araştırmacı, yazar, felsefe uzmanı.

Doğum tarihi ve yeri: 9 Ocak 1930, İstanbul
Ölüm tarihi ve yeri: 13 Temmuz 1995, Ankara

1- Bilge Karasu’nun Hayatı

9 Ocak 1930 tarihindeİstanbul'da dünyaya geldi. Genellikle sanıldığının aksine, Musevi asıllı Osmanlı siyasetçi Emanuel Karasu ve onun yeğeni dünyaca ünlü yoğurt şirketi Danone Grubu'nun kurucusu İzak Karasu ile herhangi bir akrabalık ilişkisi bulunmamakla birlikte, Bilge Karasu'nun daha sonra Müslümanlığı seçmiş bulunan anne ve babası da Musevi asıllıdır.

İlk ve ortaöğrenimini Şişli Terakki Lisesi'nde tamamladı. Yükseköğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptı. Felsefeci ve sosyolog Hilmi Ziya Ülken, felsefe profesörü Nermi Uygur ve Takiyettin Mengüşoğlu gibi ünlü düşünce adamlarından ders aldı. Yazar bu bölümde aldığı felsefe eğitimi ile geçimini sağlarken aynı zamanda yazarlık donanımını elde etmişti.

Ankara’da Basın Yayın ve Turizm Müdürlüğünde, Ankara Radyosu dış yayınlar servisinde çalıştı. Zaman zaman da radyoda haftalık programlar yaptı. 1970’li yıllarda TRT radyolarında üç radyo oyunu yayımlandı. Müzikle yakından ilgilendi. Müzik toplantılarına katıldı, bazen de Fikret Otyam’ın orkestrasında piyano çaldı. Ali Poyrazoğlu, Semih Tezcan, Mengü Ertel, Kuzgun Acar, Zafer Toker, Haluk Aker, Füsun Akatlı, Oya Aker, Fikret Otyam, Orhan Peker, Talat Sait Halman, Turan Erol ve Eser Gürson gibi edebiyat ve sanat camiasından entelektüel isimlerle yakın dostluklar kurdu. 1963'te Rockefeller bursuyla Avrupa’ya gitti. Döndüğünde ise çeviri işi ile uğraştı. 1974'te Hacettepe Üniversitesi'nde başladığı görevinde ömrünün sonuna kadar hizmet verdi.

Türkiye’nin ilk kültür bakanı Talat Sait Halman, Bilge Karasu’nun yirmili yaşlarında sekiz dil bildiğini, ölümüne yakın bir zamanda da Japonca öğrendiğini söyler. Ayrıca ana dili dışında en az iki üç dilde yazabilecek donanıma da sahiptir.

Ankara'da Nilgün Sokak'ta yıllarca küçük bir bodrum katında yaşadı.13 Temmuz 1995 yılında pankreas kanseri tedavisi gördüğü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde vefat etti. Kabri Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.

2- Bilge Karasu’nun Edebi Kişiliği

Bilge Karasu, yazmaya 17 yaşında başladı. İlk yazısı 1950’de yılında çıkan Karasu’nun ilk öyküsü 1952’de Seçilmiş Hikayeler dergisinde yayımlanır. Bireyin sorunlarına ağırlık veren, onun günlük hayatındaki açmazlarını işleyen bir yazardır. Daha sonra Dost, Türk Dili, Gösteri, Forum, Tan, Gergedan, Çağdaş Şehir, Argos, Kedi dergilerinde çeşitli yazıları yayımlanır.

Her insanın hayatında en az birkaç kere kafasından geçirdiği ya da yaşadığı "sevgi", "dostluk", "yalnızlık", "tutku", "inanç/inançsızlık", "korku" ve "ölüm" gibi kavramları imgesel bir dille anlatır. Okuyucu günlük hayatına tanıklık ettiği hikayedeki kahramanda ya da kişilerde kendinden parçalar bulur.

Böylece kullanılan imgeleri de rahatlıkla bilinçaltında kendi yaşamına göre şekillendirip yorumlar, hikayeyle okur arasında bir bağ oluşur. Çünkü Karasu, insanla/insanüstüyü, olağanla/olağanüstüyü yapaylığa düşmeden, metnin doğal akışı/hayatın da kurgusal akışı içinde verir. Okurun hayal gücünü bir noktaya kadar özgür bırakır. Karasu kelimelerini özenle seçer. Dili işlenmiş, üzerinde çok çalışılmış, oynanmış bir dildir. Kullandığı arı Türkçe başka yazarlarda yapay ve zorlama dururken, onun metinlerinde hoş bir tat bırakır. Çünkü ritim düşünülerek, ses düşünülerek, görsellik düşünülerek kurulmuş, kurgulanmış, kusursuz olması istenmiş bir dille yazılmıştır.

1950 ile 1990 yılları arasında eleştirilerde, sanat konulu deneme ve çevirilerde, tanıtım yazılarında Bilge Karasu adına sık sık rastlanır. Bireyin sorunlarına inerken okurun karşısına farklı bir düz yazı tekniğiyle çıkar. Klasik olay örgüsü çizgisinden farklı bir yöntem kullanırken yalnızlık, tutku, korku, sevgi ve ölüm gibi konuları ele alıp çağrışımlardan ve simgelerden geliştirdiği yeni bir üslupla karşılaşılır. Edebiyat ve felsefeyi belirli ölçülerde harmanlayarak özgün örnekler vermiştir.

D. H. Lawrence’tan çevirdiği Ölen Adam (The Man Who Died) adlı yapıtıyla Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’nü kazandı (1963). 1985’te yayınlanan Gece adlı romanıyla 1991’de Pegasus Edebiyat Ödülü’nü aldı. Bu roman, çeşitli dillere çevrilerek yazarın daha geniş kitlelerce tanınmasına olanak sağladı. 1970’te yayımladığı Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı adlı öyküsüyle 1971 Saik Faik Hikaye Ödülü’nü, 1994’te yayımlanan Ne Kitapsız Ne Kedisiz yapıtıyla da Sedat Simavi Vakfı Ödülü’nü kazandı.

Bilge Karasu; Faulkner, Ludwig, Wouk, Simenon, Beauvoir, Barrie, Lawrence’tan çeviriler yaptı. Deneme, eleştiri ve çevirilerinde özenli bir dil yapısı kullanması dikkat çeker. Dile, dilin işleyişine, Türkçenin gelişimine önem verir. Ona göre dil bütünlüğünün parçası olan kelimeler, ancak edebî dilde kullanılırsa o dile ait olur.

Bu konudaki fikrini şu sözlerle dile getirir: “Herhangi bir metnin ortaya çıkmasında hem o dilin, o metnin söylenebilir hâle gelmiş olması hem de buradan çıkarılabilecek birtakım başka metinleri de söyleyebilecek gücü bulması gerekir. Yazın da başka bir şey değil ki. Sürekli olarak bir dilin söylemiş olduklarını kayda geçiren yapıtların oluşturduğu topluluktur o dilin yazını. Bir dilin herhangi bir şeyi söyleyebilir hâle gelmesiyle ondan sonra başka şeyleri de söyleyebilir olması yazının varlığıyla ilişkili bir şeydir. Onun için ikide bir söylerim. Yazın her şeyden fersah fersah ötedir. Dilin belleğidir diye.”

Bilge Karasu, tüm benliği ile sahiplendiği Türkçenin ifade sınırlarını sonuna kadar zorlar. Pegasus Edebiyat Ödülü'nü aldığı törende yaptığı konuşmasında “Ben kendimi Türkçeye borçluyum” diyerek içinde yetiştiği kültürün diline gösterdiği duyarlılığı gözler önüne sermiştir. Yazar diğer dilleri öğrenme konusunda da uğraş verir. O, keskin bir zekaya, güçlü bir hafızaya sahip yetenekli bir yazardır. Saatlerce masa başından kalkmayan, çalışkanlığı ve sabrıyla üretme daha iyisini yapma uğraşı içindedir.

Yazarın hayatında kitaplar ve kediler ayrı yer tutar. Yaşamındaki birçok ayrıntı eserlerine de yansır. Özellikle çocukluk yıllarının geçtiği Beyoğlu sokakları, Mete caddesindeki çocukluk evi, Samanpazarı, Nilgün Sokağı, Kavaklıdere’de önü vişne ağaçlarıyla dolu ev eserlerine de yansıyan önemli adreslerdir. Bilge Karasu, edebiyat dünyasında alışılmışın dışında bir anlatım tekniği ile adından söz ettirmiş önemli bir değerdir.

II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisiyle tüm dünyada duygusal bir buhran ve çaresizlik duygusu hakim olur. Bu sancılı ruh hâlinin edebiyat dünyasındaki yansımasıyla ise bireysel sıkıntıların evrenselle buluştuğu postmodern anlayış ortaya çıkar. İroni, değişik kültürlerle iletişim, aykırı kanı, dil oyunları, metinlerarasılık, gerçeklik fikrini inkâr unsurları üzerine temellenmiş postmodern akımın etkileri Bilge Karasu’nun eserlerinde de yer bulur. Alıntı üstüne alıntı ya da alıntı içinde alıntıyla oluşan metinlerinde gerçeklik, kurmaca ve soyut, somut yan yana durur.

3- Bilge Karasu’nun Eserleri

  • Öykü:
    • Troya’da Ölüm Vardı 1963
    • Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı 1970
    • Göçmüş Kediler Bahçesi 1980
    • Kısmet Büfesi 1982
    • Lağımlaranası ya da Beyoğlu
    • Susanlar 2008 (öykü, şiir, deneme, röportaj)
  • Roman:
    • Gece 1985
    • Kılavuz 1990
  • Deneme:
    • Ne Kitapsız Ne Kedisiz 1994
    • o Narla İncire Gazel 1995
    • o Altı Ay Bir Güz 1996 (ölümünden sonra yayınlandı)
  • Radyo Oyunları:
    • Peter Pan / Radyo için oyunlaştıran Bilge Karasu 1967 Ankara Radyosu
    • Sevilmek, 1970 Ankara Radyosu
    • Kerem ile Kediler 1970 Ankara Radyosu
    • Gidememek
    • Aşk

4- Bilge Karasu’nun Aldığı Ödüller

  • 1963 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, D. H. Lawrence’den çevirdiği Ölen Adam ile
  • 1970 Sait Faik Hikâye Armağanı, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile
  • 1994 Pegasus Ödülü, Gece ile
  • 1994 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Ne Kitapsız Ne Kedisiz ile
Paylaş:
Yorumlar