David Fincher’dan 1940’ların Hollywood’una Bir Aşk Mektubu: Mank Filmi İncelemesi
Seven, Fight Club, Zodiac ve The Social Network gibi büyük ses getirmiş filmlere imza atan David Fincher, nihayet bir hayal projesini daha hayata geçirdi. Hiç şüphesiz ki sinema tarihi çekilememiş, rafa kaldırılmış senaryolarla doludur. Az kalsın geçtiğimiz hafta Netflix'te yayınlanan Mank filmi de böyle bir kadere kurban gidecek ve asla çekilemeyip hikayesi anlatılamayacaktı.
David Fincher’ın kendisi gibi sinemacı olan babası Jack Fincher, on yıllar önce Mank’ın senaryosunu ilk defa kaleme aldığında hiç kuşku yok ki bu hikayenin birkaç sene içerisinde çekileceğini ve gişede boy göstereceğini düşünmüştü. Ancak filmin kaderi öylesine dolambaçlı yollara girdi ve defalarca kez reddedilerek kenarı atıldı ki; normal şartlarda 90’lı yıllarda çekilip yayınlanması gereken Mank’i ancak bugünlerde izleyebiliyoruz!
4 Aralık tarihinde Bir Netflix Orijinal Filmi etiketiyle prömiyerini gerçekleştiren Mank, ünlü ama kötü bir şöhrete sahip dönemin senaryo yazarı Herman J. Mankiewicz'in hayatının bir bölümünü konu alıyor. Mank'in, Orson Welles tarafından çekilen Yurttaş Kane filmini yazdığı dönemi anlatan hikaye, siyah-beyaz sinematografisiyle görkemli bir edayla karşımıza geliyor.
Mank’ın Senaryosu David Fincher’ın Babasına Ait!
David'in 2003 yılında hayatını kaybeden senarist babası Jack Fincher tarafından senaryosu kaleme alınan Mank filmi, belki de ayrı bir filme konu alacak ilginç bir hikayeye sahip. David Fincher'ın babasıyla beraber yıllar boyunca hikayenin ana hatları üzerine yoğunlaştığı ve olay örgüsünün nasıl gelişeceği üzerine kafa yorduğu Mank filmi 1990'lı yıllarda artık çekime hazır bir şekilde bekliyordu.
1997 yılında Michael Douglas'ın başrolünde oynadığı The Game filmini vizyona süren David Fincher, Polygon film stüdyoları ile Mank filmini çekmek üzere resmen anlaşmış ve somut olarak çalışmalara başlamışlardı. Ancak yapımcılar, Fincher'ın filmi siyah-beyaz çekme isteğine karşı gelemeyince prodüksiyonu durdurma kararı alarak filmden çekildiklerini beyan etmişlerdi. Eğer Fincher, Polygon'un dediği şekilde filmi renkli çekseydi, başrol koltuğunda Jodie Foster ile Kevin Spacey yer alacak ve oldukça yüksek bir bütçeyle çalışılacaktı.
Mindhunter Dizisi, Mank’e Kapı Açtı!
Hayalindeki projeyi tam anlamıyla gerçekleştirebilmek adına büyük paralardan ve bir noktada hayalinden dahi vazgeçen David Fincher, Netflix orijinal dizisi Mindhunter ile hiç tahmin edemeyeceği bir ortaklığın kapılarını açtı. Sevilen suç draması Netflix’in en çok desteklediği projeler arasındaydı ama izlenme sayıları da bir o kadar düşüktü. Bu durum da Fincher’ın canını sıkıyor ve onu üçüncü sezon için diziyi yönetmekten vazgeçmeye kadar itiyordu.
Tam da bu noktada iki taraftan biri Mindhunter sürecini yavaşlatıp Mank’i çekmek için ilk adımı attı ve nihayet senelerdir beklenen proje gerçekleştirilmiş oldu. Filmin yazarı Jack Fincher yıllarını verdiği hikayeyi ne yazıktır ki beyazperdede bir türlü göremese de Finch babasıyla yarım bıraktıkları işi tamamladı.
Siyah – Beyaz Bir Netflix Biyografisi: Mank
Çekimleri aylar alan Mank, Fincher'ın isteğiyle daha tutarlı bir sonuç elde edilebilmesi adına dijital kameralar kullanılarak çekildi; ancak 1940'ların atmosferini filmde izleyiciye daha net hissettirebilmek adına ses ve görüntü için hassas bir çalışma sergilendi. Post prodüksiyon aşamasında görüntüler geleneksel yöntemlerle işlenmiş izlemini verirken, ses tasarımında ise yer yer kontrollü hışırtı ve patlamalara izin verildi. Mank’in müzikleri ise o dönemin teknolojisinde yer alan enstrümanlar ile kaydedildi.
İzleyenleri Hollywood’un altın çağına siyah-beyaz bir yolculuğa sürükleyecek Mank, Citizen Kane (1941) filminin yaratılış sürecini anlatıyor. Döneminin popüler ama alkol bağımlılığı yüzünden kötü şöhretli yazarı Herman J. Mankiewicz’i Oscar Ödüllü deneyimli oyuncu Gary Oldman canlandırıyor. Oldman’a cast ekibinde Amanda Seyfried, Lily Collins, Tom Burke ve Charles Dance gibi tecrübeli isimler eşlik ediyor.