Fernando Pessoa'nın Hayatı ve Eserleri

— min. okuma: 9-10 dakika
Fernando Pessoa'nın Hayatı ve Eserleri

Fernando Pessoa, Portekizli şair, ressam.

Doğum tarihi ve yeri: 13 Haziran 1888, Lizbon, Portekiz
Ölüm tarihi ve yeri: 30 Kasım 1935, Lizbon, Portekiz

1- Fernando Pessoa'nın Hayatı

Fernando Pessoa, 13 Haziran 1888 tarihinde Lizbon, Portekiz’de doğmuştur. Annesi Maria Madalena Pinheiro Nogueira, babası Joaquim de Seabra Pessoa’dır. Müzik eleştirmeni olan babası, Pessoa 5 yaşında iken öldü. Daha sonra 7 yaşında iken annesi bir konsolos olan üvey babası ise evlenerek 1896 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Durban kentine gittiklerinden orada yetişti. Burada tam bir İngiliz eğitimi gördü. Burada geçirdiği yıllarda İngilizcesini hızla ilerleten şair özellikle William Shakespeare ve John Milton gibi yazarların kitaplarına ilgi duydu. Kendisi de ilk şiirlerini İngiliz dilinde yazdı.

Durban High School'da ilk öğrenimini gördü. Lise düzeyindeki eğitimini Cape Town'da tamamlayan Fernando Pessoa 17 yaşında üniversite öğrenimi için 1905'te yeniden Lizbon'a büyük annesi ve halasının yanına döndü. Lizbon Üniversitesi'nde derslerin öğrenci eylemleriyle kesildiği bir dönemde akademik eğitimini bırakarak bir ithalat şirketinde ticari temsilci ve çevirmen olarak iş yaşamına girdi. Geçimini ticari çevirmenlikle kazandı ve hiç evlenmedi. Geçimini, İngilizce ve Fransızca iş mektupları yazarak kazandı ve yalnız yaşadı.

1905 yılında 17 yaşında iken Lizbon'a döndükten sonra, dönemin yenilikçi dergilerinden, özellikle de modernistlerin yayın organı Orpheu'da yazdı ve akımın önde gelen estetik kuramcılarından biri oldu. Fernando Pessoa, Lizbon'da yaşamının sonuna kadar kaldı. Geçimini, İngilizce ve Fransızca iş mektupları yazarak kazandı ve yalnız yaşadı. Bu yalnız adam, geçimini çok iyi bildiği İngilizce ve Fransızca dilinde iş mektupları yazarak kazandı. Öldüğünde, 3’ü İngilizce, biri de Portekizce yazdığı şiirlerini içeren 4 kitabı hariç, neredeyse hiçbir kitap yayımlamamıştı.

2- Fernando Pessoa'nın Edebi Kişiliği

Fernando Pessoa edebiyat dünyasının en renkli ve en özgün yazarlarından hem de şair ver ressamlarındandır .

Fernando Pessoa’nın kendi deyimi olan heteronym (çoklu kimlik) anlamına geliyor. Kendinden bağımsız olarak hareket eden, kendi yetenekleri, kendilerine özgü dünya görüşleri ve edebi tarzları olan Alberto Caeiro, Alvaro De Campos, Ricardo Reis ve bir de yarı “heteronym” dediği düz yazı şiir ile yazan Bernardo Soaras isimli şairleri şiir dünyasına katar. 

Birbirinden bağımsız tarzda eserler veren bu şairler birbirleriyle yarışır ve tartışırlar. Böylece Fernando Pessoa içindeki kalabalığı bu yöntemle konuşturmuş olur.

Portekiz modernizminin öncülerinden olan Pessoa, Milton, Shelley, Keats, Poe, Byron, Whitman, Shakespeare, Charles Baudelaire'den etkilenmiş ve ilk şiirlerini, İngilizce olarak, 1905-1908 yılları arasında yazmıştır. 

1912'de, ilk şiirlerini "Portekiz 'Rönesans'" hareketinin yayın organı A Aguia dergisinde yayımladığında, simgeci şiirin ve "saudosismo"nun (geçmişe özlem) etkisi altındaydı. Aynı yıllarda, düzyazı metinler (Fausto, Epithalamium, O Marinheiro, Na Floresta do Alheamento, vd.), eleştiri ve denemeler yazdı. 1913'te, fütürist harekette yer aldı ve Sá-Carneiro ile birlikte Portekiz öncü edebiyatını başlatarak, "paulismo" akımını yarattı. 

Fernando Pessoa 1914 yılında, her şeyi, olabilecek bütün tarzlarda hissetmek için, kendi içinde gücül olarak bulunan farklı yazar kimliklerini aralarında diyaloğa sokarak, onlara yazı aracılığıyla kurmaca bir gerçeklik kazandırdı. Pessoa'nın farklı yazar kimliklerinin yansıması olan bu kökteş şair ve yazarlar Alberto Caeiro, Alvaro de Campos, Ricardo Reis, Bernardo Soares ve Fernando Pessoa'nın kendisidir. Pessoa'nın kendi şiirleri ve kökteş şairleri aracılığıyla yarattığı şiirler Orpheu, Portugal Futurista, Contemporanea, Atena gibi ancak birkaç sayı çıkan dergilerde yayımlandı. "Vatanım Portekiz dilidir" diyen Pessoa ölümünden bir yıl önce, Portekiz tarihinin okültist ve simgeci bir yorumu olan "Mensagem" adlı şiiri yazdı ve Ulusal Propaganda Sekreterliği'nin açtığı yarışmada ödül aldı.

30 Kasım 1935'te, 47 yaşında, Lizbon'da karaciğer hastalığından öldüğünde pek az tanınıyordu. Sağlığında yayımlanan dört kitabından üçü İngilizcedir: 35 Sonnets (1918), English Poems I-II ve English Poems III (1921). Portekizce kitap olarak yayımlanan tek eseri Mensagem'dir (1934). Dergilerde kalmış birçok şiir, deneme vb. yazıları vardır. Ardında bıraktığı elyazması fragman sayısı 25-27 bin arasındadır.

Bütün eserleri 1942'de yayımlanmaya başlanmış ve 26 cilde ulaşmıştır.

3- Fernando Pessoa'nın Eserleri

  • Şiirleri:
    • Poesías de Fernando Pessoa (1942, Fernando Pessoa'nın Şiirleri)
    • Poesías de Alvaro Campos (1944, Alvaro Campos'un Şiirleri)
    • Poemas de Alberto Caeiro (1946, Alberto Caeiro'nun Şiirleri)
    • Odas de Ricardo Reis (1946, Ricardo Reis'in Odları)
    • Páginas de estética y de teoría y crítica literarias (1967 - Estetik ve Edebiyat Kuramı ve Eleştirisi Hakkında Yazılar)
    • Páginas íntimas de autointerpretación (1966, Kişinin Kendi Eserini Yorumlaması Üzerine Özel Yazılar)
    • Textos filosóficos (1968, Felsefe Metinleri)
  • Türkçeye çevirilen eserleri:
    • Şeytanın Saati (Can Yayınları, 2006)
    • Sırların Cebiri (Nisan Yayınları, 1995)
    • Denize Övgü (İyi Şeyler, 1999)
    • Düşsel ve Gerçek (Dünya Kitapları, 2005)
    • Anarşist Banker (Can Yayınları, 2006)
    • Huzursuzluğun Kitabı (Can Yayınları, 2006)
    • Pessoa Pesso' yı Anlatıyor (Kırmızı Kedi Yayınevi, 2012)
    • Gizemli Bir Maske (Kolektif Kitap, 2016)
    • Anlamaktan Yoruldum (Zeplin Kitap)
    • Lizbon (Pharmakon Kitap)
    • Felsefi Denemeler (Aylak Adam Kültür Sanat Yayıncılık)
    • Ophelia’ya Mektuplar (Sel Yayıncılık)
    • Bulmaca Meraklısı Quaresma (Kırmızı Kedi Yayınevi)
    • Uzaklıklar, Eski Denizler (Can Yayınları)
    • Prensin Ölümü - Şeytanın Saati (Sel Yayıncılık)
    • Başıboş Bir Yolculuktan Notlar (Sel Yayıncılık)
    • Aklın Haysiyeti (Zeplin Kitap)
    • Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor (Sel Yayıncılık)
    • Hiçbir Şey İstememenin Mutluluğu, (Zeplin Kitap)
    • Anarşist Banker Şeytanın Saati (Can Yayınları)
    • Teslis'in İkincisi (Kült Neşriyat)
    • Huzursuz Bir Aforizma: Duygular (Chiviyazıları Yayınevi)
    • İnsan Bir Uçurumdur (Zeplin Kitap)
  • Yazar hakkındaki eserler:
    • Fernando Pessoa: 20nci Yüzyılın Yalnızı (Adnan Özer - Everest Yayınları)
    • Fernando Pessoa ve Şürekası (Yapı Kredi Yayınları - Sergi Kitapçığı)
    • Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü (Can Yayınları - Antonio Tabucchi)

Huzursuzluğun Kitabı (F.Pessoa)

Başka bir erdemim yoksa da, hiç olmazsa özgür bırakılan duyguların getirdiği sürekli yenilenme hali var.Bugün Rua Nova do Almada’dan aşağı iniyordum ki gözüm birden, tam önümde yürüyen bir adamın sırtına takıldı. Herhangi bir insanın sıradan sırtıydı gördüğüm; sokaktan geçen birinin rasgele gözüme takılan gösterişsiz takım elbisesinin ceketi. Sol kolunun altına eski bir çanta sıkıştırmıştı, sağ eliyle kıvrık sapından kavradığı kapalı bir şemsiyeyi de, yürüyüşünün temposuna göre yere vuruyordu.Birden, o adama karşı içimde sevgiye benzer bir şeyler uyandığını hissettim, insanların ortak özelliği olan niteliksizliğin karşısında, işine giden bir aile reisinin sıradan günlük yaşamı, iddiasız ve neşeli yuvası, kaçınılmaz olarak hem neşeli, hem hüzünlü zevkleri barındıran hayatı, hiçbir şeyin nedenini merak etmeksizin safça yaşayıp gitmesi karşısında, kısacası, önümde duran bu giydirilmiş sırtın tamamen hayvani doğası karşısında doğmuştu bu duygu.Gözümü adamın sırtına, aralığından içeri göz atarak, yarım yamalak da olsa düşüncelerini seçebildiğim o pencereye diktim.Uyuyan bir adamın karşısında ne hissedilirse, bende onu uyandırıyordu. Uyuyan herkes çocukluğuna döner. Belki de bu yüzden, yani uyurken yaşadığımızın bilincinde olmadığımız için, kimseye kötülük de yapamayız – en gözü dönmüş cani, kendinden başkasını gözü görmeyen en bencil insan bile, ne olursa olsun uyuduğu sürece doğanın büyüsüyle kutsal bir varlığa dönüşür. Uyuyan bir insanı öldürmekle bir çocuğu öldürmek arasında büyük bir fark görmüyorum. Bu adamın sırtı da uyuyor işte. Benimle aynı hızda, önümden yürüyen bu insan tüm varlığıyla uykuya dalmış. Bilinçsizce yürüyor. Uyuyor, çünkü hepimiz uyuyoruz. Hayat bütünüyle düştür. O da bilinçsiz halde yaşıyor. Ne yaptığını, ne istediğini, ne bildiğini kimse bilmiyor. Yazgı’nın büyümeyen çocukları olarak, hayatı uyuyoruz. İşte bu yüzden, bu duyguyla düşündüğümde, çocuksu insanlığa, uyuyup kalmış toplumsal yaşama, hepimize ve her şeye karşı içimde sonsuz, şekilsiz bir sevgi uyanıyor. Şu an içimi saran, sonuçları ve amaçları olmayan, çıplak bir insan sevgisi. Acılı bir şevkat duyuyorum, bizi seyreden bir Tanrı’nın duyacağı cinsten. İnsan denen şu zavallılara, insanlık denen şu zavallı, tuhaf yaratığa yegane bilinçli varlığın şevkatiyle bakıyorum. Ne yapıyor bu kadar insan?

Ciğerlerdeki basit nefesten başlayıp şehirlerin kurulmasına, imparatorlukların sınırlarını surlarla çevirmesine dek hayata dahil olan tüm koşturmacayı, tüm niyetleri, bir gerçeklikle başka bir gerçeklik arasında, Mutlaklığın bir günü ile bir başka günü arasında varolan, kendinden menkul bir uyuklama hali, düşe ya da uykuya benzeyen şeyler olarak tahayyül ediyorum. Ve soyut bir anaç varlık olarak, o uykunun içinde toplanarak bana ait olmuş çocukların üzerine eğiliyorum geceleyin; iyi, kötü ayırt etmeden. İçim sızlıyor, sonsuz bir varlık gibi büyüyorum.Gözümü önümdekinden ayırıp oradan, o sokaktan geçmekte olan herkesin üzerinde dolaştırıyor, hepsini, peşinden gittiğim o bilinçsiz insanın sırtının bana verdiği soğuk ve saçma sevgiyle, sıkıca kucaklıyorum. Hepsi aynı bunların; atölye‘den söz eden genç kızlar, işyerleriyle alay eden delikanlılar, ellerinde sepetlerle alışverişten dönen iri memeli hizmetçi kadınlar, bıyığı henüz terlemiş, getir-götür işleri yapan çocuklar – hepsi aynı bilinçsizliğin farklı beden ve yüzlerdeki tezahürleri, aynı görünmez varlığın elinde toplanmış iplerle hareket eden kuklalardan farkları yok. Bilince işaret eden bütün tavırları sergiliyorlar, ama hiçbir şeyin bilincinde değiller, çünkü bir bilince sahip olduklarının farkında değiller. Kimileri akıllı, kimileri aptal – aslında hepsinde aynı aptallık. Kimileri daha yaşlı, kimileri daha genç – aslında hepsi aynı yaşta. Kimileri erkek, kimileri kadın – aslında hepsinin cinsiyeti aynı; varolmayan bir cinsiyet bu.

Paylaş:
Yorumlar