Yaşamaya Başlamak İçin İzlemeniz Gereken 5 Aşk Filmi

— min. okuma: 6-7 dakika
Yaşamaya Başlamak İçin İzlemeniz Gereken 5 Aşk Filmi

Hepimiz dünyaya geliyor ve bilincimizin yerine oturduğu ilk andan itibaren ölmekle ilgili fikirler edinip buna karşılık amansız bir mücadeleye girişiyoruz. Ölmemeye çalışmak aslında bizlere yaşamı unutturuyor. Size tabii ki ölümsüzlüğü sunacak değiliz ama ölmeden önce yapılacaklar listesi yerine, yaşamaya başlamak için önayak olacağına inandığımız muhteşem 5 aşk filmi listesini sunmayı istiyoruz. 

Ölmeyi beklercesine hayatımızın arasına sıkıştırdığımız isteklerimizdense önce yaşamayı öğrenmeyi yeğliyor ve bize yol göstermesi için en çarpıcı aşk filmlerini sizler için paylaşıyoruz. Çünkü kaçıracağımız bir şey varsa o ölüm değil yalnızca yaşamın kendisi olacaktır. Şimdi dilerseniz daha fazla yaşamdan kaçmayalım ve o filmlere göz atalım…

5- Köprü Üstü Aşıkları

Köprü Üstü Aşıkları, orijinal adı Les Amants du Pont-Neuf olan filmi Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerinden olan Leos Carax 1991 yılında yazıp yönetti.

İsminden de anlayacağımız gibi hüznün ağırlıklı yaşandığı film, üzerinde sarsıcı etkiler bırakmış bir ilişkiden çıkan ressam Michele ile Paris’te sokak sanatçısı olan Alex’in köprüde tanışmalarına ve devamındaki olaylarına odaklanıyor. Gözlerini kaybetme durumuna sürüklenen kadının yine kendileriyle birlikte orada yaşayan Hans’ın aralarında anlaşmazlık çıksa da Alex ile aralarındaki etkilenme durumu problemleri çözer.

Les Amants du Pont-Neuf, klasik aşk filmlerinin yanı sıra farklı konusuyla dikkatleri üzerine çekerken öte yandan aşkın tehlikeli yanlarını da sunuyor. Köprü Üstü Aşıkları filminin kadrosunda ise Juliette Binoche, Denis Lavant, Klaus Michael Gruber bulunuyor.  Ayrıca bu etkileyici yapım,  1992 Avrupa Film Ödülleri’nden En İyi Kadın, En İyi Görüntü Yönetmeni ve En İyi Editör ödülünü alırken; 1994 Sant Jordi Ödülleri’nden ise En İyi Yabancı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştı. 

4- Cenaze İçin Birkaç Kilo Hurma

“Gözümü kör ettiğinde, senin olanı geri aldın demiştim. Şimdi çok şey mi istiyorum senden; biraz kar yağsa dünyanın sonu mu gelir? Biraz kar yağdır ki, bana verdiğini koruyabileyim. Niye bana karşısın?” Sadri karakterinin bu cümleleri ile hafızlara kazınan siyah beyaz bir film, Cenaze İçin Birkaç Kilo Hurma.

2006 yapımı kült film, Saman Salur tarafından yazılıp yönetilen bir İran dram/komedi filmi. Aşkın en karanlık ve çaresiz yönlerini konu alan eser diğer bir yanıyla da seyirciyi güldürmeyi başarıyor. Başrollerini Mohsen Tanabande, Nader Fallah üstlendiği siyah beyaz filme ünlü müzisyen Mohsen Namjoo da eşlik ediyor. 

Godot’yu Beklerken adlı esere olan benzerliğiyle de adından söz ettiren yapım, Sadri ve Yadi adındaki iki karakterin hayatları ve beklentileri üzerine şekilleniyor. Şehirden uzakta olan benzinlikle çalışan ikiliden biri olan Sadri karakteri, sürekli kayıplara karışırken hava durumunu sürekli merak etmektedir.  Karşı köydeki bir kıza aşık olan Yadi ise postacı aracılığıyla devamlı mektup yazmaktadır. Yalnızlığı iliklerine kadar yaşayan bu ikili seyirci için hayatları boyunca unutulmayacak bir dram filmine imza atıyorlar. 

3- The Reader

21. yüzyılın en sağlam filmlerinden olan The Reader, 2008 yılında yönetmen Stephen Daldry tarafından çekilmiştir. Bernhard Schlink’in aynı ada sahip romanından uyarlanan yapımının başrollerini, Ralph Fiennes ve Kate Winslet paylaşıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da geçen film, genç Michael’ın kendisinden yaşça büyük Hanna’yla tanışıp aşık olmasıyla başlar.  Aralarında çok kuvvetli bir bağ oluşan çiftin, yaşla ilgili problem yaşamaları bir yandan da biz seyircileri sorgulamaya iter. Aralarında oluşan tutkunun en kuvvetli nedeni ise Michael’ın ilişki yaşamaya hevesli olması ve Hanna’nın okumayı öğrenmek istemesi de denilebilir. Fakat yaşadıkları aşk içten içe gizli olduğundan bir gün bu gizem Hanna’nın ortadan kaybolmasıyla daha da ateşlenir. Zamansal atlamalarla karakterleri mahkeme salonunda aynı kadrajda tekrar görürüz ve film asıl doruk noktasına daha yeni varmıştır.

81. Akademi Ödülleri En İyi Film, En İyi Yönetmen, En iyi Kadın Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Sinematografi ödüllerini kazanırken; Altın Küre Ödüllerinde de başarısını ortaya koyarak, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Yardımcı Kadın ödüllerini de toplamayı sürdürmüştür.

2- Geothe’nin İlk Aşkı 

Hem dünya hem de Alman edebiyatının en büyük temsilcilerinden olan Goethe, şüphesiz ki Genç Wherter’in Acıları kitabıyla hepimizi yasa boğmuştur. Peki, bu kitabın yazılış aşamasına gelene kadar nasıl pişmeye başladığını hiç merak ettiniz mi? Evet, dediğinizi duyar gibiyim. Öyleyse hemen filmimizi incelemeye başlayabiliriz.

2010 yapımı olan Goethe’nin İlk Aşkı ya da Genç Aşık Goethe filmi, Philipp Stölzl tarafından çekilmiş bir dram filmidir. Johann Wolfgang von Goethe'nin,  Genç Wherter’in Acıları kitabını yazmasına ilham kaynağı olan aşkını ve okul döneminde yaşadıkları anlatan yapım, acılarını yazmayı başarmış yazarın ne kadar kötü süreçlerden geçtiğine bizleri şahitlik ettirmesinin yanı sıra ünlenmeye başlamasının mutluluğunu da aynı cömertlikte paylaşıyor. Başrollerini Alexander Fehling, Miriam Stein ve Moritz Bleibtreu paylaşan film, kitabıyla birlikte tüketildiğinde asla hafızalardan çıkacak gibi durmuyor.  

1- Sadece Aşıklar Hayatta Kalır

Usta yönetmen Jim Jarmusch tarafından yazılıp yönetilen 2013 yapımı Sadece Aşıklar Hayatta Kalır, yüzyıllar önce tanışmış ve birbirine sevdalı iki vampirin hikayesini anlatıyor. Yaşamı en ince ayrıntısına kadar yaşamaları nedeniyle ölememenin sıkıntısı yaşayan ikili büyük buhrandadır. Günlerini yayınlamayacağı müzikleri yapmak için geçiren Adam, insanlardan uzak sisli bir şehirde yaşar. Adam’ın sevgilisi Eve ise bambaşka bir coğrafyada Fas’ta yaşamaktadır. Birbirini özleyen çiftin bir araya gelmesiyle başlayan film, müzisyen olan Adam’ın kardeşi Ava’nın evlerine gelmesiyle sürükleyici bir hale bürünüyor. Başrollerini Tom Hiddleston, Tilda Swinton, Mia Wasikowska, John Hurt ve Anton Yelchin'in paylaştığı yapım, ayrıca filmin müziğiyle de hafızalarda muhteşem detaylar bırakıyor. 

Filmin müziğine katkıda bulunan Yasmine Hamdan aynı zamanda eşsiz performansıyla da yapımda bize göz kırpıyor. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye adaylığı edinen film yalnızca En İyi Film Müziği ödülünü almayı başardı.

Paylaş:
Yorumlar