1881'den 2009'a Ve Daha da İleriye

Onu ilk defa meclisin önünde gördük,eski Anadolu,onun davetine cevap verdi.Bektaşi şeyhleri,Konya Çelebileri.Menderes ulaması,daha niceleri.Ayaklarında Hitit çarıkları.Niniva duvarlarından inmiş,mektebin yetiştirdiği kimseler,Dağın,kırın,anane ve masahn yetiştirdiği.Ne asurî çarıklı şarklı ağalar,Beraber içtima halindeydiler.

Kürsüye çıktı ve davasını teşrih etti.Bu günkü ülkümüz. İyi söylenmiş söz üzerine müessestir.Bir fırtına kuşu sanki,elinde kendisinden başka kuvvet olmaksızın karşımıza çıktı.Ona nasılda inanılmazdı ki?

Sesinde en büyük iman olmasaydı.
Konuşuyor ve birşey bina ediyordu...Yalın sözleri bazen anlaşılmasa bile,sesindeki müvesser duygu içine doluyordu.Kelimeler kayaların içine oyulmuş çukurlara temel taşı gibi iniyordu.

Kumaral adam,kısık mavi gözleri arasında,gelecekteki ülküsüne şuhu ile bakıyordu.Kırık sesinde,eski bir milletin en iç,en harîm kuvvetleri galeyan halinde idi.
Dinlemiyor,görüyorduk;Konuşuyor ve gelecekteki ülküsünü inşaa ediyordu.Ünlü bir mühendis gibi...


Engin kanatlarını açmış,iki gök parçası gibi bakan gözlerini,süzmüş haykırıyordu.
''Ulusum! Uyuma vakti değil! Uyanma vaktidir''Diyen bu sesin,ruha çarpan mavera'i berdesi vardı.
Memlekettem önce;Yüreklerde yatan yeisten kurtulmak gerekti.Önce kalplere teşhir etti.
Memleketin halâsının başında,Ülkü yazan bir hatip vardı.Aynı kürsüye ondan başka,kaç insan bir dev gibi çıktı.O kürsüye çıkanlar orda kaldı,ufalanıp cüceleşerek geri döndüler.

Fırtına kuşu;ayakları karanlıklara dalmış;başkalrı bir sabah aydınlığı içinde gürledi,sel olup taştığı yerde,o başkalrı ne âciz kaldı.Anadoluda esen rüzgâlara dayanamadı.Musibet günlerindeo,çerçevesi uçurumlardan ibaret bir kürsü üstünde.O fırtına kuşu;dağ,taş konuşuyormuş duyuyormuş gibi konuştu...


O,Cihan karşısında yalın kılıçtı.Bir utkusu,bir davası vardı...
Bir gün verdiği hükümleri yürütmek için icraa vazifesini aldı...
Türk Tarihinin ezelî iradesi gibi,Garba doğru kımıldadı gitti...O gün bu gün,fırtına kuşu hala yaşıyor ve uçuyor.



Dünden bu güne(Varlık Yayınlarından)


ışıksın Atam

Hâlâ yeni ufuklara doğru ülküsü süzülüyor,
Pencere önünde ikindi saatlerine,
Mahsusu çok parlıtılı,Kamaşmış bir deniz var,
Her ufak dalga,güneşten bir parça,
Almış gidiyor ve gidecekte...
Hepimizin kalbinde senden gelen ışık var,
Tıpkı denizin dalgaları gibi,
Yeni daha nice yeni ufuklara,
Deyip;Ülkünü yaşatmak adına,
Türk Ulusuna yapılan hainlikler,
Sinek vızıltısı gibi gelir.
Nasıl çırpınırsa Karadeniz gibi,
Bir çırpınırki Türk Ulusu,
Kıyıda kalan kum taneleri gibi,
Boş ceviz kabuğu misâli gibi,
Yakar yıkar Vatanı Ülküsü için.
Varsa ki bir canı,bin canıda olsa,
Vatan için Ülküsü için,
Gözünü kırpmadan feda ederde,
Gam yemez yüreği...
Yedisinden yetmişine,kadınından,körpe kuzusuna,
Kanla sulanıp büyüyen çiçeklerine,
Payitahtımız emin olsun,
Bizler vu Vatanın sermedî bekçileriyiz,
Varsın vatan var olsun,
Bu Vatana bu can fedâ olsun...


Ata'ya yürekten gelen duygularımı atfettim.Vatan için canlarını veren dünden bugüne tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.


18/05/2009(Rual)

18 Mayıs 2009 3-4 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar