Adak (10.bölüm son)

Kaç gün geçti üstünden, yoksa geçen haftalar mıydı hiç saymadı Efsun. Hayatının bir gününü hiç yaşanmamış sayarak, içindeki iyileşmeyen yaralara inat yaşadı... Ne gözünden bir damla yaş düştü, ne de bir kelime etti o uğursuz güne. Sustu Efsun; tüm şahitliğine rağmen sustu.

Uykusuz yaşanmaz derdi soran olduğunda. Her gece sırılsıklam uyandığı kâbuslara inat yaşamaya çalıştı Efsun. Belki de yaşadığını sandı.
Ama biriken öfkenin, biriken acının ve savrulmamış en galiz küfürlerin gün yüzüne çıkacağı bir an mutlaka olacaktı. Tüm yaşanmışlıklarla beraber bunu da unuttu Efsun...

............

İşe gidilecek saatlerden biriydi; makyaj aynasının karşısında saçlarını düzeltiyordu Efsun.

?Nerde bu Allahın cezası toka diye söylendi kendi kendine.

Çekmecesini açtı, telaşlı hareketlerle aradığını buldu nihayet, tam çekmeceyi kapatırken parmağı sıkıştı. İçi bulandı birden; alt tarafı küçücük bir damla kandı gördüğü, her yerin karardığını hissetti o an, tıpkı o günkü gibi.
Atabildiği en acı çığlığı attı şifonyerin üstündekileri bir tek hareketle aşağıya atarken.
Dizlerinin üstüne kapandı, Tuğrul un şaşkın bakışlarına aldırmadan hiç kimsenin anlamadığı dilden ağıtlar yaktı, bir muayenehanenin soğukluğuna bıraktığı canına...

Susmadı bu sefer, vazgeçmedi ağlamaktan, kendini sakinleştirmeye çalışan Tuğrul un elinden kurtulmak için çırpındı, gücü ve inancı kalmamıştı artık, bıraktı kendini, canını geleceğine adak yaptığı adama.
Saatlerce ağladı, belki de son defa...


........................


Efsun fren sesiyle sıyrıldı geçmişinden; aracın içinden kendisine bağıran şoföre sessizliğiyle cevap verdi.

Elinden sım sıkı tutan kızına bakıp gülümsedi,
Doktorun yanıldığının en büyük kanıtıydı kızı... Tüm olumsuz konuşmalara rağmen verdiği adaktan sadece bir sene sonra kucağına almıştı kızını. İçindeki sevgiyi tarif edememişti hiçbir zaman soranlara. Ama bir yanı hep eksikti kızını kucağına aldığından beri. İşte; yapayalnız kalmışlardı yılların ardından. Güzel bir gelecek için verdikleri adağın kanı tutmamıştı. Belki de onlara kesilen en büyük cezaydı bu ayrılık.

Gidiyordu işte, yaşanmış güzel ve çirkin tüm günlerin mihnetini omuzlarına alıp, sevdasından kör kuyularda susuz kalacağını bile bile gidiyordu.
Bir suçlu aramamak lazımdı aslında.
Gözünden süzülen bir damla yaşı elinin tersiyle sildi, tıpkı yıllar öncesinde yaptığı gibi.

Dudaklarından dökülen kelimelere engel olamadı;

?Ah adam dedi sessizce; İbrahim oğlunu adadığında tanrı bile kıyamamış o masuma. Biz kendimizi tanrıyla bir mi tuttuk yoksa? Nasıl kıydık var olmaya çalışan bir can a?

5`Aralık`2008 Aydın...

16 Mart 2009 2-3 dakika 10 öyküsü var.
Yorumlar