Adak (1.bölüm)
Elinden sım sıkı tuttuğu kızıyla beraber kapının önünden son defa baktı evine. Hiç bu kadar ıssız hissetmemişti kendini.
?Buraya kadarmış dedi. Sanki uğurlayanı varmış gibi.
Üç beş senenin tüm yaşanmışlığını bu evde bırakılacaktı da; yüzüne yerleşen bu zamansız hüzün nasıl silinecekti işte onu bilmiyordu.
?hadi dedi kızına gitmemiz gerekli artık.
Düşüneceği o kadar çok şey vardı ki. Bunca senenin birikmiş tüm anıları birden üşüştüler zihnine,
?biz diye mırıldandı,-biz ilk nerde koptuk böylesine severken?
Her adım attığında yıllardır aklının bir köşesine yerleşen ve kendini uçurumun kenarına getirecek kadar delirten gün belirmeye başladı zihninde.
?evet dedi, baştan kaybedenlerdendik, ama ayrılığı sindirememişiz.
Fazla değil dört sene önceydi. Dün gibi hatırlıyordu oysa her dakikasını... hafızası anlamsız bir oyun oynuyordu kendiyle;istemsiz o uğursuz günde buldu kendini....
....................................
Derin bir soluk aldı efsun.Yıllardır özlemler biriktirdiği adamın yatağındaydı;karısıydı artık.
evlendiğinden beri her sabah yaptığı gibi bedeni bile tam uyanmadan, yanında yatan ?hayatımın adamı' dediği ve tüm varlığını teslim ettiği sevdiğinin kokusunu duymak için derin bir soluk aldı.
Ardından usulca eğilip fısıldadı kulağına;
?kokunla uyanmak çok güzel.
Tam devam edecekti ki; ?söyleyeceklerime emin olmalıyım' diye düşündü; eğer şüpheleri gerçekse vereceği haberi kimselerin aklının bile alamayacağı bir şölene dönüştürmeliydi.
Usulca çıktı yataktan.
Dağılmış saçlarına baktı aynada, uykunun verdiği huzur tüm bedenine yayılmıştı sanki.
Elleri aynadaki aksine uzandı. Hayatında yarım kalan tüm işlerine inat bu adam tamamlayıcısı olmuştu sanki. Bu huzur ondan kalma diye düşündü gözlerini hala uyuyan kocasının yüzünde gezdirirken.
Üstünde kalan son parçayı da çıkardığında ayakları istemsiz bir şekilde banyoya yöneldi.
Suyun sesiyle devam ederse güne her şeyin iyi olacağına inanırdı. Hep çocukluğunda yaptığı gibi önce ayağını uzattı akan suya;
Banyonun soğukluğu ve suyun sıcaklığı çarpışınca garip bir ürperti yayıldı bedenine. Üşüyen her zerresini suyun sıcaklığına bıraktı. Saatlerce böyle kalabilirim diye düşündü...
Hiçbir zerresi kalmıyordu ki suyun değmediği. Sanki tüm kötülüklerden de arınıyordu akan her damlada. Sırtını duvara yaslayıp yavaş yavaş yere eğildi birden. Kendini güçsüz hissettiği zamanlardaki gibi kıvırıp dizlerini anne rahminden kalan bir içgüdüyle iki büklüm sarıldı kendine. Usul usul ağlamaya başladı.
Her şey böylesine güzel devam ederken neden bu umutsuzluk diye geçirdi aklından. Garip bir önsezi diye düşündü, gereksiz evhamlardır diye geçirdi içinden. Ne kadar kaldı kendiyle ve zihni kendine neler söyledi farkına bile varmadı.
Birden silkelendi;
-eyvah dedi yine geç kalıyorum işe.
Kendisini hazırlamak bir yana Tuğrul u uyandırmak en zoruydu. Birden yüzüne en hınzır gülüşü yerleşti, üzerinden akan su damlacıklarına aldırmaksızın çığlık çığlığa fırladı banyodan.
Yarı uykulu gözlerle
?hayır diyen Tuğrul a aldırmadan sırılsıklam sarılıverdi hayatımın adamı dediği kocasına.
?kalk bakalım geç kaldık diye çınladı sesi, ötekinin sızlanmalarına karışarak.
Ve eğilip kulağına bu sefer iyice derinden fısıldadı;
?inan bu gün çok güzel bir gün olacak.