Adak (9.bölüm)
Uzun uzun anlattı doktor; ilk gebelikti bu sonlandırılan. Çocuğunun olma ihtimali çok düşüktü artık, olursa da en az bir sene olmayacaktı. Üşütmemeliydi ve dikkat etmeliydi kendine. Yazdığı ilaçları düzenli almalı ve tedavisini aksatmamalıydı. Dinledi mi Efsun ya da anladı mı dinlediklerini? Aklında sadece çıkıp gitmek vardı bu uğursuz mekândan. İçindeki canı söküp alan o şırınga bozması alet gözünün önünden gitmiyordu, o kan birikintisinin içindeki küçücük hücreydi kendisinden ayrılmak istemeyen. Söküp almışlardı işte ve kendisiydi sebebi.
Kendisine uzatılan reçeteyi aldığında henüz söndürmüştü sigarasını. Gitmek için kalktığında doktorun parasını ödüyordu Tuğrul. Koyun pazarında ki alışverişlerde gibi hissetti kendini. Hani aldığınızı hiç götürmeye bile tenezzül etmezsiniz ya, kanı akıtır bırakırsınız orada. Orda kanı akıtılan hayvanlardan farksızdı işte. Tuğrul un hayatına karşılık kanını vermişti yarım saat önce.
Hiç bir şey demedi doktorun kapısından çıktığında. Arkasına bile bakmadı Efsun. Arkasında duyduğu sesle irkildi, dönüp baktığında yerdeydi Tuğrul. Kollarından tutup yavaşça kaldırdı ayağa. Kolunu omzuna atıp ağır adımlarla çıkardı muayenehaneden.
?Dökülen kanın ağırlığı olurmuş verilen adaklarda, kan tuttu herhalde senide dedi fısıltıyla.
Duymadı bile Tuğrul.
?Çığlıklarına dayanamadım, tansiyonum düştü herhalde dedi Tuğrul.
Güldü sadece Efsun, bedeninin ve ruhunun acısına aldırmadan. Ben bu halimde canımdan kopan can a dayandım da sen bir çığlığa nasıl dayanamadın diye öfkelendi içinden.
Yarasına tuz yaptı öfkesini Efsun; canı daha çok yandıkça daha çok sustu... Sanki bir daha hiç konuşmayacakmış gibi.
Eve geldiklerinde yavaşça yatağına yatırdı Tuğrul u. Bir sigara yaktı mutfakta. O dakika silmeye karar verdi zihnindekileri. Öyle ya geçmişte kalacaktı her şey. Kendisinden başka her kez unutacaktı. O da unutmalıydı tüm ızdırabı. Birde şu sızı geçseydi.
Aklına geldi, ilaç alacak paraları bile kalmamıştı ceplerinde. Çantasından telefonunu çıkardı. Annesini arasaydı, ah anne dedi, olsan burada... Ağlayacak gibi oldu. Yuttu hıçkırığını içine aktı gözyaşları. Var olmaya çalışan bir evladın katili olarak, kendi annesini arayacak hakkı bulamadı kendinde. Kime söylenirdi ki bu; kimden medet umulurdu? Seçim yapmak zor olmadı, en güvenebileceği arkadaşının numarasını çevirdi hızlıca, nihayet üçüncü çalışta açıldı telefon. Uzun uzun açıklayacak güç bulamadı kendinde.
?Para dedi; paraya ihtiyacım var, ilaç almam lazım ama çıkacak halim yok. İş çıkışı getirir misin?
Telaşlanan arkadaşını sakinleştirmekte kendine düştü. Of dedi içinden of gücüm yok bir şeye anlayın artık. Unutmak istedikçe önünde birikiyordu hatırlamak istemedikleri. Telefonu kapattı. Ayağa kalktığında bacaklarının arasından akan sıcak kanı fark edince anladı ki bu lanet peşini hiç bırakmayacak. Arkasını dönüp çıktığı yerde kalmayacak hiç bir şey... Verdiği canın bedeninde kalan izi, anladı ki ölene kadar kalacak kendisiyle...