Ah Mektuplar
Aşık olup da şiir yazmamış,mektup göndermemiş var mıdır,yoktur bizim kuşakta,yeni nesili kastetmiyorum.Doksanlı yılları,tozlu dumanlı o yolları,utangaç ürkek ceylan gibi köşe bucak kaçan o köy kızlarını unutmak ne mümkün?Korku vardı belki de korku,sevgiyi ve aşkı körükleyen güçtü çünkü aşık olmak suçmuş gibi davranılırdı:
"Sakın baban duymasın,sakın annene söyleme,sakın kimseler bilmesin,sakın,sakın..." Ne kadar deseler de sakınamazdık, gönül ferman dinler mi hiç? Mesafe,aşkın şatafatlı halidir çünkü konuşamamak ve görüşememek iki genci bağlayan kopmaz sihirli bir bağ görevi görüyordu; şimdiki aşkların kısa sürmesinin en temel sebebi bu:sık görüşme.
Ev telefonları vardı ama onunla konuşabilmek cesaret işiydi;o müsait olduğu zaman sen müsait olmazdın,sen müsait olduğun zaman o olmazdı.Herkes evde olurdu,anne,baba, dede,nine,kardeşler onlar seni dinlerken,üstelik aşk yasakken,ne konuşabilirsiniz ki?
Tam da böyle zor bir anınızda yardımınıza hızır gibi birisi yetişir: mektuplar.Gece geç yatarsınız,sabah erken uyanırsınız yatağınızın üzerinde gizli gizli mektup yazarsınız sevdiğiniz kıza.Satırların yukarı tırmanmasını ya da aşağıya inmesini önlemek için, çizgili bir defterin arasına konan çizgisiz kağıda.Sanki doçentlik tezimizi yazıyorduk ama aşık olmak o yaşlarda,doçent olmak kadar haz veriyordu....Büyük bir heyacanla zarfa konur,zarfın ağzı tükürükle ıslatılıp bir güzel yapıştırılır ve büyüklerden birisinin eline geçerse kime gönderildiği anlaşılmasın diyerek zarfın üzerine son ana kadar isim yazılmazdı.Mektubu göndermek mektubu yazmaktan daha zordu hem en güvendiğiniz arkadaşınız olacak-ağzı sıkı olacak-mektubu adrese teslim edecek ayrıca ayak üstü de olsa sevdiğiniz kızın size karşı hislerini öğrenecek eğer kız da sizi seviyor ve size mektup yazmak isterse mektubu aynı kişiyle gönderecek.
Teknolojinin gelişimiyle beraber mektupların yerini e-postalar ve kısa mesajlar aldı,gerçek aşklarımız,tanımını yapmakta güçlük çektiğimiz sanal aşka dönüştü,mesafeler azalınca yaşadığımız aşkların ömrü de azaldı.