Ali İle Gül Yüzlüm
2009 Yılı Mayıs ayı sonları baharın yeni yeni yeşermeye başladığı, doğadaki tüm varlıkların yeniden hayat bulmaya başladığı bir gündü. Ali dükkanında çalışma arasında internette bir oyun sitesi açmış günün stresinden uzaklaşmak için tavla oynamaya karar vermişti. Tavla oyuncularını gözden geçirirken Selma isimli bir bayan ismi gözüne ilişti ve oyuna davet etti. Fakat onun bu davetini karşıdaki bayan reddetmişti. Ali ısrarla birkaç defa daha davet etti. Ama nafile karşıdaki kişi eğer rumuzu cinsiyetini yansıtıyorsa bir bayandı ve Ali'nin davetini ardı ardına reddediyordu. Bu Ali'yi daha da kamçıladı birkaç davetten sonra, oyun penceresi açıldı ve karşıdaki şahıs; Oyun oynarken sohbet etmek amacıyla düzenlenen bölümde
- Ne bu ısrar diye sordu
Ali gayet sakin
- 'Bilmem isminiz beni çekti herhalde, sizi tanımak istedim, neden davetimi kabul etmiyordunuz' dedi
- Kabul etmek mecburiyetinde miyim?
- Rica ederim, tabi değilsiniz ama tanıyınca seveceksiniz. Sohbetim iyidir, bak bağımlılık yaparım sana söyleyeyim. Benim ismim Ali, sizinki de Selma galiba!
- Evet
Bu arada oyun başlamıştır. Hem oyun oynanıyor, hem de sohbet ediliyordu. Selma'nın rumuzunda ismin yanında 23-34 rakamları vardı.
Ali' İstanbul'lusun herhalde' diye sordu.
Selma Ankara diye cevapladı.
- Ben 34'ü görünce İstanbul diye tahmin etmiştim.
- Ali 'Hangi semt' diye sorunca
- Ne yapacaksın
- Çünkü bende Ankara'lıyım.
- Sen hangi semt
- Kurtuluş
- Bende Dikimevi
- Ohoo bak komşuymuşuz. Dikimevi'nin neresi, hangi sokak.
- O kadarı da fazla.
- Cebeci tarafımı, yoksa Demirlibahçe tarafımı onu söyle bari
- Söyleyemem
- Peki ne yapalım. Yaş kaç bari onu söyle
- Seninki kaç
- Soruya hep soruyla mı cevap verirsin?
- Benimki yazıyor ya
- Nasıl yazıyor, 23'mü, 34'mü.
- 23
- Bende 28
- Çalışıyor musun?
- Evet
- Ne iş yapıyorsun?
- Parfümeri
- Şu an iş demisin?
- Hayır evdeyim. Biraz rahatsızım
- Geçmiş olsun
- Sağol
- Neyin var?
- Biraz üşütmüşüm
- İyi patronun iyi izin vermiş
- Kendi dükkanımız, babamla birlikte çalışıyorum.
- Sen ne iş yapıyorsun?
- Emlak Müşavirliği
- İşler nasıl
- Bu ara piyasa biraz durgun, oyun oynadığımızdan belli olmuyor mu?
- Sizin dükkan nerde
- Söyleyemem,
- Neden
- Ne yapacaksın?
- Alışveriş yapacam, müşteri istemiyor musun?
- Bizim ki bayan işi,
- Olsun, belki sevgilime alacam, belki bir arkadaşıma alacam. Hem müşteriye böyle söylenir mi?
- Ben söylerim.
- Sen nasıl satış memurusun, insan müşteriye sen ne yapacan diye sorar mı?
- Geçen de biri dükkana geldi, sevgilisine ruj alacakmış, bende 'sen anlamazsın, o gelsin beğensin' dedim.
- Hiç müşteriye öyle denir mi?
- Ben derim
- Dua et de kendi dükkanın da çalışıyorsun. Başkası seni kovar.
Bu arada oyun devam etmektedir. Selma'nın oyunu da bir acemi oyununa benzememektedir. Bir bayanın böyle sıkı tavla oynaması Ali'yi hayrete düşürmüştür. Haklı olarak Selma'ya sormadan edemedi.
- Bu oyunu kimden öğrendin böyle;
- Ağabeyimden
- İyi oynuyorsun.
- Sağol teşekkürler
- Sen şu dükkanın adresini vermeyecek misin?
- Hayır
- Bak iyi bir müşteriyi kaçırıyorsun
- Olsun, veremem
- Bak ben adresimi vereyim. Benim dükkan ............ cadde .......... Şu sokak, numara da ... , telefon numaram da 0 53. ..........
- Ne yapacam telefonu nu
- Olsun belki ararsın
- İstemem
Sohbet böyle sürüp gider, aradan 3-4 saat geçer. Her ikisi de zamanın nasıl geçip gittiğini anlamamıştır. Selma evindedir ama Ali'nin dükkanı kapama zamanı gelmiştir. Ali istemeyerek de olsa
- Bu son el olsun mu?
- Neden
- Çünkü akşam oldu, dükkanı kapatmam lazım?
'Peki' der Selma. Oyun oynanır, bu arada sohbet de olanca hızıyla devam etmektedir. Oyunu sona erdirmeleri lazım ama her ikisi de ayrılmayı pek istememektedirler. Oyunun sonlarına doğru Ali:
- Oyun için teşekkürler,
- Ben teşekkür ederim.
- Benim için zevkti, sohbetini sevdim. Görüşmek üzere, iyi akşamlar
Selma da
- 'İyi akşamlar' dedikten sonra, oyun biter. Ama her ikisi de ayrılmayı, bu güzel ortamı terk edememektedir. Ali oyun bittikten sonra, 'Selma acaba ayrıldı mı, ayrılmadı mı' öğrenmek için tekrar düğmesine basar, ve Selma'da kabul ettikten sonra, Selma sorar
- Noldu?
- Orda mısın diye merak ettim
Böyle, böyle 2-3 oyun daha oynanır ve Ali son oyunda iyi akşamlar dedikten sonra, oyunu sonlandırır. Dükkanı kapatarak evin yolunu tutar.
Ali oyundan ve Selma'dan hoşlanmıştır. 3-5 saat hoşça vakit geçirmiştir. Gece boyu onu düşünerek uykuya dalmıştır. Sabah gelip dükkanı açtığında ilk işi oyun sitesini açmak olmuştur. Ama Selma siteye girmemiştir. Arada bir baktığında bir ara Selma'nın oyunda olduğunu görerek tekrar oyuna davet etmiştir. Ama Selma sürekli Ali'yi reddetmektedir. Ali buna bir anlam verememekle birlikte acaba Selma'yı kırdım mı diye düşünmektedir. Birkaç davetten sonra Selma Başka biriyle oyuna başlar. Ali de can sıkıntısından başka biriyle oynar. Az sonra oyunu seyretme penceresinden Selma'nın oyuna dahil olduğunu görür ve o oyunu derhal sonlandırır. Ve Selma'nın beklediğini görerek oyuna tekrar davet eder. Selma da kabul ettikten sonra, Ali haklı olarak sorar:
- Neden davetimi kabul etmiyordun
- Bilmem
- Nasıl bilmezsin, o kadar ısrarıma karşı kabul etmedin. Bende herhalde beni unuttu dedim
- Ali sana bir şey söyleyecem
- Söyle
- Yok yok kalsın
- Söyle bak şimdi daha çok merak ettim
- Söyleyemem kalsın
- Ölümü öp söylemezsen
- Ali şey.... Neyse boş ver daha sonra söylerim
- Ben tahmin ettim ama senden duymak istiyorum
- Neyi
- Sen söyle bakayım tahmin ettiğim gibi mi?
- Ali bende bağımlılık yaptın sen
- Ben sana söylemiştim. Böyle düşündüğün için de teşekkür ederim
Ali Selma'yı tam olarak tanımak maksadıyla, belki yüz yüze görüşme imkanı olur diye sorgulamaya devam etmiştir.
- Nasıl oldun, rahatsızdın
- İyiyim
- Evdemisin, dükkan damı?
- Evdeyim.
- Tabi babanın işi olunca, kaytarıyorsun, başkası olsa çoktan kovmuştu.
- Dükkanın adresini hala vermeyecek misin?
- Hayır, olmaz.
- Ne inatçımışsın, evin adresini ver
- Veremem
- Bari sokağını söyle
- Söylemem belki sonra
- Ne zaman
- Sonra, daha tanımıyorum seni
- Dünden beri tanışıyoruz ya,
- Ha ha ha
- Telefonunu söyle
- Telefonum yok
- İnanmam, şimdi telefonsuz insan mı var.
- Telefonumu abim aldı. Kendi telefonunu kırmış, benim kini aldı.
- Gaddar abi
- E Mail adresin ne
Selma e-mail adresini verir, Ali de kendi adresini verdikten sonra,
- MSN de görüşelim mi?
Selma'da 'olur' diyerek, msn'i açarlar ve sohbete burada devam ederler, hem oyun oynamakta, hem sohbet etmektedirler. Sohbet o kadar tatlı ki, oyun oynamak sohbeti aksatmaktadır. Ali bir an sorar
- Oyunu kapatalım mı?
- Olur
Ve oyun kapanmış, artık karşılıklı sohbet başlamıştır. Ali Selma'yı daha iyi tanımak için, özel sorularına devam etmektedir.
- Sen ne mezunusun?
- Lise
- Neden yüksek tahsil yapmadın?
- Babam göndermedi
- Bence iyi yapmamış. Bu zamanda ticaret de yapsan tahsil şart. Zaman onu gerektiriyor.
- Babam dükkan da çalışmamı istedi
- Tabii hazır elemanı bulunca
- Haklısın
- Nerelisiniz
- Bingöl
- Bak bir ortak noktamız daha çıktı, demek toprak çekiyor
- Sen nerelisin
- Van, ama çocukluktan beri buradayım.
- Abin kaç yaşında,
- 30
- Daha bekar mı
- Evet
- Elini çabuk tutsun, nerdeyse evde kalacak
Selma'nın MSN deki resminin yerinde yere yatık bir vaziyette bir kırmızı gül resmi bulunmaktadır. Ali de Selma'nın yüzünü görebilmek için, 'kamerayı açar mısın' der.
- Kameram yok
- İnanmam, hadi aç da nasıl biri olduğunu göreyim.
- Vallahi yok kamera
- Peki ne yapalım, o zaman şu gülün yerine bir resmini koy bari,
- Resmim de yok
- Nasıl yok, şimdi senin hiç resmin yok mu?
- PC'de yok,
- İnanmam
- Vallahi PC bozulmuştu, o arada hepsi silindi, ağabeyim yükledi, benim resmim yok,
- Ne ağabeyin varmış ya,
- Zaten bu bilgisayar da onun
- Onun diyorsun ama devamlı sen kullanıyorsun
- O evde yokken bana kalıyor
- Zaten şimdi evde, az sonra gider
- Ama bak bi resmini yükle de göreyim seni
- PC'ye yükledikten sonra
- Peki
Böyle böyle yine akşam olmuş, ayrılık vakti gelmiştir. Yine istemeye istemeye görüşmeyi sona erdirmişlerdir. Ali Selma'ya karşı daha bir yakınlık duymaya başlamıştır. Selma'nın da kendisine karşı ilgi duyduğunu tahmin etmektedir. Çünkü 2-3 gündür gün boyu sıkılmadan usanmadan sohbet etmektedirler. Ali gece boyu Selma'yı düşler. Hayalinde canlandırmaya çalışır. Fakat 2-3 günlük sohbetten kafasına yatmayan şeyler olmuştur. Ya sorduğu soruya tam cevap alamamıştır, ya da Selma'yı küstürür diye daha fazla sıkıştırmaya cesaret edememektedir. Ne de olsa internette tanışmış, yüzünü bile görememiş, bağlantıyı kestiği anda tüm ilişkisi kopacak bir insan var karşısında. Ali bunları düşünerek uykuya dalmıştır.
Sabah yeni bir güne uyanarak. Dükkana doğru gitmektedir. Fakat mütemadiyen Selma'yı düşünmektedir. Nihayet dükkana gelip dükkanı açar, günlük temizliğini alelacele yaparak bilgisayarını açar. Ne MSN'de ne de oyunda Selma'yı görememiştir. Bir iki saat sonra nihayet Selma hem MSN'i açmıştır. Hem de oyun sitesine giriş yapmıştır. Dün kaldıkları yerden sohbete devam etmektedirler. Neşeli vakit geçirmektedirler. Selma bu arada müzik dinlemekte ve hangi müziği dinlediğini Ali kendi bilgisayarından görmektedir. Selma bir an
- Bak sana bir şey göndereceğim
- Ney
- Dinle bak
Selma dinlemiş olduğu müziği Ali'ye göndermiştir. Ebru Gündeş'in 'Harikasın Sen' parçasını göndermiştir. Ali belki bu parçayı daha önce de dinlemiştir. Ama sözleri ilk defa dikkatini çekmiştir. Sözlerinin bir kısmı şöyle
Aklım sende kalıyor gözden ırak olunca
Omzunda uyusam, bütün ömrüm boyunca
Kaderime ağladım, tükendi genç çağlarım
Bırak da eskisi gibi olalım
Allah özelini güzelini yazsın anlıma
Onu bulduğumda mutluluktan gel de ağlama
Sonu çabuk olur, umut olur hiç korkmayasın
Çünkü varlığınla yokluğunla sen harikasın
Ali müziği indirip dinledikten sonra, bunun adeta bir mesaj olduğu duygusuna kapılır ve haklı olarak sorar:
- Bu bir mesaj mı?
- Bilmem
- Ben öyle algıladım
Selma cevap vermemiştir. Ali bunun ne anlama geldiğini gayet iyi anlayarak
- Teşekkür ederim, böyle düşündüğün için, sende bir harikasın
Selma yine cevap vermemiştir. Ali devamında konuyu resme getirerek
- Hani fotoğrafını yollayacaktın
- Yok dedim ya
- İnanmıyorum vardır. Hadi yolla bak seni merak ediyorum. Yolluyor musun?
- Biraz bekle bakayım
Ali biraz oyalandıktan sonra MSN deki resim yerinde türbanlı gül yüzlü, masumiyetin simgesi gibi, yüzünde tatlı bir tebessüm olan bir kız resmi belirmiştir. Hakikaten bu kız 20-23 yaşlarında gösteren, manalı bakışla çekilmiş bir poz. Ali resme vurulmuştur sanki
- Sana Gülyüzlüm diyebilir miyim?
- Selma desen daha iyi
- Ama ağzımdan Gülyüzlüm çıktı bir kere, seni seviyorum Gülyüzlüm. Sende beni seviyor musun?
- Daha erken sen benim şimdilik sadece arkadaşımsın, belki daha sonra,
- Ne zaman
- Henüz değil, sonra belki
Ali bu konuşmaların ne anlama geldiğini gayet iyi anlamakta ama Gülyüzlüm'ün ağzından 'Seni Seviyorum' diye duymak istemektedir. Ama bir taraftan da Gülyüzlüm'e hak vermektedir. 3-5 gündür tanıdığın bir kişiye 'seni seviyorum' demek bir bayan için kolay olmasa gerek. Ne de olsa bayanlar erkeklere nazaran daha çekingen oluyor. Gerçi cesur, hatta arsız denebilecek bayanlarda var ama azınlıkta. Ama Ali bayan olsun, erkek olsun bir kişi sevdiğine 'seni seviyorum' diyebilmeli düşüncesindedir. Bu hususta sevgi üzerine daha önce yazmış olduğu bir yazıyı Gülyüzlüm'e kopyalamıştır. Şöyle ki;
Sevgi, kalbe dikilen bir güldür. Bakım ister, su ister. O'nu korumak ve kollamak ister. İhmale gelmez. Solar, buruşur. Boynu bükülür. O'na özen gösterdikçe gelişir, serpilir. Dal verir, kök salar kuvvetlenir. Etrafına koku yayar, tohum atar. Döllenir, nice güllere analık yapar.
Sevgi, bir kuştur. Ürkektir, çekingendir. Narindir ve hassastır. O sıcak duygularla seslenilmeyi, sevda sözcükleriyle beslenilmeyi ister.
Sevgi, bu kadar zahmete katlanacak kadar kıymetli, bıkıp usanmadan özen gösterilecek kadar tatlıdır. Onun için her kalpte bir sevgi gülü yeşermeli, her bedende bir sevgi kuşu beslenmelidir.
Sevgini belli et, haykır, çekinme. Unutma, sevgini belli etmek, kinini belli etmekten daha güzeldir.
- Şimdi de bir şey söylemeyecek misin?
- Belki sonra, daha erken
- Ben düşüncelerini biliyorum, ama senden duymak istiyorum. Ne dedim bak sevgini belli etmek kini belli etmekten güzeldir.
Ali, Selma'nın gönderdiği resmi çok beğenmiştir ama tek pozla yetinmemiştir. Çünkü internet ortamında fotoğraf bulmak zor olmasa gerek. Ya başkasına ait bir resmi göndermişse diye düşünür ve
- Fotoğrafı mail adresime de atar mısın? Orda kalıcı olsun.
- Olur
- Ama en az iki poz daha isterim.
- Neden
- Bir pozla olmaz. En az üç poz yolla
- Vallahi yok, şimdi bir tek bu var
- İnanmam
- Vallahi
- Peki şimdilik onu yolla, daha sonra gerisini yollarsın.
Ve az sonra Selma MSN'e yüklemiş olduğu o tek poz fotoğrafı Ali'nin mail adresine atmış, Ali de buna karşılık olarak kendi 3 poz fotoğrafını Gülyüzlüm'e yollamıştır. Ve sorar
- Nasıl fotoğraflar
- Bayağı yakışıklıymışsın
- Teşekkür ederim. Sende çok güzelsin. Seni seviyorum Gülyüzlüm.
Gülyüzlü'm tekrar suskunluğa bürünmüştür. Ve Ali'de onun duygularından emin olarak, daha fazla sıkıştırmak istememiştir. Bu duygu ve düşüncelerle sohbet ederek akşam ayrılma vakti gelmiştir. İstemeye istemeye ayrılmışlardır. Ali eve giderken Gülyüzlüm'ü düşünmektedir. Hakikaten hiçbir erkeğin reddedemeyeceği güzellikte bir kız ama kafasında da kırk bin tilki dolaşmaktadır. Acaba o fotoğraf onun mu, neden başka fotoğrafım yok diyor, çalışıyorum diyor ama 5-6 gündür sürekli evde. Bu gibi sorular sürekli aklında. Bunları Gülyüzlüm'e sormak istemektedir. Kimi zaman sohbetin koyuluğundan, sohbeti bozmamak maksadıyla soramamaktadır. Veya ya Gülyüzlüm'ü kırarım. Aramız açılır diye sormaya cesaret edememektedir.
Ertesi sabah Ali yine dükkanı açar. Günlük temizliğini yaptıktan sonra MSN'i ve oyunu açar. Gülyüzlüm erkek rumuzlu biriyle oyun oynamaktadır. Ali oyun konusunu açmadan MSN'de sohbete başlarlar. Ali sohbet ederken, Gülyüzlüm'ün kesik kesik, duraksayarak cevap verdiğini görür. Merak ederek oynadığı oyuna misafir olarak katıldığında, o Gülyüzlüm'ün o kişiyle gayet samimi olarak sohbet ettiğini görür ve kıskanır. Ali'nin sinirleri bozulmuştur. Gülyüzlüm'e sorar:
- Sen oyun mu oynuyorsun
- Evet
- Maşallah kaç kişiyi idare ediyorsun
- 0 nasıl söz
- Baksana gayet samimi sohbet ediyordunuz
- O da arkadaşım
- Ben ikinci olmayı sevmem, ben sevdiğimi başkasıyla paylaşmak istemem. En iyisini ben aranızdan çıkayım
- Ali bak
- Neye bakacam, hadi sana iyi günler
Buna Gülyüzlüm'de çok bozulmuştur. Ali'yi istemeden küstürmüştür. Bu düşünceyle o oyuna son vererek Ali'ye
- Özür dilerim, kırılacağını düşünmemiştim.
- Neden özür diliyorsun, hem şu an sinirlerim bozuk daha sonra görüşürüz.
- Ali bak özür diliyorum
Ali susar, cevap vermez. Hakikaten sinirleri alt üst olmuş, o neşeli insan gitmiş, yerine adeta donmuş, beyni dışarı fırlayacak derecede sinirlenmiştir. Gülyüzlüm'den böyle bir şey beklemediği için, onun başka kişiyle samimi sohbeti adeta Ali'yi yıkmıştır. Üç beş dakikadır adeta her ikisi de donmuş vaziyette karşı taraftan hamle beklemektedir. Selma cesaretini toplayarak
- Bir şey söylemiyecek misin?
- Ne söyliyeyim, vallahi şu an sinir tepem de, konuşacak halde değilim. Daha sonra konuşuruz.
- Bende çok üzüldüm, sevdiğim insanı kırdım
- Benden mi bahsediyorsun?
- Bu kadar sinirleneceğini bilemedim
- Haksız mıyım?
- Bilemedim
- Hadi yine affettim, beni sevdiğini söylediğin için
- Ben öyle bir şey demedim
- Az önce dedin ya
- Ne dedim
- Benim için 'sevdiğim bir insanı kırdım' dedin
- Ben mi dedim
- Az yukarı çık, yazdıklarına bak, ne dediğini görürsün
Selma yazdıklarını kontrol ettikten sonra.
- Ağzımdan kaçmış, ben nasıl öyle söyledim
- Zaten söylemene gerek yoktu, ben biliyordum, ama senden duymak daha güzel. Ben de seni seviyorum.
Ortam tekrar yumuşamıştır. Ali'nin sinirleri yatışmıştır. Fırsat bu fırsat diyerek kafasındaki soruları sormaya karar vermiştir.
- Bak benim sana bazı sorularım olacak
- Nedir sor bakayım
- Birincisi çalışıyorum dedin. Yaklaşık bir haftadır görüşüyoruz. Maşallah hep bilgisayarın başındasın
- Hımm
- Hım ya
- Bak ben sana bir müşteriye mal vermedim, sen anlamazsın, eşin gelsin alsın demiştim ya
- Evet
- Babam ben öyle dedikten sonra beni dükkandan kovdu
- Ne zamana kadar, insan elemanını kaybetmek ister mi?
- Bilmem ben de şimdilik gitmiyorum. Oda gel demiyor
- Peki ağabeyim var dedin, bilgisayar onun dedin, devamlı sen kullanıyorsun, ağabeyin ne iş yapıyor,
- Taksi şoförü,
- Olsun hiç kullanmıyor mu bu?
- Öğleden sonra taksiyi alır, gece çalışır
- Peki ona da eyvallah diyelim
- Senden en az 3 poz fotoğraf istemiştim, daha göndermedin
- Vallahi başka yok,
- İnanmam, üstelik ben 3 pozu senden ne için istiyorum biliyor musun?
- Ne için
- İnternette fotoğraf bulmak güç değil, ya o başkasının fotoğrafıysa
- İnanmazsan sen bilirsin, bir tek o var
- O zaman en yakın zamanda çektir, gönder bak bekliyorum
- Çektirince gönderirim
- Bekliyorum bak
- Tamam dedim ya
Ali biraz olsun rahatlamıştır. Kafasındaki soruları sorma fırsatı da doğmuş. Tam tatmin olamazsa bile Gülyüzlüm'e güven duymak, söylediğine inanmak zorunda hissetmiştir kendini. Bu duygu ve düşüncelerle sohbet ederken akşam hava kararmaya başlamıştır. Her ikisi de sohbetten fırsat bulup ayrılmak istememektedirler. Az sonra Ali'nin internet bağlantısı kopmuştur. Gelir tekrar bağlanırım umuduyla, biraz bilgisayarı kurcaladıktan sonra bağlanamadığını görünce 'şimdi Gülyüzlüm'de kırılacak' diyerek, nasıl olsa bitirecektik. Zaten akşam da oldu düşüncesiyle kapatıp evin yolunu tutmuştur. Daha 200-300 metre gitmeden cadde kenarında cep telefonu çalmaya başlamıştır. Bakar tanımadığı (312) kodlu, yani Ankara içi bir sabit hattan aramaktadır. Alo der, fakat konuşan yoktur. Sadece bir müzik sesi duyulmaktadır. Kulak kabarttığında karşıda 'Sen Harikasın' parçası çalmaktadır. Bu telefonu açanın Gülyüzlüm olduğunu tahmin eder ama yine de kısık bir sesle
- Selma sen misin?
- ..........(cevap yok, sadece müzik duyuluyor.)
- Gülyüzlüm sen misin?
- Neden aniden çıktın?
- Bağlantım koptu, uğraştım bağlanamadım. Geç oldu diyerek bende kapattım eve gidiyorum
- Ben de merak ettim, bu niye aniden çıktı diye
- Gülyüzlüm ben seni kırar mıyım, dediğim gibi bağlantım koptu, bakıyorum telefonumu da kaydetmişsin, hani istemem diyordun?
Gülyüzlüm verecek cevap bulamamıştır. Sevgi ve ilgisini gösterecek bir hareketi daha ortaya çıkmıştır. Tabii bu da Ali'yi memnun etmektedir. Demek ki sevgisi karşılıksız değildir. Biraz duraksamadan sonra
- Babanı iflas ettireceksin, hadi kapat ben yarın ararım görüşürüz. Hadi öpüyorum seni, kendine iyi bak, iyi akşamlar
- İyi akşamlar
Ali bugünden çok memnun kalarak yoluna devam ederken havalara uçmaktadır. Bugün epey yol kat etmiştir. Hem kafasında beliren soru işaretlerini sormuş, iyi kötü cevabını almıştır. Hem de önce MSN de Gülyüzlüm kendisini sevdiğini söylemiştir. Hem de bu telefonuyla bu sevgiyi perçinlemiştir. Üstüne üstlük birde telefon numarası elde etmiştir. Gülyüzlüm'e ulaşmak biraz daha kolaylaşmıştır.
Onların bu sohbetleri, MSN de görüşmeleri günler haftaları, haftalar ayları kovalarken yaklaşık iki ay geçmiştir. Birbirlerine karşı özlem duyguları ifade ederek görüşmeye devam etmektedirler. Ali Gülyüzlüm'le daha yakından tanışıp, görüşmek için birkaç defa buluşma teklif eder ama Gülyüzlüm her seferinde daha erken, şimdi olmaz, belki sonra diyerek buluşmadan kaçmaktadır. Ali istese Gülyüzlüm'ün aradığı sabit numaradan evini bulmak, evine gitmek veya evin önünde bekleyip Gülyüzlüm evden çıkınca onu çaktırmadan görmeyi düşünmektedir. Fakat böyle bir hareketin Gülyüzlüm'e zarar verebileceğini, Gülyüzlüm'ü ailesinin yanında sıkıntıya sokabileceğini düşünerek böyle bir harekete kalkışmak istememektedir. Gülyüzlüm'ün şimdilik istememesi karşısında Ali de fazla ısrarcı olmak istememektedir. İşi zamana yaymak, Gülyüzlüm'e güçlük çıkarmak istememektedir. Günler böyle devam ederken yine yeni bir günde MSN'i açıp görüşmeye başladıklarında, Gülyüzlüm'ün tavır ve davranışlarından bir şeyler olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Gülyüzlüm'ün şimdiye kadar samimi davrandığı Ali'ye mesafeli davranmaya başlamıştır. Ali'nin 'günaydın Gülyüzlüm' demesine karşılık
- Günaydın Ali bey
- Noldu şimdi bey mi olduk Gülyüzlüm
- Bana Gülyüzlüm deme sadece Selma de
- Neden noldu böyle?
- Hiçbir şey olmadı
- Niye böyle mesafelisin?
- Biz sadece arkadaşız
- O sevgi noldu?
- Sevgi yoktu sadece Arkadaşız
- Beni sevdiğini söyleyen kimdi?
- O bir hataydı
- Sana noldu böyle neye bozuldun?
Gülyüzlüm bu yazışmaları yaparken kesik kesik konuşmakta, yazdığı şeyi aralıklarla yazmaktadır. Ali bir şeyler olduğunu sezinlemiştir. Ama dünkü görüşmede kırıcı bir şey olmamış, akşam ayrılırken gayet samimi bir şekilde ayrılmışlardır. Onun için Gülyüzlüm'ün neden kırıldığına, neden böyle davrandığına bir anlam verememektedir. Ali tekrar
- Gülyüzlüm neden böyle davranıyorsun ne oldu?
- Beni istemeye geliyorlar
- Kim geliyor, bu şimdi nerden çıktı?
- Beni dayımın oğluna söz kesecekler
- İsteme, kabul etme
- Elimde değil
- Annene istemediğini söyle, anneler daha çok yardımcı olur
- Zaten en çok o istiyor
- Direkt sevmiyorum de, zorla güzellik olmaz
- Anlatamıyorum
- İşte bu da bizim doğunun adetlerinden, kararı büyükler veriyor, gençlerin fikrini sormaya bile gerek görmüyorlar
Bu durum Ali'nin canını hayli sıktığı gibi, Gülyüzlüm'ün de neden böyle hırçın ve mesafeli davranmasının sebebi de anlaşılmıştır. İkisi'de donup kalmıştır adeta. Zaman durmuştur. İşler altüst olmuştur. Aniden ortaya çıkan bu kız isteme işi onları çıkmaza sürüklemiştir. Gülyüzlüm biraz sonra
- Şimdiye kadar birine sevdiğimi söylememem hataydı, böyle olacağını bilseydim daha önce söylerdim
- Bunları benim için mi söylüyorsun Gülyüzlüm
- Seni seviyorum Ali
- Ben seni seviyorum, senin de beni sevdiğini zaten ben biliyordum ama sen her zaman için söylemekten çekindin
- Evet bir hataydı
- Teşekkür ederim ben de seni seviyorum
Bu ortaya çıkan yeni duruma çözüm bulmak amacıyla, Ali'yi bir düşünce almıştır. Şimdi kalkıp Gülyüzlüm'ün evine gitse acaba nasıl karşılanır. Gülyüzlüm'le internet ortamında gayet sıkı bir aşk doğdu. Acaba karşılaştıklarında bu aşk devam edecek mi, huyları, suyları barışacak mı. Gülyüzlüm'ün gönderdiği fotoğraf gerçek fotoğrafı mı, ya hayal ettiği gibi biri değilse. Ya Gülyüzlüm Ali'yi umduğu gibi bulabilecek mi. Üstelik aniden ortaya çıkan bu durum Ali'nin elini kolunu bağlayan sebeplerden dolayı harekete geçmesini de engellemektedir. Bunun tek çaresi bu işin bozulması, Gülyüzlüm'ün onunla evlenmeyi kabul etmemesini ailesine kabul ettirmesi ve işin zamana yayılmasıyla çözüm bulunabilecektir. Gülyüzlüm uzaktan ancak Gülyüzlüm'e öğüt vermektedir.
- Bak Gülyüzlüm sen bu akşam anneni bir tarafa çek iyice konuş, onu sevmiyorum, başkasını seviyorum de kadındır sana hak verir
- Sevmiyorum, istemiyorum dedim ama kabul ettiremiyorum. Zamanla seversin diyorlar.
- Başkasını seviyorum de
- Şimdi söyleyemem
- Bak ben sana ne demiştim, sevgini haykıracan diye, o zaman geciktin bari şimdi söyle,
- Sen bizimkileri bilmiyorsun, söyleyemem
- Sen yine de bu akşam annenle iyi bir konuş, ne zaman istemeye geliyorlar
- Hafta sonu
- Bak daha 3-4 gün var, biraz diren kabul ettirirsin
- Şimdi çıkmam lazım, sonra görüşürüz
- Kendine iyi bak, sağlıcakla kal, unutma annene de durumu iyice anlat, hadi iyi akşamlar, öpüyorum canım
- İyi akşamlar
Ali ayrıldıktan sonra, o moral bozukluğuyla duruma çare aramaktadır. Ama daha önce saydığımız sebeplerden dolayı da hareket imkanı kısıtlıdır. En iyi çözüm bu işin bozulması, işin zamana yayılmasıyla olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle uykuya dalan Ali ertesi gün yeni güne yeni umutlarla başlayarak dükkanına doğru yol alır. Her zamanki gibi günlük temizlikten sonra hem MSN'i hem oyunu açar. Fakat Gülyüzlüm ortalıkta görünmemektedir. Telefon açmayı düşünür ama belki olaylara sebep olur diye cesaret edememektedir. O gün öylece Gülyüzlüm'ün yolunu gözlemekle geçer. Ama nafile Gülyüzlüm o gün ortaya çıkmamıştır. Ali'yi günboyu Gülyüzlüm'ü düşünerek acaba ne yaptı, annesiyle görüştü mü, onu ikna edebildi mi, yoksa bir aksilik oldu da mı da Gülyüzlüm o nedenle aramadı ve interneti açmadı. Nihayet ertesi gün öğlene yakın MSN'de buluşurlar.
- Günaydın
- Günaydın
- Ne yaptın
- Neyi
- Neyi olacak, kız isteme işini, annenle görüştün mü?
- Görüştüm
- Ne dedi ikna edebildin mi?
- Ne ikna olması, zaten çıbanın başı o, bu işi en çok o istiyor
- Benden bahsettin mi?
- Olur mu öyle şey, istemiyorum, sevmiyorum dedim ama nafile, zamanla seversin diyor
- Şimdi ne yapacaksın?
- Ne yapacam, kuzu kuzu kabul edecem
Sözün bittiği yere gelmişlerdir. Tek umutları olan Annenin ikna edilmesi, bu işin bozulması işi de suya düşmüştür. Elleri, kolları bağlanmıştır. Bu arada Gülyüzlüm efkarlı müzik dinlemektedir. Arada bir lafa girerek bu işe çare bulmaya çalışmaktadırlar. Fakat genellikle Ali'nin söylediği her şeye Gülyüzlüm olamayacağını belirterek göz göre göre kurbanlık koyunlar gibi sırasını beklemektedir. Öğleden sonra Gülyüzlüm Ali veda ederek, misafirler için annesiyle birlikte alışveriş yapmaya çıkacağını söylemiştir. Ve gün onlar için bitmiştir. Ali'nin morali çok bozulmuştur. Tek ümit olan annenin ikna edilmesi fikride suya düşmüştür. Aşkı yara almıştır, can çekişmektedir. Göz göre göre gülyüzlüm'ü avucunun içinden kayıp gitmektedir. Akşam dükkanı kapattıktan sonra teselli için arkadaşları ile buluşur ve gece onların evinde kalmaya karar verir. Hoş sohbetten sonra Ali acaba Gülyüzlüm'le haberleşebilir miyim diye bilgisayarı alır, internete girerek MSN'i açar, oyuna bakar Gülyüzlüm ortalıkta yoktur. O da oyuna takılır. Vakit geçirmeye başlar. Bir ara Denizgözlüm oturum açtı diye mesaj gelir. Ali Denizgözlüm'ün arkadaşlarının bir arkadaşı olduğunu düşünerek, karşılık vermez. Denizgözlüm sohbete başlar merhaba, nasılsın diye mesajlar atar. Ali karşılık vermeye çekinmektedir. Çünkü bu şahsın arkadaşlarının arkadaşı olduğunu düşünmektedir. Daha sonra merak ederek mail adresine baktığında karşıdakinin Güzlüm'ü olduğunu görür. Ve hemen cevap yazar
- Merhaba, sen miydin?
- Kimi bekliyordun?
- Ben ne bileyim, denizgözlümü görünce ben başkası zannettim, bu denizgözlüm nerden çıktı?
- Bugün bir arkadaş ekledi, hem sen nerdesin, hani evde internet yoktu?
- Bu akşam arkadaşlara geldim eve gidemedim can sıkıntısından
- Kim o arkadaşların?
- Erkek arkadaşların bekar evi, kim olacak, kıskandın mı?
Gülyüzlüm'ün davranışından, moralinin bozuk olduğu, çatacak kişi aradığı belli olmaktadır. Ali'de buna hak vererek sakinleştirici şeyler söylemektedir. Neyse ki sonunda Gülyüzlüm yumuşamış, sevgilisine, Ali'sine sevgi sözcükleri fısıldamaktadır. Gece yarısını çoktan geçmiştir. Ayrılık vakti gelmiştir. Ali'nin bu gönül ilişkisini arkadaşları da bilmektedir. Gülyüzlüm'ün bu akşam yaptığı gibi karşıda kim olduğunu bilmeden sohbete başlaması Ali'nin aklını kurcalamıştır.
- Bak Gülyüzlüm sana bir şey diyecem
- Ne diyecen?
- Karşında ben olup, olmadığını bilmeden sohbete başlama,
- Nasıl
- Şimdi bu akşam yaptığın gibi, karşında ben olmasaydım
- Nolacak
- Zaten arkadaşlar konuyu biliyor, bir de muziplik yapıp seni işletmeye kalkarlar
Ali'nin bu söylediğine Gülyüzlüm kırılmıştır. Ne mana çıkarttığı bilinmez ama davranışından sanki Ali'nin bir şeyler çevirdiğini mi düşünmüştür bilinmez. Belki bulunduğu durumdan ötürü, belki kıskançlıktan ötürü Gülyüzlüm hırçın bir hal almıştır. Ali konuyu iyice izah etmek maksadıyla,
- Gülyüzlüm, bak benim tek derdim sensin, seni korumak istedim
- Ben kendimi korurum
- Bak bu akşam gibi ben olup olmadığını iyice bilmeden sohbete başlama dedim. Bundaki amaç da arkadaşlara malzeme olmayalım. Zaten sevdalı, mecnun, Ferhat gibi dalga geçiyorlar. Birde seni işletmeye kalkarlar diye düşündüm.
- Tamam, tamam hadi iyi geceler,
- İyi geceler Gülyüzlüm, bu gece rüyanda beni gör emi. Bak muhakkak gelecem. Beni Bekle. Hadi öpüyorum seni,
- Bye
- Sadece o kadar mı, öpmek yok mu,
- Öpüyorum, hadi iyi geceler
- İyi geceler Gülyüzlüm
Ertesi gün Gülyüzlüm yine kayıplara karışmıştır. Ali bunun normal olduğunu düşünmektedir. Çünkü bu gece Dayısıgilin istemeye geleceğini söylemiştir. Birgün sonra, yani istemeye gelecekleri gün Gülyüzlüm internette belirmiştir. Hem oyun oynamakta, hemde MSN'de dir. Ali MSN'de görüşmeye başlayarak
- Selam Gülyüzlüm
- Selam Ali Bey
- Yine mi bey olduk, ne bu resmiyet
- Bundan sonra böyle, bana da Gülyüzlüm deme
- Ben sana Gülyüzlüm dedim bir kere, noldu dünden beri kayıptın?
- Hazırlık yapıyordum, bugün gelecekler
- Anneni evdekileri ikna edemedin mi?
- Dinlemiyorlar beni
Der ve susar. Ne Gülyüzlüm yazışmaktadır. Ne de Ali. Çünkü her ikisi de adeta bir uçurumun kenarında kalakalmışlardır. Bir adım sonrası uçurumdur. Gülyüzlüm bu arada müzik dinlemektedir. Ve 'senin olmaya geldim' parçasını Ali'ye yollamıştır. Ali gönderilen mesajdan memnundur. Ama geç kalan nafile bir mesaj olduğunu bilmektedir. Bu düşünceyle
- Senin olmaya geldim diyorsun ama böylemi geliyorsun?
- Ali sen beni unut, dilerim sen sevdiğini bulursun, mutlu olursun
- Seni buldum ya
- Benden sana fayda yok, bak sana ne gönderecem
- Ne
- Dinle bak
Gülyüzlüm dinlediği ' Harika Avcı'nın Kısmet Değilmiş Mutluluk' parçasını göndermiştir. Ali parçayı kaydedip dinlemeye başlamıştır. Gönderdiği mesajlar anlamlıdır ama faydasızdır. Çünkü bu mesajlar, parçanın sözleri Ali'yi daha çok yaralamaktadır. Hem sevdiğini kaybettiğine, hem de sevdiğinin içine düştüğü bu girdaba üzülmektedir. Çünkü her sözde, her harekette Gülyüzlüm Ali'ye aşık olduğunu, tutkuyla bağlandığını belli etmektedir. Ama ne çare ki bu zamansız ve zoraki evlilik her ikisini de yaralamıştır. Parçanın sözleri şöyledir.
Kısmet değilmiş mutluluk
Unutmaya çalışırım
Bir sevenim olur elbet
Sevmesem de alışırım
Sende açsam da gözümü
Yoktu bu aşkın çözümü
Zaman avutur gönlümü
Hasretine alışırım
Hep aynı kalsa acılar
İnsan oğlu nasıl yaşar
Bir gün küllenir anılar
Yanmaya da alışırım
Sende açsam da gözümü
Yoktu bu aşkın çözümü
Zaman avutur gönlümü
Hasretine alışırım, sevmesem de alışırım
Bu parçadan sonra bir suskunluk başlamıştır. Ali'yi derin bir hüzün almıştır. Gülyüzlüm'ünde aynı duygular içinde olduğunu düşünmektedir. Çünkü bu görüşmeden bu müziklerden başka anlam çıkarmam mümkün değil, aradaki aşkları günden güne ortaya çıktığı gibi, aynı zamanda da bir kara sevda halini almaktadır. Çünkü daha kavuşamadan, görüşemeden, koklaşamadan hain ayrılık araya girmiştir. Ali'nin gözleri dolu dolu olmuştur. Gülyüzlüm'e seslenir, yani yazışır ama Gülyüzlüm'den cevap gelmemektedir. Ali bir an tereddüt eder, acaba Gülyüzlüm bilgisayarın başında değil mi ki, fakat bu arada da müzik parçaları değişmektedir. Demek ki Gülyüzlüm karşısın da, tekrar seslenir,
- Gülyüzlüm orda mısın?
- Efendim
- Sen ağlıyor musun?
- ........ (ses yok)
- Gülyüzlüm ağlıyormusun?
- Ali beni rahat bırak, nerden çıktın karşıma, o gün kabul etmediğim de neden ısrar ettin
Bu sözler Ali'yi daha da duygulanmıştır. Dokunsan ağlayacak hale gelmiştir. Gözleri dolu dolu olmuştur. Gülyüzlüm Ali'yle tanıştığı güne isyan etmektedir. Çünkü o günden sonra hayatı değişmiş, Ali'yi sevmiş ve bağlanmıştır. İşler de böyle ters gidince şimdi isyan etmektedir.
- Gülyüzlüm bak, erkekler ağlamaz derler, şu an benim ne halde olduğumu biliyor musun?
der ve susar. Çünkü konuşamaz, yazışamaz haldedir. Böyle saniyeler, dakikalar geçtikten sonra suskunluğu Gülyüzlüm bozar
- Bak şunu dinle
Der ve bir müzik parçası daha gönderir. Bu defa Ayna grubunun 'Bari Sen Unutma Beni' parçasını göndermiştir. Parçanın sözleri şöyledir.
Son Deminde Akşam Merhaba Dostum Hüzün
Yalnızım Yine Yalnız Nerdesin !ki Gözüm
Böyle mi Yaşanır Ayrılık Acısı
Gözlerimden Anla Yeter
Gel de Al Canımı, Al da Kurtulayım
Ayrılık Ölümden Beter
Sende Unuttum Hayalleri
Sende Unuttum Sevilmeyi
Bari Sen Unutma Beni
Sende Unuttum Ümitleri
Sende Unuttum Ben Herşeyi
Bari Sen Unutma Beni
Son Deminde Akşam Merhaba Dostum Hüzün
Yalnızım Yine Yalnız Nerdesin iki Gözüm
Böyle mi Yaşanır Ayrılık Acısı
Gözlerimden Anla Yeter
Gel de Al Canımı, Al da Kurtulayım
Ayrılık Ölümden Beter
Sende Unuttum Hayalleri
Sende Unuttum Sevilmeyi
Bari Sen Unutma Beni
Sende Unuttum Ümitleri
Sende Unuttum Ben Herşeyi
Bari Sen Unutma Beni
Yüreğimin Kıyısına Vurdu Minicik Bir Dalga
Susmalıydım Tutamadım Kendimi
Bir Canım Var Feda Etsem Sevdamı Bilemezsin
Bir Acım Var Anlatsam Önünü Göremezsin
Herkes Unuttu Gitti Ben de Unuttum Herşeyi
Bari... Sen Unutma Beni
Her geçen saniye, her geçen dakika, her geçen saat ve her geçen gün sevenleri biraz daha ayrılığa itmektedir. Bu genellikle sevenlerin kaderidir. Nedendir bilinmez ama en koyu aşklar, en koyu sevdaların sonu genelde hep ayrılık, hep hüzün olmuştur. Hep ayrılık, hep hüzün olduğu için mi sevda halini almış dillere düşmüştür, yoksa gerçek sevda olduğundan mı dillere düşmüştür. Bunu bu güne kadar çözen olmamıştır. Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı ve daha niceleri, nice sevdalar hep hüzünle noktalanmıştır. Ali ile Gülyüzlüm'ün aşkı aynı sona doğru hızla ilerlemektedir. Gün artık kararmaya yüz tutmuştur. Gülyüzlüm veda ederek ayrılmıştır. Ali düşünceleriyle baş başa kalmıştır. Gülyüzlüm her geçen gün sevgisini daha çok dışa vurmaktadır ama faydasızdır. Çünkü göz göre göre ayrılığa doğru sürüklenmektedirler. Ali dükkanı kapatıp eve giderken Gülyüzlüm düşünmektedir. Gülyüzlüm'ün istemeye gelecekleri gün bu saate kadar Ali'yle birlikte olması gariptir. Bu ya koyu sevdadan olur ki, insanın gözü bir şeyi görmez, aldırmaz olur. Ya da çok rahat bir kızdır. Annesi de buna göz yumduğundan serbest hareket etmektedir. Fakat işin doğrusu her ne olursa olsun, bir kızı istemeye geldikleri gün böyle rahat olmamalıdır insan. Ertesi gün akşama doğru tekrar MSN'de buluşurlar. İlk söze Ali başlar
- Selam Gülyüzlüm
- Selam
- Ne yaptın
- Ne yapacam, her şey bitti
- Ne dediler
- Ne diyecekler, ölüm fermanımı imzaladılar, benim için yaşam bitti
- Ne yapalım senin dediğin gibi kısmet değilmiş, belki zamanla seversin, nişan ne zaman konuşuldu mu?
- Hafta sonu
- Nerde olacak
- Düğün salonun da
- Hangisinde?
- Ne yapacaksın
- Belki gelirim
- Ne için gelecen
- Seven ne için gelir, belki bir çılgınlık yaparım
- Ne gibi
- Benimle kaçmaya var mısın Gülyüzlüm
Bu fikir Ali'nin aklına o anda gelmiştir. Yoksa planladığı bir şey değildir. Gülyüzlüm Ali'nin bu teklifine hiç tereddütsüz, hiç düşünmeden cevap vermiştir.
- Nişana 3 gün kala ailemin yüzünü yere baktırmam
Gülyüzlüm'ün bu cevabı Ali'nin istediği cevap olmasa bile sevdiğini bir defa daha takdir etmiştir. Bu isyanına karşılık Gülyüzlüm ailesinin şeref ve namusunu düşünmüş sevdiğine hayır cevabı vermiştir. Bir doğulu olarak Gülyüzlüm bir defa daha gözünde büyümüştür. Ali söze girerek
- Peki ne olacak bu halimiz,
- Sen beni unut, benden sana fayda yok, umarım sen mutlu olursun, ben artık ölüyüm, yaşamıyorum
- Öyle söyleme Gülyüzlüm, umarım mutlu olursun, merak etme senden önce ben kendimi öldürürüm
- Nasıl
- Merak etme yakında bu Ali'yi birlikte öldürürüz
- Artık görüşmeyelim, bir daha beni arama
- O kadar kolay değil, kesip atma, ben kime Gülyüzlüm diyecem, hem bak ne diyorum, yakında birlikte öldürürüz
- Bana Gülyüzlüm de deme
- Ben bir kere dedim
- Ali benim çıkmam lazım, sana mutluluklar diliyorum, umarım sen mutlu olursun, hadi öpüyorum canım
- Ben de seni öpüyorum, gece rüyada buluşalım olur mu?
- Hadi hadi hoşça kal
- Hoşça kal sevdiğim
Gülyüzlüm o akşamki ayrılıktan sonra iki gün görünmez olur, Ali de herhalde bu nişan hazırlıklarına daldı diye düşünür. O arada Gülyüzlüm'ün hasretinden olacak ona bir mail atmaya karar verir. Maili şöyledir:
GÜLYÜZLÜM
Ben sana bu şiiri gönderip göndermemekte kararsızdım. Yazdım madem göndereyim dedim. Ben her ne kadar bu şiiri yazıp göndersem de, ben de sende unutmaya, bu işi küllemeye mahkumuz. Unutmak zorunda olduğumuz bu aşk ile ilgili Abdurrahim Karakoç'un şiirini sana yolluyorum. Sözlerini tekrar tekrar oku, tıpkı bizi anlatıyor. MSN'i açınca şarkısını da gönderecem. Bizim ortak şarkımız bu olsun. Sen dinleyince ben duyum, ben dinleyince sen duy. Allah seni esirgesin, Allah seni mesut etsin.
GÜLYÜZLÜM
Sıcak bir yaz gününde çalıverdin kapımı
İşte o gün bugündür bozdun bütün yapımı
Tansiyonum çıksa da atamıyom hapımı
Aşk denen bu meret şey çekilmiyor Gülyüzlüm.
Sanki baldan şerbetler vardı her bir sözünde
Hafif bir mahcubiyet gülden güzel yüzünde
Kaybolup gidiyordum, daldıkça o gözünde
Ne hayaller kurmuştum senin için Gülyüzlüm.
Türbanınla güzelsin açma sakın başını
Yakışmıyor sana hiç çatma hilal kaşını
Dön de bir bak döktüğüm kan dolu göz yaşını
Selamın esirgeme fakir kuldan Gülyüzlüm.
Ne kadar söz versem de ben seni unutmaya
Gönül bir kez sevdi mi unutmuyor Gülyüzlüm.
Eften püften şeylerle çalıştım avutmaya
Senden başka hiçbir şey avutmuyor Gülyüzlüm
.
UNUTURSUN MİHRİBANIM
Abdurrahim Karakoç ? Zekeriya Bozdağ
Unutmak kolaymı deme
Unutursun mihribanım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihribanım
Hayat böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil kendini de
Unutursun Mihribanım
Yıllar sineme yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönül uslanır
Unutursun Mihribanım
Zaman erir kelep kelep
Meyve dalda durmuyor hep
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihribanım
Gün geçer azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihribanım
Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Bu işte tıpkı böylece
Unutursun Mihribanım
Ali bu mailin arkasından ertesi gün bir mail daha atar. O da şöyledir
Dünde, bugünde, yarında? Yüreğin kadar yanındayım. Kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy; ben hep ordayım!
Bu gece rüyama gir gizlice, beni sımsıkı sar öp kokla iyice, son kez isyanlar savur, küfret güzelce ve sonra çek git kahrolası hayatımdan sinsice!..
Yanlızlığın Mahkumu
Ali bu arada işiyle gücüyle uğraşmakta, arada sıkıldığında da oyun sitesine girmektedir. Yalnız Ali'nin bahse konu olan oyun sitesinde kayıtlı Fatih isimli bir rumuzu daha vardır. Gülyüzlüm'den ayrıldığının ertesi günü bu rumuzla oyun sitesine girdiğinde oyun sitesinde Eylül.... Rumuzlu bir oyuncuya rastlar. Oyuna davet ettiğinde tanışma maksadıyla Ali yazışmaya benzer
- Selam
- Selam
- İsim nedir
- Eylül
- Sizin
- Fatih
- Yaş kaç Eylül?
- 19
- Okuyor musun?
- Evet
- Nerede?
- Adana
- Bölüm ne
- Öğretmenlik
- Ne öğretmeni
- Sınıf Öğretmeni
- İyi bitirdikten sonra sınıf öğretmenlerinin ataması hemen yapılıyor, işsiz kalmazsın
- Öyle
- Kaçıncı sınıf?
- Daha yeni kayıt yaptıracam
- Kayıtlar bitmedi mi?
- Bu hafta sonu bitiyor
- Benim bildiğim kayıtlar bitti ama neyse hayırlı olsun
Ali'nin bildiği kadarıyla kayıtlar bitmiştir. Ama Eylül öyle söylediğine göre demek ki bir bildiği vardır. Oyun sitesinde oyun oynandığı sırada hem oyun oynanıp hem sohbet edildiği takdirde ya oyun aksamakta, ya da sohbet kesik kesik olduğundan tatsızlaşmaktadır. Bu nedenle Ali daha iyi sohbet edebilmek amacıyla Eylül'ün MSN adresini sorar. Eylül tereddütsüz MSN adresini verir. Ali'de ona kendi adresini verir. Her ikisi de kayıt yaptıktan sonra Ali teklif eder.
- Oyunu kapatıp MSN de görüşelim mi, böyle zor oluyor
- Olur, hadi
Dedikten sonra, her ikisi de oyundan çıkar, MSN de yazışmaya başlarlar. Ali kaldığı yerden devam ederek
- Böyle daha iyi nasıl olsa oynayamıyorduk, böyle daha rahat
- Evet
- Nerde oturuyosun?
- Demetevler
- Bende Kurtuluştayım
- Demetevler'in neresi?
- 12 caddenin yakınları
Ali 12. Caddenin yakınlarında bir iki site ismi söyleyerek, bunlara yakın olup olmadığını sorarsa da Eylül ya tam tarif edemez ya da tam adresini açıklamak istememektedir. Ali yine
- Hobilerin nelerdir?
- Araba kullanmak, spor yapmak, gezmek
- Hobilerimiz aynıymış bende Türkiye'nin her tarafını gezdim, iyi bir sürücüyüm, tatil yapmayı, gezmeyi çok severim
- Çok hızlı araba kullanırım, hatta bir seferinde ölümden döndük, ondan sonra babam bana arabayı vermiyor
- Kaza nasıl oldu?
- Samsun'dan geliyorduk, az kalsın araba devriliyordu, ucuz kurtulduk
- O yolda pek sürat yapılamaz, kaçla gidiyordun?
- Nerdeyse 200
- Atma, o yolu iyi bilirim, üstelik çoğu yerde yol inşaatı var yıllardır, nasıl 200 yaptın?
- Oğlum sen ne diyon, Samsun'dan bura 2.5 saatte geldim. Pardon oğlum dedim, alınmadın değil mi?
- Hayır hayır demek ki samimi gördün, daha çok hoşuma gitti, ama Samsun'dan bura 400 Kilometre, üstelik otobanda yok bir yanlışın var
- Sen diyon acaip hızlıyımdır
Ali Eylül'ün tabir caizse bu atmasına pek inanmamıştır. Aksini iddia ettiği halde Eylül hala iddiasında diretince Ali kırmamak için Eylül'ün bu iddiasını kabullenmek zorunda kalmıştır. Sohbete devam eder
- Baban ne iş yapıyor?
- Memur
- Kaç Kardeşsiniz
- 2
- Kardeşin kaç yaşında?
- İlkokula gidiyor daha
Eylül'ün MSN deki fotoğraf bölümünde fotoğrafı bulunmamaktadır. Ali'de merak ettiğinden Eylül'e bir fotoğrafını yüklemesini ister. Eylül tamam az bekle diyerek, bir iki dakika içinde fotoğrafını yüklemiştir. Ama ne fotoğraf. Dünya güzelini kıskandıracak güzellikte yatarak poz vermiş, gayet şık giyimli dünya güzeli bir kız. Sanki Hollywood yıldızı.Ali bu kızın bu güzellikte Demetevler de yaşamasını düşündüğünde bunun olamayacağını düşünerek
- Bu sen misin gerçekten?
- Evet beğenmedin mi?
- Beğenmemek mümkün mü? Ne diyeceğimi şaşırdım. Çok güzel ve çok tatlısın
- Teşekkür ederim
- Rica ederim, hakikaten öyle,
- Sende yakışıklısın ama
- Bende teşekkür ederim
Ordan buradan sohbet ederek, nerdeyse gece yarısı olmuştur. Birbirlerine veda ederek, yine buluşmak ümidiyle ayrılırlar. Ali Eylül'le tanıştıktan sonra bile hala aklında Gülyüzlüm'ü vardır. Evet belki Eylül güzellikte Gülyüzlüm'den bir gömlek daha üstün olabilir ama Gülyüzlüm'ün de Eylül'den hiç aşağı kalır yanı yoktur. Üstelik Eylül daha gençtir ve tahsilini yapmaktadır. Onunla bir arkadaşlık kurmak, birliktelik yaşamak uzun bir süre alacaktır. Bu nedenle aklı ve gönlü hala Gülyüzlüm'den yanadır. Eylül daha bir tomurcuk, sevecen ve afacan bir kız olarak yerini alacaktır. Ali o geceyi Gülyüzlüm'ün hayali ve Eylül'ün sevecen yapısını düşünerek geçirir. Sabah tekrar günlük telaşın arasında MSN'i açar. Saatler sonra Gülyüzlüm MSN', açar.
- Selam
- Selam
- Nasılsın?
- İyiyim ya sen
- Biliyorsun nasıl olduğumu, dün yoktun neler yaptın?
- Hazırlık yaptım
- Ne hazırlığı?
- Nişan hazırlığı, yarın olacak ya
- Evde ne hazırlık yaptın, salonda olmayacak mı?
- Hayır evde olacak, öyle karar verdiler,
- Ev kalabalık olmaz mı, bir sürü gelen giden
- Daha çok akraba arasında olacak
- Ben de davetli miyim?
- Sen ne olarak geleceksin?
- Sevgilin, arkadaşın olarak
- Olur mu, deliye bak
- Neden olmasın?
- Hadi sende, zaten moralim bozuk, Ali bak zaten görüşmeyelim de artık
- O kadar kolay mı?
- Beni unut artık
- Unutamam ama merak etme ben yakında kendimi öldürürüm, zaten sen de beni düşünmeye devam edersen mutlu olamazsın, o nedenle ben yavaş yavaş aradan çekilecem, senin mutlu olmanı isterim. Bakarsın zamanla seversin ama beni de hemen kesip atma, arada görüşelim
- Ali dilerim sen aradığını bulursun, bari sen mutlu ol
- Teşekkür ederim ama biraz zor
- Benim artık çıkmam lazım, daha bir sürü hazırlık yapacam
- Peki hadi seni öpüyorum tatlım, sağlıcakla kal
Der. Görüşmeleri kesilir. Ali'nin de az sonra bir müşterisi gelmiştir. Günlük işlerine devam ederek vakit akşam olmuştur. O moral bozukluğuyla eve gitmeyerek arkadaşlarında kalmaya karar vermiştir. Gece Ali Güzyüzlüm veya Eylül'ü MSN veya oyun sitesinde aradığında Deste06 diye bir rumuza rastlar. Bu şahsın bir bayan olduğu ve Ankara'lı olduğu anlaşılmaktadır. Bir hemşerisiyle oyun oynamak amacıyla o şahsı oyuna davet eder. Daha öncede söylediğimiz gibi bu oyun sohbetsiz olmuyor. Zevki çıkmıyor. O nedenle oyun oynadığı sırada sohbet kısmından yazışmaya başlarlar. Önce Ali söze girerek
- Selam
- Selam
- Bol şans
- Size de
- İsim nedir?
- Deste
- Ankaralı'sınız sanıyorum
- Evet
- Hangi semt?
- Gazi Osman Paşa
- Ne iş yapıyorsunuz?
- Öğretmen
- Hangi Okulda?
- Mamakta
- Oooo işin zor
- Neden
- Gazi Osman Paşa'dan Mamak'a gidip gelmek zor olmuyor mu?
- Yok Mamak dediysem, ilçe olarak Mamak, Türközü tarafında, okul evime yakın sayılır,
- O zaman iyi yoksa her gün G.O.Paşa'la Mamak çekilmez
- Haklısın
- Sen hep böyle sorgular mısın?
- Rica ederim, sohbet olsun diye
- Sen kendini tanıt biraz
- Ben Ali, Emlak müşaviriyim. Kurtuluşta
- İşler nasıl?
- Oyun oynadığımızdan belli olmuyor mu? Yaş kaç Deste
- 40
- Evli misin?
- Bekar
- Noldu aradığın beyaz atlıyı mı bulamadın?
- Biraz öyle oldu
Her ikisi de sohbetten zevk almışlardır. Gece yaklaşık 02 sularına varmıştır. Yaz ayları olduğundan okullar tatildir. Deste geceyi rahatlıkla bilgisayar başında geçirebilir. Ama Ali'nin ertesi gün işe gitmesi gerekmektedir. Bu nedenle oyunu sonlandırmaya karar verirler. İyi geceler diledikten sonra ayrılırlar. Ertesi gün öğleden sonra Ali oyun sitesine girdiğinde tekrar Deste'ye rastlar. Gülyüzlüm veya Eylül'den eser yoktur. Her ikisi de kayıplara karışmıştır. Deste'yi oyuna davet eder, o da kabul ettikten sonra hem oyuna hem sohbete başlarlar.
- Selam
- Selam
- Tanıdın mı?
- Tabii Ali bey
- İyi unutmamışsın? Nasılsın
- Teşekkürler ya sen
- İyiyim sağol
- Okullar tatil rahatsın
- Evet, daha yeni kalktım
- Bu saate kadar yattın mı?
- Evet
- Deste hakikaten neden evlenmedin? Kısmet mi çıkmadı, yoksa sen mi beğenmedin?
- Evlendim, ayrıldım
- Dün bekarım demiştin. Bende hiç evlenmedin sandım. Özeline girmiyorsam, neden ayrıldın, geçimsizlik mi?
- Anlaşamadık,
- İyi biri çıkmadı mı?
- Yo iyiydi. Sadece anlaşamadık
- Neyse can sağ olsun hayat devam ediyor
Sohbet böyle devam ederken Ali'nin aklına bir şey gelir. Hem Eylül, hem Selma ortadan kaybolmuşken, sakın bu Deste'de Selma olmasın. Şimdi yeni bir kimlikle yeni bir role bürünmesin sakın. Bu düşünceyle çekinerek sorar:
- Sen Selma'mısın
- Ne Selma'sı
- Gülyüzlüm sen misin?
- Ben Deste vallahi doğru söylüyorum. Gülyüzlüm de kim?
- Ama Gülyüzlümün kokusunu alıyorum.
- Vallahi değilim ben Deste
- Telefon numaran nedir.
- Söyleyemem sen söyle ben seni arayayım.
Ali telefon numarasını yazar. Az sonra numarası gizli olan bir numaradan Ali'nin cebi aranır. Ali hemen cevap vererek
- Alo
- Ali bey şimdi inandın mı? Bak ben Deste
- Telefon için teşekkür ederim.
- Rica ederim sevenlere yardımcı olmak lazım, bu zamanda böyle sevgi kalmadı
- Çok teşekkür ederim zahmet oldu
Dedikten sonra telefonu kapatıp, oyunda sohbet etmeye başlarlar. Fakat Ali'nin içindeki şüphe tam gitmemiştir. Her ne kadar karşısındaki kişi Deste olduğunu, Selma olmadığını söylese bile ses Selma'nın sesine çok benzemektedir. Üstelik telefon numarasını gizleme ihtiyacı duymuştur. Bu karşısındaki kişinin candan sohbeti ve bu kadar alakalı görünmesi Ali'yi tereddütlü hale sokmuştur. Bu şüpheyle tekrar sorar
- Doğru söyle sen Selma'mısın?
- Vallahi doğru söylüyorum. Ben Deste
- Ama sesin bile çok benziyor
- Nasıl
- 'Tıpkı onun sesi, sana inanmıyorum' dedikten sonra, tekrar telefon çalar, karşısında yine aynı şahıs
- Ali bey şimdi inandın mı?
- Bak şimdi sesin daha net, demin vallahi aynı Selma'nın sesine benziyordu. Çok teşekkür ederim. Tamam inandım.
Der telefonu kapatırlar. Bu defa Deste sorgulamaya başlar.
- Kim bu Selma, nasıl bir sevda bu
- İnternette tanıştık, uzun hikaye,
- Nerde bu kız
- Ankara'da
- Aynı şehirdesiniz daha görüşemediniz mi? Kaç aydır böyle?
- Dört-beş ay, uzun hikaye, anlatırsam destan olur, merak etme yazacam destan bitince sonucunu sana da yollarım.
- Allah kavuştursun ne diyim. Bu zaman da böyle sevda pek olmuyor.
- Kızı ailesi zorla evlendiriyor. Bu aralar görüşmemiz de koptu. Ondan senden şüphelenmiştim
Daha sonra biraz daha sohbet ettikten sonra oyunu bitirir ve ayrılırlar. Ali'nin Selma'ya güveni kalmadığı, şüphe ettiği için Deste'nin o olabileceğini tahmin etmiş. Fakat yanılmıştır. Deste'yle olan arkadaşlıkları halen devam etmektedir. Ama yalnızca oyunda. Ali Deste'den MSN adresini isteyip, eğer bu aşkı kaleme döktüğünde Deste'ye de yollayacağına söz vermiştir.
O günün ertesi günü akşam üstü internette Gülyüzlüm'ü ararken Eylül'e rastlamıştır. Eylül oyun oynamaktadır. Eylül'ün oynadığı oyuna misafir olarak katılıp, orada olduğunu belli ettikten sonra Eylül'de oyunu bırakarak MSN'de sohbete başlamışlardır. Hoş beşden sonra Ali Eylül'e sorarak
- Hani sen gidecektin?
- Nereye?
- Kayıt yaptırmayacak mıydın?
- Canım sıkkın, hiç okumak istemiyorum
- Nasıl olur, şimdi sen canım sıkkın diye okumuyacak mısın, ne bu karamsar halin
- Halamın durumunu gördükten sonra, hayatın boşa olduğunu anladım
Eylül'ün böyle konuşmasından sonra Ali Eylül'ün halasının herhalde mutsuz bir evliliğini gördükten sonra bu düşünceye kapılmıştır. Veya kocası erken yaşta ölmüş, çocuklarıyla dul kalmıştır veya ağır bir hastalığı vardır. Bu düşünceyle Eylül'e sorar
- Noldu halana eşinden mi ayrıldı?
- Hayır
- Noldu peki mutsuz bir evliliğimi var?
- Yok daha bekar halam
- Peki neden böyle konuşuyorsun?
- Halamı sevmediği biriyle evlendiriyorlar
- Evlenmesin o da
- Söylemesi kolay, aile baskısı var, üstelik dayısının oğluyla evlendiriyorlar
Eylül'ün söylediği bu en son cümle Ali'nin kafasına dank etmiştir. Ali hayretler içindedir. Sakın Eylül'ün bahsettiği bu hala Ali'nin Gülyüzlüm'ü olmasın. Tesadüfün bu kadarı imkansız, dünyanın her tarafından milyonlarca kişinin oyun oynadığı bu sitede acaba karşısına Gülyüzlüm'ün yeğeni mi çıktı? Bu kadar tesadüf olur mu? Bu kaderin yazgısı mı? Allah'ın bir lütfü mü? Bu şüpheyle Ali sorar
- Halanın ismi ne
- Ne yapacan?
- Söyle merak ettim
- Niye merak ettin, ne yapacaksın İsmini?
- Allah'ını seversen söyle
- Selma
Selma lafından sonra Ali adeta donakalmıştır. Düşündüğü gibi, karşısında Gülyüzlüm'ün yeğeni var. Şimdi ne yapacak, ona gerçeği açıklayabilecek mi. İki kişinin arasında olan bir sevdayı üçüncü kişiye açıklamak, hele hele Gülyüzlüm'ün yeğenine söylemek ne kadar doğru olur. Ya o gidip ailesine haber verirse, o da aile içinde bir faciaya neden olursa, Gülyüzlüm sıkıntı içine girerse ne olacak diye düşünerek, en iyisi şimdilik bahsetmemek düşüncesiyle sohbete devam eder
- Kaç yaşlarında halan
- 23
- Daha gençmiş, hemen hemen yaşıtsınız
- Bir sevdiği yok muydu?
- Ben nerden bileyim
- Aynı yaşlardasınız ya, belki bilirsin diye sordum
- Düşünebiliyor musun sevmediği biriyle evlendiriyorlar, üstelik dayısının oğlu
- Allah sevdiğine kavuştursun ne diyelim, ama senin de halanı görerek okumaman olmaz, okulunu ihmal etme
- Ne bileyim onun bu halini gördükten sonra, yaşamak bile istemiyorum
- Okumadan olmaz, bu çağda ne iş yaparsan yap eğitim şart,
- Bakalım, yarın öbürgün gidecem herhalde
- Artık seni Adana da ziyarete geliriz
- Beklerim
- Orda nerde kalacan, akraba var mı?
- Yok, yurda yerleşecem
- Hayırlısı
- Yarın ne yapıyorsun, gitmeden görüşemeyecek miyiz?
- Yarın halamlara gidecem, çeyiz hazırlayacağız
Bu konuşmalardan sonra Eylül'le vedalaşarak ayrılırlar. Ama Ali hayretler içinde kalmıştır. Milyonlarca kişinin arasında bula bula Gülyüzlüm'ün yeğenini bulmuştur. Bu kadar tesadüf hayretler vericidir. O gün öyle kapanır. Ali ertesi güne düşünceler içinde başlar. Acaba Eylül'e durumu nasıl izah edecektir. Eylül Ali'yi Fatih diye tanımaktadır. Oysa ki Gülyüzlüm Ali diye tanımaktadır. Sabah dükkanı açar, gelen giden bir iki müşteriden sonra interneti açar. Gözleri Gülyüzlüm'ü aramaktadır. Ama onun bugün çeyiz hazırlığı yaptığını bildiğinden ümitsizdir. Çünkü bu işin arasında internete vakit ayırması imkansızdır. Öğle'den sonra bir ara Eylül MSN de oturum açar. Hemen sohbete başlarlar
- Selam
- Selam
- Nasılsın?
- Teşekkür, sen nasılsın?
- İdare ediyoruz işte
- Bu gün halanlara gideceğini söylemiştin
- Evet halamlardayım
- Hangi semttesin şimdi?
- Dikimevi'nde
- İyi bana yakın gelmişsin, bana da uğrasana
- Şimdi işim var olmaz
- Nette görünce şaşırdım çeyiz hazırlığı bittimi?
- Yok bir taraftan yapıyoruz
- Sen çeyiz mi düzüyon, dalga mı geçiyon?
- Fatih sen kimsin ya
- Nasıl kim diyorsun ya işte Fatih diye kendin söylüyorsun, tanıyamadın mı?
- Senin resmini halamın bilgisayarında gördüm
Bu soru Ali'yi gerçekleri açıklamaya itmiştir.Daha fazla saklamaya gerek yoktur. Artık kaçacak bir yer yoktur. Eylül'e gerçeği izah etmek zorunda kalacaktır. Aynı yaşlarda olduğundan, halasının durumunu da bildiğinden, halasına zarar verecek bir şey yapmayacağını düşünerek
- Eylül bak benim ismim Ali, halanla tanışıyoruz, ismini onun için ısrarla senden istedim. Ama sana açıklayamadım. Biz birbirimizi seviyoruz. Ama kader bize oyun oynadı. Bak madem her şeyi öğrendin git halanın kulağına Ali'nin sana selamı var de
- Ben söyleyemem
- Neden
- Ben söyleyemem beni öldürür, bak Fatih ne sen beni gördün ne ben seni, hadi eyvallah
Der demez bağlantıyı keser. Ali durumu tam izah edememişken, Eylül'ün böyle korkarak bağlantıyı kesmesi 'demek ki bu ailede küçük büyük arasında çok ciddi ve mesafeli bir durum var demektir. Halbuki Eylül'ün söylediğine göre Eylül 19, Selma ise 23 yaşlarındaydı. Bu yaştaki iki insanın, hele hele ikisinin de bayan olduğu dikkate alındığında kolaylıkla dertleşebilecekleri düşünülür. Halbuki Eylül Ali ile Halasının arkadaşlığını duyunca bırak onlara aracı olmayı hemen bağlantısını kesmiştir. Ali bu hayret verici gelişmeleri düşünerek evin yolunu tutar, çünkü hava çoktan kararmış, dükkanların çoğu kapanmıştır. Ertesi gün Gülyüzlüm'ün fermanının yazılacağı gün olacaktır. Sabah olur, Ali dükkanı açar, gelen giden bir iki müşteriden sonra öğlene doğru interneti açma imkanı bulur, gözleri öncelikle Gülyüzlüm'ü arar, ama nafile olduğunu bilir. Çünkü o gün nişanı olan bir insanın internetin başında oyalanması imkansızdır. Çünkü yapılacak birçok iş vardır, belki de eve gelen birçok misafir vardır. Durum böyle iken 1-2 saat sonra bir an Gülyüzlüm'ün oturum açtığını görür. Hemen sohbete başlanır.
- Selam Gülyüzlüm
- ........ (Gülyüzlümden cevap gelmemiştir. Ali belki onun bilgisayar başında olmadığını düşünerek bir daha)
- Gülyüzlüm orda mısın?
- Efendim
- Nasılsın, neler yaptın?
- Nasıl olacam, bildiğin gibi, bugün benim ölüm günüm
- Allah gecinden versin, bak güzelim, bu iş oldu, artık kendini toparla, dilerim mutlu olursun
- Ben bittim artık, göreceksin bu akşam herkese gösterecem Selma'nın kim olduğunu,
- Noldu aklından neler geçiyor,
- Yarın zaten duyarsın,
Bu konuşmalar kasvetli bir havada, kesik kesik yapılmaktadır. Çünkü her ikisinin de kalbi kırıktır. Çaresizdirler. Bu arada Gülyüzlüm'ün müzik dinlediği, genellikle, hasret ve kara sevda ile ilgili kasvetli parçalar dinlediği Ali'nin bilgisayarından da görülmektedir. Bir ara Gülyüzlüm
- Ali bak şu parçayı dinle, ayrıca sana bir de mail attım ona da bak
Diyerek. Dinlemiş olduğu Ümit Yaşar'a ait 'Son defa' adlı parçayı Ali'ye göndermiştir. Ali parçayı indirip dinlediğinde parçanın sözleri şöyledir:
bu gece son gecem
sabahı görmeden
karanlık bitecek gideceğim
her şeye katlandım
sensizliğe asla
dayanmıyor şu zavallı yüreğim
son nefes sigaram son yudum kadehim
bitiyor sevdiğim gideceğim...
seninle başladı
seninle bitecek
bu gece son defa seveceğim
kimseler duymadan
kimseler bilmeden
bu gece son defa öleceğim
Ali parçayı dikkatle dinledikten sonra, maile de bakar mail de Gülyüzlüm şunları yazmış ve ekine kan ve siyah gül resmi göndermiştir.
'hayatta tek umudun gülmek olsun bir gün ağlarsan mutluluktan olsun unutma seven bir kez ölür öken bir kez gömülür benim sana olan aşkım ne ölür nede gömülür güller hep elinde açsın ama dikeni batmasın sevda hep seni bulsun fakat yaralamasın yüreğin sevgi‏;'
Gülyüzlüm'e dönerek
- Bak Gülyüzlüm her gönderdiğin parça başka bir anlam yüklü, hepsi sevgini belirtiyor, mailin de aynı duygularla yazılmış, teşekkür ederim. Bak kimseler görmeden bu gece son defa seveceğim diyorsun, dileğim o dur ki bu gece rüyanda beni göresin, bari rüyada bile olsa doya doya sevişelim
- Beni artık unut, zaten göreceksin yarından sonra herkes görecek, onlara bu fırsatı vermeyeceğim, bu günden sonrası benim için yok, Elveda Ali, dilerim sen aradığın mutluluğu bulursun
- Ne elvedası, ne demek bu şimdi?
- Ne olduğunu duyunca anlarsın,
- Neyi duyunca,
- Selma'nın ölüm haberini
- Sen neler diyorsun, bak sakın bir delilik yapma
- ............. (Gülyüzlüm susar)
- Gülyüzlüm beni duyuyor musun?
- Efendim
- Bak deli deli şeyler yazıyorsun, aman ha, sakın benim düşündüğüm gibi bir delilik yapma
- Ne düşünüyorsun?
- Bu sözler ne anlama geliyor, açık açık diyorsun işte ölüm falan, ne demek bu şimdi, bak bana söz ver bi delilik yapmayacağına,
- Tamam hadi artık çıkmam lazım,
- Sen bir söz ver, bak yoksa evine kadar gelirim
- Tamam söz, hadi Allaha emanet ol
- Sende, ama son bi daha söz ver, bi delilik yapmayacağına
- Tamam, tamam söz, hadi hoşçakal
Der ve internetten çıkar. O ayrıldıktan sonra Ali'yi bir düşünce alır. Ya bu gerçekten intihar etmeye kalkarsa. Ya bir çılgınlık yaparsa, gerçi yapmayacağına söz vererek ayrıldı ama o kasvetli haliyle her türlü çılgınlığı yapmaya müsait. Ali o güne kadar Gülyüzlüm'ün evinin adresini bilmemektedir. Dikimevi'nde oturduğunu söylemiştir. Ama Sokak ve evin numarasını söylememiştir. Bir de Gülyüzlüm'ün Ali'yi aradığı sabit numara vardır. Ali istese o sabit numaranın adresini tanıdıkları vasıtasiyle öğrenebilir ama o güne kadar evine gitmeyi göze alamadığı için adresi tesbit ettirmeye gerek görmemiştir. Birden aklına Eylül gelir. Ama onunda Ali'de telefonu yoktur. İnternette de görünmemektedir. En iyisi ona mail yoluyla mesaj atmayı düşünür ve şöyle bir mesaj atar.
'Eylül bak bugün halanla görüşürken, çok duygusaldı. Sanki intihar edecek gibi ağır şeyler söyledi. Hayata veda eder gibiydi. Gerçi ayrılırken bana bir delilik yapmayacağına söz verdi ama yine de nolur nolmaz. Sen en iyisi bu gece halanlara git sakın onu yalnız bırakma, üstelik hemen hemen aynı yaşlardasınız. Onu bugünlerde yalnız bırakma, arkadaşı ol, onu en iyi sen teselli edersin.'
Ali bu mesajı Eylül'e gönderdikten sonra yine de telaşlıdır. Eğer Gülyüzlüm gerçekten intiharı düşünüyorsa ona mani olması lazımdır. Ama nasıl. Bir an telefon açmayı düşünür. Ama ya karşısına babası, annesi, abisi çıkarsa ne diyeceğini durumu nasıl izah edeceğini bilememektedir. Dakikalar sonra cesaretini toplar telefon açar. Karşısına bir bayan çıkar. Ses Gülhüzlüm'ün sesine benzemektedir. Aynen aralarına şu konuşmalar geçer:
- Alo
- Efendim
- Selma
- Öyle biri burada yok
- Gülyüzlüm sen misin?
- Kardeşim yanlış numara (sanki yanındakilere dönerek ve gülerek) deli mi ne, Selma diye birini soruyor
Der ve telefonu kapatır. Ali telefonu kapattıktan sonra görüştüğü kişinin Selma olduğunu bilir ama neden böyle davrandığına bir anlam veremez. Belki yanında biri vardı der diye düşünür. Ama telefondaki kişi Selma olsa bile öyle intihar edecek bir moralle konuşmamıştır. Şimdi içine başka kuşkular düşmüştür. Yine de bir iki saat bekleyerek tekrar telefon açar, bu defa karşısına orta yaşlı olduğunu tahmin ettiği bir erkek çıkmıştır. Ona da 'Selma'yla görüşmek istemiştim' der. O adam da 'Kardeşim yanlış numara, burada öyle biri yok' der.
Bu konuşmalar Ali'nin duyduğu şüpheleri biraz daha artırmıştır. Ama karşısında da ciddi bir intihar vakası olabileceğini düşünerek artık Selma'nın gerçek kimliğini, evinin adresini ortaya çıkarmaya karar verir. Hemen bu konuda yetkili bir arkadaşını arar, telefon numarasını verir, bu telefonun kimin adına kayıtlı olduğu ve evin adresini bulup kendisine bildirmesini rica eder. Yaklaşık on dakika sonra bu telefonun Nurhan ...... adlı bir bayanın adına kayıtlı olduğu, evin adresinin Demetevler civarında olduğu, sokak ve kapı numarasını da bildirerek verir.
Adresten evin Demetevler civarında olduğu, numarasından da ya bir müstakil bina ya da bir gecekondu olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi bu Nurhan Selma'mı, yoksa Selma'nın annesi midir. İkincisi Ali şimdiye kadar Selma'nın Dikimevi, Eylül'ün Demetevler civarında oturduğunu biliyordu. Çünkü öyle söylenmişti. Şimdi ev Demetevler civarında ise demek ki
Dikimevi diye bir adres yok, bu da Eylül'ün de yalan olduğunu ortaya çıkartıyor. Ali'nin şimdiye kadar duyduğu kuşkuların gerçek olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü Ali en başta fotoğraf konusunda şüpheye düşmüştür. Her ikisi de tek bir fotoğraf göndermiş, ikinci fotoğraflarının olmadığını söylemiştir. Yalnız Selma türbanlı muhafazakar bir kız rolünü üstlenmiş, Eylül genç sosyetik şımarık yetişmiş bir kız rolünü üstlenmiştir. Her iki kişilikteki de rolünü başarıyla oynamış, yalnız sert kayaya çarpmışlardır. Ali sevdiğinden kuşku duymamayı yeğlemiştir. Yoksa duyduğu şüphelerle istese ilk bir iki gün içinde gerçeği öğrenebilecekken, sevdiğini üzmemek, güven duygusunu yitirmemek için kimliklerini araştırmak istememiştir. Aşk yalana dönüşmüştür. Onun için gerçekleri Selma'nın, Eylül'ün veya Nuray'ın kimliği her neyse yüzüne vurma sırası gelmiştir. O nedenle Selma'ya şu maili atar.
GÜLYÜZLÜM
SANA YİNE GÜLYÜZLÜM DİYOM. ÇÜNKÜ BEN BİR DEFA SANA ÖYLE HİTAP ETTİM. HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM İSE DE YİNE DE SEN BENİM GÜLYÜZLÜMSÜN. AMA SENDEN BU KADAR YALANI BEKLEMEZDİM. EVET İNTERNETTE KENDİNİ GİZLEMEN İÇİN UFAK TEFEK YALANLARI ANLARIM AMA DESTAN YAZILACAK BÖYLE BİR YALANCI ROLÜ ÜSTLENDİĞİNİ TAHMİN EDEMEZDİM.
BAK GÜLYÜZLÜM,
GEÇENLERDE SANA SÖYLEMİŞTİM. SENİ BULMAM BİR SAATİMİ ALIR. SEN BELKİ CİDDİYE ALMADIN. AMA ŞU AN SENİN HAKKINDA % 90 BİLGİYE SAHİBİM. İSTERSEM 10 DAKİKA SONRA EVİNDE OLURUM. YALANIN NE KADARSA GERİSİNİ SEN DÜŞÜN.
BİR DEFA ADIN KESİNLİKLE SELMA DEĞİL. İKİNCİSİ CEBECİ DİKİMEVİ TARAFINDA OTURUYOM DEDİN ODA YALAN. TELEFON AÇTIĞIMDA ÇIKTIN YANLIŞ NUMARA DEDİN, O AN YANINDA KİMLER VARDI BİLMİYOM BELKİ ÖYLE DEMEK ZORUNDA KALDIN. ONU ANLAYIŞLA KARŞILARIM. EVLİLİK OLAYIN, DAYI OĞLU MESELESİ DE YALAN. FOTOĞRAFIN DA YALAN.AMA ATTIĞIM MESAJLARA HİÇ CEVAP YAZMAMANI HİÇ TASVİP ETMİYORUM.
BANA GERÇEKLERİ ANLAT. EVLİMİSİN, BEKARMISIN, ONU TAM BİLMİYORUM. ONUDA EVİNE GELİNCE ANLARIM. EVLİYSEN KOCANA, BEKARSAN BABANA ANLATIRSIN GERİSİNİ.
YALNIZ SANA ŞU KADARINI DİYORUM, GERİSİNİ SONRA AÇIKLARIM. YEŞİLEVLERDE OTURUYOSUN. NURHAN YA SENİN ADIN YA ANNENİN ADI, BU KADARI ŞİMDİLİK YETER Mİ, İSTERSEN KAPI NUMARANI BİLE SÖYLERİM.
BU KADAR ŞEYİ ANLATTIKTAN SONRA, BAK YİNE DE SANA GÜLYÜZLÜM DİYORUM.
GÜLYÜZLÜM BENİ ARA, YA TELEFONLA, YA MAİL ADRESİME MESAJ ATARAK. BİR YERLERDE BULUŞALIM. ANLAŞIRSAK DEVAM EDERİZ. ANLAŞAMAZSAK GERÇEKLERİ BİRBİRİMİZE ANLATARAK TATLI BİR ANI OLARAK YAŞIYALIM. OLMAZ MI?
GÜLYÜZLÜM SENDEN CEVAP BEKLİYORUM, SENİ BEKLİYORUM. AMA ŞUNU BİL Kİ SENİNLE YÜZYÜZE GELMEDEN BU İŞ BİTMEYECEK. SEVDİĞİN, SEVİLDİĞİN, HAYALLERİNİ YIKTIĞIN ADAM ALİ
Ali bu mesajı attıktan sonra evin yolunu tutar, çünkü nerdeyse gece yarısı olmuştur. O gece Arkadaşını evinde kalır, sürekli internette Selma'yı veya Eylül'ü aramaktadır. Hiç olmazsa yazdığına bir cevap gelir mi diye mesajları kontrol etmektedir. Ama nafile o gece hiçbir haber alamamıştır.
Ertesi gün dükkanı ve interneti açtığında bir mesaj geldiğini görür. Mesaj Selma'dandır. Mesajın içeriğin de gerçek adının Nurhan ......olduğunu, Yeşilevler de oturduğunu, bu durumdan dolayı çok özür dilediğini, pişman olduğunu, olanları ve onu unutmasını, Ali'ye bundan sonra ömür boyu mutluluklar dilediğini belirten bir mesaj.
Ali bu mesajı aldıktan sonra Selma'nın gerçek kimliğini ortaya çıkardığı için buruk bir sevinç, ama bundan böyle de Gülyüzlüm'ü kaybettiği için de büyük üzüntü duymuştur. Şimdi merak ettiği bir tek şey vardır. Selma'nın gerçek kimliği, Selma veya Nurhan evlimi, bekar mı, kaç yaşında, bundan sonra ilişkileri devam edecek mi, edecekse nasıl, bu duygu ve düşünce içerisindeyken birkaç saat sonra Eylül'ü oyun oynarken görür. Oyuna davet eder ama Eylül reddeder, tekrar tekrar davet ettiğinde Eylül ısrarla kaçmaktadır. Sonunda oyun sitesinden de çıkar. Ali bunun üzerine sinirlenir. Selma'ya ikinci bir mesaj atar. O da şöyledir:
'Gülyüzlüm, Yalancı Yarim
Ben senin soyadını da biliyordum, ama yazmadım. Şimdi sana evinin tam adresini de vereyim. Demetevler ..... Sok NO:...yeter mi,
bak daha evine gelmedim şeklini bilmiyorum, ama numarasından bir gecekondu veya müstakil bina olduğu anlaşılıyor.
Bu gönderdiğin açıklaman için bile teşekkür ederim. Hiç olmazsa soyadını itiraf ettin. Peki bu kadar yalan dolana ne gerek vardı. Bir oyun oynamak istedin ise de bu kadarını nasıl becerdin.
Şimdi bak sana bir şans daha, kendini tamamen tanıt, yalana kaçma, çünkü biliyorsun ben ta başından beri bir şeylerin yalan olduğunu anlamıştım. Ama seni sevmiştim. Üstüne gelemedim. Onun için kendini tam tanıt evli olup olmadığını yazmamışsın, evliysen söyle, şu eylül meselesini açıkla, yani hiçbir yalanın ortada kalmasın, görüşmek istiyorsan söyle bir yerde buluşalım. Ama böyle yalan dolanla değil, samimi olarak bu işi bitirelim, ha bak bir isteğim daha var gerçek fotoğrafından 3 poz mail adresime gönder, merak etme kötüye kullanmam, madem bu yalanı bitireceğiz. Gerçek yüzünü göreyim. Yoksa, inan olsun görmeye gelecem.
Senden cevap bekliyorum. Yine de seni öpüyorum. Çünkü seni görmeden sevmiştim. Sen yalana başvurduğun halde biliyorum ki sende beni sevdin. Ama olmayacak bir işe kalkıştın. Bu hale getirdin işi. Samimi iki dost olarak kalabilirdik. Halende kalabiliriz. Senden gerçek fotoğraflarınla birlikte mail mesajını bekliyorum. Seni öpüyorum. Ama bunu zehirli öpücüğe çevirme sakın. Samimi ol tatlım'
MSN de hata olduğu için buradan da yolluyorum. Hem kalıcı olur, hem de defalarca okuma anlama imkanın olur, Sen kim olursan ol ben gülyüzlümü sevdim. Keşke öyle olsaydın. Sana yinede bir gül yolluyorum. Kokusu ben kokar. Sağlıcakla kal, istediklerimi de hemen yap lütfen!
Bu mesajı attıktan sonra yine günlerce bekler. Selma görüşmeden kaçtığı gibi, gönderdiği mesajlara da cevap vermemektedir. Çünkü söyleyecek sözü, bakacak yüzü olmadığından Ali'den kaçmaya çalışmaktadır. Yaklaşık bir hafta bekledikten sonra Ali Selma'ya mesaj atarak şöyle der:
Selma-Gülyüzlüm-Eylül-Nurhan
Yazıya bunlarla başladım, çünkü sen hangisisin bilemiyorum. Şu yaşadığımız yaklaşık 3-4 ayı gözümün önüne getiriyorum, bir tarafta dillere destan olacak bi aşk ve sevgi var, bir tarafta yalan, dolan, sahtekarlık var. Keşke bunlar ortaya çıkmasaydı, şu gülyüzlüm benim hatıram olarak kalsaydı. Geriye dönüp baktığımda, iki aylık görüşmemizde ağzından bir tek doğru kelime çıkmamış, bu kadarını nasıl becerdin hayret. Bak iyi oku
İsmin Selma: Yalan
Yaşım 23 : Yalan
Fotoğrafın : Yalan
Başka fotoğrafım yok: Yalan
Dikimevinde oturuyorsun: Yalan
Dükkanda çalışıyorsun: Yalan
Baban kovdu; Yalan
Abin var: Yalan
Taksicilik yapıyor : Yalan
Telefonunu o aldı : Yalan
Fotoğrafın : Yalan
Dayınoğlu istemeye gelecek : Yalan
Dayıngil geldi : Yalan
Üç aya kadar düğün var: Yalan
Nişan için Düğün salonu tuttuk : Yalan
Nişanı evde yapacağız : Yalan
5 ila 8 arası olacak : Yalan (Zaten evde olunca saatmi konur, yalan olduğunu saatinden bile anlamıştım. Ya gündüz olur. Ya gece
Alışverişe çıkacağız : Yalan
Eylül ismi : Yalan
Demetevlerde oturuyom : Yalan
12 caddedeyim : Yalan
Adana da okuyacam : Yalan
Yaşım 19 : Yalan
Çok hızlı araba kullanırım : Yalan
Babam araba kullanmama izin vermiyor : Yalan
Samsundan 2.5 saatte geldim: Yalan
Olum az daha ölüyoduk : Yalan
Halamı dayısı oğluna verdiler: Yalan
Ben şu an halam gildeyim : Yalan
Nişan düzüyoz : Yalan
Senin fotoğrafını Halamın bilgisayarında gördüm : Yalan
Halana Ali'nin selamı var de deyince Halam beni öldürür diyemem deyişin : Yalan
Halamı gördükten sonra okumakta istemiyorum : Yalan
Önce de dedim ya ben bu yalanın çoğunu anlamıştım. Ta Selma'nın başka fotoğrafı yok deyince, yani ta işin başında. Ama sohbetinden, birde gönderdiğin o kız kimse türbanlı kızcağızın görüntüsünden, beni sevdiğini söylemenden ve dramatik konuşmalarından karşımdakini sevdiğim için zaten gülyüzlüm demiştim. Yalanını yakalasam bile kondurmak istemiyordum. Ama şu en son Eylül meselesi her şeyi ortaya döktü. Artık bile bile aptal yerine konulmak istemezdim. Şu yazılanlara, şu yalanlara ne cevap vereceksin merak ediyom. AMA BAK BİR HAFTA GEÇTİ, GÖNDERECEĞİN RESMİ HALA GÖNDERMEDİN. ŞU MÜBAREK GÜNDE ORAYA GELMEK İSTEMİYOM. ONUN İÇİN BEKLİYORUM. AMA BİR AN ÖNCE ŞU FOTOĞRAFI GÖNDER. ÇÜNKÜ GERÇEK YÜZÜNÜ ÇOK MERAK EDİYORUM. GÜLYÜZLÜMÜ DE GÖRÜRSEN, ONA SEVDİĞİMİ SÖYLE. ŞU GÖNDERDİĞİM GÜLÜDE SESSİZCE ONA VER. BYE
Ali bu mesajı attıktan sonra, günlük işlerine devam eder. Bu günlerde Ali'nin hem başka işleri çıkmıştır. Hem mübarek Ramazan ayı gelmiştir. Hem Ramazan'dan dolayı hem de bazı nedenlerden dolayı Selma'yı görmeye de gidememektedir. Çünkü Ali'nin de elini, ayağını bağlayan nedenleri vardır. O da Selma'ya işin tam doğrusunu anlatmamıştır. Ama Ali'nin nedenleri internet ortamında kendini biraz olsun gizlemek amacıyla yapılmıştı. Eğer bu gibi engelleri olmasa aylarca beklemez, ilk fırsatta Selma'nın evini tespit eder. Ne olursa olsun onunla karşılıklı konuşma fırsatını gerçekleştirebilirdi. O nedenle ilk önce Selma'nın gerçek kimliğini tespit edip, ondan sonra gerçek kimliğiyle onun karşısına çıkmayı düşünüyordu.
Yine bir gün dükkanda olduğu bir sırada Eylül'ü oyunda görür ve oyuna davet eder, bir iki red cevabından sonra nihayet daveti kabul eder, bir iki satır yazıştıktan sonra MSN'de bu olanlar hakkında konuşmaya başlarlar. Konuşmalar harfi harfine aynen şöyledir.
- çok özür dilerim, ben böyle yapmak istemedim
- ÖZÜR BİRŞEY DEĞİL GÜLYÜZLÜM
- pişmanım hem de çok pişman
- BAK HALEN GÜLYÜZLÜM DİYOM
ÇÜNKÜ BEN O HAYALİ SEVDİM
- Ali sana birşey anlatacam, beni iyi dinle, ben 2005 te evden biri için kaçtım. Ama bilemezdim beni yarı yolda bırakacak, beni yalnız başıma hiç bilmediğim bir şehirde bırakacak, ben o gün öldüm. İnsanlara güvencim kalmadı. Beni anlıyor musun?
- SABIRLA DİNLİYORUM
- Tam 4 yıldır ne annemi ne babamı nede kardeşlerimi görüyorum. Onlar adana da bense hiç tanımadığım şehirde yani Ankara da, sen olsan nasıl birine güvenirsin
- EYLÜLÜN ADANASIDA ORDAN MI ÇIKTI
- Evet ordan, biliyor musun ki ben neler çektim neler yaşadım
- MADEM BAŞINDAN BÖYLE BİŞEY GEÇTİ SEN NEDEN BÖYLE BİR İŞE KALKIŞTIN
- Hataydı evet
- SEN MESAJIMI OKUDUN MU?
- Ben böyle olacağını bilemezdim ki, okudum
- O ZAMAN ORDA SORDUKLARIMA CEVAP VER TEK TEK DİNLİYORUM, SEN GERÇEKTEN KİMSİN AÇIKLA
- Yazdıklarımı okumadın mı?
- OKUDUM YETERLİ DEĞİL, BENDE SANA YAZDIM E-MAİLİNE MESAJ ATTIM. ORDA SORDUKLARIMA CEVAP VER
- Onu okumadım
- OKU O ZAMAN BEKLİYORUM
- Okuyamam
- NEDEN
- Açılmıyor
- BU DAMI Bİ YALANIN, NASIL AÇILMIYO
- Yalan değil gerçekten açamıyorum, başka oturumla açın diyor başka oturumla açınca da buradakileri okuyamıyorum
Selma'nın burada açamıyorum demesi gerçekten doğrudur. Bir mail adresi açıkken, diğer bir mail adresini açmaya kalktığınız takdirde, önceki oturumu kapatıp yeni oturum açmanız gereklidir. Bunu bilen ali Selma'nın nasıl yapması gerektiğini tarif eder.
- O ADRESİ KAPAT YENİDEN SEVD........... OLARAK AÇ
BAK SORULARIM VAR CEVABINI BEKLİYORUM. YOKSA İNAN OLSUN EVİNE GELECEM
- Burdan sor cevabını al
- PEKİ O ZAMAN GERÇEK KİMLİĞİN NE NURHAN O... MI?
- Evet
- YAŞIN KAÇ?
- 1983 lüyüm
- YANİ 26-27
- Evet
- EVLİMİSİN?
- Hem evet, hem hayır
- NASIL
- Evliyim ama resmen değil
- DOST HAYATI YAŞIYORSUN
- Öylede değil bazı sebeplerden nikah olmadı ama kışa kısmetse olacak
- PEKİ DİYELİM, ÇOCUĞUN VAR MI?
- 1 oğlum var
- ALLAH BAĞIŞLASIN DİYİM, ONUN SUÇU YOK
- Amin
- TELEFONDA NEDEN KONUŞMADIN?
- Yanımda oğlumun halası vardı
- ONU ANLADIM, HAK VERİYOM, ÖYLE BİŞEY OLABİLECEĞİNİ TAHMİN ETTİM VE SANA DA YAZDIM. SONRADAN TELEFON AÇTIĞIMI BİLİYORMUSUN?
- Bilmiyorum
- KOCAN DI SANIYORUM, ÖYLE BİRİ YOK DEDİ
- Doğrudur
- PEKİ BU DAYIOĞLU MEVZUSUNA NE GEREK VARDI?
- Sana Selma ismini vermemin asıl sebebi benim yaşadığımı annemler bilmiyor. Benden uzak durman içindi
- YANİ BENİ ÖLDÜRDÜĞÜN GİBİ KENDİNİDE ÖLDÜRMÜŞSÜN
- Hayatımda bir defa pişman olacağım bir şey yaptım sevdim kaçtım ama o beni yarı yolda bıraktı
onun yüzünden neler kaybettim. Bunu bilemezsin
- ÖNCEKİ YAŞADIĞIN SIKINTIYI ANLARIM DA PEKİ BU DAYIOĞLU MEVZUSUNA NE GEREK VARDI?
- Bilmiyorum. Bunun için senden ne kadar özür dilesem faydasız bilirim. Ben yanlış yaptım evet yapmamam gereken bir yanlış ama inan artık kaybedecek bir şeyim yok oğlumdan başka
- DOSTLUĞUMUZ BELLİ BİR DÜZEYDE DEVAM EDEBİLİRDİ BENİ SEVDİĞİNİ İTİRAF ETMEN VE DAYIOĞLU MEVZUSUNU ORTAYA ATMANA Bİ ANLAM VEREMİYORUM
- Şimdi ister eve gelip her şeyi anlatabilirsin, çok çok herkesin ölü olarak bildiği Nurhan'ı gerçekten ölü görürler buda bana zor gelmez. Karar senin
- GÜLÜM BAK BEN SANA ZARAR GELEBİLECEĞİNİ BİLDİĞİM İÇİN BU GÜNE KADAR TEŞEBBÜS ETMEDİM. MERAK ETME YİNE DE ZARAR VERMEM. BEN SENİ DEĞİL GÜLYÜZLÜMÜ SEVDİM. İSTESEYDİM İLK GÜN ADRESİNİ TESBİT EDERDİM
- Merak etmiyorum. Zaten ben yaşarken her gün ölüyorum be her gün ölmektense bir gün ölmek benim için daha iyidir
- ŞÜPHE DUYDUĞUM HALDE KONDURAMIYODUM YA BENİM DÜŞÜNDÜĞÜM GİBİ DEĞİLSE DİYORDUM
- Her şeyi öğrendin
- AMA ŞU EYLÜL MESELESİ HER ŞEYİ ÇÖZDÜ. NEDEN YAZMAKTAN VAZGEÇTİN?
- Artık diyecek hiç bir şeyim
- ŞU EYLÜL'Ü DE AÇIKLARMISIN, ONA NEDEN GEREK DUYDUN
- Ali bundan fazla anlatacak hiç bir şeyim
- PEKİ YİNE DE SANA KIYAMIYORUM. AMA MAİL DE BİŞEY DAHA İSTEMİŞTİM
- Ne
- BANA 3 POZ FOYOĞRAFINI YOLLAMANI
- Sana yemin ederim oğlum üzerine resmim pc de yok
- VARDIR YOKSA ÇEK PARANDA YOKSA BEN PARASINI VEREYİM. ONA İNANMAM. ZATEN İLK ŞÜPHEM RESİMDİ BİLİYORSUN.
GÖNDERECEKMİSİN?
- Sana da tek bir resim yollarım
- TEK BİR RESME İNANMAM EN AZ 3 POZ. TEK BİR RESİM NETTE ÇOK. BAŞKASININ RESMİNİ İSTEMEM
- Ama inan gerçekten benim resmim
- NEDEN 3 POZ YOLLAMIYORSUN. HATTA VARSA AİLE FOTOĞRAFI DA OLUR
- Olmayan şeyleri nasıl yollayayım sana
- PEKİ ŞİMDİLİK ONU GÖNDER İNŞALLAH GERÇEK RESMİNDİR
- Sana tek edeceğim yemin, oğlumun üzerine yemin etmek benim için dünyada ondan değerlisi yok o benim her şeyim
- OĞLUN BU ADAMDAN MI?
- Evet
- OĞLUNUN, KOCANIN İSMİ NE
- Oğlum ...... , kocam .......
- ADIYLA YAŞASIN
- Amin
- YAZDIĞIM ADRESİ OKUDUN MU?
- Hayır. Demetevler ...... sok no ....
- EVET YAZMIŞTIM. BAK RESMİNİ BEKLİYORUM
- O zaman [email protected] ekle
- VE SENİN HABERİN OLSA DA OLMASA DA SENİ BİRGÜN GÖRMEYE GELECEM. ADRESTEN EVİN GECEKONDU VEYA MÜSTAKİL BİR BİNA OLDUĞU ANLAŞILIYOR DOĞRUMU
Ali'nin tahmini doğruydu. Selma'da gecekondu da oturduğunu söyler. Bir iki önemsiz sözden sonra oturumu kapatırlar. Ali sonunda hemen hemen bütün gerçeği öğrenmişti. Buna rağmen Gülyüzlüm'e olan aşkı nedeniyle, Selma'nın hiç olmazsa gerçek yüzünü çok merak ediyordu. Son görüşmede bile Selma ilk önce resmim yok demiş. Daha sonra bir poz gönderebileceğini başka resmi olmadığını söylemiştir. Aradan günler geçer fakat Ali'nin beklediği resim bir türlü gelmez. Yaklaşık bir hafta olmuştur. Selma bu süre içerisinde ne MSN de ne de oyun sitesinde görünmemiştir. Ne Selma, ne Eylül ne de Nurhan ortalıkta yoktur. Bunun üzerine Selma'ya bir mesaj daha atar.
' Nuraymısın, selmamısın, eylülmüsün
Her ne olursan, her kim olursan ol, ama sen bundan sonra her şeyi hak ediyorsun, hem dediğimi yapmıyorsun, hem benden kaçıyorsun, şu mübarek günde bir şey diyecem ama olmaz. Ama bundan sonra sen her şeyi hak ediyorsun. Kendin bilirsin. Sen kendini millete anlatırsın artık.'
Ali yine günlerce, haftalarca bekler. Ama nafile Selma'dan ne bir haber ne bir selam var. Selma adeta kül olup kayıplara karışmıştır. Telefon açmayı da pek istememektedir. Çünkü Selma'nın anlattığı doğruysa tutunduğu tek dalı da o koparmak, en azından buna sebep olmak istememektedir. Ali bu arada birkaç defa Ankara dışına gitmiştir. Aradan yine yaklaşık bir ay geçmiştir. Ondan haber gelmeyeceğini görünce en sonunda evini tespit için kalkar arabasıyla Demetevlere gider. Giderken kamerasını da hazırlar. Tahmini bölgeye vardığında oradaki gecekonduların bir kısmının yıkılıp yerine yeni binalar yapılığını, eski adreslerin değiştiğini görür. Yalnız Ali'nin tesbit ettiği adres yeni adrestir. O nedenle biraz aradıktan sonra sokağı bulur. Kamerayı çekime hazırlar. İnip evi tespit etmeye başlar. Hem kamera elinde çaktırmadan çekim yapmaktadır. Hem de evi aramaktadır. Nihayet evi bulur. Ev demeye şahit ister. Eski bir gecekondu, viran halde. Kapısı bile yok, iki tahta çakılarak kapı yapılmış, içeriden en az bebek yaşta iki küçük çocuğun ağlaması duyulmaktadır. Bu çocuk ağlamasından Ali şu kanaate varmıştır. Ya Selma başkalarının çocuğuna bakmaktadır. Ya da evde başka misafir vardır. Çünkü Selma'nın itirafında söyledikleri doğruysa onun tek çocuğu var. Tam evin önünden geçerken evden 25-30 yaş arası kısa boylu, yaklaşık 1.60 boylarında, topluca bir bayan çıkar. Ali büyük bir ihtimalle bu bayanın Selma olduğunu tahmin etmektedir. Ali bir an ona hitap etmeyi düşünür ama daha sonra vazgeçer. Çünkü gördüğü adreste yaşayan birisinin kendisine denk olamayacağı kanaatine varır. Çünkü Ali'nin hali vakti yerinde, düzgün bir yaşamı var. Yüksek okul mezunu, görmüş geçirmiş bir kişiliği var. Oysa ki bu gecekondu da oturanın, hele hele dışarı çıkan bu bayan Selma ise onun Ali'yle bir olması adeta imkansızdır. O nedenle konuşmadan ve çaktırmadan görüntüsünü de kameraya kaydederek yanından geçer gider. O bayan da Ali'ye dikkatlice bakar. Çünkü bu ortamdan olmayan birinin kim olduğunu belki oda içinden sorgulamaktadır. Ali evin yakınına park ettiği arabasına atlar. O bayanın yanından geçerek gider.
Ali gördükleri karşısında hem acıma hissi duymuştur. Hem de bu güne kadar hayalinde canlandırdığı Gülyüzlüm'ün yaşadığı sefaleti görerek, onun kendisine denk birisi olamayacağını anlayarak hayalleri bir kez daha yıkılmıştır. Ama yine de gördüğü bayanın Selma'mı, yoksa o evden çıkan başka bir komşusu mu olduğunu bilemediğinden yine de Selma'nın gerçek yüzünü görmek istemektedir. Ertesi gün Selma'ya şöyle bir mesaj atar.
SELAM SELMA-EYLÜL-NURHAN
ŞİMDİ HANGİ İSMİ, HANGİ KİMLİĞİ KULLANDIĞINI BİLMEDİĞİM İÇİN BÖYLE BAŞLADIM. BAK EVİNE KADAR GELDİM. YERİNİ TESBİT ETTİM. AMA SANA YİNE DE BİR ŞANS TANIMAK İSTEDİM. ÇÜNKÜ YAŞANTINI AZ ÇOK ÖĞRENDİM. TAM EYLÜL'ÜN ANLATTIĞI GİBİ, ARABA KULLANMAYI, SPOR YAPMAYI, GEZMEYİ SEVEN BİRİ. DEMEK BUNLAR SENİN HAYALİNMİŞ. ONU TAM OLARAK ÖĞRENDİM. EĞER HALA İNANMIYORSAN EVİNİ, YERİNİ, HATTA SENİ TAM TARİF EDEYİM. EVİN TAM TEPE BAŞINDA, BEYAZ KÖTÜ BİR GECEKONDU, KAPISI BİLE UYDURUK TAHTALARDAN YAPILMIŞ. SAĞINDA SARI BİR GECEKONDU VAR. SOLUNDA KIRMIZI İKİ KATLI BİR GECEKONDU. ÖNÜNDE SARI BİR İŞ MAKİNESİ VARDI. BAKKAL 50 METRE İLERİDE. BÜYÜK TOKİ KONUTLARININ AZ YUKARISINDA.
SEN OLUP OLMADIĞINI BİLMİYORUM. AMA O EVDEN SENİN YAŞLARDA KİLOLU DENEBİLECEK BİRİ ÇIKTI. İÇERDEN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN AĞLAMA SESLERİ GELİYORDU. SENİN ÇOCUĞUN BÜYÜK OLDUĞUNA GÖRE YA ÇOCUK BAKIYOSUN EVDE. YADA MİSAFİRİN VARDI.
BU KADAR BİLGİ YETER Mİ, ŞİMDİ BENİ TAM ÖĞRENMİŞSİNDİR SANIRIM. BEN BUGÜNDEN SONRA SENDEN BİRŞEY BEKLEMİYORUM. SADECE SENİN GERÇEK YÜZÜNÜ MERAK EDİYORUM. BU SÖYLEDİKLERİMİN GÖRÜNTÜSÜ BİLE VAR. BAK BANA HEMEN GERÇEK BİR İKİ FOTOĞRAFINI YOLLA. BU İŞİ TATLILIKLA KAPATALIM. SANA DA ŞUNU SÖYLİYEYİM. EĞER BU KADAR YALANA BULAŞMAMIŞ OLSAYDIN SANA ÇOK FAYDAM DA DOKUNURDU. KENDİ KISMETİNİ KENDİN TEPTİN. BANA YAPTIĞINI BAŞKALARINA DA YAPMA, HERKES BENİM GİBİ OLMAZ. FOTOĞRAFI DA HEMEN BEKLİYORUM.
Bu satırlar yazılana dek Ali halen Selma'dan bir haber alamamıştır. Evine gitmeyi düşünse de, istenmeyen olaylara sebep olabileceğini düşünerek gitmemiştir. Yalnızca canının sıkıldığı bir günde telefonunu kurcalarken Selma'nın ismine rastlamış, telefon açıp açamamakta bir süre tereddüt ettikten sonra dayanamayarak sonunda telefonun ara tuşuna basmıştır. Karşısına Selma çıkarak
- Alo, Selma
- Efendim
- Beni tanıdın mı?
- Evet
- Müsaitmisin
- Değilim,
- Neden
- Abim var?
- Peki, daha sonra görüşürüz.
Görüldüğü gibi yaşanan bu kadar şeye rağmen yaşanan bu aşk hala ikisinin de kalplerinin bir köşesinde iz bırakmıştır. Dikkatinizi çekmiş midir bilmem ama son görüşmede bile Selma ya yine yalan söylemiştir. Yada bilinmeyen bir şeyler yaşanmıştır. Çünkü Selma'nın itiraflarında ailesinin onu ölü bildiği bu yüzden ailesinden kimseyle görüşmediğini söylemesine rağmen bu telefon görüşmesinde evde abisin olduğunu söylemiştir. Bu da şu anlama gelmektedir ki ya abi dediği birisi vardı evde o anda ya da abisiyle görüşmeye başladı veya abim var diye tekrar yalan söyledi.
Bu aşk masalı da her aşk masalında olduğu gibi tarihin sayfalarında yerini alacaktır. Kim bilir belki yıllarca sonra anlatıla anlatıla bu ALİ VE GÜLYÜZLÜM destanına dönüşecektir.