Amerikalı 16

-Evet haklısın
-Milyon dolarlardan bahsediyoruz Niyazi.Çok büyük paralar dönüyor .
-Ne işi abi bu kadar.
-Burada Likya'lılardan kalma yeri bilinmeyen kayıp bir şehir mi ne varmış,bu şehrin hazineleri peşinde olabilirler.Elmalı sikkelerini duydun mu?
-Evet duymuştum.
-İşte onlar kadar kıymetli materyaller varmış burada.
-İyi de dostum sen bilmez misin ki güzel yurdumun her tarafı tarihtir,her köşesinde bu tip efsaneler söylentiler ve dedikodular dolaşır.
-Evet haklısın ,her köşe başında bir gömü olduğu rivayet edilir ama bunun bazı bilimsel verileri var.
-Ne gibi?
-Akdeniz üniversitesinde çalışan bir hoca var ki adam yıllarını bu işe vermiş ve burada kayıp bir kentin varlığından bahsediyor.
-Bu hoca da işin içinde olmasın?
-Bu da ihtimaller arasında ...
Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?
-Olayın bir tanığı var onun yanına gitmeliyim.
-Nerede o vatandaş.
-Hastanede...Acilde yatıyor.
-Hayırdır yaralı mı?
-Hiç sorma o da ayrı bir mevzuu.
-Ne karışık bir iş bu.
-Evet maalesef öyle.Adamın kafasına şişe eklediler ,hem de benim yanımda benim salaklığım yüzünden.Umarım doktorlar şişeyi kafadan çıkartmışlardır.
-Nasıl oldu yahu anlatsana?
-Uzun hikaye hadi yolda anlatırım...
Paraları yeniden deste haline getirdi.Köşedeki kasasının içine kilitledi.Kalktılar,kapıda bekleyen fiat'ına bindiler hastaneye doğru yola çıktılar.


KISIM

Kapıya siyah renk şahin marka otomobil yanaştı.Garson halen temizlik yapmaktaydı.Arabanın içinden inen iki şahıs garsona doğru yöneldi. İçlerinden iri olan seslendi.Yüzündeki derin yara izi ikinci bir dudak gibi yanağından aşağıya sarkıyordu.Pes sesi ile sordu.
-Delikanlı Ahu nerede?
-Abi program akşama başlayacak,şimdi kimseyi bulamazsınız burada.
Belindeki tabancayı çıkardı kurma kolunu çekti bıraktı.Garsonun yanına yaklaştı.
-Bana bak benim müşteri gibi bir halim mi var.
Tabancayı garsonun kasıklarına doğru tutuyordu.Yavaşça namluyu kaldırdı.Garsonun korkudan beti benzi atmıştı.Namlu yükselerek garsonun ağız hizasına kadar geldi.Titremeye başlayan garson eli ile merdivenleri gösterdi.Konuşurken sesi titriyordu.
-Üst..üstte yat...yatı yor abi.

-Aferin koçum adam ol.Bak şu karşıdaki ormanı görüyor musun?
Garson başı ile onayladı.
-Evet evet evet...
-Hah orası artık senin meskenin...sen artık orman adamı oldun...ardına bakmadan ormana marş marş.Geri döndüğünü baktığını bir görürsem kıçından vururum altı ay bulanık sç...sın anladın mı?
-An an ...an...anladım abi.
-E ne duruyorsun.
Garson durduğu yerden ok gibi fırladı.Orman içine doğru deli gibi koşuyordu.İki dakika içinde ağaçların arasında kaybolmuştu.İki adam merdivenleri ağır adımlarla çıktılar.Kapıya vurulan tekme zaten emaneten tutturulmuş iç kildi menteşeleri ile birlikte söktü attı.Yatağında yatmakta olan Ahu yerinden fırladı.
-Ne oluyor lan o..pu çocukları...
-Bak sen küfür de bilirmiş.Acı biber sürerim senin ağzına...Mezarcının arakladığı kutu nerede?
-Neden bahsediyorsunuz ben anlamadım.
-Anladın anladın,bak ben çok konuşmayı sevmem.Bu adamın arakladığı otuz bin dolar nerede?
-Valla bende öyle bir şey yok,bana getirmedi.
-Yalan söylüyorsun.Hem küfür ediyorsun hem yalan söylüyorsun.Olmadı.
Kadın korkudan yatağının bir köşesine büzüşmüş,tuhaf kıyafetli adamlara bakıyordu.Uykusundan eser kalmamıştı.
-Beni öldüreceksiniz değil mi?
-Bilmem belki de yerini söylersen öldürmeyiz.
İkinci adam hiç konuşmadan olanları seyrediyordu.
-Valla billa ben bilmiyorum.İki çocuğum var onların ölüsünü öpeyim ki...
-Bence sen kendi ölünü öp.
Öteki odayı taraşlıyordu.Her yeri aradı.Aranan bulunamamıştı.Cebinden telefonu çıkardı.Kısa ve öz konuştu.
-Yok bulamadık...Anladım...
Telefonu kapattı .Eli ile arkadaşına işaret etti.
-Dedim sana ben sana çok konuşmayı sevmem,umarım cenabet değilsindir.Mundar gitme.
-Ne olur bana kıymayın.
Kadın yüksek sesle ağlamaya başlamıştı.Suratında yara izi olan adam kadını kolundan tuttu,yere yatırdı.Kadın çırpınıyordu.Adam bütün ağırlığını vererek kadının üstüne oturdu.Kollarını bacaklarının arasına aldı.Kadın..
-Söyleyeceğim...valla söyleyeceğim.Komutan aldı götürdü.Şimdi onda valaa da billa da. Az evvel...
Adam belinde taşımakta olduğu bıçağını çıkarttı.Soğuk çelik şimdi kadının gözlerinin hizasındaydı.Bağırmalar yerini yalvarmalara ve öğürtüye benzer tuhaf seslere bırakmıştı.
-Ağlama bebeğim dua et.
Bıçağı kadının boğazına dayadı.Bir elini saçlarına doladı.Kurbanlık koyun keser gibi bıçağı kadının boğazına hızla sürtmeye başladı.Fışkıran kanlar yeni badanalanmış duvarları kızıla çevirmişti.Kadının gırtlağından çıkan hırıltılar önce sıklaştı,ardından azalmaya başladı.Keskin bıçak boyun kemiğini kırarak öteki tarafa geçti.Adam kafayı gövdeye bağlı tutan ince deriyi de kesti.Baş bedenden ayrıldı.Beden olduğu yerde seğiriyordu.Elinde tuttuğu baş ile ayağa kalktı.Arkadaşına baktı.Elinde cep telefonu vardı.
-Sen ne yapıyorsun lan.
-İcraatını telefonun kamerasına aldım.
-Niye?
-Patron görsün de bizimle iftihar etsin diye?
-Delisin oğlum sen
Kadının başını havaya kaldırdı.Kendi başının hizasına getirdi.
arkası yarın...

07 Mart 2010 4-5 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar