Arjanti / Tohum
Bölüm 4
Trabzon 1939...
İki üç yıl sonra Arjanti İsmail kısa zamanda Trabzonun en iyi avukatlarından biri olmuştu. Mesleğinin
yanı sıra sosyal hayatta da girişimci ve önder nitelikte birisi olarak tanınmıştı. Hafta sonları Şehir Klübündeki toplantı ve partilere katılırdı. Bu partilerde yanında hep kuzeni Dr. Yaşar vardı...
İsmail en küçük kardeş olmanın ve 25 yıl sonra dünyaya gelmenin tüm nimetlerinden faydalanırdı. 1930 ' lu yılların sonlarında altında arabası olan 2-3 kişiden biriydi. Abisi elde avuçta ne varsa onun için harcamaktan mutlu olurdu. İsmail ailenin sanki dışa vurumu gibiydi.
Cumhuriyet ağırlığını tüm yurtta olduğu gibi Trabzon'da da hissettiriyordu. Halk yeni rejime çabuk adapte olmuştu . Her yerde Türk bayrakları hala asılıydı. Okuma yazma kurslarına ilgi büyüktü.
Şehir baştan aşağı büyük bir değişimi yaşıyor ve ahali fakirliğe, yokluğa rağmen hayata hep umutla bakıyordu.
İsmail'in evinde kaldığı abisinin eşi bir akşam kocasıyla başbaşa kaldığında ona konuşacak şeyleri olduğunu söylemişti.
-Bey benim sana söylemek istediğim şeyler var.
-Buyur hanım hayırdır. Anlat bakalım.
-Bey, İsmail artık evlilik yaşına geldi. Sen de biliyorsun ki o kolay kolay birini beğenmez ve de evlenmez. Şimdi yaşadığı hayattan çok memnun ama yarın birine kapılıp gider. İyisi mi biz ona helal süt emmiş birini alalım.
-İyi de hanım kimi bulacağız ki ?
-Ben diyorum ki kardeşimi İsmail'e alalım. Ben onunla şöyle bir konuştum. Sen bilirsin abla dedi.
-Vallahi hanım ben İsmail'le bir konuşurum. Hayırlısıysa olur.
Yengesi Nefise Hanım'ın kızkardeşi İsmail'den 10 yaş büyüktü. Bu nedenle abisi bu konuyu İsmail'e nasıl açacağını bir türlü bilemiyordu.
Bir gün abisi İsmail'i bürosundan aradı.
-İsmail nasıl gidiyor işler?
-İyidir abi.
-Bu akşam Şehir Kulübü'ne gidecek misin?
-Hayırdır abi neden sordun?
-Ben de geleyim senle. Beraber yeriz akşam yemeğini.
-Abi sen kulübe hiç gelmezdin ki. Ne oldu böyle?
-Bir bakayım nasıl bir yer diye merak etmiş olamaz mıyım?
-Tamam abi, o zaman yedide orda buluşalım.
-Olur, görüşürüz İsmail...
İsmail bu konuşmaya bir anlam verememişti. Abisi bir kere bile Şehir Kulübü'ne gelmemişti. Niye gelmek istedi acaba diye düşündü. Belki Yaşar'ın haberi vardır diyerek elini telefona attı.
-Alo Yaşar, nasılsın bugün?
-İyiyim İsmail. Sen nasılsın?
-Ben de iyiyim, daha doğrusu az öncesine kadar iyiydim.
-Hayırdır İsmail. Bir sorun mu var?
-Aslında yok ama garip bir şey oldu. Abim aradı ve bu akşam Şehir Kulübü'ne beraber gidelim dedi.
-Babam! Şehir Kulübü'ne gidecek! Yok yok İsmail şaka yapıyorsun sen!
-Vallahi Yaşar. Belki senin haberin vardır diye sorayım sana dedim.
-Hiç haberim yok.
Saat yediye on kala bürosunu kapatıp çıktı. Yine son derece şık giyinmiş. Üzerinde harika duran bir elbise, yakasında mendili ve başında fötr şapkasıyla Arjanti İsmail , Uzun Sokak'ta yürümeye başlamıştı.
Kulübe vardığında abisinin ondan daha erken geldiğini gördü.
-Erken gelmişsin abi?
-Öyle oldu. Duruşmalarım erken bitti. Ardından işleri de çabuk yapınca ben de çıktım.
-İyi etmişsin abi, buyur oturalım.
Cam kenarında bir masaya oturdular. Abisinin yüzünde heyecanlı ve bir o kadar da sıkıntılı bir ifade vardı . Çok fazla konuşmadan yemeklerini yemeye başladılar. Arada bir havadan sudan konuşuyorlardı. İsmail bu konuşmalarının ardının nereye varacağını kestirmeye çalışsa da bir yere ulaşamıyordu.
Yemeğin sonuna doğru abisi konuya girdi.
-İsmail seninle bir konuyu konuşmak istiyorum.
-Efendim abi, seni dinliyorum.
-Senin artık evlenme zamanın geldi. İşin gücün yerinde. Dün gece de yengenle konuştuk biraz.
-Ne konuştunuz abi?
-Yengen dedi ki; İsmail'in evlenme zamanı geldi de geçiyor. Ona uygun birini bulalım.
İsmail bir an duraksamıştı. Yengesini iyi tanırdı. Çünkü onun elinde büyümüştü. İçini bir sıkıntı bastı.
Abisi konuşmasına devam etti;
-Yengen Mürvet'i sana vermek istiyor.
İsmail şaşırmıştı. Nasıl olurdu ki. Mürvet'e abla diyordu. Mürvet ondan 10 yaş daha büyüktü. Abisine saygısızlık yapmak istemiyordu ama bu asla olamazdı. Yine de bir bahaneyle geçiştirmek istedi;
-Abi ben daha askere gitmedim biliyorsun.
-Olsun İsmail. Şimdi nişan yaparız, askere gidersin. Dönüşte de evlenirsin.
Sonrasında soğuk bir ortamda işlerden konuştular. Yemekleri bittiğinde de kalkıp evlerine gittiler.
O günden sonra İsmail hep yüzü asık dolaşmaya başladı. Yaşar'la sohbetlerinde bile artık yüzü gülmüyordu. Bu arada İnci de çok genç yaşta olmasına rağmen boşalan müdür kadrosuna tayin edilmişti...
*
Trabzon 1935 - 1939
Muazzam ertesi sabah okula başlayacaktı. Günler önce annesiyle alışverişe çıkılmış ve okul için ne gerekiyorsa tedarik edilmişti . Akşam yemeği sonrasında erken yatmak istedi. Önce babasının sonra da annesinin ellerini öpüp hayır dualarını alarak odasına çekildi.
Sabah erkenden kalkıp okul formasını giyindi ve aynada uzun uzun kendine baktı. Muazzam hızla serpiliyordu. Artık genç kızlığa adımını atmıştı.
Okulun ilk günlerinde hocalarının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Gerek meslek dersleri gerekse de diğer derslerinde çok başarılı bir öğrenciydi. Ödevlerini zamanında yapar ve kusursuz bir şekilde hazırlardı.
Daha ilk yılında çok güzel elbise modelleri çizmeye başlamıştı ki bu da meslek dersi öğretmeninin dikkatinden kaçmamıştı.
- Aferin sana Muazzam. Çok güzel işler yapıyorsun.
-Teşekkür ederim hocam diye usulca cevaplamıştı ama yüzü de utancından al al olmuştu.
-Sadece öğrenciliğin değil hanımlığınla da örnek oluyorsun. Hep böyle devam et kızım.
-Sağolun hocam diyebildi...
Muazzam eve geldiğinde o gün neler yaptıklarını annesine anlatırdı. Sabire Hanım da biricik kızının başarısından gururlanır ve her anlatışından sonra sarılıp onu uzun uzun öperdi.
Muazzam'ın hayatı evden okula ve okuldan eve geçiyordu. Okuluna asla geç kalmadığı gibi okul çıkışı da bir an önce evine dönerdi.
İlk iki yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Okuldaki 3.yılına başladığında artık genç kız olmuştu. Kara gözleri, uzun siyah saçları ve dupduru yüzüyle herkesin dikkatini çeken bir güzelliğe sahipti.
3.sınıfa başladıktan 2 ay sonra okul müdürü ayrılmış ve yerine öğretmenlerden İnci Hanım atanmıştı. İnci Hanım Muazzam'ın en sevdiği öğretmenlerden biriydi. Meslek dersi öğretmeni olarak o da Muazzam'ın çalışkanlığını ve diktiği elbiseleri çok beğeniyordu.
Enstitü'de her sene sonunda bir defile hazırlanır ve öğrenciler diktikleri kıyafetleri cansız mankenler üzerinde tanıtırlardı. Bunların satışından da okula katkı sağlanırdı.
Sene sonu defilesine sadece son sınıf öğrencileri katılabilirdi. Bu bir yerde mezuniyetlerini ve diplomalarını hak edişlerini gösterirdi...
Okulun ilk yarısının sonlarına doğru İnci Hanım koridorda Muazzam'la karşılaşmış ve ona şöyle demişti;
-Muazzam, bu yılki sene sonu defilesine sen de bir elbise hazırla.
-Ama Müdire Hanım sadece son sınıf öğrencileri katılıyor ona.
-Sen hazırla dedim işte o kadar diye biraz da kızarak söylendi İnci Hanım.
Muazzam'ın heyecandan eli ayağı titremeye başlamıştı. Okul çıkışı koşar adımlarla eve gitti.
-Anneee diye seslendi.
-Ne var kızım bir şey mi oldu?
-Yok yok anne ben iyiyim ama sana anlatacaklarım var.
Muazzam ardından olan biteni annesine aktardı. Sabire Hanım kızının başarısından dolayı göz yaşlarını tutamadı.
-Hadi bakalım Muazzam. Göreyim seni kızım. En güzelini sen dik.
Muazzam o günden sonra yeni bir model bulmak için saatlerce düşünmeye başladı. Okul dışında tüm zamanını defileyle geçiriyordu.
Her gece rüyalarında bir sürü modeller çiziyor ve elbiseler dikiyordu...
Zaman hızla geçmiş ve hazırlanan elbiselerin Müdire Hanım'a sunulma zamanı gelmişti.
Muazzam o sabah okul formasını daha da özenle ütülemişti. Saçlarını güzelce taramış ve hazırladığı elbiseyi çok dikkatli bir şekilde masanın üstünden alıp okulun yolunu tutmuştu.
Öğle tatilinden hemen sonra derse girmeden Müdire Hanım'ın odasına gidip elbiseyi göstermeye karar verdi.
Müdire Hanım'ın odasının kapısına geldiğinde kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Derin bir nefes aldı ve kapıyı üç kere tıklattı.
-Girin...
Muazzam yüzü al al odaya girdiğinde İnci Hanım'ın konuğunun olduğunu fark etti.
-Affedersiniz Müdire Hanım, ben daha sonra geleyim.
-Yok yok Muazzam gel içeri kızım.
Muazzam ürkek adımlarla içeri girdi. Yandaki yuvarlak masanın üzerinde elbisenin paketini açmaya başladı. Bu arada İnci Hanım da yanına kadar gelmişti. Elbiseyi omuzlarından tutarak İnci Hanım'a göstermek istedi.
İnci hanım;
-Üstüne tut da öyle göreyim kızım dedi.
Muazzam odadaki misafirden utanmıştı ama gene de Müdire Hanım'ın dediğini yaptı.
İnci Hanım biraz geriye çekilerek yüzünde beğenisini anlatan bir ifadeyle uzun uzun baktı. Tam bir şey söyleyecekti ki konuğunun sesi duyuldu.
-Bu harikulade bir elbise İnci....
Sürecek...
Kader ağlarını örüyor,
Yenge biraz antipatik geldi bana o da kız kardeşini İsmail ile evlendirmek istemesinden sanırım,bunu teklif etmek tuhaf geldi bana,eşi oracıkta duruma el koymalıydı daha sonra karışıklık olmama adına...
(isimleri ve kim olduklarını unutuyorum bölümler aralıklı olunca)🙂
Şu gerçek ki İsmail unutulmuyor ve Muazzam tabiki...
İsmail umarım ne istediğini bilen ve uygulayan birisidir,öyle olmalı hayat onun hayatı..
Hadi bakalım gelsin devamı🙂