Arz
Benim kusursuz sığınağım. Arz seyahatim sırasında, daha önceleri böylesine sonsuz, limitsiz bir yalnızlıkla karşılaşmadığımdan, ona hemen tutuldum. Tutkum gereği resmetmem gerektiğini biliyordum, yoksa bu düşkünlüğüm beni her sabah uyandırıp zorla kendime bakmaya mecbur kılacaktı. Bunu istemiyordum çünkü kimselerim beni yorar oldu epeyidir. Bu nedenle sessiz olmalarını rica ettim. Unuttuğum şarkıları yeniden dinlemek isteyen üçüncü sesim, bir keresinde beni korkak olmakla suçladı. Aramızdaki konuşmanın ayrıntılarını girip kimseyi yormaya niyetim yok. Evet, sığınağımdan bahsetmek en iyisi. Resmetmeye başlayacağımdan perdeyi biraz açayım, güneşin huzursuzluğunu hissedebiliyorum.
"Altanbulag." Aslında bu ismi uydurmuş da olabilirim. Sahici olanını, dokuz ay kadar önce tesadüfen izlerken buldum kendimi. Gökyüzünden yapılan kamera çekiminde, uçsuz bucaksız bir coğrafyada donmuş toprağın, minik buzul kümelerinin ve yine onun gücüyle aşınmış ve bıçakla kesilmiş, yontulmuş gibi görülen kayaçların sessiz birlikteliğini ve geceye dahil olan uzun konuşmalarını işitebildim ya da öyle olduğunu umuyorum. Aslına bakılırsa, Orta Asya'nın en uzak steplerine bu denli ilgi duymamın işittiğim bir müzikle ilgisi yok da değil. Müzik, bir Orta Asya geleneği olan şarkıcının gırtlakla çıkardığı seslerden oluşuyor ve hayranlığımla pek çok örneğini dinlemekten kendimi alıkoyamadım. Daha da önceleri, Paleolitik döneme ait Güney Fransa'da bulunan ve içerisinde o zamanın sanatçılarına ait olan eserler taşıyan mağarayı bi hayli düşünmüştüm. Sanatçıların birinin, sağ elinin küçük parmağı kırıktı ve bu kırık parmak, mağaranın duvarlarında ona ait çizim ve boyamalarda eşsiz biçimde imzası haline gelmişti. Mağara kırık parmaklı sanatçı ve halkı için donmuş gezegen üzerinde muhteşem bir sığınaktı.
Oysa benim Altanbulag'ım kimseciklerin yaşayamayacağı bir yer. Kimsecikler olmamaya niyet ettiğimde ve gözlerimi kapattığımda zihnime sığana ben de şaşırıyorum. Rüzgar daima o sonsuz stepte kristallenerek ve sezgisiyle eser ve bu nedenle her şeyin uzağında, yarısında ve tamamında her şey ve hiçbir şey olmamak için oradayım, gece olunca işitebildiğimce konuşmalarında var olabilmek için.
Günün yazısı seçilmekle, hak yerini bulmuş.
Kendi gökyüzümüzü yaratmak kutlarım Bahar hanım
Düşlerimizde ne çok yapıyoruz bu seyahatleri. Okumak keyifli . Kutlarım .
Yazarın hayal dünyasının genişliği böyle uçsuz bucaksız olduğu zaman, kalem ve yürekte birleşince bir potada, böyle güzel yazılar çıkıyor işte... Daldan dala, konudan konuya atlayan bir yazı olmuşsa da okuyanı yormuyor yine de kutlamak lazım Bahar Hanımı...