Asiye'nin Düğünü
Kırmızı duvak başına takıldığında henüz on üç yaşındaydı Asiye..Köyün meydanında yapıldı düğünü..Tüm genç kızlar imrendi Asiye'ye, hem güzelliğine, hem sadeliğine..Gri bir püskül saldılar başından aşağıya, hafif bir ruj, biraz pudra sürdüler yüzüne..Çok sade oldu Asiye'nin gelinliği..İşten güçten usanmış çiftçilere şenlik oldu yine de her hali..Asiye sade olsa da düğün davulsuz olmazdı..Karşı köyden iki davulcuyla, bir zurnacı getirtdiler..Kazanlarda keşkek, yanında katık verdiler fazladan..Herkesin gözü gönlü doydu, yanı sıra da karnı..Bir tek Asiye doyamadı çocukluğuna..Hem kalbi, hem karnı aç gitti köyden..İki güzel at getirdiler damadın köyünden, biri beyaz diğeri kahverengi..Kahverengiye Asiye bindi, beyaza kocası olacak adam..Yürüdüler aynı anda..Birden beyazdan kahveye döndü umutlar..Kocasının sadece ismi Murat'tı, siyah bir gecede, uçuruma verildi tüm muratlar..Asiye'nin çocukluğu öksüz kaldı..
Dedesi istemişti Asiye'nin evlenmesini..Hüseyin dede her mecliste söz sahibi bir büyüktü.Kimse sözünün üstüne söz söyleyemezdi..Hatırı vardı hem, anasını kim vermişti Asiye'nin..İki torunumu birbiriyle evlendirmektir muradım demişti de, başka bir şey söylememişti günlerce..Damat çok direnmedi kayınpederine..İstemese de, çözüm üretmedi sözün üstüne..Olan Asiye'ye oldu, küçük çocukluğu yok oldu bir anda..
Köy yerinde bekleyip de ne yapacaktı zaten Asiye?..Hem gözü açılmamalıydı, sonra kimse tutamazdı asi bir kızı, köy yerinde..Büyümüş güzelleşmiş de köyün meydanında geziyor demezler mi sonra Asiye için?..Bakışlarıyla çeşme başında yemezler mi, Asiye'nin asi bakışlarını?..Tez davranmak gerek dedi baba, ev halkına..Hayırlı işlerde acele etmek gerek..Hiç ses etmedi, zaten edemezdi de Asiye..Bıraktı elindeki, yarım kaneviçeyi sedire, gaz lambasının altında büyüttüğü düşlerini, evin her yerine..Bir bohça, bir kaç gereç alıp düştü erinin peşine..Son söz babadan çıkardı ya hep, laf söyletmedi Asiye ellere..İçine attı gizli isyanlarını da hiçbir şey demedi bir daha..Büktü çocuk boynunu, sakladı masumluğunu, sanki iki kat büyüyüp gitti bu evden..Seneden seneye de kah geldi kah gelmedi..Laf söyletmedi ya kimseye o yeterdi..Gelse de olurdu, gelmese de..Asiye artık bir kadın olmuştu..Bakardı nasıl olsa yiğidinin peşinde başının çaresine..Mutlu olmuş olmamış kimin derdine?..
...
Oturdu evin avlusunda Asiye günlerce, her akşam erini bekledi aynı saatte..Maviye boyadı her sabah güneşle beraber, kırmızıya dönen umutlarını..Her sabah duvarlar yine maviden kızıla döndü..Horozların ibiğinde pıhtılaşmış kan damlaları..Her misafire horoz kesti Asiye, tıpkı kendisi gibi..Horozluğuna bakmadan kurban edilmiş, canlılar gibi..Ses çıkmadı keserken, tıpkı Asiye gibi hiçbir horozdan..Hep biraz kan kaldı ibiklerinde, pıhtılaşmış umutlardan..Bir de civcivler kaldı geriye, hep biraz baba özlemi çeken.Bu eve Murat hep geç geldi..Hayaller sürekli ertelendi..Çocuklar baba bekledi, anne murat istedi eşinden...Kimse muradına eremedi..Asiye önce gerdanını süsleyen gremselerden oldu..Hepsi de eşinin içkisine meze oldu birer birer..Yetmedi, fazlasını istedi adam, emeklerini verdi Asiye..Doyuramadı koca denen direğin gözünü, oyuldu bacalar..
Asiye bir köyden, başka köye götürdü umutlarını..Köyünün tarlalarında yürüttüğü çocukluğunu başka bir köyün tarlasında büyütmek düştü kaderine..Seçti mi seçtirildi mi hiç bilemedi Asiye, kaderini, vakti olmadı bunu düşünmeye..Irgat oldu o da köydeki diğer kadınlar gibi..Çalıştı tarlasında gece gündüz, vardiyasız işçiler gibi..Uyku bilmedi, belki çok çalışırsam gün görürüm diye geçirdi içinden hep..Gerçekleşmesinin imkansızlığını bile bile her hayalini, boynundaki ipe ekledi, gremselerinden boşalan..Kocası hiç bilmedi hayallerini Asiye'nin..Olur ya duyar da, içkisine, kumarına meze eder diye söylemedi hayallerini kimseye..Gözyaşı döktü bazı geceler sessizce, kimse görmedi Asiye'nin hüznünü, çocukluktan koparılmış dipsizliğini..Laf söyletmedi ya ellere, gerisi önemsizdi..Nasıl olsa Asiye de her kadın gibi, bir gün ağlasa bir gün gülecekti..
...
Adını niye Asiye koymuşlardı ki?..İsyanı neye ve kime olacaktı hem, bu kadar suskunluktan sonra?..İsminin tam tersine, sorgulanmamış itaati seçmişti Asiye..Zulme boyun eğmişti, çocukluğuna boyun büktükçe..Her defasında daha çok ezilmişti, eğdikçe başını..Küstürmüştü, kırık cam parçalarını andıran yüreğini, incinmesin diye eri..Her şeyin bir oluru vardı muhakkak ama Asiye'nin geriye dönülmez çocukluğunun dönüşü yoktu artık..Hızlı büyütülmüş yanlarıyla, o çilekeş bir kadındı öyle ki..
Eşi çalışmak bahanesiyle İstanbul'a gideli çok olmuştu..Birbir peşine doğan çocuklarının yükünü sadece Asiye omuzlamıştı bu evde..Aylar sonra geldi evin tek muradı evine..Murat alamamış gibi eşinden, her defasında başka bir kadını getirdi evine..Kadına kötülük yapan yine bir kadındı.Asiye savunmasız ve yapayalnızdı..Bir sene sarışını geçti eşiğinden bu evin, bir sene kumralı..Başka bir sene kızıl saçlı, ahu gözlüsü..Asiye buhranlara boğuldu..Kimse duymadı çilekeş ananın sinir krizlerini..Ne de olsa geldiği eve artık dönemezdi..Değil miydi ki duvağıyla çıkmıştı çocukluğunu bıraktığı o evden, kefenle dönebilirdi ancak, çocuk olabilmek için yeniden..
Yıkıldı kaç kere Asiye, duvarlar yıkıldı ahından..Titredi sabah ötüşlerinde, ibiğinde kan pıhtısı saklı horozlar..Titredi aynı anda, baba özlemi çeken yavrular..Hepsi aynı ortak kaderi paylaştılar bu evde..Hep beraber ağlaştılar, kah evde kah bahçede..Kimse sormadı Asiye'ye derdin, kederin ne diye?..O bir kadındı ya artık, başederdi herşeyle ennihaye..En akıllı gelin, en olgun evlattı Asiye herkesin indinde..Ne de olsa hiç söz söyletmedi ellere..Halel getirmedi eşinin kırdığı cevizlere..Herşey yolunda gidiyordu işte kimsenin yoktu bir sorunu..Asiye derseniz, o dünyanın en mutlu kadını..Eh ona da düşüyordu bazen, diğer kadınlardan kalan mutluluklar, yerli yersiz alınan oyuncaklar..Çocukken oynayamadı ya oyuncaklarla Asiye, büyük oyuncaklarla teselli buldu zaman geldi..
Elinde çamurdan bebeğiyle bu eve geleli çok olmadı ya, evinin muradı, herkesin gözü gönlü eşi, o geldiğinde kuş lastiğiyle avcılık peşindeydi..Önce sadece kuşları avladı, bir gün serçe, bir gün keklik..Dişi, erkek bilmedi avlarken kuşları..Sonra büyüdükçe daha başka kuşların peşine düştü yine elinde kuş lastiği..Özgürlüklerini çocuk yüreklerin, bir bir vurdu, aşk, sevda deyip..Sarı, kahve, kızıl, renkleri önemsizdi onun için..her birinin saçlarını boynuna taktı, bir kuşun kanadı gibi..Öyle doladı ki, bir daha çekip alamadı kimse kanadını..Onlar da Asiye kadar çaresiz, Asiye kadar savunmasızdı..Deği mi ki parası çoktu Murat'ın, murat almaya hakkı vardı her çiçekten..O paralar ki; Asiye'nin çocuk ellerinden, ürkek yüreğinden biriktirdiği el mekleriydi hepsi de..Bunu kimse bilmedi..
...
Asiye saçını süpürge etmeliydi ya erine, yüzünü hiç ekşitmedi misafirlerine..O da renk ayırmadı, niye sarı, kahve, kızıl, ya da niye ben demedi?..Her gelene horoz kesti sessizce.Boyun büktü kaderine, bir çocuk ürkekliğinde..Ne yapsın ne desin hem, Murat onun eriydi..Evinin direği, büyümüşlüğünün resmi belgesiydi..O olmasa kim korurdu Asiye'yi, kim sarardı sonra geceleri?..Kim büyütürdü bunca veledi?..Son kez düşündü ve böyle gelmişti, böyle gitmeliydi diye bitirdi düşüncesini..Hem babası ne derdi sonra?..Toprakta cesedi çürümeye yüz tutmuş dedesi?..Hatırı kırılmaz mıydı onun da?..Kalkıp yerinden kızmaz mı, torununa..Bırakılmış mı hiç bir er tek başına?..Yakışır mı, güzel dedenin güzel torununa bırakıp kaçmak?..Mazisini pamuk hallacı gibi bir anda dağıtmak..Sabretmek gerek dedi Asiye, sitem etmedi erine..Bir gölge gibi girdi evine..Bir gölge gibi yaşadı erinin yüreğinde..Kimseye gölge etmedi kısacası..Onurluluk bu olmalı dedi kendi kendine..Susmak asaletiydi çilenin..Beklemek, garantisiydi güzel bir kaderin...
...
Murat alamadığı dünyada tek muradı çocukları oldu Asiye'nin..Onlarla doydu mutluluğa..Her biri büyüdüler bir fidan gibi, hepsi de iyiliğe koştu küheylan gibi..Birileri kırdı, birileri onardı Asiye'nin evinde camdan hayatları..Fırtına hiç eksik olmadı Asiye'nin evinde, çocukluğunu köyünde bıraktığından beri..Oysa en çok onun hakkıydı elinde bez bebekle dolaşmak..Bir elinde hayalleriyle, ülkeleri dolaşmak..İhanetten çok dürüstlüğü görmek, en çok onun hakkıydı..Sevdiği kadar da sevilmek..Asiye eller dediyse de Murat el mel dinlemedi..Belki; ne el için yaşamalıydı, ne de ellere inat, yozlaşmayı seçmemeliydi insan..Her insan önce kendi için yaşamalıydı..Sonra kadın, iyi bir eş ve ana olmalıydı..Sırasıyla adam, sonra koca, ve iyi bir baba olmalıydı..Yarım hayatlar büyüyemeden yarım kaldılar bir ömür..Büyütülmemiş çocukluklar, küskünlüğü seçtiler gizlice..Eller bu renksizliğe hiç ses etmedi..
Bir çocuk geçti az önce bu evin önünden..Çamurdan bebeği elinde selam verdi kocaman gözleriyle..Bir çocuk yürüdü, gelincik tarlalarına doğru..Gelinliğine bulaşan al kanları silmek için.Kayalardan kına yaktı o çocuk ellerine az önce..Gülümsedi çocuk elleri renklendikçe..Göğün mavisi gülümsedi çocuğa, çocuk da gülümsedi güneşle doğan maviye..Çocuk hayallerinden vazgeçmedi..Elleriyle, gökkuşağı çizdi göğe doğru..Arkasından gelen çocuklar renklere boğuldu..
Asiye'nin ibretlik öyküsü, ülkemizin kanayan yaralarından biri aslında. Çocuk yaşlarda ki kızların ailesinin zoru ile evlendirilmesi, ne kadar hazindir onların öyküleri, ne kadar can alıcı, iç burkucudur. Medeni kanunumuz bile onsekiz yaşından önce, kadın ve erkeğin evlenmesine izin vermez iken, köylerde, beldelerde imam nikahı ile bu işler bir güzel halledilmektedir. Kimse yanlış anlamasın burada imam nikahını kötülediğimiz yok; ayrıca isteyen yaptırır, isteyen yaptırmaz. Konunun bizi ilgilendiren tarafı, Asiye gibi nice kızların onüç yaşında sevmediği bir adam ile nikahlanmasıdır. Köy yerinde her ne kadar çoğu kız erken büluğa girse bile, çocukluğunu yaşayamamak diye bir problem var. Hemende kucaklarına çocuğu veriveriler bir sene içinde, oysa Asiye gibiler daha kendileri çocuktur. Anadolu'nun çoğu yerinde bir de ''Beşik Kertmesi''diye bir olay vardır, her ne kadar günümüzde azalsa bile yer yer uygulanmaktadır, ki çağdışı bir uygulamadır kanımca. Siz doğduğunuz zaman, birileri karar veriyor sizin adınıza büyüyünce şunun ile evleneceksin diye, bundan daha yanlış birşey olabilir mi? Toplumun kanayan bir yarasını güzel bir öykü haline getirip sunmuşsun Tebriklerim sana gelsin.👍
Çok gerçekçi bir öykü bu. Yüzbinlercesi yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor maalesef...
Sevgili Şule,
Doğum günün kutlu olsun.
Daha nice öykülerini seçkilerde hatta kitaplarda görmek dileğiyle sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum.
Günün öyküsünü de kutluyorum...
Sevgili Şulecan doğum günün kutlu olsunud83cudfbb
Nice güzel yıllara öykü ve denemelerinle..
Öykücübaşı olmak kolay değil,demişim bir kere ,sende hakkını veriyorsun zaten...
Sevgiler,mutlu yeni yaşlarud83cudfbbud83cudfbb
Anadolu'nun çocuk gelinler gerçeği... Ne güzel ve ne naif vurgulamışsın! Sevgiler ve tebrikler...
Güzel bir öykü iç burkan .Günümüzde hep yaşanıyor. KUtlarım bu güçlü kalemi..