Aşk Acısı

Kadın hem ağlıyor, hem bir yandan da yazmaya çalışıyordu. Artık bu ilişkiden, ona bu duyguları yaşatan adamdan bir beklentisi yoktu ama acısı dinmiyordu.
Belki biraz acım hafifler mi acaba? Diyerek yine yazarak rahatlamaya çalışıyordu. Geçecek biliyordu ama ne zaman? Zaten onu ağlatan bu adam ağlamaya değecek biri değildi. Çok zalim, çok inatçı ve acımasız biriydi. Kim bilir kaç kişinin daha böyle canını yakmıştı. Oysa o hayatında kimseye ümit vermemişti. Kimsenin duygularıyla oynamamıştı. 'Neden ben böyle bir acıya maruz bırakıldım.' Diyordu kendi kendine. Bazen, bir doktora gitsem diye geçiriyor içinden, sonra, "Ne diyeceğim doktora, sevgilim terk etti gitti, aşk acısı çekiyorum mu" diyeceğim diyerek. Kendi kendine gülmekle ağlamak arasında gidip geliyordu. "Doktor ağzıyla bırakır başka yerleriyle güler herhalde bana." diye geçirdi yine içinden.
"Aşk acısı çekenlerle alay ettiğim olmuş muydu acaba?"
Düşündü bir süre. Zaten doğru düzgün mantıklı düşünecek halde değildi.
Onu görmek bile istemiyordu ama her yerde, face de arkadaşlarının sayfalarında onun fotoğraflarını görünce, yine acısı depreşiyordu.
"Allah'ım unutayım ne olur. Çok canım acıyor." Deyip deyip ağlıyordu. Unutmak için çabalıyordu."Nasıl unutabilirim, nasıl içimden söküp atacağım. Neden kandım onun güzel sözlerine deyip," yine ağlıyor, ağlıyordu. Ve yazıyordu....
Ara sıra, durup düşünüyor; 'kime kötülük yaptım ki ben? Kimin ahını aldım ki?' Sonra yine hem ağlıyor, hem yazıyordu...Kendini hiç bu kadar çaresiz, savunmasız, yorgun, bitkin hissetmemişti. Hiç gücü, kuvveti, dermanı kalmamıştı. Zorlukla yazmaya devam etti...
"Mutlu musun şimdi. Bana öyle çok acı çektirdin. öyle çok ağlatın ki beni. Haddimi bildirdin. Cezamı kestin. Mutlusundur eminim. Egonu tatmin ettin mi bari?
Mutlu ol emi.
Hiç bir suçum yokken, seni deli gibi sevmişken birlikte olmamıza izin vermedin.
Bütün yaşama sevincimi öldürdün.
Beni acılara boğdun.
Bakıyorum çok mutlusun. Her gün başka bir etkinlikte fotoğrafların var arkadaşlarımın sayfalarında.
Bana yaşattıkların, çektirdiğin acılar için zil takıp oyna olur mu? Muradına erdin. İçimdeki yaşama sevincini öldürdün.
Hak ettim değil mi, suçluyum ben. Çok kötü biriyim, şımarık, egoları yüksek, hatta hafif bir kadınım.
Hem akıllı olacak, hem güzel, hem başarılı olacak birlikte olduğun kadın. Peki sen böyle bir kadını taşıyabilecek misin acaba? Dön bir de kendine bak.
Kimsin sen?
Bana ümit verdin, duygularımla oynadın, sonra yüz üstü bırakıp gittin. Ben değişmedim. Hep aynıyım. Başta da aynıydım. Şimdi de aynı kadınım. Sana hiç yalan söylemedim. Sen sadece ne istediğini bilmeyen bir adamsın.
Böyle güzel bir ilişkiyi aptallığın yüzünden bitirdin. Yazıklar olsun sana!
Benim durumum da başka bir kadın olsaydı elli kez aldatırdı. Oysa ben hayatım boyunca sabrı gösterdim. Sadece seni sevdiğim için, sana kıyamadığım için aşkına karşılık verdim. Ben seni öyle çok sevmiştim. Sen bana öyle güzel kıydın ki.
Zevkten dört köşe olabilirsin. Ben kaçıncıydım acaba? Alışıksındır sen bırakıp gitmelere.
Hala her gün ağlıyorum. Duy ve sevin.
Herkes bana iltifat ediyor, takdir ediyor, beni şımartıyor öyle değil mi. Sen haddimi bildirdin. Şımarmamam için acılara boğdun. Kendime güvenimi kırmak için, yazma şevkimi kırmak için, içimdeki insan sevgisini öldürmek için elinden geleni yaptın.
Tekrar sağolasın. 15 dk. mutlu eden, günlerce, aylarca ağlatan, kendini beğenmiş, büyük adam sevgilim."
Kadın yazmayı bıraktı. Daha kötü, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Uzun uzun ağladı, ağladı...
Ağlamaya değmediğini biliyordu ama ağlamasına engel olamıyordu.
'Kim bilir belki şu an başka birinin koynundadır.' dedi içinden bir ses. Banyoya girip bir duş alayım diye düşündü. Rahatlamaya, unutmaya, sakinleşmeye ihtiyacı vardı. En kötüsü de kimselere anlatamıyordu. Kendi içinde yaşamak zorundaydı.
Can Yücel'in şu dizelerini tekrarladı içinden.
"Ben, benim olmayan bir adamı kaybettim diye üzülmedim.
Ben benim olmayan bir adamda,
Kendimi kaybettim diye üzüldüm..."

04 Kasım 2015 4-5 dakika 92 öyküsü var.
Yorumlar