Aşk-ı Düş

Gece den don tutan suların üzerinde ki buz çıtırtılarının ahengiyle kendini yola atmaya çalışan genç ağzında bir şeyler geveleyerek yola ulaşmaya çalışıyordu. Rüzgar gencin atkısını sağa sola savuruyordu, bir yandan onunla meşgul olurken, bir yandan da düşmemek için çaba gösteriyordu.
Rüzgar kendisiyle yağan karı sağa sola savurup adeta dans ettiriyordu, genç aklından biran geride kalmış yaz günlerini ve bahçesinde nar çiçeklerine bakarak geçirdiği zamanı geçirdi ve hayıflanarak yoluna devam etti , arsız tipi gencin göğüslerinden iliklerine bıçak gibi işlemişti...
Çok geçmeden kendini otobüs durağına atmayı başarmış, ümitli bakışlarla otobüsün geleceği istikamete odaklanmıştı... Yolların buzlanmasından olmalı ki bir hayli sürmüştü bu bekleyiş. Soğuktan etkilenmemek için ellerini birbirine sürten genç sanki umudu ufalıyordu ellerinde. Dakikalar geçmek bilmiyordu ve genç içinde ki öfkeyi öldürmek için ayaklanıp durak çevresindeki buzları eziyor ve tek hamlede ezdiği buzlar, yüzüne mutluluk olarak sirayet ediyordu. Arabanın geldiği yöne doğru yönelen genç yüzünü karamsar bir şekilde geri çevirmişti.Elleri ceplerinde durağı tavaf edercesine dolanan genç saatine bakıp,gelen araca bir dakika daha gecikme şansı vermiş, eğer gelmezse eve geri gidecek diye kendini koşullandırmıştı. Tam o sırada durağa yapıştırılan geçmiş konser ilanları ve elle yazılmış bir takım yazı gözüne çarptı, yazıları hızlıca okuyan genç sanki yazılarda kendini buluyordu. İlgisini en çok çekense düzgün harflerle , yeşil boyayla yazılmış olanıydı.''Aşk var mıydı''yazıyordu...
Genç gözünü kırpmadan yazıya odaklanmış, kafasında aşk kelimesini tanımlıyordu , belki de bu tanımlama değil de sorgulamaydı. Aşk neydi yada var mıydı?
Soruların gizemine kapılan genç az önce ezdiği buzlar gibi donuk bir hal almıştı, yanından yılan gibi kıvrılarak geçen otobüsün artık heyecanı kaybolup gitmişti. Genç ellerini sıcak yuvasından çıkarıp kafasını kemiren soruyu kaşıdı sanki.
Az sonra gelen otobüsü de kaçırmamak için yola yanaştı ve gideceği istikamete ters tarafa gittiğini çok geç olmadan anladı, fakat inmek için herhangi bir çaba göstermedi. Kafasını karıştıran bir cümle o gününü zehir etmeye yetmişti.Tek amacı eve gidip bir uyku çekmekti , eve doğru sallana sallana gidiyordu ki yanından geçen bir çiftin konuşması ilgisini çekti. Adam yanında ki kıza ?'aşkım hızlı yürür müsün ?' ricasında bulunuyordu. Gününü zehir eden bu kelimeye aşinaydı , yine de genci yerinde düşündürmeye yetiyordu, yeniden duymak...
Bir sigara yakıp, evine çok kalmadan yetişmişti. Soğuktan titreyen ellerini kontrol edemiyordu. Elinde ki anahtarı düşüren genç almaya yeltenmiyordu da, ancak içeri girmesi gerekiyordu, ve nihayet eve girmeyi başarmıştı. Masanın alt çekmecesinde ki sözlüğü çıkarıp masanın üzerine koydu,masaya dirseklerini dayayıp düşünmeye başladı ve söyleniyordu kendince,aşk,aşk,aşk diye. Ceketinin sağ cebinden çıkardığı kalemi kulak arası yapıp sözlüğe sarıldı. Aşkın tanımını not aldı ancak kafasında hala sorular gebeydi. Sarmaşık, bağımlılık diyordu TDK ,oysa neye bağlılığın ifadesiydi.
Kafasını toparlamak adına yastıkla buluşmanın zamanı gelmişti belki de,yatağa uzandı ve tavana dikti gözlerini. Acaba tavanda ki sıvayı yapan adam aşktan bihaber miydi, ya boyacı,perdeci,en önemlisi sözlüğe aks ettiren bağımlı mıydı peki?

Saat 09:00 sularına geliyordu, genç kendinden sızmış , üstü açık bir şekilde uyandı .Ayakları isyan ediyordu,gözleri teslim olmuştu uykuya.Gördüklerinin çarpık hissi yarattığının farkına varıyordu yavaş yavaş, ve kendine gülmeye başladı birden,aşk diyerek...
Aşkı tanımaya çalışan genç aşkın müebbet kölesiydi kim bilir.Ve tek bir şey diledi genç,keşke düşleri bir gerçek,gerçeklerinin bir düş olmasına dair. Gece rüyasını süsleyen cümleyi de unutmamıştı tabi,'' Gerçek Aşk Var Mıydı''...

08 Aralık 2013 3-4 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar