Aşk Sensiz S/ağır - 6
Sonrasında her anları beraber geçti. Barış her gün Elçin'in okulunun önüne gitti, Elçin her gün son dersi binbir zorlukla tüketti. Günler günleri kovaladı ve onlar artık tek yürek olmayı başardılar. Her şey yolunda gidiyor ve ikisi de çok mutluydular.
Birlikteliklerinin 3.yılını da geride bıraktılar.
Elçin'in okulun bitmesine iki ay kadar kalmıştı. O yol Eurovision şarkı yarışmasına katılan ve Fan Clubunu yaptıkları şarkıcı için Hey dergisine ilanlar vermişlerdi. İlanlar 4 hafta yayınlanacaktı. İlk 3 haftalık ilanda Barış'la Elçin'in sadece resimleri vardı ama isimleri yer almamıştı. Son haftaki ilanda ise isimleri de yer aldı...
Barış işteydi ve hummalı bir çalışma içindeydi. Bir an Tuncay abisinin sesiyle irkildi.
-Barış koşşşş Elçin telefonda...
Barış saate baktı daha öğlen olmamıştı. Elçin'in bu saatte araması olanaksızdı. Heyecanla ahizeyi kulağına götürdü.
-Elçin nasılsın?
-İyi değilim Barış
-Neden tatlım ne oldu ki?
-Barış hemen konuşmalıyız sana geliyorum.
-Tamam hemen gel o zaman. Çok merak ediyorum.
-Gelince anlatırım Barış
Elçin telefonu kapatınca Barış şaşkın şakın etrafına bakınıyor ve neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Yüzü sapsarı olmuştu. Elçin'in sesi kötüydü ve belliki canı çok sıkkındı.
1 saat kadar sonra Elçin Barış'ın işyerine ulaşmıştı. Yüzü kıpkırmızıydı ve çok endişeliydi.
-Elçin neyin var senin?
-Barış çok kötü şeyler oldu. Babam teyzemi aramış Hey'de yayınlanan resimler için ağzına geleni söylemiş. Teyzem çılgına döndü.
-Dur dur hele bir sakinleş bakalım.
-Çok kötüyüm Barış. İlanları akrabalardan biri görmüş ve hemen alıp babama göstermişler. 'Bakın kızı İstanbul'lara gönderdiniz ama dergilere düşmüş'.
-Bu ne saçmalık Elçin? Ne varki o resimde.
-Ahh Barış bize göre gayet normal ama gel de bunu Adana'dakilere anlat.
Sonra uzun bir sessizlik oldu. Barış ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Sonunda konuyu annesine söylemeye karar verdi.
-Hadi Elçin hemen çıkalım ve anneme gidelim. Ona anlatalım durumu.
-Tamam sen bilirsin ...
Hızlı adımlarla eve vardıklarında ikisi de nefes nefeseydiler. Kapıyı annesi açtı.
-Barış sen neden erken çıktın işten?
-Anne senle konuşmalıyız dedi...
Barış içeri girmesi için Elçin'e yol verince annesi Elçinin'de geldiğini fark etti.
-Kızım ne oldu size?
-Ahhh çok canımız sıkkın. Barış anlatır şimdi size.
İçeri geçtiklerinde annesi merakla yüzlerine bakıyordu.
-Anne böyle böyle olmuş diye Barış aceleyle konuyu annesine aktardı. Annesi ;
-Durun bakalım öyle hemen üzülmeyin. Her şeyin bir çaresi vardır. Hadi teyzene gidiyoruz dedi...
Hep beraber Elçin'in teyzesine gittiler. Teyze kapıyı açıp içeri buyur ettikten sonra hiddetli ve kızgın bir ses tonuyla Elçin'in babasının ona söylediklerini aktardı. Aralıksız 15 dakika konuşmuştu ve Barışla Elçin biraz da korkulu gözlerle dinlemişti. Annesi ise son derece sakin görünüyordu.
-Bitti mi anlatacaklarınız? Diye teyzesine sorduğunda herkes bir anda şaşırmıştı.
-Eee şeyyy bitti diyebildi teyzesi.
-İyi o zaman.Şimdi de beni dinleyin dedi ve başladı konuşmaya.
-Bakın Elçin artık benim de kızım sayılır. Biliyorum daha yaşları çok küçük ama madem böyle bir durum var madem ki bir masum fotoğraf yüzünden aile gururlarının incindiğini söyleyerek bu kadar da olay çıkarmışlar o zaman haber verin gidip isteyelim kızı ve bu konu burada kapansın.
Annesinin ses tonu ve kararlı konuşması Elçin'in teyzesini susturmaya yetmişti.
-Nasıl isterseniz, ben iletirim diyebildi.
Sonraki gün teyzesi önce konuyu ablasıyla görüşmüş o da eşine iletmişti. Elçin'in babası buna kesinlikle izin vermeyeceğini, kızını Eczacı, Doktor ya da Mühendis dışında kimseyle evlendirmeyeceğini söyleyerek şiddetle karşı çıkmıştı.
Barış liseyi bitirdiğinde bir fakülteyi kazanmış ve kaydolmuştu ama onun aklında sadece Gazetecilik vardı ve o yıl yeniden sınavlara girecekti.
Elçin'in babasının istediği branşlar ise onun ilgi alanı değildi.
Bu arada 6 mayısta bir gençlik çayı düzenlemeye karar vermişlerdi. Bir çok sanatçının katılımıyla harika bir çay yaptılar ve salondan ayrıldıktan sonra sahilde bir yere inip yalnız kalmak istediler.
İkisi de susuyorlardı. Uzunca bir süre öylece kaldılar. Gelen çaylar bile içilmeden soğumuştu.
-Elçin okulun bitmesine çok az kaldı ve sen Adana'ya döneceksin. Söyler misin biz ne olacağız?
-Hiçbir şey olmayacak Barış. Sen hiç endişelenme. Her şey hallolacak ve biz yine her an birlikte olacağız.
-İnşallah Elçin...
Barış kollarını Elçin'in omzuna attı ve onu sımsıkı sardı.
-Seni seviyorum tatlım ve hep çok seveceğim.
-Ben de Barış...
Ve veda günü gelip çattı.
Haydarpaşa garında Toros ekspresinin kalkma saatine 1 saat kala buluştular. Elçin ve teyzesi birlikte gelmişlerdi. Teyzesi hem Elçin'i hem de Barış'ı çok seviyordu.
-Çocuklar ben sizi biraz baş başa bırakayım siz konuşun dedi ve biraz ilerdeki çay satılan büfeye doğru yürümeye başladı.
Barış Elçin'e sımsıkı sarıldı.
-Elçin biz hiç ayrılmayacağız.
-Ayrılmayacağız Barış. Her ne olursa olsun ben sana geleceğim.
Trenin kalkma saatine kadar hiç durmadan konuştular. Sonra teyzesi geldi ve her ikisi de Elçin'e veda ettiler.
Tren yavaş yavaş hareket etmiş ve Barış'la Elçin hala pencereden konuşmaya devam ediyorlardı. Tren hızlanınca Barış'ta koşmaya başladı ve son sözü
-Seni seviyorum Elçin oldu...
Tren iyice hızlanmıştı ve Barış artık sadece el sallayabiliyordu. Gözünde oluşan yaşlara aldırmadan el sallamaya devam etti. Tren çoktan gözden kaybolmuştu ama Barış hala el sallıyordu.
Sonra bulunduğu yere doğru çömeldi ve gözyaşlarına hakim olamadığını fark edip ağlamaya başladı. Bir süre sonra omzunda bir el vardı.
-Hadi Barış artık gidelim.
Teyzesi Barış'ın yanına ulaşmış ve ona sevgiyle sarılmıştı.
-Her şey düzelecek Barış. İkinizde çok iyisiniz ve birbirinize çok yakışıyorsunuz. Hiç korkma Elçin senin eşin olacak.
Barış teyzeye döndü ve;
-Çok teşekkür ederim teyze, siz hep bizden yana oldunuz zaten...
Sonra garın çıkışına kadar beraberce yürüdüler ve Barış teyzeyle vedalaşıp Karaköy vapuruna bindi ve eve geldi.
Odasına çekildiğinde önce fotoğraflarına baktı bir süre ve ardından pikaba İva ZANNİCHİ'NİN Ciao Cara Come Stai adlı şarkısını koydu.
Elçin Barış'a seni seviyorum diyemezdi. O nedenle de bu şekildeki duygusunu ifade etmek için Barış'a 'Ciao Cara Come Stai' derdi (Merhaba sevgilim nasılsın...)
Barış birbiri ardına plak çalıyordu. Sonra kağıt kalem alıp Elçin'e mektup yazmaya başladı. Mektupları Elçin'in annesine gönderecekti ve o da Elçin'e verecekti. Uzun bir mektup yazdı ve hemen postaneye vermek için aceleyle evden çıktı.
O günden sonra Barış her gün bir mektup yazdı ve her gün de Elçin'den bir mektup geldi.
3 hafta kadar her şey yolunda gitti.
O sabah postacı mektup getirmemişti. Barış hemen endişelendi. Belki postada gecikmiştir diye düşündü ama sonraki günde gelmedi takip eden günlerde de...
Barış çılgına dönmüştü. O mektup yazmaya devam ediyor ama cevap alamıyordu. Üniversite sınavlarına 15 gün kadar kalmıştı. Elinden gediğince ders çalışmaya gayret ediyor ama aklı hep Elçin'de olduğundan dikkatini veremiyordu.
O arada can arkadaşı Ayhan bir iş için Adana'ya gidecekti. Barış ona Elçin'in annesinin iş yerine uğramasını ve neler olup bittiğini öğrenmesini söyledi. 4 gün sonra Ayhan dönmüş ve Barış'la buluşmuştu.
-Anlat çabuk annesiyle görüştün mü?
-Evet görüştüm. Elçin'i babası amcasına göndermiş. O nedenle sana yazamıyormuş . Annesi sabırlı olmanı söyledi. Barış merak etmesin her şey güzel olacak dedi ve sana da çok selam söyledi.
Derinden bir ohhh çekti Barış.
-Sağol Ayhan seni de yordum ama ancak içim rahat etti dedi.
Sonraki günlerde mektup gelmese de Barış her gün yazmaya devam etmişti.
Üniversite sınavına girdi. Sınavı iyi geçmişti. İstediğim yeri kazanacağım buna eminim diyebiliyordu.
Eve geldiğinde Ayhan onu evde bekliyordu.
-Hayırdır Ayhan , habersiz gelmişsin diye takıldı Ayhan'a.
-Konuşmalıyız Barış dedi Ayhan.
Sesi titriyordu. Belli ki iyi şeyler söylemeyecekti.
-Ne oldu Ayhan meraktan öldürmeden çabuk anlat.
-Bak Barış ben Adana'ya gittim, annesiyle görüştüm ama sana Elçin'le ilgili söylediklerim yalandı. Sınavların var diye sana gerçeği aktarmadım. Annesi de çok rica etti söylememem için.
-Sen neler söylüyorsun Ayhan?
-Babası kıyameti koparmış. Aile birbirine girmiş ve babası Elçin'i amcasına göndermiş ve asla evden dışarı çıkartmıyorlarmış. Annesinin de gidip görmesine izin vermiyormuş. Annesi dedi ki 'Barış'a söyle sabırlı olsun...'
-Ayhannnn nasıl sabırlı olabilirim ki ben artık!
Ayhan gittikten sonra Barış hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Biraz kendine geldiğinde köşedeki tekel bayiine gitti ve şarap alıp eve döndü. O güne kadar ağzına içki koymamıştı. Nerdeyse bir defada tamamını içti...
Annesi eve geldiğinde Barış'ı masada sızmış halde görünce korkmuştu. Uyandırmaya çalışmış ama uyandıramamıştı. Birazdan tıpta okuyan abisi eve gelmiş ve hemen Barış'a müdahale etmişti. Bir iki saat sonra kendine geldiğinde olanı biteni ailesine anlattı.
Annesi susuyordu...
-Anne bir şeyler demeyecek misin?
-Şimdi değil dedi annesi. Büyük abin gelsin de konuşalım.
Akşam en büyük abisi de geldiğinde konuyu ona da anlattılar. Abisi;
-Dert etmeyin yarın gider kızı alır getiririm buraya demişti.
Bu fikre Barış karşı çıktı.
-Abi onun üzülmesini istemiyorum. Şimdi sen gidersen bir sürü olay olur. İş daha da büyür ve belki de istenmeyen olaylar gelişir. İyisi mi annem annesini arasın konuşsun.
-Evet evet ben arayıp konuşayım dedi annesi.
Annesi önce teyzeyi aradı. Ondan gelen haberlerde iyi değildi ve ardından annesini aradı. Uzun uzun konuştular. İkisi de karşılıklı ağlaya ağlaya konuşuyorlardı. Barış paralel telefondan dinliyordu... Annesi bekleyelim ben size haber veririm diyerek konuşmayı sonlandırdı.
O günden sonrasında Barış için hayat bitmişti. En yakın arkadaşları Saruhan ve Ayhan onu hiç yalnız bırakmıyordu. Seden'se 24 saat dizinin dibindeydi... Günler günleri kovalıyor ama Elçin'den bir haber gelmiyordu.
Barış bu arada çok sevdiği Fan Club çalışmalarını falan tamamen bırakmıştı.
Yaz sonunda üniversiteyi kazandığı haberine dahi sevinemedi...
Barış bu arada işyerini de değiştirmiş ve diğer abisinin çalıştığı hastaneye geçmişti.
Aradan bir ay falan daha geçti. Bir gün iş yerinde çalışırken Elçin geldi. Hiç haber vermemişti. Barış öyle çok heyecanlanmıştı ki. Hemen odanın kapısına yöneldi.
-Elçinnnnnnnnnnnn nerelerdesin sen canım benim diye seslendi ve koşup sımsıkı ona sarıldı. Ancak Elçin Barış'a sarılmamıştı. Gene utandı galiba milletin içinde sarıldığım için diye düşündü Barış ve önemsemedi..
Birlikte bahçeye çıktılar. Elçin hiç konuşmuyordu.
-Elçin neden susuyorsun, hadi bana olanı biteni anlat... Hem bak olanlarında bir önemi yok artık. Buradasın ve benlesin.
-Keşke öyle olabilseydi Barış dedi Elçin...
Barış'ın yüzü sapsarı olmuştu.
-Ne oldu ki diyebildi.
-Bak Barış babam asla fikrini değiştirmiyor. Annem çok ısrar etti ama annemi boşamaya ve beni de evlatlıktan reddetmeye kalktı. Biliyorsun ben daha 18 yaşımı bitirmedim.
-Bekleriz Elçin. Ben seni hayatımın sonuna kadar beklemem gerekse de beklerim canım.
-Ahhh Barış babamı tanımıyorsun sen. Hala aynı fikirde. Beni doktor, eczacı dışında birine asla vermeyecekmiş. O yüzden bizim bir araya gelmemiz imkansız. Ben buraya seni bir kez daha görmeye ve plakları almaya geldim.
Barış başının döndüğünü hissetti ve eliyle duvara tutundu. Elçin korkmuştu.
-Korkma sadece başım dönüyor dedi Barış.
Birazdan daha iyi olduğunu hissedince hadi bize gidelim o zaman dedi.
Bir taksiye atlayıp annesinin evine gittiler. Kapıyı annesi açmış ve Elçin'i görünce çığlığı basmıştı.
-Koşun koşunnnn kızım geldiiiiii...
Evdekiler Elçin'i görünce çok sevindiler.
Elçin annesine döndü ve;
-Çok üzgünüm anne ama ben senin kızın olamayacağım dedi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Annesi de Elçin'e sarılmış ve o da ağlıyordu.
Barış odasına geçip plaklardan büyük kısmını bir torbaya koydu ve sonra geri döndü.
-Hadi Elçin çıkalım dedi....
Herkes şaşkındı.
-Anne ben size sonra anlatırım dedi Barış ve evden çıktılar.
Otobüs durağına doğru yürüyorlardı. Barış darmadağınık olmuştu. Elçin arada bir yan gözle ona bakıyor ama hemen bakışlarını kaçırıyordu.
Otobüs gelince Elçin Barışa döndü;
-Sakın üzülme Barış, ben hep seni seveceğim dedi.
-Ben de diyebildi Barış.
Elçin otobüse bindi ve gitti...
Hayat akıp gidiyordu. Barış Üniversiteye kaydını yaptırmıştı. Gündüz işe gece okuluna gidiyordu.
Arada bir ortak arkadaşlarından haberler alıyordu ama Elçin'le görüşemiyorlardı.
Aradan 2 yıl geçmişti. Artık Barış kendi hayatına dönmüştü. Fan club çalışmalarına bir daha geri dönmemişti. Okuluyla kendini avutmayı tercih ediyordu. Bu arada bir kızla tanıştı ve arkadaş oldular...
İki yıl sonra Barış evlenmişti. Bu arada Elçin'den ayrılalı tam 4 yıl olmuştu.
Sürecek...
"Bakın kızı İstanbul'lara gönderdiniz ama dergilere düşmüş'."
Sanırım o yıllarda çok kötü bir olay bu şimdi komik gelse de..
Öyküyü merakla takip etmekteyim bana göre Barış tüm yükü Elçine yüklemiş kendi hiç bir şey yapmamış sızlanmaktan başka,kızmaya başladım açıkcası Barışa ve öykünün devamında haklı buldum kendimi, gerçek aşkı bulunca sıkı sıkı tutacaksın mücadeleyi bırakmayacaksın hele ki sevdiğin seni seviyorsa....
Yazık oluyor aşka..
Buna neden sanırım gençlik,hani derler ya şimdi ki aklım olsa,
Bakalım neler olacak diyeceğim ama pişmanlık yakacak besbelli...
Göreceğiz yani okuyacağız..
arkası yarın... diye hikayeler okunurdu çocukluğumda pür dikkat dinlerdim oda böyle heyecanlı bir anda biterdi
baktığım çok nadir bir kaç dizim var tam heyecanlı bir anda bitiveriyor sinir oluyorum ve derimki bakmıycam bir daha ama zamanı gelince yine bakarım işte...
en azından ışın bey dakka başı reklam koymuyor bari hikayeyi kesip. çaresiz bekliycez 🙂
teşekkürler Işın bey...
Yaaaa böyle olmamalıydı bu sefer üzdü beni okuduklarım🙂Yine aşk kaybetti 😥 Barış sevgisine sahip çıkmasını bilemedi yazık etti...Bu arada şarkı da çok güzeldi Işın hocam...Her aşktan geriye anımsanacak bir şarkı kalıyor duyduğunda maziye götürecek olan...Bu aşkın şarkısı da Ciao Cara Come Stai ...Ben bile dinldiğimde Barış ve Elçin i hatırlyacağım...
Çok güzeldi yine üzücü olsa da...Sevenler kavuşsun hiç değilse öykülerde🙂
Devamını merakla takibedeceğim.Yorumu bittikten sonra yazarım. Akıcı ve sade üslubunuzu beğeniyle okudum. Güçlü kleminiz ve ilhamınız daim olsun efendim. saygılar.
benzer hal ve durumlar,
hayatlar
ve yaşam,
sürecek mi?
sanırım sürecek...
sevgiyle kal hocam...