Aşk Yolcusu-1
Günlerden bir gün, çirkin olmasada güzel denilemeyecek bir kız yollara düşmüş. Aşk kendisini bulmuyor diye onu aramaya gidiyormuş. Bak feleğin işine ki, kızımıza yardım etmiş. İlk karanlık ve ilk gece uyurken aşk yolcumuz, yanına birde oğlan çocuğu yatıvermiş. Sabah açmış gözlerini bizimki. O da ne ellerinde bir oğlan yatıyor. Onun elleriyse belini sarmış. Farkında olmadan uyumuşlar sabaha kadar. Oğlan öyle yakışıklı ve masumca uyuyormuş ki bizimki kıyamamış. Yeniden sımsıkı sarmış boynunu oğlanın uyumaya çalışmış tekrar. Bir zaman geçince; oğlan uyanıvermiş bu sefer. Bizim aşk yolcusunu yavaaşça öpüvermiş dudağından. Zangır zangır titreyen bedenini daha fazla tutamamış bizimki. Ve cevap vermiş oğlana. 'İsmin ne güzelim' demiş oğlan. Bizimkiyse merve demiş. Oğlan konuşmuş tekrar. 'Ben İbrahim. Buralarda fazla tanınmam, sıkıldım yaşadığım hayattan ve aşkı bulmak için dolaşmaya başladım.' Bizim kız şaşırakalmış. Ah demiş o an, madem ki bir günlük yoldaydın aşk, neden geliyorum demedin. Evden kaçmazdım hiç değilse. Oğlan, düşünen kızı izlemeye başlamış. Düşünürken yüzünde oluşan anlama bir daha aşık olmuş. 'Merve. Benimle evlenirmisin?' Şaşırıp kalmış merve. Hiç tanımadığı birisiyle evlenebilirmiydi. İçi de kaynamıyor değildi hadi. Onaltılı yaşların ateşiyle yanıyordu kız. Oğlansa biraz daha büyüktü. Yirmisine ne kalmıştı şunun şurasında. Bir işide yoktu ama işede ihtiyacı yoktu ki onun. Toprak zenginiydi nasılsa. Tüm dağlar ovalar nehirler onundu sorarsan. Daha ne olsun der çalışmazdı. Tek yaptığı, civar köylerdeki yaşlıları ziyaret edip hal hatır sorarken onların yardımlarını kabul etmekti. O kadar saftı ki oğlan, bu şekilde davranarak yaşlıları memnun ettiğini düşünüyordu. Parayıda sırf üzülmesinler diye alıyordu. Merveye anlattı hayatının nasıl geçtiğini. Merve hem sevindi hemde içi burkuldu biraz. Çünkü babası =Allah bizi kimsenin eline muhtaç etmesin= derdi hep.
Şimdiyse ellere muhtaç olmak utandırıcı gelmişti merveye. El ele dolaşmaya başladılar ormanda.
Burası gerçekten de ibrahimin dediği gibi kendi ormanıymış. Yolda ilerlerken karşılarına kırmızı başlıklı kız çıkmış. Çok şaşırmış merve. Demekki o dinleye dinleye doyamadığı kırmızı başlıklı kız, bir günlük yolda yaşıyormuş ta heberi yokmuş mervenin. Merhaba demiş merve. Kız, sadece gülümsemiş ve yürüyerek uzaklaşmış. Aklına gelmiş mervenin. Annesi kırmızı başlıklı kıza yabancılarla konuşma der öyle gönderirmiş hep. Tabi yaa demiş merve. Yabancılarla konuşsaydı yaşarmıydı hiç. Hadi demiş ibrahim. Gün kararmadan dev ananın evine gitmeliyiz yoksa dev babam ikimizide yer. Kocaman kapı küçücük bir ses biile çıkarmadan açılmış. Merve bakakalmış dev anaya. Bu kadar insan olurmuymuş hiç. Sahi demiş rahatlayarak, o bir dev. Sohbet ederlerken kalkalım demiş ibrahim. Zira, Pamuk Prenses'in yemek davetini kaçırmak istemeyiz değil mi aşkım. Tabi tabi onuda görmek istiyorum. Yani ayıp olur gitmezsek. Öyle demek istedim. Bizim kızın ayakla elleri dilleri kolları hep birbirine dolanır olmuş yoldayken. Oysa daha dün babasının namusu, anasının göz nuruymuş. Şimdiysee evinin hanımı değil de kocasının çantası olmuş. Derken koşuşturmakta olan kediyle fareyi görmüş. Gözlerine inanamamış bir türlü. Avrupanın hayvanının türkiyenin dağında ne işi olabilirmiş ki. Ama demiş bunların hepsi zaten avrupadan gelmişler buraya, bizimkilerden hiç bir kahraman görmedim. Kapıdan sığmadıkları için çatıdan girmişler cücelerin evine. Evcilik oynadığı yılları hatırlamiş bizim kız. Ama o zaman yanında bir oğlan yokmuş. Yemekleri yemişler ve yedi cücelerin sergilediklerini izleyip hem gülmüşleer hemde çok mutlu olmuşlar.
Eee napalım onlar ermiş muradına biz çıkalım gönlünüzün baş tacına.
Devam edecek :)
el_deli
=Masa Başında=
ne güzel bulmuş sonunda aşk yolcuu aadığı aşkı
hani devamı ya kaç gün olmuş devamını yazmamışsın daha.devamını bekliyorum.daha fazla bekletme de bir an önce yaz.
güzeldi.tebrikler 👍 👍 👍