Ayakkabıcı

Eskiden her mahallenin kuytu bir köşesinde küçük,yıkık dökük  ayakkabıcı dükkanı olurdu. Kimin bir ayakkabısı söküldü ya da topugu çıktı  solugu orda alırdı,kimse ne boya kokusundan ne tiner kokusundan rahatsız  olurdu.Mùşterilerini güler yüzle karşılan yaşlı amcalar   olurdu hep dükkanda,üstü başı toz duman içinde.Paran çıkışmadıgında:"Bir daha ki sefere hallederiz."derler  işlerine koyulurlardı aslında bu  müşterileri memnun etmenin ötesinde  müşterileri baglamak için uyguladıkları stratejileriydi.Rahmetli babamın yıllardır  aynı ayakkabıcıya gittigini ve onunla da sıkı bir dost olduklarını cok iyi hatırlıyorum  küçükken.

Hemen çaylar söylenir, koyu sohbetler  yapılırdı, hem ibretlik hikayeler anlatılır hem kulagımıza küpe olacak sözler söylenirdi.Eskiden diyoruz ya, bir sıcaklık  bir hatır vardı;herkesin herkese saygısı  vardı  açıkcası.

Doktor da gelse,polis de gelse,çiftçi de gelse,ögrenci de gelse  hepsi birdi."Benim acil işim var dayı, benimkini çabuk yap!" diyerek kimse dalkavukluk yapmazdı.

-Adın ne senin?

-Hasan.

-Ooo,çok güzel ismin var,soyadın ne?

-Durmaz.

Ayakkabının altına,peygamberimizin torununun ismidir diye "Hasan"yazmayan  bizlere derslerin dersini veren o usta,mübarek  amcalar....

Oysa gelinin ayakkabısının altına;FatımaHatice,Halime  vs gibi kızların isimleri yazılır ve ilk silinenin ilk evlenecegine inanılır(!)

06 Mayıs 2021 1-2 dakika 545 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar