Aynadaki Yansıma
Bir varmış, bir yokmuş…
Deniz adında, denizin kıyısında yaşayan genç bir adam varmış. Yüreğinde derin bir romantizm taşıyan Deniz, ideal aşkı hayal edermiş: Bir anda, sanki sihirli bir anda karşısına çıkacak, güzelliği ve sıcak gülümsemesiyle etrafı aydınlatacak bir hanımefendi. Onunla birlikte, her baktığında huzur, sevgi ve tarifsiz bir tutku yaşamak istiyormuş. Fakat Deniz, kendi yetersizlikleri ve eleştirel iç sesiyle, “Ben yeterince yakışıklı değilim” diye sık sık şüpheye düşermiş.
Bir akşam, gün batımının turuncu ve pembe tonlarına büründüğü sakin bir sahilde yürürken, Deniz durup denizin sakin yüzeyine baktı. O anda, dalgaların nazikçe taşıdığı yansımada kendini fark etti; yalnızca dış görünüşünü değil, tüm duygusal dünyasını, umutlarını ve korkularını da görüyordu. İşte o an, Deniz anladı ki; belki de aradığı ideal aşk, aslında kendi içindeki sevgi ve kabulün yansımasıydı.
Bunun üzerine Deniz, kendini daha iyi tanımaya ve içsel yolculuğuna çıkmaya karar verdi. Her gün yazdığı şiirlerde duygularını kelimelere döktü, denizin ritmiyle uyumlu meditasyonlar yaptı ve yavaş yavaş kendi içindeki güzelliği keşfetti. Kendi değeriyle barıştıkça, kalbindeki eleştirel ses de yavaş yavaş sustu.
Bir süre sonra, yerel bir sanat sergisinde, Elif adında nazik ve zarif bir kadınla tanıştı. Elif’in samimi gülümsemesi ve derin, kahverengi gözleri Deniz’in yüreğinde unutulmaz bir iz bıraktı. Sohbetleri, şiirler ve hayata dair içten paylaşımlarla dolu geçti. İkisi de, aşkı ve hayatı yalnızca bir masal olarak değil, her anı gerçek ve değerli bir deneyim olarak yaşamayı arzuluyordu.
Zamanla, Deniz ve Elif’in ilişkisi yavaş yavaş, ama sağlam temeller üzerine kuruldu. Artık aşk, Deniz için ani ve büyülü bir karşılaşma değil, sürekli büyüyen, birbirine destek olan iki ruhun dansı haline gelmişti. İdealize ettiği aşkın yerine, gerçek bir bağ ve karşılıklı anlayış yerleşmişti. Elif, Deniz’e hem dış dünyada hem de kendi iç dünyasında taşıdığı güzelliği fark ettirmiş, ona kendini sevmeyi öğretmişti.
Böylece Deniz, kendi içindeki yansımanın aslında aradığı aşkın başlangıcı olduğunu kavradı. Gerçek aşkın, mükemmel bir portreden ziyade, kusurları ve zaaflarıyla birlikte büyüyen, gelişen ve paylaşılan bir yolculuk olduğunu öğrendi. Deniz ve Elif, birlikte, her adımda birbirlerinin en gerçek halini keşfederek, hayatı ve aşkı bir şiir gibi yaşamaya devam ettiler.
Ve hikaye, her gün yeniden yazılan, umut ve sevgiyle dolu sonsuz bir serüvene dönüştü…
Çok güzel bir yazı kaleme almışsınız Ali Enes bey. Tebrik ediyorum. Günün yazısı olması da ayrı bir güzellik olmuş.