Ayrılığın Ayak Sesleri

O seven ve ne istediğini bilen bir kadındı,
nasıl olmuşsa sevdiği erkek ile aralarında ki nikâhı resmi kâğıdın üzerinde belgelememişlerdi.
Uzun yıllardır bu şekilde ortak yaşamları mutlu bir şekilde devam ediyordu.
Ailelerine ve arkadaşlarına, sevgimizi, kâğıt üzerinde ispat etmemize gerek yok,
biz aşkımızı birbirimizin, kalbinin üzerine imzamızı atarak ispatladık diyorlardı.
Kadın, aşkının kendisine alkollü olarak, açtığı telefonda ki sesinde bir gariplik olduğunu fark etmişti ve saatlerdir onun eve dönmesini içi içini yiyerek bekliyordu.
Bütün ışıkları söndürmüş ve şamdanda ki mumu yakmıştı,
mumun alevine gözlerini kısmış, pür dikkat bakıyordu.
Alev bu gece şekilden şekle giriyor, bazen bir yılan, bazen bir kartal, bazen de raks eden bir raksa de şeklinde beyninde canlanıyordu.

Son zamanlarda adı konmamış, sevdiği ile arasında soğuk savaşlar yaşıyorlardı.
Kadınsı içgüdüleri onu yanıltmıyorsa, bir rakibi vardı.
Mumun alevine bakarken kararını tekrar gözden geçirdi.
Evet! Savaşacaktı, sevdiği için savaşacaktı.
Göze göz, dişe diş karalıydı.
Yıllardır her şeyini vermiş, erkeğini bırakmaya niyeti yoktu.
Rakibi kendi alanına girmiş, oyuna müdahale yapıyordu, sahayı ona bırakıp, soyunma odasına gitmek, bana yakışmaz diye iç geçirdi.
Elindeki şarap dolu bardağı bir dikişte bitirdi, gözbebeklerine şeytani bir bakış oturmuştu.
Koltukta ayaklarını altına toplayıp, gözlerini mumun gizemli ışığından kurtardı, daha maç yeni başlıyor diye söylendi.
Bu kimdi, acaba tanıdığı birisi miydi? Kim,kim ,kim olabilirdi?!
Haftalardır beynini örümcek gibi kemiren, soruyu tekrar, tekrar sordu...
Aklına şu diyebileceği çevresinden birisi gelmiyordu.
Mumun alevi küçülmüş ve yalnızca bir nokta gibi görünmeye başlamıştı, telaşla yerinden kalktı. Işıkları açmadan, mutfağa yöneldi, bir gölge gibi yine odanın kapısından içeriye süzüldü.

Elinde kokulu yeni bir mum vardı, can çekişen mumun zayıf ateşinde yeni mumu yaktı ve şamdana yerleştirdi.
Eskisini yavaşça üfleyerek söndürdü, Sönen mumun çıkardığı koku genzini yakmasına rağmen umursamadı.
Hüzünlü gözleri devamlı yeni yaktığın mumun cılız canlanmaya yüz tutmuş alevindeydi, bir süre alevin gittikçe kuvvetlenmesini bekledi ve aniden karalı adımlarla tekrar mutfağa yöneldi.

Geri döndüğünde ağzında bir sigara ve elinde büyük bir bardak dolusu şarap vardı.
Oda da meydan okurcasına gezindi, sigaranın dumanı mumun alevinin, üzerine kara bulut gibi çöktüğünü zevkle seyretti.
Ayrılığın ayak sesleri gece yarısına doğru, acımasızca evin kapısını çaldı.
İçerde ki kadın şunu iyi biliyordu, zaman gelmişti...
Gelen gençlik aşkıydı ve uğrunda savaş vereceği kişiydi.
Bir dişi kaplan gibi, yavaş adımlarla kapıya yöneldi ve kapıyı açarak, sevdiğinin yüzüne sımsıcak baktı...
Bir an göz göze geldiler, aşkı gözlerini hemen ondan kurtarıp başını döndürerek, arkasında ki ve karanlığa saklanan, diğer kadına baktı, hadi gel dedi, nasılsa öğrenecek gerçeği bizden duysun...
Demek onu da getirmiş diye düşündü ve merakla erkeğinin arkasındaki kadına gözlerini dikti.
İçinden bu kardeşime benziyor diye geçirdi, daha dikkatlice baktı.
Gördüğünün gerçek olduğunu anlamak için ışığı yaktı ve birden gözlerine kızgın mil çekilmiş gibi kapattı.
Perişan bir halde, deli gibi koşarak, evin bütün ışıklarını yaktı...
Işıkları niye yaktım biliyor musunuz?
Şu sizin rezil suratınızı görmek için, acaba utanma, sıkılma, kızarma var mı? Diye merak ettim, ikiniz de aşağılık insanlarmışsınız, bana bunu yapmaya hakkınız yoktu, Allahım, şu karşımda duranlara bak, birisi kardeşim, biriside canımdan çok sevdiğim aşkım.

Bunu kırk yıl düşünsem, aklıma gelmezdi, bende rakibim kim diye, bu soruyla haftalarca yaşadım.
Beynimden binlerce isim geçti, her isim beynimi bir örümcek gibi kemirdi ama o örümcekler, sadece çok ayaklıydılar, şimdi karşımda dünyanın en zehirli, iki bacaklı tarantulası duruyor...
Milyarlarca isim geçse, ne olurdu ki, yine sen o milyarların içine girmezdin, şimdi Allah`ınızı severseniz söyleyin?
Ben sizi sevmekten başka ne kötülük yaptım!!
Hayır! Benden, karşınızda ağlamamı beklemeyin, şu iki rezil insanın karşısında onurumla duruyorum, onursuz birileri varsa, o da sizsiniz.
Siz benim karşımda ağlayacaksınız, bana bunu mu?
Söylemeye geldiniz, sözüm ona dürüst davranıyorsunuz öyle mi?
Siz dürüstlüğünüzü bu ilişkiye girerken kaybetmişsiniz.

Oturma oraya!!

Burası benim evim, benden izin almadan, kendi evin gibi rahatça koltuğa gömülüyorsun.
Sizler, bu evin kedisi, köpeği bile olamazsınız, o hayvanlar bile, sizden daha sadık, daha dürüsttürler...
-Abla, beni biraz dinler misin?
-Seni dinlemek mi!?
Bana bak bana!!!
Bu ihanetinin, hiç bir mazereti olamaz, konuştukça bu bataklığın içine iyice batarsın, tek kelime duymak istemiyorum...
Şimdi evimden defolun...
-Abla ben hamileyim...
-Oh ne güzel, ben de teyze oluyorum öyle mi?
Küçük hanımda ki rahatlığa bakın hele, hamile olmasaydın, bu çarpık ilişki demek ki sürüp gidecekti.
Bu namussuz adam, bir gün seni, ertesi gün beni, becerip duracaktı öyle mi?
Hatta yetmeyecekti, bir günde ikimizle birden yatacaktı.
Yaa! Sizde de ne mide varmış, olmadı üçümüz aynı yatakta yatsaydık, bu hiç aklınıza gelmedi mi?

Yok, yok! Arkadan boynuz takmanın zevkini çıkarmışsınız ama ben size öyle bir ders vereceğim ki, zevk aldığınız her dakikaya lanet olsun diyeceksiniz, hayatınız boyunca birbirinizin gözlerinizin içine bakamayacaksınız.
Baktıkça beni göreceksiniz, o yasak ilişkinizi göreceksiniz ve o yasak ilişkiyi milim, milim acı içinde yaşayacaksınız, birbirinize ilk dokunduğunuz güne, lanetler okuyacaksınız.
Demek teyze olacağım?
O çocukta bana teyze diyecek öyle mi?
Peki annesi olacak, aşağılık kadın, sana soru yorum?
Çocuğuna senin baban hem teyzenin, hem de benim kocam oldu, diyecek kadar dürüst müsün?
Siz dürüst değilsiniz ama ben dürüstüm ve buna meydan vermeyeceğim, rakibimle sevdiğim erkek için, savaşmaya karar vermiştim ama rakibim öpe öz kız kardeşim çıktı,
Şimdi söyle?
Gözlerim, saçlarım, ağzım, burnum.
Annem, babam, söyle bana?
İki gözüm,ben senle nasıl savaşırım!!!
Hızlı adımlarla balkon kapısına yöneldi ve sert bir şekilde kapıyı açarak balkona çıktı.
Süreyya bana bak !!!
Burası kaçıncı kattı?
Yanılmıyorsam on üçüncü kattı değil mi?

Buradan kendimi aşağıya atsam sağ kalmam imkânsız, öyle değil mi?

Size bir ders vereceğimi söylemiştim ve size sevgi değil vicdan azabı bırakıyorum, karanlık boşluğa yaralı bir güvercin kanat açmıştı.
CENGİZ DAMAR

29 Ekim 2009 6-7 dakika 67 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • uzunca bir öykünün giriş kısmı olmuş diyelim.betimlemeler ve duygu resmi güzel verilmiş.ihanetin her türlüsü acıtır,kardeşi ile olanı mutlak daha fazla acıtır... kalem, devam edeceğine dair bir not bırakmamış ya,öykü çok yarım..

    tebrikler teşekkürler