Ayşe Kadın
İki evladı vardı Ayşe kadının. İkisini de canından çok severdi. Herkes evladını sever ebette ama o daha bir başka severdi çocuklarını. Kocasını erken yaşta bir trafik kazasında kaybettikten sonra, onlara hem ana hem baba olmaya çalışmıştı. Çok şükür onlarda iyi çocuklar çıkmışlar, annelerini üzmemişler okumuş, meslek sahibi olmuşlardı. Ayşe kadın çocuklarını evlendirirken de onlara bir sürü çeyiz parası verdi. Her ihtiyaçlarını aldı çocuklarının. Çocuklar evde, baba yadigarı diye, değerli neyi varsa alıp götürdüler, her istediklerini verdi.
Evlendikten bir iki yıl geçtikten sonra ne hikmetse, artık annelerini eskisi gibi arayıp sormaz olmuşlardı. Hadi gelemiyorlar tamam, anlıyordu ama bir telefon bari etselerdi. Ayşe kadın onları ararsa, konuşuyorlardı, onların hiç annelerini arayıp sordukları yoktu. Bazen telefon açıp, "Çok özledim sizleri, ne olur bir hafta sonu gelin" diyordu ama hep aynı mazereti ileri sürüyorlardı. "Çok yoğunum anne"
Sonra bir gün haber gönderdiler. "Anne bu hafta sonu abimle sana geliyoruz" dediler. Ayşe kadın kulaklarına inanamadı. Sevinçten uçacak gibi oldu. Bütün gece gözüne uyku girmedi. Yarın çocukları için neler yapması gerektiğini planladı. Sabah erkenden kalktı. Kapıcıya uzun bir alış veriş listesi verdi. "Hemen hepsini al gel oğlum. Akşama çocuklarım gelecek" dedi. Kapıcı onu hiç böyle heyecanlı ve mutlu görmemişti. O bile telaş yaptı. Ayşe kadının isteklerini hemencecik aldı, getirdi. Ayşe kadın, çocuklarının en sevdiği yemekleri hazırladı. Hazırlarken de, sık sık gerilere, onların çocukluk zamanlarına gitti, geldi. Gitti,geldi...Kah gözleri yaşardı. Kah güldü. Bütün gün arı gibi çalıştı. Çeşit çeşit yemekler hazırladı onlar için.
Akşam üzeri geliriz demişlerdi. Cama oturup onları beklemeye başladı. Saatler geçmek bilmiyordu. Beş dk ona bir asır gibi geliyordu.Gözü camda, kulağı zil sesinde, telefonun sesinde, öylece heyecan içinde bekliyordu. Bir ara lavaboya gitmesi gerekti. Sırası mıydı şimdi! Ya lavabodayken zil çalarsa, ya da telefonla ararsalar! Onları kapıda bekletmek istemiyordu. İki senedir evlatlarını görmüyordu. İkisi de burnunda tütüyordu. Mecburen kalktı. Alelacele işini gördü. Tekrar cama oturdu. "Ohh yavrularım benim" diyordu sık sık. Sonunda kapının zili çaldı. Ayşe kadın heyecanla yerinden kalktı. Oğulları geldi sanmıştı ama kapıcı bir şey lazım mı diye sormaya gelmişti.
Ayşe kadın hayal kırıklığına uğradı. "Sağol oğlum. Bir şey istemem" diyerek kapıyı kapatıp tekrar cama oturdu. Heyecandan kalbi duracak gibi oluyor, nefesi daralıyordu. Vakit bir türlü geçmiyordu. "Nerede kaldılar? Neden geciktiler? Ahh başlarına bir şey gelmesin!" diyerek,hop oturup hop kalkıyordu. Sonunda tekrar kapının zili çaldı. Ayşe kadın yerinden fırladı. Koştu kapıyı açtı. İki oğlu da kapıda dikiliyordu. Kollarını açtı. Oğullarında uzun uzun sarıldı. Sarılınca uzun uzun ağladı.Onları uzun uzun kokladı. "Yavrularım benim, aslan oğullarım, çok özledim sizi." diyerek tekrar tekrar öptü yavrularını.Onlar da annelerini özlemişlerdi. Bunca zaman annelerini ihmal ettikleri için üzüldüler. Onun tekrar tekrar sarılıp ağladığını görünce, onların da içi parçalandı. "Bir daha bu kadar uzun süre ayrı kalmayalım" dediler.
Ayşe kadın o gece dünyanın en mutlu insanıydı. Çocuklarda annelerinin yaptığı yemekleri afiyetle yediler. Meğerse ne çok özlemişler annelerinin yemeklerini. İş güç derdine düşüp, annelerini bu kadar çok ihmal ettikleri için her dk pişmanlık duydular. Çocukluklarının geçtiği bu evde bir sürü anıları vardı onlarında. Odaları gezerken, onlarda çocukluk yıllarına gittiler geldiler. Gittiler geldiler. Her eşya onları geçmişe götürüyordu. Evdeki her eşyanın bir anısı vardı. Bu evi ve annelerini ne kadar özlediklerinin farkına vardılar. Bundan sonra daha sık gelme kararı aldılar ama dönünce yine işlerine dalıp yine her şeyi unuttular.
Ayşe kadın da, bütün zamanını çocuklarından bir haber gelir umuduyla bekleyerek geçiriyordu. Günler çabuk geçiyordu ama geceler geçmek bilmiyor, sabah bir türlü olmuyordu.
Böyle böyle yıllar geçti ve bir gün Ayşe kadın uyudu ve uyanmadı. Çocuklarına hasret olarak bu dünyadan göçtü gitti!
güzel bir çalışmaydı efendim...yazan yüreğe kaleme emeğe sağlık