Baba Nerdesin (2.Bölüm)
Uzun zamandır ayrı ayrı rüyaların farklı senaryolarında görüyorum babamı...Dizi filmlerden ayrılan
yanı bu olsa gerek hayatımın...
Her sabah yorgun kalkıyorum sabaha...
Ayrıca çocuğunun elinden tutup, sokakta yürüyen her aile de içimi acıtıyor..Acı acı gülümsüyorum...ve
Tuhaf tuhaf bana bakıp neden öyle daldığımı anlayamayan şanslı çocukların elini tuttuğu babalarının diğer elini de ben tutuyorum gizlice içimden..Tabi sadece bilinçaltını kandırmak benimkisi profosyonelce..
onu da biliyorum..
(Ne çok şey biliyorum ben..Bir tek senin ne yaptığını bilmiyorum baba... )
Hani sevgilisi terk ettiğinde yatağındaki ayısına sarılan genç kızlar gibiyim..
Hiç oyuncak ayı öpebilir mi seni sevgilin gibi?
(Onların babası da benim elimi tutmuyor işte... )
amaaann...napalım yani.......
Ama herşeye rağmen, böylesi bir dönemde işler daha da sarpa sarmadan(!) bir spor salonuna
yazılmanın beni hayata karşı daha güçlü kılacağını düşünüp evimize yakın bir salonda,spor kursuna
yazıldım.( ki orası da geçmişimin bir parçasıydı ve anılarla yüzleşmek inanın çokta kolay değildi.)
Ama hey gidinin Ceydası bununla mı baş edemeyecekti !..
İşte geçen akşam, üstte bahsi edilen spor salonundan çıkıp yorgun bir vaziyette evin yolunu
tutmuşken, soğuktan burnumu ısıran rüzgara sövdüğüm bir zamanıydı sanırım ömrümün..
Kafamı kaldırdığımda gördüğüm siluet dizlerimin bağını çözmüştü...
Hayır yani 2 saat boyunca Allahın bilmem ne kadar ağırlığındaki,ağırlıkları bir bir tepeme iniyordu da
ben mi yanlış görüyordum ???
Ya da her biri birbirinden farklı senaryolara bir yenisi eklenmişti de ben hala yatağımda mıydım???
Ama yoooo...Hayır...Soğuk hala burnumu ısırıyordu işte! !
Evin köşe kaldırımında öylece duran adam..Prenses'in babası değil miydi yahu...?
"Hiiiii Aman allahım" diye içini çekti Ceyda..yerinde öylece usul usul uyanan prenses şöyle bir
gerindi...Sonra uzattı kafasını sol üst cebinden ceydanın...Sarsıntılarla doğruldu yerinden.. O can
havliyle Prenses bir an evvel çıkıp Ceydanın bedeninden, sarılmak istedi babasına...
Ne olursa olsundu işte..
Öyle ya ona karşısındaki siluetten başka dokunabilen var mıydı ki? Çok özlemişti sesini
duymayı..Çok istemişti "kızımmmm" diyen dillerine kurban kalmayı....
Ceyda ise, merhameti nedeniyle prensese sesini çıkartamıyor ama bir yandan kabul de edemiyordu
ona doğru yürümeyi..
Öyle ya ondan bir adım, ondan bir ses yoktu ki..Öylece duruyordu adam..
Kocaman bir dağın tepesinden, babasının yokluğunda kurduğu egemenliğin zirvesinden aşağılara
doğru sürüklenir gibi hissetti Ceyda...
Dağılmıştı....Kafasını hafifçe eğip önüne, prensese yalvardı..
"ne olur prenses...ne olur yapma...hayaldir bu gördüğün" dedi..
Ama dinlemedi prenses.
Dikleşti Ceyda'nın içinde.....Büyüdü...büyüdü....Büyüdü...Kabına sığamadı...
Ceyda yan gözle bir kez daha baktı karşısındaki adama..Kırmızımtrak kazaklı lacivert montlu
adam.....Evet kahretsin Oydu işte...O kazağı Ceyda almıştı babalar gününde prensesin adına...
Gözlerinden taşıp akacakken özlemi, "Ahh babacııııımmmm" dedi prenses...
Ceyda duyulmasından korkarak titreyen sesinin mıh gibi kilitledi dudaklarını..yumdu ağzını...
Prensese vazgeçirmek için direniyordu ..İç savaş başlamıştı da bedeninde sendeliyordu sanki..
Gerisin geri dönüp koşup kaçmak, ne yapacağını bilememenin tedirginliği ile ortadan yok
olmak, "yapma işte prenses yapmaaaa" diye bağırmak istiyordu ...
Kafasında nedenler !! "Ne yapacağım ben şimdi?"ler uçuşuyordu..
Kalbinde bir prenses çırpınıyordu..
Ne zordu karar vermek yarabbim..!! Ahh ne zorduuu !!!!
Derin bir nefes çekti içine..Dikleştirdi vücudunu..
Sürekli başkalarının eliyle avutmaktan yorulduğu için prensesi, bu kez onu kırmamaya karar verdi..
Ama bununla birlikte hedefe doğru yaklaştıkça, gittikçe yükselen "bir" kalp çarpıntısı dolduruyordu
karanlık mahalleyi..
Öyle ya adam hala öylece duruyordu..
Ve sokak lambasının titrek ışığı, iki yüreği !! et ile tırnağı !! kavuşturmak üzere daha bir parladı
sanki......Parladı.....Parladı.... !!!!! Ama parladıkça içinde bir şeyler sönüyordu Ceyda'nın..
Çünkü karşılarındaki besbelli kıraathane kapısında kumar arkadaşını bekleyen bir başka adamdan başkası değildi, baba sandıkları......
Kırmızı kazak ve lacivert mont..sadece ışık oyunuydu onlara...
Prensese ait özlemlerin üzerine binen hayalkırıklığı ve tüm rest çekmişliğine rağmen, yenilmiş olmayı
yakıştıramadı kendine Ceyda..
Zorla çıktı merdivenleri..Çantalar kaydı elinden...Bir hışımla uzandı
yatağına..Komidinin üzerinde duran resmi bastırdı kalbine..
Al dedi prensese...Özledikçe babanı, buna sarıl..En azından gerçek baban o senin..
Bunca telaşı elin adamı için yaşatma bana bir daha dedi..
Kızgındı ama sarıldı anaç ruhuyla prensesine...
İç içe geçmiş iki cenin oldular..
Önce prenses daldı uykuya..
Sonra Ceyda..
Ve sadece kalbinde kaleme alınan anı defterinin son cümlesi oldu :
.... "Hakikaten..O adam sen değilsen; Sen hala nerdesin söylesene baba ???? " ..................
ocak08
Ne kadar güzel yazıyosun be ceyda ablacım..😥yüreğine sağlık🙂
çok güzel ve temiz yazıyorsun insan okurken sıkılmıyor ve en önemlisi babamı bana hatırlatmış oldun ve ceydanın içindeki prenses gibi benim içimdeki prenseside harekete geçirdin galiba ceydanın hayatı gibi benim hayatımda bu kadar acımasız yüreğine sağlık beni geçmişe götürebilecek kadar güzeldi