Bahçedeki O Pencere
Dedemin anneleri Romanya'dan , Türkiye'ye göçtükleri zaman, Devlet onlara bu bahçeyi vermiş. Onlarda karşılığında Devlet'e bir miktar para ödemişler zamanında sanırım. Bedava vermemiştir mutlaka. Bu konuyu sorup öğrenmem gerekli. Dedemin kardeşi hala sağ. 1928 doğumlu olan annemin amcası, hala çok yakışıklı ve hoş muhabbet bir insan. Onu seviyorum. Çok karizmatik bir ihtiyar adam olmuş Hüseyin Amca.
Neyse...bu bahçede, dedemin annesi babası, dedem, anneannem, benim annem , onun kardeşleri ve dayım, şimdi de dayılarımın çocukları yaşıyor. Bu bahçede, birçok doğum ve ölüm olayı yaşanmış. Rahmetli annem rüyasında kendini her zaman o bahçede görüyor ve bize rüyalarını anlatıyordu. O zamanlar onun rüyalarını da dinlemekten bıkmıştım, hatırlıyorum. Şimdi sağ olsaydı da, oraları, o bahçede yaşadıklarını, ondan bir kez daha dinlesem ve hepsini yazabilsem.
İşte ben de bu bahsettiğim bahçeye bu yaz gezmeye gittim. Oraya bundan 15 yıl önce gitmiştim ve evi tam hatırlamıyordum. Belediye otobüsünden indim. Çok heyecanlıydım. Yıllar sonra buraları tekrar görmek çok güzel bir duyguydu benim için. Bahçe kapılarından şöyle baka baka ilerledim ve 15 yıl önce geldiğim, bütün aile büyüklerimin yaşadığı o bahçeyi tanıyarak, bahçeden içeri girdim. Bu anlattığım bahçe nerede mi?
Elazığ'ın Altınçevre Köyü'nde bir bahçe.
Bahçenin bir kısmında bir dayımın oğlu oturuyor, diğer yarısında, diğer dayımın oğlu oturuyor. Bahçenin bir diğer yarısında da, yukarıda bahsettiğim, annemin karizmatik amcası oturuyor ama amca çok yaşlandığı için, artık Elazığ'ın içinde oturan oğlunun evinde kalıyor. Bahçeye girdim önce çok sevindim. Ama biraz zaman geçince beni bir hüzün sarmaya başladı. Bu bahçede ne çok insan vardı. Oysa şimdi hiçbiri yaşamıyordu.
Öncelikle dedemin anne ve babası. Onları hiç görmek nasip olmadı bana ama dedemi ve anneannemi biliyorum. Onlar bu bahçede öldüler. Üç dayım artık yaşamıyor. Bir yengem, dayımın bir oğlu artık yaşamıyor. Benim annem ve teyzem, teyzemin kocası da yaşamıyor. Babam da yaşamıyor. Hüseyin amca da oğlunda olduğu için, onun evi de çok ıssız ve geceleri karanlık. Hüseyin amca yıllarca evinde kendi başına yaşadı. Bu evi, bahçesini terk etmedi ama artık, sağlık durumu elvermediği için mecburen evini ve bahçesini bırakmak zorunda kaldı. Ölen yakınlarımda, belki bu bahçeyi seviyorlardı ve bazen gelip dolaşıyorlardır diye geçirdim içimden. Hani ölen kişiler sevdikleri yerleri gelir dolaşırlarmışlar ya. Ama biz onları görmezmişiz.
Gece yengem kardeşimle bana, kendi odasını verdi. Oda çok rahattı ama ev tek katlı ve bu bahçeye bakan bir penceresi var. Ben gece yatıyorum. İçime bir ürperti geliyor. Ya şimdi bu bahçede ölen yakınlarım da, beni merak edip gece bu bahçeye gelirlerse. Hem de bu pencerenin önüne gelip, camdan bana bakarlarsa.
Yengeme anlattım. "Olur mu gülüm. Kimse gelmez korkma" dedi bana.
Ama ben korktum. Bu pencere bana, yıllar önce okuduğum, "Rüzgarlı Bayır" kitabındaki pencereyi anımsattı. Bir de pencerenin dibinde kiler var. Kediler gece, takır takır sesler çıkarıyor. Pencere de açık. Kapatamıyoruz. Sadece tel var. Kapatınca çok sıcak oluyor.
Oda çok rahat. Pencerede sineklik var. Her şey güzel ama içimde bir korku. Bir ürperti. Gece cama bakamıyorum. Sanki orada, bu bahçede ölmüş birini görecegim. Aslında görsem ne güzel olur. Hepsini çok özledim. Ama görünce ödüm kopar. Her gece aklıma aynı düşünceler geliyor. Ya gece bu bahçede yaşayan yakınlarım beni görmeye gelirlerse!
Bir gece yine korkuyla uyandım. İçeride sivrisinekler dolaşıyordu. Pencereyi kapatıp sinek ilacı sıktım. Sıcaktan fenalık geldi, yine camı açtım. Ama bir müddet sonra, yine bir sivrisinek sesi duydum. Kalktım yine camı kapattım, yine ilaç sıktım. O ara uyumuşum.
Sabah kalktığımda, yengem,"Pencerenin telini gece sen mi açtın. İçeri sinek girer onu açma sakın" dedi bana.
Aklım çıktı! Ben neden açayım? Benim o pencereden ödüm kopuyor zaten. Kim açmış o teli? Neden açılmış?
"Belki rüzgar açmıştır" dediler. Hava sıcak. Rüzgar falan yok!
Geldiler mi yoksa! "Rüzgarlı Bayır" kitabındaki gibi. Bu bahçede ölen yakınlarım yoksa o gece beni görmeye mi geldiler!
Kimseye anlatamadım ama bu düşünce her gece içimi ürpertti!..
Artık eve, yani Eskişehir'e dönme zamanın geldi. Herkesle vedalaştık, hatta biraz ağlaştık ve ayrıldık. Gözüm arkada o bahçede kaldı. O gece o camdaki tel neden açılmıştı? Yakınlarım beni görmeye mi geldiler!
İyi ki orada yaşamıyorum. Evime, Eskişehir'e geldim. O bahçede yaşasam, bu düşüncelerle ruh sağlığım bozulabilir.
O gece hiç rüzgar yokken, o camdaki tel nasıl açıldı?