Bahtsız Sevda
Keşke masallardaki gibi olsa hayatı yaşayabilmek. Tozpembe değil ki kurallar var; örf adet yıkılmaz duvar. Kimi böyle olsun istemedi, aile baskısıyla evlendirildi. Küçüktü üstelik. Kimi de bilerek düştü bu hallere. Genç yaşta sevdi, çokta cahildi. Zaman içinde anladı; sevda bu değildi. Artık heyecanı yok bu işin. Biçimsiz cümleler gibi yaşamanın, sonu olmalıydı anlamsız yerde durmanın. Vazgeçmek kolaydı belki ama kimse bundan öteye gitmeye cesaret edemedi.
Kader deyip sinesine çekenler, aşkı sadece dizilerde seyrederler. Yapay sevdalarla terk edilir ruhu, seven tek kişidir bilmez bu durumu. İçinden çıkamaz ama elinden çıkmıştır kaza kurşunu. İşte şimdi ikilemin tam ortasında kalır çarpık kentleşmiş sevda. Bir bebek gelmiş dünyaya, hatırı birken iki olur yuvada.
Terk edip gitmek mümkün değildir artık, sadece kendini düşünmek olmaz. Birden vazgeçmek mümkün ama ikiden ne de üçüncüsünden vazgeçebilirsin. Bambaşka bir hayat seni beklemekteyken hiçbir şey gelmez artık elinden. Yasak kelime hayatın anlamı olur geçen her saniyede. Pişmanlıklar sarsarda aciz bedenini, yine çeken sen olursun bu aşkın çilesini.
Bir yanda aşk, bir yanda evlilik; anladım ki bu iki delilik. Suçu yok mu kimsenin? Gözler dona kalır; yalnızlık, bahtsız sevdaya. Sonu ne olursa olsun artık. Aşk, şehvet, yalan, olmamak ya da ölmek, hayat bundan ibarettir sadece.
Kimse istemedi ulu çınar gölgesinde yaşamak. Beklemekti yapacağı ama mümkün değildi giden zamanı durdurmak. Cesaretin sefadır kazanmak, cezasıdır kaybetmek. Hayat bu değil mi? Ya kaybeden olacaksın ya da kazanan. Herkes kazanır bir gün belki ama Bahtsız Sevda kazanamaz hiç bir zaman...