Bar Gölgesi
Yağmur adımlarını sıklaştırarak yağmaya devam ediyordu.Ruju akmış,geniş çerçeveli bu İstanbul gecesinde,sokaklar,kendi ıssızlıklarına sarınıp,göğe şaşkın bakışlar fırlatan çocukları andırıyordu.Boşluk...
Bir adam,ısmarlama yarınlarından kaçarak,buluşma yeri olan bara girdi.(Sol kolunun altında,deri bir çanta vardı)İçeride,havada asılı duran sigara dumanları,gölgeleri serbest bırakan,loş ortam,seçilen sakin müzik atmosferi tamamlıyordu.
Adam girdiğinde,seçemediği bir beden ona çarparak dışarı çıktı:"Özür dilerim" ???
Barmene yaklaştı,barın üzerinde yarım bir içki kadehi vardı.Alışkanlık,hemen kadehi bitirdi.Barmen ona hafif bir öfkeyle baktı.Adam kendisine yeni bir içki ısmarladığında,barmen onun,bedevacılardan olmadığını anlayıp,gülümsedi.
Adamın bu gece daha fazla içkiye ihtiyacı olacaktı.
Telaşları ile birlikte kapıya en yakın olan bar taburesine yerleşti.İçeriye göz gezdirdi.Kendisi ve barmen haricinde,iki kişi daha vardı içeride.Biri,net seçemediği,barın en uzak köşesinde,gece mavisi örtülü bir masanın önünde duran bir kadın,diğeri...
Evet diğeri...
Aniden barmene döndü adam.
İçkisi bitmişti,genizden gelen bir sesle:"Tazele" dedi.Paniğe kapılmıştı,biraz önce süzdüğü adam kendisine mi bakıyordu.Yo hayır:
"Beni tanıyamazlar",
tanınması olanaksızdı.Böyle umuyordu...
Arkasını dönüp,tekrar adamın olması gerektiği yere baktı.Fakat,adam orada değildi,bara döndü,rahatlamış gibiydi.İki tabure yanında olmaması gereken kişinin,oturduğunu fark etmeseydi,gerçekten rahatlayabilirdi:
"Sakin ol,beklediğin benim."
Rüstem;
Adam duran zamanın ortasında,ölü bir candı:
"Görüşmeyeli nasılsın bakalım"
"Rüstem sen,senin ö..." sesi,kelimeleri boğazladı.
"Evet,evet biliyorum ölmem gerekirdi.Sana bir sır vereyim mi,yaklaş." Rüstem,iri kemikli ellerini trampet çaldığı bardan indirdi.Adama yaklaştı,kulağına:
"Zaten ölüyüm... " dedi.
Adam gözlerini ovuşturdu,barmen ortalıkta görünmüyordu.Kadında öyle;
"Rüstem bak,üzgünüm,çok" bunu söyledi mi gerçekten?
"Ha unutmadan,bak yeni dövmelerim nasıl?" Rüstem,bakışı ile göğsünde bulunan delikleri işaret etti.
"Yakışmış değil mi,e senin eserin sonuçta.Sanatçı olacağanı hep biliyordum.Duyduğuma göre,şimdi de beyaz renklere ağırlık veriyormuşsun."
Rüstem ayağa kalktı:
"Hadi sarılalım ve bana bir içki ısmarla,hem sana kimi getirdim bak."
Adam daha fazla dayanamadı,çığlık attı,atmış olmalıydı...Dışarı çıkmaya yeltendi,hızla kapıya döndü:
"Gülşen..." diyebildi,gözleri kan çanağı...
Kapıda,uzun boylu,esmer,genç bir kadın duruyordu.
"Taner,neden beni bu kadar beklettin,neden?" kadın ağlıyordu.Açık alnından,usul usul akan kanlar eşliğinde...
Taner aniden yere düştü,titremeye,sarsılmaya başladı kriz geçiriyordu.Üç dakika kadar sürdü bu,kendine geldiğinde barmen başındaydı:
"Dostum iyi misin?"
Taner yavaşça doğruldu:
"Nereye gittiler?"
Barmen,saati gösterdi:
"Gece dört,kapattık,bu gece erkenciyiz biraz.Zaten senden başka kimse de yoktu içeride.Ben,bir telefon etmek için arka tarafa gitmiştim.Geldiğimde,yerde kıvranıyordun.Sahiden iyi olduğuna emin misin?"
"İyiyim..."
Taner,başının üzerinde dönen pervaneye baktı.Kapıya ilerledi,çıkmadan cebinden çıkardığı parayı barın üzerine bıraktı.Barmene,iyi geceler dileyip,kendini serin havaya attı.
Eve doğru yürürken,ara bir sokakta arkasında adım sesleri duydu.Hızlandı,hızlandı,ayak sesleri takibini sürdürdü.O sıra caddeye çıktı,bir taksi onu sıyırıp geçti.
Taner,caddenin ortasında durdu.Belinden silahını çıkardı,biraz önce geldiği yöne doğrulttu.Beklemeye başladı,hedefi gördüğü an tetiğe bastı.Bir daha,bir daha...Lakin sonuç vermedi.Hedef yaklaşıyordu...
Silaha çenesine dayadı,gülümsedi,bir el ateş etti,yere yığıldı...
Barmen olayı net görmüştü.Durumuna lanet okuyarak,deri çanta koltuğunun altında,adama doğru koştu.Ambulansı aradı,yerini bildirdi.
O gece ambulans geldiğinde,Taner ölmüş olacaktı.Ertesi sabah,gazeteler olayı geniş puntolarla verirken.Barmen,polise bildiği ne varsa anlatacak,hemen hiçbir bildiği olmadığını düşünürsek,anlattıkları pek yardımcı olmayaktı.Bu yüzden,deri çantadan çıkan yüklü miktarda uyuşturucunun durumu çözülemeyecekti.Olay yeri inceleme ise,hiçbir boş kovana rastlamayacak,silah incelendiğinde yıllardır kullanılmadığı,büyük ihtimalle ateş bile edemeyeceği anlaşılacak,tüm muallak haline rağmen olay kapanacaktı.
Ertesi sabah;
Ankesörlü bir telefondan yapılan aramada;
Saçları dökülmüş,orta yaşlı,şişman bir adam;
"O keşe güvenemeyeceğimizi biliyordum,onu uyardım,henüz testler bitmeden yeni malı kullanma diye.Bize ne kadara patladığının haberi bile yok..." sözlerini,Taner'in yaklaşık bir yıl önce uyuşturucuyu bıraktığını bilmeden,söyleyecekti.
Aynı adam;
Uzak mesafeden,uzun namlulu bir tüfekle yapılan atışta,kalbinden vurulacak ,oracıkta can verecekti...
Telofon kulubesinin,kuzey yönünde bulunan çatıda,tetikçi işini tamamladıktan sonra,tek bir cümle söyleyecekti:
"Özür dilerim..."
sabah okudum aslında ama çıkmak zorundaydım yazamadım.. çok beğendim Metin'cim... harika bir kurgu...anlaşılır bir yazım dili... en önemlisi sürükleyici olması... isimler bizden olmasa yabancı filmden bir sahne izliyormuş gibi olacaktım... sahne diyorum evet.. çünkü canlandırabildim tüm öyküyü...
çok zevk aldım... kutlarım...
sevgiler
Günün yazısını ve yazarını kutluyorum👍
Öykülerini çok seviyorum metin kardeşim ve biliyorum ki daha da iyilerini yazacaksın sen hep SEVGİLER...
İhtimaller ve hepsinde yanılmalar... Çok seviyorum ben bunu yaa🙂 Anlatım da kurgu da harikaydı. Bir solukta denir ya hani öyle okudum.))
Kutlarım Metin çok çok...