Başlamamış Bir Aşkın Hikayesi - 2.Kısım
İlkay her şeye rağmen Zeynep'le ne pahasına olursa olsun tekrar konuşmaya kararlıydı. Bunun için araya aracılar koymaya, ona ulaşmaya, sokağından geçmeye devam ediyordu. Ama bunlar Zeynep'in umurunda değildi. İlkay, yeniden bir şeylerin başlaması için uğraştıkça, Zeynep biten umutlarıda bitirmeye çalışıyordu. Bu durum İlkay'ı çok yormuş, artık duygularını kaybettirmeye başlamıştı. Kimseyle konuşmuyor, hiç birşeyi umursamıyordu. Aklında sadece Zeynep vardı. Onunla yatıp onunla kalkıyordu. Gözü değil, gönlü hiç birşey görmez olmuştu. Öyle ki ölen amcası için ağlamadı bile, neredeyse ölmemiş gibi davrandı.
Her gün daha çabalıyordu. Ama bunları kimse görmüyor, görenlerde umursamıyordu. İlkay için artık yaşamanın hiç anlamı kalmamıştı ve oda bunun farkındaydı. Bir akşam yine Zeynep için bir yazı yazarken artık dayanamaz duruma geldi. İçeri gitti, babannesinin ilaç çantasından çeşitli ilaçlar aldı cebine koydu ve dışarı çıktı. Gittiği yer bir tekel bayisiydi. Ufak bir votka ve meyve suyu aldı. Kararlıydı o ilaçları içmeye. Önce cesaretini iyice toparlamak için parkta 3 bardak votka içti. Tam ilaçları cebinden çıkartmış azına atacakken telefonu çaldı. Önce kapattı, umursamadı. Tekrar ilaçları almaya niyetlendiğinde telefon tekrar çaldı. Arayan yakın arkadaşı Can'dı. Bu kez telefonu açtı ve ne olduğunu sordu. Gelen cevap İlkay'ı hemen ayaklandırdı. İlkay elinde ki ilaçları attı ve koşarak Can'ın yanına ablasını kaldırdıkları hastaneye gitti. Ablası trafik kazası geçirmişti. Durumu kritikti. Ailesi ve Can perişan durumdaydı. Bu manzarayı gören İlkay, o ilaçları yutmaya kalktığı için kendine lanet etti bir an. Ailesini, sevenlerini bu şekilde üzeceğini fark edip bir anda ağlamaya başladı. Hemen bir köşeye kaçtı. Can durumu fark edip yanına geldi. İlkay orada olan biteni Can'a anlattı. Can çok kızmıştı ona, nasıl olurda bana haber vermezsin, böyle bir şeye kalkışırsın diye kızıyordu İlkay'a. İlkay, Can'ı sakinleştirdi ve tek şu an tek problemin ablasının iyileşmesi olduğunu söyledi ve içeri geçtiler.
2 gün boyunca hastaneden dışarı atmadılar. 2 günün sonunda doktor, Meltem'in tehlikeyi atlattığını ve artık sadece uyanmasını beklediklerini söylediğinde herkes derin bir nefes alarak birbirine sarılmaya, ağlamaya başladı. Herkes çok mutluydu.
Aradan bir kaç saat geçmişti. İlkay, 2 gündür doğru düzgün bir şey yemeyen Can'ı yanına alıp hastanenin kantinine indi. Birer tost ve çay aldılar oturdular. Onlar oturmuş bir şeyler yerken, kantinin kapısında Zeynep belirdi bir anda. Perişan bir haldeydi. Onu gören İlkay bir anda beyninden vurulmuşa döndü, kalp atışları hızlandı, nefes alışları derinleşti. Zeynep, yavaş yavaş İlkay'ın yanına doğru geliyordu. İlkay gitgide heyecanlanmaya başlamıştı. Zeynep yanlarına geldi ve nasılsın diye sordu. Boğazı düğümlenen İlkay zorda olsa, iyiyim sen nasılsın diye karşılık verince Zeynep'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ne olduğunu sorduğunda babasının iş yerinde bir kaza geçirdiğini ve acil kan lazım olduğunu öğrendi. Söyle bende arayayım dedi İlkay. Zeynep'in dudaklarından A rh (negatif) cümlesi çıktığında İlkay bir anda ayaklandı ve 'gidip verelim şu kanı' dedi. İlkay'ın kanı tutuyordu. Koşarak kan vermeye gittiler. Kan alındı, babası ameliyata girdi. Ameliyat çıkışı durumunun hala kritik olduğu söylendi. Zeynep bir kere daha yıkılmıştı ama İlkay ailesinin yanında ona bir şey diyemiyordu. Tekrar Canların yanına geçti. Can'ın ablası kendine gelmişti. Akşam saatleri hastaneden ayrılacaklardı.
Zaman geldi ve hep beraber Can'ın ablasınıda alıp evin yolunu tutmak için hareketlendiler. Tam kapıdan çıkacakları sırada, arkadan bir ses ' İlkay ' diye seslendi. Seslenen Zeynep'ti. İlkay'ın yanına koştu ve ona sarılarak teşekkür etmeye başladı. İlkay şaşkındı, ona sarılamadı bile. Zeynep ona, babasının hayati tehlikeyi atlattığını, ve ona çok teşekkür ettiğini söylüyordu. İlkay, Zeynep'in gözlerine baktı ve ona 'daha 2 gün bir telefonla intiharın eşiğinden döndüm, arkadaşımın ablası için koşarak buraya geldim ve seni gördüm. Bunca zaman sonra senin için bir şeyler yapabildim. Ben teşekkür ederim, sen babanın yanına git artık' diyerek tebessüm etti ve Can'ın yanına geçti ve çıkıp gittiler.
Zeynep duydukları karşısında şaşkındı. O vaziyette ailesinin yanına geri döndü. O sırada İlkaylar eve varmıştı. Bir an bile Can'ı yalnız bırakmadı. Ama artık eve gitme vakti gelmişti ve herkese iyi akşamlar diyerek kapıya yöneldiğinde, başta Can, annesi ve babası gelip teşekkür ederek İlkay'a sarıldılar.
İlkay eve geldiğinde aklında Zeynep ve hastanede ki hali vardı. Acaba nasıldı, kendine gelmiş miydi biraz. O bu sorularla beynini yormaya devam ederken, Zeynep'te hastanede İlkay'ı düşünüyordu, keşke şimdi çıkıp tekrar gelse diyordu kendi kendine. İlkay da bir an için niyetlendiysede kendi kendine buna, 3 gündür yorulan vücudu buna müsaade etmedi, oturduğu yerde uyuya kalmıştı.
Sabah her yeri ağrıyarak uyandı İlkay. Ama bu ağrılara aldırmadan üzerini değiştirdi ve hastanenin yolunu tuttu. Zeynep ve ailesinin yanına gelerek selam verdi ve Zeynep'e babasının durumunu sordu. Zeynep ona, hayati tehlikesinin kalmadığını ama bir gün daha müşaade altında kalması gerektiğini söyledi. İlkay, Zeynep'in gözlerine bakarak tekrar geçmiş olsun, umarım çabuk iyileşir diyerek, oradan ayrıldı. Ertesi gün İlkay'a bir mesaj geldi. Mesajı atan Zeynep'ti. Her şey için tekrar teşekkür ediyordu. İlkay ise ona cevap olarak, artık bu konuyu kapatmalarını, ve ne zaman bir şey lazım olursa çekinmeden isteyebileceğini söyledi.
Zeynep, İlkay'a karşı yumuşamıştı artık, çünkü onun babasını kurtarmıştı. Her gün İlkay'a mesajlar atıyor, sildiği internet ortamlarında tekrar ekliyordu. Ama İlkay bütün bunları Zeynep'in kendisine borçlu olduğunu düşündüğü için yaptığını düşünüyordu. Ve mümkün olduğunca en az şekilde cevap vermeye çalışıyordu ama bu durum canını daha çok yakıyordu.
Zeynep yine mesaj attığı bir sırada, İlkay dayanamayak ona, 'gerçekten istediği için mi, yoksa kendini borçlu hissettiği için mi' mesaj attığını sordu. Zeynep kırılmıştı biraz ama İlkay'a hak veriyordu. Bunca zaman sonra tekrar konuşmaya başladılar ve arada geçen bir olay vardı. Zeynep, İlkay'a bununla alakası olmadığını, ona bugüne kadar çok haksızlık ettiğini ve içinden gelerek, istediği için yazdığını söylediğinde, İlkay'ın yüzü biraz gülmeye başladı.