Bazen Sürprizler Aydınlatır Geceyi
Bu gidişle çok geç kalacaktı genç adam. Gideceği yer şehir dışındaydı.
Can dostu Alinin yaş günüydü. Değişiklik olsun diye bu kış günü ormanda mangal partisi veriyordu Ali. Ne giyeceğini şaşırmıştı aslında. Şık olması gerekmiyordu. Ne de olsa üzerinden montunu dahi çıkaramayacak kadar soğuktu hava.
Aklına eski kışlıkları geldi. Dolabın üzerindeki bavulu indirip, içinden gözüne çarpan haki pantolonu ve aynı tonlarda kazağı çıkarıp hemen üzerine giydi.
Saat hayli geç olmuştu. Daha fazla oyalanmadan dolabından kışlık montunu çıkardı, koridordaki siyah botu da giyip evden hızla ayrıldı.
Arabayı hareket ettirdiğinde hemen radyoyu açtı. Çoktandır dinlemediği nostaljik şarkılar doldu kulaklarına. Beyninde hoş yankılar bırakan ve sanki ısrarla bir şeyleri hatırlatmak istercesine, eskiden beri sevdiği tüm şarkılar sırayla geliyordu. Garip bir duygu seliydi...
Yarım saat sonra varmıştı gideceği yere. Ihlamur ağaçlarıyla çevrili bir kayranın tam ortasıydı. Mangalın etrafında toplanan arkadaşlarını görünce çok mutlu oldu. Güzel bir akşam olacağı belliydi.
'Sürprizim var' demişti arkadaşı ona. Ne olabilirdi acaba? Açıkçası çok merak ediyordu. Neyse, birazdan açığa kavuşacaktı nasılsa...
Arabasından inip onu sabırsızlıkla bekleyen arkadaşlarının yanına gitti. Selamlaşma faslından sonra, daha önce hazırlanan kamp ateşinin etrafına dizilmiş minderlerin üzerine oturup, koyu bir sohbete daldılar.
Ali birden müsaade isteyerek ayağa kalktı. Belli ki sürprizi açıklamak üzereydi. En azından Eser öyle düşünüyordu.
Beş dakika sonra elinde bir karton kutuyla geri döndü Ali. Yerine oturup kutunun kapağını açtı. İçinden fotoğraflar çıkarıyordu sürekli. Resimlerin bir doğum günü partisinde ne işi olabilirdi ki?
Ali kalktı, herkese lise yıllarından kalma fotoğraflar dağıttı. Günün anısı olarak misafirlerine hazırladığı sürprizi buymuş meğerse... Ne hikmetse, çok iyi şeyler başarmış insan edasıyla gülerek bakıyordu arkadaşlarına.
Eser, elindeki resme dikkatle baksa da, sararmış resimdeki yüzleri tanımakta güçlük çekiyordu. Liseden ayrılalı nerdeyse on sekiz yıl olmuştu. Yerinden kalkıp ateşe doğru daha da yaklaştı. Fotoğrafa iyiden iyiye dikkatle bakınca, tatlı anıların hüznü döküldü üzerine birden. Resimdeki kız Lale idi ve yanındaki de kendisi...
Eser ve Lale lisenin en harika çiftiydi. İnanılmaz mutluydular. Lale ilk aşkıydı Eser'in. Çay karası upuzun saçları ve badem gibi kahve gözleriyle ilk gördüğü andan itibaren büyülemişti kendisini. Herkesin imrendiği; hatta kıskandığı bir beraberlikleri olmuştu. Her gün Lale'yi görebilmek uğruna okula adeta uçarak giderdi. Sonra o felaket gün...
Hiç unutamamıştı o salı sabahını. O olaydan bu yana, salı günlerine karşı inanılmaz bir tepki büyütmüştü içinde.
Lale o gün okula gelmemişti. 'Belki hastalandı' deyip, okul çıkışını beklemiş ve telefonla aramıştı kızın evini. Cevap veren olmamış, o an inanılmaz bir korku düşmüştü yüreğine genç adamın.
Okulla Lalelerin evi arasını on dakikada almıştı koşarak. Zile basmak üzere kapıya geldiğinde büyük şoka girmiş, donup kalmıştı. Yan komşulardan biri fark edip yanına gelmişti sonra Eser'in. Pencerelerden perdeler sökülmüş, kapılar ardına kadar açık bırakılmıştı. Evin içine girdiğinde odaların bomboş olduğunu görmüş, alnından vurulmuş bir ceset haline dönüşmüştü.
Dış kapının girişinde, o inanılmaz acıya yenik düşüp yere çökmüştü. Şuursuzca haykırmaya başlamıştı sonra. Komşuları söze çekinerek girmiş; "Eser, oğlum onlar buradan ayrıldılar. Üzülme e mi... Bu da geçer" deyip yanından uzaklaşmıştı.
Üzülmek mi? O an yıkılmıştı oysa. Aşk dolu kalbi bin parçaya bölünmüş, ayrılığın hançeri haince vurmuştu sol yanından.
'Erkekler ağlamaz' dememeliydiler. Hayatında hiç olmadığı kadar ağlamıştı o gün.
Lalelerin terk ettiği evin girişini gözyaşlarıyla yıkamıştı adeta. Evin duvarları, acıdan çaresizliğe dönüşen ruhunun çığlıklarıyla sarsılıyordu her 'Lale!' diye haykırışında.
O günden sonra Lale'ye inanılmaz bir öfke biriktirmişti içinde. Nasıl habersizce bırakıp gidebilmişti ki onu? Aklı bir türlü almıyordu.
O en iyi arkadaşı, yoldaşıydı. Aşkı, eşi olacak kadınıydı. Üniversiteyi birlikte okuyup, ardından evleneceklerdi. Hayaliyle yaşarlardı saatlerce.
Birden bir el hissetti omuzunda ve tanıdık bir ses "Eser" diye seslendi kendisine. Döndü arkasını korkuyla. Upuzun çaykarası saçları, kahve gözleriyle Lale'si idi önünde duran...
Kalbi delice çarpmaya başladı. Öfkesi anında kaybolup, inanılmaz güzel bir duyguya bıraktı yerini. Dünya nefesini tutmuş, öyle dönüyordu sanki. Sadece ikisi vardı orda o an...
Lale ve kendisi...
Ve o büyük aşkları...
Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑