beni unutma

O gün salon her zamanki gibi sakindi. Aramıza yeni katılan dostlar, belirsizlik, dışa vurulmamış ama simalarda belli belirsiz gözlenebilen aslında dışa dönük ( benim naçizane gözlemim ) ama içe kapanık. Çekişmeler. Bol bol sloganvari konuşmalar, vs, vs, vs.
Kısacası her şey beklentilerimiz doğrultusunda ve yine aynı. Değişen fazlaca bir şey yok sanki hiçte olmayacakmış gibi, sanki hiç sorun yokmuş gibi!
Böylesi zamanlarda bir farkındalık, belki çılgın bir dava adamının söylevi, yâ da çalışan ve başarılı insanların mutlu mesut yüz hali, şöyle yıllara uzanan yorgunluğumu alıp gidecek bir değişim ne güzel olurdu. Belkide eski bir dost görsem hiç fena olmazdı. Kim bilir neyin özlemi yerleşiyor içime,Zaman zaman içime dönüyorum işte .. Neyse.
Dışarıdayız zaman zaman,
Sosyal analizler yapıyoruz arada. Tekrar içeri giriyoruz malum toplantımız devam ediyor.
Eskiden olsa not alırdım ama sıkıldım benzer şeyleri yazmaktan. O yüzden sadece dinliyorum
Neden sonra
Duyduklarım beni alıp götürüyor
Nasıl başladığını da bilmiyorum, sadece dalmışım, sadece dinliyorum;
Ve sizi de davet ediyorum bu dinletiye;
''Nerde görülmüş böyle bir yoksunluk
Ey hayat dalları kurumuş ağaçlarının
Bütün renklerin gözü kör
Bir yetimin ahı ruhunda
Yakışır mı bir yiğide böylesi bir ölüm''
Bu herkesi bir araya getiren, bu hüzün, sonlanmış bir yaşamın ardından yakılan ağıt!
İstesekte, istemesekte ne garip bir çelişkidir ki yaşamaya biz karar vermediğimiz gibi onu sonlandır mayada yetimiz yok.
Ama bu şekilde ölüm, hani ''kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda'' diyen o anlı şanlı ozanında betimlediği vatanseverlik duygusuyla asla, hatta katiyen sorgulanamaz. An gelir düşünülemez, düşünülmez. Beklenemez ve orda,
Yaradan emanet verdiği canı alır kulundan.
Diğer kullarından tek bir istisnayla! O belki herkesi sorgular, cennet ve cehennemin muhasebesi yapılır melekler tarafından ama böylesi kullar önünde biz faniler nasıl önlerinde saygıyla eğiliyorsak ki böyle bir ölüm her türlü saygıyı hak eder, işte onu bir ananın oğluna sarılışı gibi kabul eder. Cennet böylesi can ve canlar için yaratılmıştır. Vatan işte böylesine bir yücelik bulur tüm kâinatı yaratan yaratıcısı huzurunda.
''Kalk ey ölümlü uyuduğun uykudan
Bak sana kucak açmış ırmaklar en temiz sularıyla
Belliki görmemişsin ömründe böyle bir vatan
Seni öldü biliyorlar ama, yeniden yarattı yaradan, vatan aşkıyla''
Ama bireyin özgürlüğünü birey olarak ele alanların katında birey ölmüştür sadece. Ve bu ölüm kanla, hatta adice, kalleşçe, kim bilir kimlerin menfaatine uygun, belki kör hatta dahada kara bir zihniyetin ürünüdür.
Yine sorgulanamaz böylesi bir gidiş, yadırganacak ya da kim bilir kimi haklı çıkaracak yanıda yoktur.
Öfkenin tam yeri ve zamanıdır. Aklını yitirenler, böylesi bir ölümü kabullenemeyenler ve aslında kişinin kendisi, hiç de heketmediği bir sonla hayatını hiç bulamamacasına kaybederken, o duygu yoğunlunu hangi kelimler ifade edebilir...
''Yangınlardan yangın beğen kardeşim
Sen, biz, o, birde ben
Evet ben
Çölde bile bulamazsın bendeki hüznün derinliğini
Elimden bir şey gelmiyor bak
Ne alabildim verdiğini, nede bulabildim kaybettiğimi
Öylece kalakaldım bir başıma''
Yakılan ağıtlara,boş gözlerle etrafına bakanlara,gözleri dolu dolu bakanlara,hele o küçük masumlara,değişik anlamlar yüklemenin manası yoktur.gerek birey gerekse tanrı katında gereken her şey düşünülmüştür ve gereğide yapılacaktır...
Ama yinede bir sihirli elin değmesini arzu ediyor insan. Böyle bir alanda sıradan bile olsa yaşamı, onur duyulacak bir sonla noktalanan bir ölümlüyü uğurlarken. Zamanın kendini salıvermesini, bir an önce unutulacak kadar bir zaman özgürlüğünü yine kendi içine ama bize hissettirmeden eklemesini...

Çünkü gerçekten böyle bir cenazede bulunmak hem yakın, hem uzak, herkesi sadece üzmüyor, o insanı insan olmaktan çıkaran karanlık zihniyetleri reddettiğimiz savaşın tüm çirkinliğiyle yüzleştiriyor bizi...
''Bu hep böylemi gider
Devran
Döner dururda
Bir var oluş,
Bir yok oluş içinde
Nihayetki kaderimiz bir parça toprak sonunda
Her barışın, her savaşın, sonuda bu değimli aslında''
Ama bir teselli!belki biz burada birbirimizi nasıl teskin edemiyor,ve acının,sonu gelmez karanlığında yok oluyorsak '' bir süreliğine de olsa biz,özde yakınları ise daima '' o hakkımızı helal ettiğimiz ve hep bir vatansever olarak anılacak kişi,cennette gül kokularının arasında bir süre ayrı kaldığı sevdiklerine kavuşmayı bekliyor..
İşte böylesi duygular içinde, Kocatepeden çıkmak üzereydik
Ben bu arada o peri misali ''adını henüz bilmiyorum''küçük kıza bakınıyorum.
Anlamaya çalışan ve üzgün. O küçücük aklından neler geçiyor kim bilir. Annesinin elini sıkıca tutmuş.
O da üzgün, belli etmemeye çalışsada perişan,
Annesi?
Şehit eşi.
O da bende hepimiz muhtemelen anlamaya çalışıyoruz ama böyle şeyler anlaşılamazlarki. Sözün bittiği yerde ne ifade edilebilirki.
''Sana bir ömür yetecek kadar sevgi verdim
Tek tesellisi buydu bana verdiği hayatın
Aç kalmadım açıkta kalmadım, ama sen yine de ört üstümü
Çünkü ömrümün henüz baharında, sanada doyamadım''
Neden sonra fark ettim yanına gittiğimi.Ayaklarım galiba duygularıma bilinçli bilinçsiz riayet etmiş olmalı ki o masum ve bir o kadarda mahzun küçüğün yanına yaklaştım..
''Bırak güvercinler uçsunlar
Bırak haykırsın içinden, nasıl istiyorsa bu senfoni
Her şeyi bırak yerli yerinde
Çalsın zaman, nasıl isterse bizden kaderimizi
Çünkü bugün böyle yazılır, yarınsa başka''
Onu rahatlatmak için neler vermezdim ki,ama ne söylenebilir ne yapabilirim ki..
İçimden döküldü kelimeler bana yardımcı olmak istercesine,
...Şimdi sana bakıyor olmalı, bence gülümsemelisin.
Kulağına fısıldarken o küçük bakışlarıyla gülümseyiverdi.
Sonra,...Gerçekten dedi
....Burda mı babam
Ve gözlerinden yaşlar süzüldü, biraz asilce ve birazda isyankâr bir tavırla
...Onu çok özledim dedi
...Evet dedim
Ve özenerek ekledim
...Oda seni özlüyor
...Ve benden aracı olmamı istiyor
Bu sözlerin ardından sarıldım usulca
Önce yadırgadı bu yabancıyı, ama sonra dost olduğunu anlarcasına
Ve içimdeki bütün güzellikleri yırtarcasına
Ağladı hıçkıra hıçkıra
Annesi ve çevredekiler belki beni tanımıyorlardı ama küçük dilanın ağlaması bir yabancı bile olsa ona sarılan kişinin duygularını paylaşmasına izin vermişlerdi.
O gün dilan ve ben birbirini tanımayan ama anlayan iki dost gibi ayrıldık.Dilan bütün diğer yaşıtları gibi cana yakındı
Üstelik birinin onunla konuşması gerekiyordu,her şey o kadar hızlı gelişmişti ki,aramızda kısacık bir anda da olsa bir bağ oluşmuştu..
Bu yüzden onları ziyaret etmemi sağlayacak bir izin koparmıştım annesinden.
Tabii bu ziyareti ''ahde vefa komisyonu''üyelerimizle gerçekleştirecektik..Şehit ailelerini ziyaret ediyordu komisyonumuz..Ve açıkçası zor anlar yaşanıyordu bu ziyaretlerde.
Sadece yanlarında olduğumuzu hissetmelerini sağlamaktı amacımız.
Ah şehitlerimiz hiç olmasa,kaybetmesek o genç filizleri,fidanları ..
''Her gittiğim yerde bıraktım canımdan bir parça
Bu yüzden yorgun, bu yüzden yaşlıyım
Sorsalar verecek yanıtım yok
Ah vatan sende olmasan
Yaşayacak yerimde yok''
Takdiri ilahi.
Toprakları bol olsun hepsinin.
''Vatan size minnettar kalacaktır ey aziz şehitler''
Ve bizlerde sorumluyuz, özellikle dayanışma içinde olmamız gereken bu zamanlarda.
O gün serpil hanım ( ki serpil hanım ve dolayısıyla da sevgili dilanı ismen de tanımış olduk bu taziye ziyaretleri planlanırken )ve sevgili dilan ev sahipleriydiler.
Daha çok serpil hanım ve diğer aile büyükleri ilgileniyorlardı misafirlerle.
Dışarı çıktım yine bir sigara içmek için.
Evin bahçesi küçük ama doğal olarak azda olsa kalabalık.
Derken bir el,küçücük ama ,kararlı bir şekilde tutunuverdi elime.
Dilan
....Babamın resmini görmek istermisin
dedi
...Evet dedim tabii
Böylelikle İçeri girdik birlikte
Salonun bir köşesindeki televizyonun yanındaki koltuğa oturmamı sağlayarak uzaklaştı yanımdan.
Ama beklememi salık vererek.
Az sonra geldi günlüğe benzer daha çok resimler '' kendi yaptığı resimler'' ve şekiller bulunan bir defter, ama küçük bir kızın masum ve özenli defteride diyebiliriz buna.
Sayfaların arasından ''belliki'' çok sevdiği
Bir fotoğrafı çıkarttı
...hımm dedim çok yakışıklıymış
Bakarken.
Başka resimlerde gösterdi.
Birlikte çekilmiş aile fotoğraflarıda vardı.
İçim içimi yiyerek bakındım hepsine.
Bu küçük yüreğe nasılda kıymışlardı
Nasıl nasıl?
Kim?
Neden?
Bir türlü anlam veremediğim, sorular sorular sorular
Cevaplayamadığım ayrıca
''Demek ışık mavisi gözlerini, bırakıp gittin albümlere
Bugün günlerden hangi gün, aylardan hangi ay
Hangi yıl
Suskunum!''
...Bu nedir dedim
Not değildi ama büyük harflerle yazıldığı için dikkatimi çekmişti
...beni unutma
Dilan...
...o bir şarkı
Dedi
...ya öylemi
...evet babam söylerdi
diyerek ekledi
...Ben bütün sözlerini bilmiyorum sadece bu kısmı
Dedi
ve nakaratını hafifçe söyledi kulağıma

Şarkıyı o söylediğinde hatırlamıştım, bilindik bir şarkıydı. Bu yüzden ona bir lütufta bulunabileceğimi düşündüm
...Ben yazarım getiririm sana hepsini bilmiyorum ama bir dahaki sefere sözlerini getiririm şarkının söz
Bunu duymak hoşuna gitmişti
..Tamam dedi..Kulağıma fısıldayarak
...Biliyor musun?
Bir şeyler anlatmaya çalışır gibi, bir süre öylece durdu, sonra gözleri dolu dolu devam etti...
Bir gece uyandım duyduğum bu sesle ve kalkıp yerimden sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Belki bir rüyaydı, uyandığımı sanmıştım ama rüya görüyordum belkide kim bilir.
Babam annemin ellerinden tutmuş,gözlerine bakarak mırıldanıyordu,o kadar güzeldiler ki,bu gerçekten bir rüya olmalıydı..
''Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma.
Beni beni unutma
Beni beni unutma
Beni beni unutma''
...Sonra uyumuşum hatırlamıyorum, ama biliyorum babam fark etmiştir beni ve kucağına alıp götürmüştür, odama
...Hep öyle yapardı çünkü
Dilan belikli o anı tekrar tekrar gözlerinin önünden geçiriyor,unutmuyor,unutamıyor,yada unutmak istemiyordu....
Yine içimi titreten o ses tonuyla
...onu çok özledim. Dedi
Bense
...o şimdi
...cennette diyebildim,ve çok mutlu..
Daha sonra cennetten bahsettik.Biraz zor oldu ayrılmak ama arkadaşlarla beraber müsaade isteyerek ayrıldık Şehit Onbaşı Ertuğrulun evinden.
''İşte arkadaşlar değerli dostlarım sevgili büyüklerim''

Sonra durdu

Yukarıya kaldırıp başını bir süre öylece kaldı

Devam etti tekrar bize yani salona dönüp


Sizler bilmiyorum ne düşünüyorsunuz ama ben o gün aklıma yazılan ve sık sık içimden geçen o şarkıyı söylemek istiyorum şimdi.Bir şehit ailesine ve cennetteki insana hitaben.

Ona teşekkür etmek istiyorum bir şekilde, kabul ederde izin verirseniz.

Bizse onay verir şekilde bilinçli bilinçsiz yukarı aşağı salladık başımızı.

Ama dedi

Bir ricada bulunacağım çok doluyum şu an

Şarkının sözleri bittikten sonra hazırladığım şiiride okumak istiyorum.
Ama siz deva edin lütfen, beni unutma kısmını tekrar ederek

Yine onayladığımızı belirtir aynı hareketleri tekrar ettik

Ve söylemeye başladı şarkıyı fısıldar gibi;






''Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma''




Küllenir belki hatıralar
Ateş gün gelirde küllenir zamanla
Ayçiçeğim bir teselli verecekse sana
Bizi sonsuza kadar yaşatacak aşkımızı unutma






Bak ben bekliyorum cennetin kapısında
Bir elim uzanmış dilanıma
Bir elim sana




Yaşadığın acılar geçecektir zamanla
Ama çok çaresiz kaldığın anlarda o halimi düşün
Unutma cennette de olsam aşığım sana hala








''Çünkü ben her gece o saatlerde
Seni yaşar ve seni düşünürüm
Hayal içinde perişan yürürüm
Sen de karanlığın sustuğu yerde
Beni unutma''





Unutma yoksul ama mağrur ve güler yüzlü ülkemin insanlarını hatırla

Beni her andığında

Burada olmama sebep olan o çılgın halimi hatırla

Kim feda etmezki canını bu kutsal topraklara



Ah ay yüzlüm


Dünyaya bir kez geliyor ya insan ama sonsuza kadar yaşıyor vatan
Onun için üzülme,
Ağla bir yere kadar,ama sevin.Çünkü vatan sevgisi her şeyin önünde ve her şeyin üstündedir..



''Ağlıyor muyduk yoksa.

Bir yandanda söyleniyorduk''

Sanki bir başka ses bizi davet edercesine haykırıyordu








''Beni beni unutma

Beni beni unutma
Beni beni unutma''



Bu vatan ki

Nice yurtlara emsal olmuş
Vatan ki her şeyden öte kutsal

Ben şimdi durduğum yerden görüyorum insanların o mağrur asil halini

Çokta dikkat etmezdim
Severdim ülkemide fark etmezdim

Çevremdeki bu ışık

Atamın bahsettiği güneşin pırıltıları olmalı

Onun için ben öldüm diyemiyorum

Var oldum


O ışıltılar içerisinde ülkemi buldum





Nar tanem bebeğim

Sende okurdun hatırlıyor musun hani şu çılgın Türkleri

Bende bir çılgın olmuşum

Hepimiz çılgınmışız aslında

Kınalı kuzuları sakın sakın unutma

''Beni beni unutma
Beni beni unutma
Beni beni unutma''


Yılmak yok bir tanem

Yaşamak işin aslıysa

Yaşarken hakkını verecek insan

Nerde bir güler yüz görse gülümseyecek

Nerde bir el görse tutacak, sıkı sıkı tutacak hemde

Böyle böyle anlayacak ve bütünleşeceğiz birbirimizle

Ve yüzümüze gülümseyipte arkamızdan vuranlara

Tek bir yumrukla vereceğiz cevabımızı

Öbür türlü yorulmaktan başka bir şey gelmez elimizden unutma




''Beni beni unutma
Beni beni unutma
Beni beni unutma''





Kavgalar birbirimize değil bizi birbirimize düşürenlere karşı yapılır ancak

Yoksa tüketiriz birbirimizi,

Deki ''bunu anlamayanlara''

Toprak bütündür ama içinde yaşayan bütün insanlarıyla

Seni ezen insan tohumlarıyla edeceksin kavganı

Seni sana düşürenlerle kavga edeceksin

Ey burjuva, emperyalizm

Ben halkım halk

Bunu diyebilen her insan yumruğunu savuracaktır gerçek muhatabına




Can yoldaşım ülküdaşım yarenim can suyum

Vasiyetimdir sana



Varlığımız egemenliğimizin teminatıdır

Biz ancak bir bütün haline geldiğimizde kazanırız savaşımızı




Sana kınalı kuzuların selamını gönderiyorum





Gün gelirde unutursan vasiyetimdir

Gönlünce yaşa ve sahip ol vatanıma


seni seviyorum

seviyorum çılgınca



Sonra!


Sonrası bir sessizlik



Nasıl bitti ne zaman kendime geldim hatırlamıyorum ama şunlar geçti içimden hatırlayabildiğim;

Özür diliyorum senden ey Vatan;
Şimdiye kadar bir Vatan evladı gibi yaşamadığım için...
Cihat DOĞAN ''Yaşanmamış Öyküler''

25 Aralık 2008 13-14 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar