Beyazlar İçinde ki Anne

Sessizce, çömeldiği duvar dibinde bekliyordu... Recep ellerini kavuşturmuş soğuğun ıssız dengesinde oyalanmak için toprağı bir çıra ile eşeliyordu. Sonra üstünde yemyeşil ilahi örtüyle çıkardılar tahtakurularının bile korktuğu tahta kutuyu omuzdan omuza... İlişip yanlarına atıldı birden kalabalığın içine avazının yettiğince çığlık çığlığa bir haykırış aldı tüm sesleri. Recep saçlarını yolup kendi göğsünde yumruklarını eritirken, sırtından iki el belirdi boynuna atlayan. Bu iki el sımsıkı kavuştuktan sonra recebin sırtına baba sıcaklığının o acı isteriksizliğini yerleştirmişti. Recep'in babası Özcan oğlundan daha çok kendini kahır kuyularında hissetse de ataerkil durumu teselli etmek için kendini zorluyordu... Özcan Bağırdı;
? Gel oğlum buraya! Yavrum yapma, sakin ol! Sakin ol... Recep!
? Evladım parçaladın kendini Allah rızası için beni de öldürme yalvarırım yiğidim!
Recep irkilerek savrulmaya başladı attığı tek nara idi 'Annem bırakma beni n'olur kalbimin cennet aynası annem!'

Kalabalık yarılarak ilerlemeye dururken omuzlara bir annenin acı cennet kuşları konuyordu sanki. Dirhem boğazlarda düğümler çarpışıyor oğul annesine ağıtlar içinde veda hutbelerini haykırıyordu...

Bembeyaz mermerlerin diyarına gelindiğinde insafsız çukur hazırlanmış topraktan gelenin toprağa karışma anı gelmişti. Her bir elden çıkardılar kefenli, ayakları cennet kapısı Anneyi, Bismillah çağrışımları içinde... El verir ki Recep defalarca kalabalığı yarıyor beyaz kefene dokunmaya çalışıp annesinin kokusunu bağrına basmak istiyordu. Yırtınmalar, ağıtlar ve çığlık çığlığa bir kargaşa içinden kefenli anne ait olduğu üzere yuvası olacak çukura bırakılmıştı. Üstüne en ölümcül acılardan daha da bariz gerçekler gibi bir bir tahtalar dizildi. Bu sırada kalabalıktan oğul tadında sesler çoğaldı;
?Anne! Annem!

İnsafsız bir demir kürek cennet ayaklı bir meleği savrula savrula yine toprak ile örtüyordu... Her gelen mübarek bir kürek darbesiyle biraz daha toprağı herkesin bağrından çalıp beyaz kefenli meleğe örtüyordu. Her şey ve herkes birden bire ölüm sessizliğine büründü çünkü toprak büsbütün örtmüştü melek annenin üstünü...
Recep kollardan sıyrılıp toprakla bütünleşti. Toprağa darbeler üstüne gözyaşlarıyla hücum ediyor yüreğinde bambaşka bir diyarı yok ediyordu. Saniyeler dakikaları bile bölememe beceriksizliğine büründü. Ağlayışlarla ıslandı bir meleğin mezarı son su baştanbaşa ve ağıt gibi dualar ardı sıra...
Herkes dağılmaya başladığında recep omzunda babasının da elleriyle annesine elveda hutbesini sessizce fısıldadı toprağa;
'
Gözlerinin kulu oldum canından gelip,
Göğsünde uyudum en rahat,
Bağrında büyüdüm yaramaz ve içten
Ayrılık ölüm mü demekmiş annem?
Oğlunu kokundan mahrum bıraktın
Rahat uyu hisset canımı cananda
Ahirliğe aldanma bir fani daha gelecek elbet yanına
Bekle beni güzel annem
Elveda gülüşlerinde cenneti izlediğim melek annem...'

15 Ocak 2010 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    çok etkilendim sözün bittiği yerdeyim🙂

    sevgiler ramazan