Bir Aşk Öyküsü

Bir sabah uyandığımda direkt saate baktım. İşe geç kalmıştım. İşe daha yeni başlamıştım. Daha 3. günümdü ama daha dördüncü günde işe geç kalmamalıydım. Bunu düşünürken hemn giyinip çıktım. Dışarda bir telaş vardı sanki. Yada bana öyle geliyordu. O kadar hızlı yürüyordum ki insanların yüzlerine dahi bakamıyordum. Hızla iş yerine koşuyordum. Mesafa daha çoktu. Çok hızlı yürümeme rağmen en az bi yarım saat daha yürümek zorundaydım. Hızlı adımlara yürümeye devam ettim. Beni gören deli bir adam sanıyorlardı. Ama acelem vardı. Yetişmek zorundaydım işe. Evet biliyorum geç kaldım ama daha fazla geç kalmamalıydım. Çünkü daha yeni başladım işe. Hemen bitmemeliydi bu iş. Kaldı ki benim ekmeğimin parasıydı bu. Annemin "Anne ben iş buldum" dediğim zaman ki sevinç gözyaşları hiç bir zaman gözlerimin önünden gitmez. Annem için çalışmalıydım. Annem için para kazanıp ve anneme layık bir evlat olmak zorundaydım. Onun gibi bir annenin evladı çalışıp para kazanmalıydı. Aslında okumayı çok istiyordum. Ama ilkokul 5. sınıfa kadar okuyabildm. Ailemin tek çocuğudum. Akrabam filan yoktu. Yalnızdık bu sefil hayatta. Hayatta sadece okumayı istiyordum. Ama 5. sınıfa giderken babamın vefat etmesi benim okumamı bırakmama neden oldu. Çünkü okuayrak para kazanılmıyor. Okuduktan sonra para kazanılıyor. Bizim ise paraya ihtiyacımız vardı. Gerek babamın borçlarını kapatmak gerekse annemin ilaçlarını almak için para kazanmam gerekiyordu.

Hava yağmurluydu. Konya yağmurlu bir nisan ayının gününe uynanmıştı. Bi taraftan saate bakıyor diğer taraftan patrona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Ne bahanesi uyduracağımı düşünürken ve başım önde hızlıca yürürken aniden bir kızla çarpıştım. Kızın elindeki tüm kitaplar yere düşmüştü. Kızdan özür dilemek için yüzüne baktım. Aman Allahım bu nasıl bir güzelliktir. Kız müthiş birşeydi. Yüzü bebek gibiydi. Çok masum ve çok güzel bakışları vardı. Öyle bir güzelliği karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım. Elim ayağıma dolaştı ve dilim tuttu. Kız müsade eder misin deyince kekeleyere ta ta ta tabii ki diyebildim. Belli ki kız da etkilenmişti.Ve benim o halimi görünce gülümsedi. Kızda hoşlanmıştı belki... Ben o tavırları sergileyince. Kız kitaplarını almak için eğildiğinde kızdan önce davranıp tüm kitapları bi çırpıda toplayarak kıza kitapları verdim. Elinde bir simit vardı kızın. Simit yere düşmüş ve ıslanmıştı. O kargaşada ve o güzelliği görünce simiti filan unutmuştum. Çünkü bütün kızlardan farklıydı sanki. Çok güzel bir kızdı. Kız hemen kitapları aldı ve uzaklaştı. Saate baktım çok geç kalmıştım. Kız yanımdan uzaklaşıp sokak aralarında kaybolmuştu bile. Ben ise işe gitmek zorundaydım. Yine hızlı adımlar atarak işe gitmeye çalışıyordum. Mesafe hala vardı. Patronu bir köşeye attım. Artık o kızın güzelliğini ve bir dahah görüşür müyüz acaba gibi sorular soruyordum kendime. Çok geçmeden İşe vardım. Sinir küplerine binmiş olan patron da beni bekliyormuş. Neden geç kaldın sorusunu sormadan "kovuldun" diyince benim sanki dünyam başıma yıkıldı. Çünkü çook uzun bi süre bir iş arıyordum. Ve bulmuştum. Daha doğru düzgün çalışamadan daha cebime paramı koyamadan işime son verildi. Sanki beynimden vurulmuşa döndüm. Dünya yıkıldı sanki başıma.

Eve gitmek istemiyordum. Hasta anneme,hasta yatağında yatan anneme ben işten kovuldum dememeliydim daha doğrusu diyemezdim. Yürümek istiyordum. Islak sokaklar mevsiminde çaresiz kalmak,yaşamanın çok zor olduğu bir hayatta eli kolu bağlı olmak benim canımı acıtıyordu. Yolda yürüyordum. Saatin işten çıkma saatimin olmasını bekliyordum. Çünkü eve erken gidemezdim. Her zamanki gidiş saatime ayarlamalıydım gidişimi.

Dünya çok küçük derlerdi ben inanmazdım. Ama artık o cümleyi kendim kuruyordum. Evet bence dünya çok küçük. Çünkü ben saatin 6 olmasını bekleyene kadar bir parkın bantında oturdum. Yerler ıslak yağmur hala yağıyordu. Artık sadece annemin o halini ve kızın o muhteşem güzelliğini düşünüyordum. Yağmur hala yağdığı için ıslanıyordum ve üşüyordum. Saate baktım saat daha 4:30 du. Artık gözlerime de engel olamamış ağlıyordum. Bu yaşananlara ve bu hayata nalet edercesine ağlıyordum. Neden dünya küçük hissine kapıldığıma gelince. Ben başımı iki avucumun içine alarak ağlarken yanı başımda
-Hayırdır neden ağlıyorsunuz? diye bir ses geldi. Sesin geldiği yöne bakarken o cümleyi kuranın o muhteşem güzelliğe sahip olan kızdan geldiğini gördüm. Yine kekeleyerek hiiiçç diyebildim. Hiç kelimesinii söylemek hiç bu kadar zor gelmemişti bana. Oturabilir miyim diyince ben yine kekeleyerek ta ta tabi ki diyebildim. Rahat olabilrsiniz diyince
Ben ;
-Kusura bakmayın bugün özür bile dileyemedim. Diyince kız gülümsedi.
- Sorun değil dedi. Ama neden ağladığınızı söylemeyecek misiniz?
Deyince ben başladım anlatmaya. Çünkü derdimi paylaşmak için birini arıyordum. Derdimi paylaşabileceğim oturup konuşabileceğim birini arıyordum. Babamı yıllar önce kaybettiğimi ve babamın borçlarını ödemek ve anneme bakmam gerektiğini söyledim. Bir işte çalışıyordum üstelik bu işi yeni bulmuştum. Ben bugun size çarpamamın sebebi işe geç kalmamdı dedim.
Kız gülümseyerek
-Eee bunda ağlayacak ne var ki gülmelisiniz çünü iş bulmuşsunuz
Diyince ben kızın gözlerine baktım.
-Bugün geç kaldığım için işten kovuldum. Kendimi çok suçlu hissediyorum o yüzden ağlıyorum dedim.
Karşımda ki o dünya tatlısı kızı bu hikayelerimle soğutmamalıydım. Hemen konuyu değiştirmeye çalıştım fakat başaramadım. Kız gözlerimin içine bakıp;
Seni çok iyi anlıyorum. Ve çalışman gerektiğini biliyorum. O yüzden sana iş bulman için yardımcı olabilirim diyince. Ben yıllardır bu cümleyi kuracak birini arıyordum dedim. Kız güldü. Ve bana dedi ki Sen ne iş yapabilirsin dedi? Ben ise ne iş olursa yapabileceğimi söyleyip söyleyeceği işi merak etmiyordum bile. Çünkü her işi yapmak zorundaydım.Annem için yapmalıydım bunu. ÇAlışmalıydım ve para kazanmalıydım. Kız daha ne iş yapacağımı söylemeden başladı anlatmaya.

Benim adım Sinem. Aslen Afyon'luyum. 5 yıldır Konyada kalıyorum. Burada bulunmamın nedeni ise babamın işinden dolayı. Babam burada şirket sahibi. Babamın yanında çalışman için babama ısrar edeceğim. Ve eminim ki sana güzel bir iş bulacaktır. Çünkü babam da küçükken senin durumunu yaşamış. O da daha küçükken babasını yani dedemi kaybetmiş ve çalışmak zorundaymış. Ama sen babam kadar şanslı değilsin. Çünkü babam lise son sınıftayken babasınıı kaybetti. Yani üniversiteyi okuyup aynı zamanda çalışıyordu. Babamın yanında çalışmana ısrar edeceğim
Dedi. Ben ise hiç bu kadar mutlu bir haber alacağımı düşünmemiştim. Kıza çok teşekkür ettim. Artık eve gitmenin zamanı gelmişti. Saat 6 olmuştu hatta 6 yı geçiyordu bile. Kız telefon numaramı aldı ve haber vereceğini söyledikten sonra vedaşalarak kalktı oturduğu yerden. Ben de artık kalkmanın zamanı geldiği için eve gitmek için yola çıktım. Yolda küçük çocuklar gibi eğleniyordum. Çünkü 24 saatin içine dünyamın en kötü haberlerinden birini ve en iyi haberini almıştım. Bir günde iki farklı duyguyu yaşamıştım. Artık havanın yağmurlu olmasına aldırmıyor ha bire şarkı söylüyordum. Bu sefer gören kessin deli sanacaktı. Çünkü o çok kısa bir kısmını eğlenerek ve oyun oynayarak geçirdiğim çocukluğuma geri dönmüştüm. Kendimi evin içine attım. Ve anneme sarılarak yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Annem;
-Oğlum beni her zaman öperdin tamam. Ama bu sefer ki birbaşkaydı sanki. Bu sefer daha bi içten öptün sanki. Hayırdır inşallah oğlum dedi.
Ben ise yaşadıklarımı hiç anlatmadan;
-Yok anne. Yok birşey. Mutluyum sadece. Para kazanbildiğim ve sana laik bir evlat olabilmenin ilk adımını attığım için mutluyum dedim.
Annem ise ne dediğimi anlamadığı halde sadece gülümsedi. Bugün artık rahat uyuyabilrdim. Hayatımda ilk defa bu kadar mutlu ve huzurlu bir şekilde uyuyacaktım. Nitekim öyle oldu. Bir gece boyunca çok tatlı bir şekilde uyudum. Ertesi sabah erkenden Sinem'in telefonu ile uyandım. Uyurken kaç kere çalmıştır bilmiyorum ama uyanır uyanmaz direkt açtım telefonu. Karşımda ki ses daha günaydın demeden
- Banka memuru Bekir'le mi görüşüyorum. dedi
Ben ise.
-Bekir ile görüştüğünüz doğru. Ancak banka memuru ünvanı biraz ağır oldu dedim.
Selin ise
-Hayır ağır olmadı. Çünkü babamın şirketine bağlı bir bankada artık müdürsün. Babama anlattım durumunu ve düşündükten sonra ortağına telefon açıp yeni bir banka müdürü bulduğunu söyledi.
Ben ise artık mutluluktan ne diyeceğini bilemeden çok teşekkür edip kapatmak üzereyken.
Sinem;
- Bugun saat 10 da iş başı yapıyorsun. Şimdiden hayırlı olsun diyince ben daha bi mutlu oldum. Ve hemen söylediği adrese gittim. Babası ile tanıştım. Babasının adı Ahmet'miş. Babası Sinemin dediği gibi yardımsever ve gerçekten yaşamış ve bilmiş bir kişiye benziyordu. Bana işin inceliklerini anlattı ve artık işe başlayabilirsin dedi. Ben ise ellerinden öptükten sonra işe koyuldum.

Öğle mesaisinde Sinem'in elinde iki fincan kahve ile geldiğini gördüm. Oturduk kahveleri içtikten sonra bu iyiliğinin karşılığını nasıl ödeyebilirim sorusuna ise sinemin verdiği cevap beni çok etkilemişti.
-Bir şey yapmana gerek yok. Sen zaten çok şeyi yapmıştın. Annen için baban için herşeyi yaptın. Ben bunları yapan adama bir iş bulmuşum. Çok mu?
Ben ise bu cevap karşısında sadece gülmekle yetinmiştim. Çünkü hala şoktaydım. Hala çalıştığımın ve müdür olduğumun farkında değildim.

Artık benim bir işim vardı. Ve o işe alışmam fazla zor olmadı. ARtık rahatlıkla alışmış bir vaziyette ve işimi dört dörtlük yappmaya çalışıyordum. Ahmet amca'nın verdiği görevi en layıkı ile yapmaktan başka çarem yoktu. Ona bu iyiliklerin karşılığını işini dört dörtlük yapıyor vaziyette vermeliydim.

Artık Sinemle iyice samimileşmiş hep yanyanaydık. İşe gitmeden önce beni evden alıyor, İş çıkışları arabısı ile beni eve bırakıyor öğle mesailerinde beraber yemek yiyor ve boş zaman buldukça çay kahve içiyorduk. Artık birbirimizi iyi tanımış ve iyi anlamış bir arkadaş olmuştuk. En azından ben öyle biliyordum.

Bir keresinde işe gitmeye hazırlanırken ve yine sokağın başında Sinem'in kırmızı spor arabasını beklerken yanıma siyah bir araba yanaştı. Ama bu sefer içinde ki kişi sinem değil Ahmet amcay'dı. Ahmet amcanın niye bizim eve kadar geldiğini düşünürken
-Hadi evladım binsene arabaya demesi ile fırladım arabaya. Yolda uzun süre konusmadık. Artık iş yerine yaklaşıyorduk ki Ahmet amca
-Bak evladım dedi. Ben senin yaşadıklarının aynısını yaşadım. Benim babam hep bir kız evladının olmasını isterdi ama olmadı. Aynı şeyi bende istiyordum. Ama benim istediğim oldu. Bir kız çoçugum olsun istedim ve oldu. Ben şimdi isstiyorum ki Artık Sinem çocuk değil. Yaşı 23. Ben şimdi ise gerçekten efendi dürüst ve işini layıkı ile yapan ailesine düşkün gerçekten terbiyeli bir damadım olsun istiyorum. Yani Sinem'in böyle bir kişi ile evlenmesini istiyorum.
Ben ise Ahmet Amcanın bu söylediklerini neye bağlayacağını iyice merak ediyordum.
Ahmet amca devam etti.
-Ve bu özellikte benim tanıdğım sadece sen varsın. Kızımı sana vermek istiyorum dersem cevabın ne olur ?
Ben ağzı açık kalmış bir şekilde tek bir kelime söylemeden.
-Bilmem ki. Sadece benim değil. Burda Sinem'in kararı da çok önemli. Belki o başkasını seviyordur. Bunu ben bilemem ki dedim.
Ahmet amcanın verdiği cevap ise beni bir hayli şaşırtmıştı.
-Oğlum zaten bunları sana söylememi Sinem söyledi.
Sinem bana;
-Baba ben artık çocuk değilim. Ailemize yakışacak bir kişi ile evlenmek istiyorum. Ve o kişiyi de bulduğumu düşünüyorum. Bekir sence nasıl olur? dedi.
Ben ise bir hayli şaşırmış ve utanmıştım.
Ahmet amca;
-Bunda utanacak bir şey yok evladım. Elbette birgün evleneceksin. Evleneceğin kişi Sinem olsun istemez misin ? diyince
İSterim tabii ki ama ...
Dedim ve cümlenin sonunu getirmeden.
Gülerek
-Aması maması yok. Düğün hazırlıklarına başlıyorsunuz dedi.

Ben işe gittiğimde sinem kapıdaydı. Ve beni bekliyordu. Ben hala şaşkın bir vaziyette yanına yaklaştım nasılsın diye sordum.
Sinem ise
-Nasıl olduğumu boşver. Babamla konusmussunuzdur. Cevabının evet mi hayır mı ? dedi.
Ben ise
-Senin gibi bir kızla değil evlenmek konuşmak bile herkese nasib olmaz. Böyle bir kızı görmüşüm. Kalbi temiz pırıl pırıl bir kızı görmüş ve tanımışım. Şimdi ise onunla evlenmem için bir kapı konulmuş önüme. O kapıdan içeri grmeden öleceğimi mi sandın dedim?
Sinem gülerek yanii evet mi diyorsun dedi?
Ben ise
Tabii ki evet dedim. Ve sinem sarıldı boynuma. O zaman babama telefon açalım diyip hemen sarıldı telefonuna.
-Baba biz hazırlıklara başlıyoruz. Bekir'e 1 hafta izin verir misin? demesine kalmadan babası tamam olur dedi.

Ve artık biz iki nişanlı olarak düğün hazırlıklarına başladık. Çok geçmeden evlendik. Şimdi ise beraberce mutlu mesut bir şekilde evliliğimize en ufak bir leke sürmeden devam ediyoruz. Ben Sinem ve annem. Hayat artık bunlardan ibaret benim için.

Sokakta çarpıştığım bir kızla evleneceğime hiç ihtimal vermezdim. Ama anladım ki imkansız olan hiçbirşey yokk...

Bekir Yıldız

25/12/2009

25 Aralık 2009 13-14 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar