bir bilinmezin isyanı
Toprak ananın karlarla örtülmesini önlemeye çalışmaktan ötürü güçsüzleşmişti güneş?Gücü yavaş yavaş tükenmeye yüz tutmaya başlamış , yer yüzü usul usul derin beyazlıklar altına sokuluveriyordu?
Dallar yavrularını taşıyamaz olmuş , binbir ağıtlarla onları ölümün sessiz çığlığıyla karın buz gibi amansız kollarına çaresizce teslim ediyordu.
Yeryüzü derin ve içli bir sukuta gömülmüş , yazın tüm canlılığı ölüm uykusuna yatmış , sanki onları bu uykudan uyandıracak bir atlı bekliyorlardı?
Bu manzaranın hazanı karsısında dut kesılmiş bülbül misali oturuyordu odasında ?
Hep bir mana taşıyan ela gözleri donuklaşıvermişti bugün.kafasını kurcalayan bir şeyler vardı besbelli?
Zaten hep sorgulayıcı biri olmuştu küçüklüğünden itibaren , hep farklı olmuştu akranlarından? doğruyu ne olursa olsun her an her yerde her durumda söyler , yapılan hiçbir haksızlığa tahammül edemezdi?
Büyük küçük ayrımı yoktu onun hayatında , erkek ve kadın birdi , farkları yalnızca görünüşten ibaretti , toplum araya belli farklar koymuş olsada onun için toplum değil kendi düşünceleri önemliydi.
Susmayı sevmezdi , konuşmaktan yanaydı hep , susuşları hayra alamet değildi ve susan herkes onun gözünde ilginç bir yaratığa dönüşüverirdi çoğu zaman?
Herkesin verdiği tepkileri vermeyi yakıştırmazdı kendine , hep en olmadık yerde en olmadık tepkiyi verir , tahmin edebileceğinizden çabuk parlar , tahmin edemeyeceğinizden çabuk sönerdi öfkesi..
Hırslı değildi, hiç de olmadı, olamadı. İnsanların başarılarını kıskanmak aklının ucundan dahi geçmez onlar gibi olmak için çabalamazdı etrafının ne yahut neler yaptığını umursamaz sadece ne yaptığını ve yaptığının sonuçlarını merak ederdi.
Fakat bu çevreye karşı kayıtsız olduğunu değil çevreye kayıtlı olupta yalnızca kendi bildiğini okuyabilmesiydi.
Hep özgür ve bağımsız bir yaşam tahayyül etmiş , bu yüzden yaşıtları gibi olmayacak aşkların peşinden gitmemiş, herkesin hayran olduğu kendisinin hayran olunmasından rahatsız olduğu ve hayran olunmasına şaşırıp onaylamadığı güzelliğini bir erkeğin ellerine teslim etmekten hep kaçmış ve çoğu zaman hem onlara hem kendine kahkahalarla gülmüş , bazen hıçkırıklarla ağlamış , bazen ölümüne nefret etmiş ama yinede ne kendinden ne onlardan ne de alev alev yandığı bağımsızlığından zerre taviz vermemişti.
Buna rağmen etrafındaki çoğu insan erkekti , çünkü kızlardan hep korkmuş onların kıskançlık ve kinle bezeli fakat aksine gülücüklerle boyalı dünyasından iğrenmiş olabildiğince onlardan uzak durmuş , hayatında kendini algılayabilecek bir belkide iki kişi bırakmıştı.tüm bunlara rağmen safta sayılırdı..insanlara çok çabuk inanır fakat kapılarını çok çabuk açmazdı, açmak isterdi belki ama yapamazdı..
Yapmamasına rağmen çok çabuk güvenir onlardan çok fazla şey bekler , onlara verdiği değeri onlarında kendine vermesini arzular ama hep kaybeden olurdu..
O zaman içini bir anka misali büyüleyici, kaf dağı gibi geçici , bir öksüzün annesine duyduğu özlem kadar masum ve bir o kadar da büyük bir öfke bir nefret kaplardı.
O zaman insanlara karşı , bir tiksinti bir mide bulantısı gibi acayip bir his kaplardı içini..tek bir kişinin suçunu hayatındaki tüm insanlara mal edebilecek kadar içli ve duyguluydu yüreği.. göz pınarları akmak için dopdoluydu?ve usul usul yaşlar akardı o pınarlardan, dudaklarında isyanlı sözler dökülüverirdi , kalbi avazı çıktığı kadar ona aptal olduğunu söyler , mantığı bir serseriden farksız olduğunu haykırır aklı ve kalbi ilkkez hem fikir olurdu.
Kaybetme ve aldatılma korkusu bir özgürlük kadar yer etmişti yüreğinde.
Bu nedenle hiç denememişti sevmeyi, denemek istese bile aklı izin vermemiş , onu hep kaçırmıştı yüreğinden..
Aşk onun için üç harfli bir kelimeden ibaret kalsın istemiş , bu isteği gerçekleşsin diye elinden gelen tüm iticiliğini kullanmış , bazen taş kalpli zorba rolünü giyinmiş ve istemeye istemeyede olsa kalp kırmış , tamir etmek istesede hep korkmuş uzak durmuştu.. güzel söz ve iltifatlardan kaçmış kendini hep ikinci sınıfmış gibi göstermeye çalışmış , sevmekten korkutuğundan herkes kendinden uzaklaşsın , nefret etsin diye umursamamaca oynamış , ve hep başarılı olmuş , kazanmış hep , kazanmasına kazanmışda bir harabeden farkı kalmamış sonraları?
Ve o cesur görünen bir korkaktıda aynı zamanda . bir Of narasıyla dağı delebilecek gibi görünürken attığı isyanlı çığlıklarla aciz bir kediyi kaçırmaktan dahi çekinecek kadar zavallıydı.
Hayatında bir şeyleri değiştirmeye çalışmak kendi arkadaşlığını kendi iyi niyetini kötüye kullananlara yol vermek onun için bin defa ölüp binler defa dirilmekten farksızdı.
Herkesin kolay zapt edebileceğini sandığı fakat kimsenin belli savaşlar sonunda dahi kendinde onu zaptedebilecek kudreti dahi buldurmayacak kadar hem kendine hem de hayata asiydi.
Bir dağı yerinden oynatamayacağını bile bile bir karıncanın dağı oynatma fikri gibi imkansız olan herhangi bir şeyde ölümünün dahi kapıda beklediğini bilsede vazgeçmeyecek kadar inatçıydı.
Tüm bunların aksine hayatı ciddiye almayan bir palyaçodan farkıda kalmazdı.
Yahut tüm mantık kurallarını gözardı etmeyen bir filozof dahi kesilebilirdi.
Zıtlıkların bedenine yer ettiği duyguları bilipte bilmece gibi her an kendi kendine sorup duran bir deliydi?
Anlaşılması kimine göre basit , kimine göre uçsuz bucaksız bir labirent gibi karmaşıksada , kendini ikliminde görebilen , bunu başarabilen için az da olsa anlaşılabilir bir muammaydı..
İşte o koskoca uçsuz bucaksız bilinmezlik anlamsız bakışlarla etrafını inceliyor , kafasını kemiren amansız düşünceyle savaşıyor, fakat bir türlü o amansızı mağlup edemiyordu.
Kendini ilkkez bu kadar aciz ve savunmasız hissediyor ilkkez kendinden ve etrafındaki insanlardan bu kadar iğreniyordu?ve o muammanın gözleri bir okyanus misali fırtınalı ve yağmurluydu.. öylece bakıyordu uzaklara sessiz sessiz , ve ölüm uykusundaki tüm doğa onun gök gürültüsünü andıran sessiz haykırışlarını dinliyordu insanlar hakkındaki ? susuyorudu o koskoca muamma , susuyor ağlıyordu , bir gün kendini anlayabilecek biri çıkacakmı diye usul usul bekliyor ve zaman hızla akıp geçiyordu hayatında ?