Bir Emeklinin Ruh Hali
Nilgün babasından ona kalan maaşını aldı. Faturalarını ödedi. Biraz alışverişini yaptı. Yorgun bir şekilde evine geldi. Bugün çok yorulmuştu. Bir süre maaş kuyruğunda beklemişti. Faturalarını ödemek için de, hatta markette bile kasada beklemişti. 'Dizlerimin dermanı kalmadı' diye düşündü. Eskiden günde on saat durmadan dinlenmeden koşturan herkesin her işine yardım eden Nilgün artık çok çabuk yoruluyordu. 'Buna da şükür elim ayağım tutuyor. İşlerimi yavaş yavaş yaparım. Bir gün de hepsini bitirmesem de olur' diyerek kendini avuttu.
Bütün ödemelerini yaptı. İşlerini halletti evine geldi. Biraz dinlendi. Sonra kalktı cüzdanını açtı. Parasını saydı. Kafasından bir hesap yaptı. İyi ne güzel daha parası vardı. Arkadaşları bu ay onu kaplıcalara götürmek istiyorlardı. Nilgün geri çevirdi. Çünkü aldığı aylık ancak karnını doyurmaya,, faturalara yetiyordu. Kocasından ona maaş bağlanmamıştı. Çünkü boşanmışlardı ve eşi başka birisiyle evlenmişti. Eşi vefat etmiş. Maaşı da ikinci eşine kalmıştı. Evlatları da olmadı.. Nilgün ne kadar çok bir emeklisi olsun istemişti. O da bir yerlerde ara ara çalışmış ama sigorta yapmamışlardı. Neyse ki babasından kendisine maaş bağlanmıştı. Diğer kardeşleri evli oldukları için babasının maaşını rahatça alabiliyordu.
Çok seviniyordu babasından maaş aldığı için. Ona maaş bağlanmasına yardımcı olan komşunun oğlu Şinasi'ye her gün yatıp kalkıp dua ediyordu. Eşinden boşandığı için hiç pişman olmadı. Çünkü eşi Nilgün'le evliyken eşi, o kadınla görüşüyordu. Nilgün gidecek bir yeri olmadığı için bu duruma bir süre göz yumdu ama daha fazla dayanamayıp boşandı. 'Beni sevmeyen bir adamla neden yaşayayım' diyerek boşanmak istediğini söylemişti. Eşi ona karşı çok mahcuptu. Mahkemede el sıkıştılar. Utancından Nilgün'ün yüzüne bakamamıştı.
Neyse ki komşunun oğlunun yardımıyla babasının maaşı bağlandı. Ailesinden kalan evi de satıp parasını kardeşleriyle paylaşınca, Nilgün başını sokacak küçük bir daire alabildi.
Nilgün arkadaşı Arzu'yu aramayı düşündü. Ben de sizinle kaplıcalara gelmek istiyorum Arzucuğum. Benim için de yer ayırt demek için sabırsızlanıyordu. Ama çok yorgundu. Şimdi hiç konuşmak istemiyordu. Biraz bir şeyler yedi, biraz kitap okudu. Gidip yatağına uzandı. Her akşam birkaç sayfa kitap okumayı alışkanlık haline getirmişti. Kitap alacak parası da olmuyordu. Kitap evlerinden kiralayarak sürekli kitap alıyordu.Çevresindeki insanlarda pek kitap okumuyorlardı. Kitaplar da çok pahalıydı. Ama bazı arkadaşlarına bakıyor, her şeye para veriyorlardı.. Mesela kuaförlere, güzellikleri için, saçlarını boyatmak için, manikür pedikür için bir sürü para veriyorlar. Sigaralarına para vermekten hiç vazgeçmiyorlardı. Kitap almaya gelince, "Ayyy! çok pahalı" diyorlardı. Bir de çevresindeki az da okuyan bazı arkadaşları hep ünlü yazarların kitaplarını alıp okuyorlardı. Nilgün üzülüyordu. Yeni kitap yazmış bir yazarın kitabını okusalar, ona destek olsalar ne güzel olur diyordu ama kimsenin ona pek aldırdığı yoktu. Bir iş başvurusu yaptığı zaman da tecrübeli eleman istiyorlardı. İnsanlar çalışacaklar da tecrübe edineceklerdi öyle değil miydi? Nilgün bu yüzden işe girememişti yıllarca. Ondan sonra da yaşınız geçti demeye başlamışlardı. En çok çevresindeki arkadaşları, "Sen okumuşsun. Neden bir işe girmedin?" dediklerinde canı acıyordu. Oysa ne çok iş başvurusu yapmıştı. Önceleri tecrüben yok dediler. Sonra yaşınız uygun değil demeye başladılar.
Neyse hiç yoktan babasının emekli maaşı vardı. Her gece babasına dua ediyordu. O da olmasa ne yapardım diyordu. Nilgün güzel bir uyku çekti. Güzelce kahvaltısını etti. Kahvaltıda kendine ekmek kızarttı. Kızarmış ekmek kokusu mis gibi evin içine yayıldı. "Ohh hayat ne güzel!" dedi kendi kendine. Şimdi arkadaşını aramak istiyordu. Bu ay onlarla o da geziye katılacaktı. Onlar her zaman gidiyordu. Eşlerinin durumları iyiydi. Arkadaşlarının emekli maaşları vardı. Çocukları çalışıyordu. Oysa Nilgün yalnız yaşıyordu. Emekli maaşıyla kıt kanaat geçiniyordu. Yine de halime şükürler olsun diyordu. Telefonu eline aldı. Arkadaşının numarasını tam çevirecekti ki kapı çalındı. Nilgün telefon elinde olarak kapıyı açtı. Gelen alt komşusuydu.
-Buyurun Veli Bey.
-Nilgün Hanım tuvalet aşağıya akıyor. Çok kötü. Hemen bir usta çağırıp yaptırın lütfen. Eve kokudan girilmiyor.
-Öyle mi Veli Bey. Yine mi. Bıktım bu arızalardan. Bu kaçıncı?
Ne yapalım Nilgün Hanım akıyor işte. Tesisatı iyi döşememişler. Yine akıyor.
-Tamam ilgileneceğim.
-Acele edin Nilgün Hanım hemen bir usta çağırın lütfen.
-Tamam Veli Bay en kısa zamanda çağıracağım.
Nilgün'ün başından aşıya bir kova kaynar su boşaldı sanki. Şimdi bir usta çağırmak kaç liraydı. Bu ay düşündüğü geziye gitmek hayal olmuştu.
Telefon elindeydi zaten. Evdeki telefonları not ettiği rehberi aldı. Su tesisatçısının numarasını buldu. Ustaya haber verdi. Usta geldi. Arızayı teşhis etti. Eve gelip arızayı teşhis etmeleri sadece 150 liraydı. Arızanın büyüklüğüne durumuna göre fiyat değişiyordu.Belki bir ümit benden çıkmaz arıza diye bekledi ama nafile! Onun evinden akıntı oluyordu. "Nereden çıktı şimdi bu akıntı!" dedi içinden.
Nilgün çaresizce ustanın parasını ödedi. Usta yarın da gelecek arızayı halledecekti. Yarın da para isteyecekti.
'Lanet olsun!' dedi kendi kendine.
İşte böyle oluyor. Her ay. beklemediği bir arıza çıkıyor, beklemediği bir durum yaşıyor. Bütün parasını veriyordu. Bu ay da geziye gidemeyecekti. Geçen ay da bilgisayarı bozulmuştu. Bilgisayarcıya bir sürü para ödemek zorunda kaldı.
Maaşını aldığı zaman ki hayalleri suya düştü. Kocaman bir hayal kırıklığı içindeydi. Boğazına bir şey düğümlendi. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu.
Emekliler küçük bir bölümü hariç, büyük çoğunluğu geçim sıkıntısı içinde. Ne zaman rahata erecekler o da meçhul. Hep dert hep sıkıntı hele de gençliklerinde kıyıya köşeye bir şey koymadılarsa. Eli ayağı tutan büyük çoğunlukta ki emeklinin çalışması da maaşları yetmediğinden tabi ki. Manidar bir öyküydü tebrikler Sıdıka hanıma...👍
Ahmet Bey teşekkür ederim güzel yorumunuz için. Emeklilerin durumu içler acısı ne yazık ki.
Bir de şu açıdan baksak duruma...Mademki kısıtlı bir bütçe bereketi de içindedir her daim. Ne de olsa ihtiyaç duyulan en önemli mefhum huzur ve mutluluk. Kaleminize sağlık efendim... Milyonlarca insanın hayatından bir kesit kaleme aldığınız. Saygılarımla...
Gülsüm Hanım teşekkür ederim.