Bir Gün
Bir günün hayatımı böylesine değiştireceğini hiç düşünmemiştim. Tarih 17 ağustos 1999, hayatımın dönüm noktası diyebilirim. Yüzlerce ve hatta milyonlarca insanın can kaybına uğradığı o deprem. Ben henüz on yaşında küçük bir kız çocuğuydum. Saat gecenin üçü annem kıyamet kopuyor diye elimi sıkı sıkı tutmuş odalarda diğer kardeşlerimi bulmaya çalışıyoruz. Babam memleket de, annem tek başına çocuklarını korumaya çalışıyor. Bense olan biteni idrak etmeye çalışıyorum. Ağlamıyorum ama güçlü duruyorum, ya da hiçbir şeyi anlamamamdan kaynaklı. Sakin bir yapım vardı, diğer insanlar gibi koşuşturmuyordum. Şimdi dönüp bakıyorum da hayretler içerisindeyim doğrusu. Onca insan telaşla, üstlerine bir şey almadan yalın ayak koşarken ben sakince terliklerimi giyip annemleri kapıda bekliyordum. Ayakkabılık devrilmiş ve yol kapanmıştı; annem bizim geçeceğimiz kadar kaldırıp yol açtı ve en son annem çıktı evden.
Nedendir bilinmez dışarı çıktığımda korkmaya başladım. Gökyüzü bir başkaydı. İnsanlar; hiç böyle görmemiştim onları. Titremeye başladım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Komşular acıyarak bana sarılıp kendi korkularını bastırıyorlardı. Üzerimde minicik bir şort ve atlet badi. Korkudan mı bilinmez üşümeye başladık hep beraber. Karşı komşumuzun arabasıyla boş bir araziye gittik. Kendi aralarında konuşurken duymuştum evler yıkılmış ve bizim evlerde yıkılır diye korkmuşlardı. Komşumuz kuaför malzemeleri satıyordu ve arabasında bir sürü havlu vardı herkes birer tane aldılar üstlerine örtebilmek için. Annemin dizinin dibinden ayrılmıyordum yer kabuğunun oynayışını hissediyordum. Korkuyordum hem de çok ama bir şeyde soramıyordum etrafıma.
Her şey o kadar karışıktı ki anlatması çok güç. Ne ara uyudum hatırlamıyorum ama biraz sızmışım. Uyandığımda gördüğüm manzaraya inanamadım. Ayağa kalkıp etrafıma bakınmaya başladım. Birçok ev yerle yeksan olmuştu. Birçoğu da yan duruyordu. İşte tam o sırada gözümden yaş aktı. Ben şaşkın şaşkın etrafa bakınırken bir feryatla irkildim. Kadının biri çığlıklar içerisinde bağırıyordu'' Kurtarın bebeğimi, kurtarın kocamı. Ölmediler yaşıyorlar bak elleri gözüküyor'' İçim acımıştı kadına ve benim gibi birçok kişinin de ama elden hiçbir şey gelmezdi ki.
Sessizce bekliyorduk. Ablamlar eve girmiş ve birkaç parça eşya almışlardı. Her yer kan kokuyordu. Onları dışarıda beklemiştim. İzmit sanayi şehri ve etrafımızda bir sürü fabrika var ama bize en yakını Tüpraş'dı. Tam karşımızda duruyordu. Anons yapılmaya başladı. ?' Tüpraş yanıyor ve patlama tehlikesi var yüksek yerlere kaçın'' Durulmuştu insanlar bu haberi alana kadar. Tekrar telaş içinde koşuşturmaya başladılar. Kimindi bilmiyorum bir kamyon geldi. Alabildiğince insanı aldı ve İzmit'in yüksek köylerinden birine gittik. Boş bir arazi etraf ağaçlık, kısacası küçük bir orman. Tam beş gün onlarca insanla yan yana uyuduk. Tam bir can pazarıydı ortalık. Herkes kendini düşünüyordu.
Beş günün sonunda bizim sürekli Artvin'e gidip geldiğimiz otobüs firmasını aradık Oturduğumuz yerde Karadenizli çoktu. Arabaya binip uzaklaşmaya başladık buradan. Yavaş yavaş korkularım geçiyordu, ta ki araba üzerinde taşınan cesetleri görene kadar. Ne yana baksam kanlı çarşaflar ve ölmüş insanlar vardı. Uzun bir yolculuktan sonra vardık Artvin'e. Her şey bitti sanırken asıl orada başlayacakmış benim hayatım ve ben bilememişim.
vavvvv... okurken insanın içini burkan bir hüzün ve bitmeyen acıların başlangıcıydı 17 ağustos ondan mıdır diyeceğim ama değil. her öykü daha da surukleyici bir şekilde çekiyor içine kalem kendini buldukça başarı kaçınılmaz. ve en coklardan biri bu öykü devamını merakla beklediğim kalbi tebriklerimle...
Kalemde ki ustalığın gün geçtikçe daha da artıyor ve bizede keyifli okumalar kalıyor Efsuncum. Hikayenin nerelere varacağını az çok biliyorum ama sende okumakbunu dahada haz verici bir şey. Yüreğine sağlık canım. 👑
Hüzünlü bir gündü 17 Ağustos belli ki birebir yaşanılanlar öyküleştirilmiş. Kutlamalı paylaşılan anılar için...😅👍😅