Bir Lokma Kuru Ekmek

Yetmişli yılların başıydı. Sizce belki komik ama benim için çok acıydı,hemde çok acı.Anadolunun en kuzeyinde küçük bir ilçe.Öyküm bu ilçeye bağlı küçük bir orman köyünde geçmektedir.Fakir ve yoksul bu köyün çocuklarından birinin öyküsü.
Yaşadığı köyden başka bir yer görmemiş,ne telefon,nede televizyon, hatta şimdilerdeki gibi çeşit çeşit binek araçları, otomobiller yok . Bildiği tek ulaşım aracı kocaman kamyonlar. İlçeye tomruk çekmek için tasarlanmış,üstü açık,yanlarında koruması bile bulunmayan, sal diye bilinen kamyonlardı onun tek bildiği araç. Zaten şimdilerde olduğu gibi çarşı pazar bilen yok mecbur kalmadıkça gidilmezdi.Çocuklar ilkokuldan mezun olduktan sonra diploma almak için gerekli olan iki adet fotoğraf çektirmek için inelerdi çarşıya. Birde evlenirken gençler nikah muamelesini yaptırmak için inerlerdi.Büyüklere gelince;mahkeme ve hükümet işleri gibi mecburi olmadıkça inmezlerdi şehire.Birde yılda bir kez kurulan panayır için cebinde üç kuruş harçlığı olanlar inerdi şehre.Bir somun ekmek, meşhur ismiyle pazar ekmeği, entari,kazak,pantolon,kara lastik, tabi en afillisi fiyakalısı tor markalısından alabilek alabilmek için....
Yine bir panayır günü akşamıydı. Haber aldık panayıra gidenler dönüyorlar. Biz çocuklar meraktan uçtuk adeta onları karşılamak için. Gerçi diğer çocuklar babalarını bekliyodu. Kimi; babam lastik alacaktı bana,kimi; kazak,kimi pantolon diye...Oysa ben babamı beklemiyodum.Onun parası da yoktu pazara da gidememişti çünkü....
Neyse bir müddet sonra pazardan dönenler geldiler. Herkes çoluk-çocuğuna aldıklarını verip sevindirdiler. Ama ben..................... Düşünebiliyo musunuz!!!! O anki halimi.
Asıl benim sizlere söylemek istediğim bu değil. Peki ne diyeceksiniz. Bir lokma pazar ekmeği. Evet...
Dayım. Öz be öz. Annemin ağabeyi.
O da pazardan gelmişti. Bi umut bi şeker verir diye yaklaştım yanına. Hani bizim anadoluda "baban yoksa dayında mı yok" derler ya. Ama o !... Hiçte oralı olmadı bile.
Yanımda oğlu vardı. Pazardan aldığı ekmekten bir parça hemde kocaman bir parça(belkide benim gözüme öyle gözüktü o gün) koparıp verdi. Bana vermedi. Bir lokma kuru ekmeği bile esirgedi benden, vermedi. Aradan yıllar geçti unutmadım, unutamadım,unutacağımı da düşünemiyorum.
O gün bi anlam verememiştim bu yaşadığıma, dayımın yaptığına. Hala da veremiyorum ya. Ama şimdi tanıdığım tanımadığım bütün çocukları seviyor başını okşuyorum. Dayımın bana yaptığına inat elimde ne varsa onlara veriyorum... Elimde yoksa şayet, yüreğimi, yüreğimdeki sevgimi veriyorum,şaka yapıp gönüllerini alıyor; gülüyor, güldürüyorum onları..... Sizde çocukları sevin sevindirin. Çünkü onlar bizim. Yarınlarımız, umutlarımız. Şu yalan dünyadaki cennet kokan güllerimiz...
Kalbinizden sevgi ve merhamet, yüzünüzden tebessüm eksik olmaması dileğiyle.........

27 Ekim 2011 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Yetmişli yılların toplumundan yaşantısından kesitler ve o yıllarda yaşanan hazin bir olay. Ne kadar insanın yüreğinde yer etmişk ki, yıllar geçse bile unutulmamış. Güzel ve sade bir anı ve anlatım teşekkürler paylaşıma...👍