Bir Şair Tanıdım

Cumhuriyetin ilanından yedi yıl sonra ilkokulu açılan bir büyük köyde geçti çocukluk yıllarım. Beş sınıflı okulumuzda kızların okula devam sorunu ben doğmadan çözülmüş. Okula başladığım yıllarda sınıfımızda kız erkek sayısı eşitti.

Bunları niçin anlatıyorum? Aynı zaman süresi içinde dört mevsimin birden yaşayabiliyoruz bu güzel ülkede. Ne yazık! Milenyumu yaşadığımız bu yıllarda bile okulla tanışamayan kızlarımız var güzel gök kubbemiz altında...

Köyüm ülke ortalamasına göre sosyal, kültürel, ekonomik... vb. alanlarda çok iyi bir düzeyde şimdilerde. Köyün sığır sürüsünü (nahır) gütmeye aranan çobanlarda bile lise diploması aranırdı ta yıllar önce bile... Bu sözlerim şövanisçe bir övünme nedeni değil... Artvin'in eğitim düzeyini herkes bilir... Havasından mı suyundan mıdır? Bilinmez... Bölgemiz ve köyümüz insanı sanata âşık bir halktır. Köyümüzde, şiirle haşır-neşir olmayan, düğünlerde halay çekmeyen insanımız yoktur.

Dördüncü sınıfta okurken babam ilçemizde kalmıştı bir gece. Dönüşünde sinemaya gittiğini anlattı. Sinema neydi? Nasıl bir varlıktı? Merakımı gidermek adına babama ne kadar sorular sordum! Hala anımsarım. Babam da bir şeyler anlattı. Sinemanın içinde insanların olduğunu söyledi... Merakımı giderememiştim!

Beşinci sınıfa gittiğimizde okulumuzda ilk kez film seyrettik. İlçedeki sinemacı büyük köylere sinema makinesini taşıyıp film gösterirdi. Bu uygulama altmışlı yıllarda hayli devam etti.

Ortaokulu ilçemde okudum. Sinemayı o zaman tanıdım yeterince. Aktör ve artistler bizler için samanyolu galaksisinde en uzak yıldızlardı. Onları değil çıplak gözle görmek nasıl ve nerede yaşadıklarını hayal etmek bile güzeldi benim için. Orta üçte okurken ilçede oturan bir ailenin çocuğuyla arkadaş oldum. Arkadaşımın annesi beni en az oğlu kadar sevdi. Arkadaşım ilçede büyümüş. Sinema kültürü çok üst düzeyde idi benim gibi köy çocuklarına göre.

Hala anımsarım. Artist adreslerini edinip onların imzalı resimlerini getirtmişti. O resimlere, çok değerli, antik eserlere bakarcasına günlerce bakardık. Daha sonra ben de Kartal Tibet, Yılmaz Güney, Cüneyt Arkın'dan resim istedim. O güzel insanlar beni kırmadı. İmzalı fotoğrafları hala durur albümümde...

Sinemayla birlikte kitaplara ilgim daha da eski. Okumayı öğrenmemle birlikte kitap okuma sevgim birlikte gelişti. Okuduğum kitaplar hakkında saatlerce bıkmadan usanmadan konuşur ve yazılar yazabilirim.

Kitaplara ilgi duyunca sanata ve sanatçılara olan ilgim bu kez daha da çeşitlendi. Öğretmen okulunda yerli-yabancı büyük ressamları, müzik dehalarını tanıdım saygıdeğer öğretmenlerim sayesinde. Köyümde duyduğum âşık öyküleri, davul-zurna ve kaval sesleriyle ruhumda mayalanan sanat aşkı iyice kabardı.

İlkokul yıllarında okuduğum şiirlerin doğuşunu, şairlerinin adlarını, yaşam öykülerini öğrenmeye başladım. Onların yeni yazdıkları, fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu hoşluğundaki yazılarını edebiyat dergilerinde okudum.

Öğretmen Okulu'nu okuduğum Doğu Karadeniz Bölgemizin eşsiz güzel kenti Trabzon'da sanat değeri yüksek filmler izledim. Hatta bazı artistleri, ses sanatçılarını çıplak gözle görme şansım oldu altmışlı yılların sonlarında. Resim-yazı öğretmenimiz sevgili Süleyman Saim Tekcan öğretmenimiz sinemayı bırakıp öğretmenliğe dönen bir değerdi. Metin Erksan'ın Sevmek Zamanı adlı filminde başrol oynamıştı... Yazın dünyamızda yer tutmuş değerleri de görme fırsatını yakaladım.

Şimdi, kitap fuarlarında yazın alanında kendini kanıtlamış, eser üretmiş değerleri görmek çok hoş bir buluşma benin için... Onlarla kısa süre sohbet etmekle peygamberler yüzü görmüş ümmetlerce mutlu oluyorum. Kitaplarını imzalatıyorum...

Sanat-sanatçılar, insanlığa güzellik, barış, dostluk... bir arada yaşama muştusunu taşırlar... Sanat barış ortamında gelişir. Sanatçı özgürlük ortamında büyür. Sanatçı yüce yaratıcıdan aldığı ilhamla insanlığı karanlıklardan aydınlığa taşıyacak ışığı gösterir. Karanlık dehlizlerden çıkarken meşaleyi en önde taşır.

Ak Zambaklar Ülkesinde adlı eserle Finlandiya'yı tanıdım yıllar önce. Marquez tanıttı bana Latin Amerika Edebiyatı'nı. Bin Bir gece Masallarıyla İslam Dünyası'nın gizemli destansı yaşamını araladım. Fuzili, Nedim'le Divan Edebiyatımızı, Yunus, Mevlana ile Tasavvuf Edebiyatımızın tanımsız tatlarını tattım. Gulak Takım Adaları, Harp ve Sulh, Suç ve Ceza, Dr. Jivago ile Rus edebiyatına selam durdum. Kafka, Mozart, Dede Efendi, Veysel... daha nice sanatçılar tanıdım. Anadolu'nun yanık tezenesi Ertaş'ın Hakk'a yürümesi beni ne kadar üzdü anlatamam. Yazın evreni benim dünya cennetim.

Uluslar, yetiştirdiği sanatçılar ve onların ölümsüz yapıtlarıyla uluslararası arenalarda boy gösterirler. Ülkelerini tanıtırlar... Avusturalyalı yazar Patrıck Whıte'in Voss (Yüreğimdeki Çöl) romanını okumasaydım yazarın ülkesini nasıl tanıyabilirdim?

Meslek yaşamın öğretmenlik yıllarımda öğrencilerime okumayı sevdirme bağlamında kitaplar hakkındaki anılarımdan çok yararlandım. Onlara kitaplardan kısa pasajlar okurdum. Hele şiir sevgim birçoğuna sirayet etti. Şiirlerin coşkulu ve gizemli dünyasına yolculuklar yaptık benim goncalarımla. En son çalıştığım okulda güzel öğrencilerimle okulun önünde şiir okuma etkinliği yaparak mesleğe veda ettim.

Şimdi ucundan-kenarından yazın deryasının kenarlarında dolaşıyorum. Sanal evrene girdim. Arı ruhlu temiz kalpli arkadaşlar edindin bu evrende. Eser üreten herkes benim kalem dostumdur. Onların ürettiklerini takdir ediyorum. Daha çok yazsınlar diye karınca kararınca anlatım gücümle onları yazmaya sevk etmeye çalışıyorum paylaşımlarına yazdığım yorumlarla... Okuyan-yazan halklar ancak demokrasi kültürünü özümserler. Sorunlarını uygarca konuşarak çözerler...

Sanal evrende hassas ruhlu şair dostlar da edindim. Mavi Akdeniz'in göz alıcı betimlenemez güzelliğini gözlemleyerek içli şiirler yazan bir şair arkadaş tanıdım. Sanata, sanatçıya ve şiire olan müzmin dertlerim tekrar depreşti. Akdenizli arkadaşın sesli şiirleri dinledim. İnsanı ilişkilerimiz gelişti.

Bu kez yaşayan, solunum yapan bir şair dostun kalp seslerini duyabiliyordum. Dünya küçük, yüzünü görmesem de alo, merhaba deyişi bile en güzel şiirleri kadar güzeldir.

Yaz mevsimini bulutlara yakın Şavşat'taki tanımsız güzellikteki yeşilliklerin bağrındaki köyümde yaşıyorum. Çam ormanlarının müziğini ve kuşların şarkılarını dinleyerek günlerim geçiyor. Şair arkadaşımı köyüme davet ettim. Beni kırmadı. Uçakla Kars'a geldi. Havaalanında karşıladım dostumu. Orta boylu, esmer tenli sıcakkanlı bir Akdeniz insanı.

Bölgemizi beğendi. Evimizin hemen yanındaki akan çeşmeyi çok sevdi. Balkonlarımızda şiirlerinden örnekler sundu. Şiir ziyafetleri ve edebiyat sohbetleriyle bizi çok mutlu etti. Eşimle birlikte bölgesel yemekler sunduk sanatçı konuğumuza. Yaylalarımızı gezdirdik. Soğuk sularımızdan içtik. Yeşil çayırlarımızdan bin bir çeşit ve renkte çiçekler topladık.

Sayılı günler çabuk geçer. Son olarak Kars'taki Antik Ani Kenti'ni ziyaret ettik. Hava alanında veda ettik özgün şiirlerin ve yazıların sahibi sevgili sanatçı dostumuza. Yazın dünyasında kendisine sağlam bir yer edinen bir değerle birlikte olmak çok hoştu. Geç yaşlarımda bile olsa; çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda içimi yakıp kavuran bir emelimin gerçekleşmesi sonucu ruhumda oluşan mutluluklarla Kars ve Ardahan ovalarda huzur içinde araba kullanarak köyüme döndüm...

31 Ocak 2017 7-8 dakika 208 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    İnsanlar birbirleriyle savaşmak yerine, her zaman, şiirler yazsalar, şarkılar söyleseler, resim yapsalar... Sanat dallarıyla uğraşsalardı keşke.👧

    Kaleminize sağlık. Güzel bir öykü olmuş.😊