Bir Sus Hikayesi
Dudaklarımı sımsıkı kapatmıştım, halbuki susmaya niyetim yok ama konuşmuyorum da.
kendi sesimi en son ne zaman duydum hatırlamıyorum. Çare kalmadığında çığlık atıyorum.
Bazen tiz, bazen kalın, bazen uzun. Bazen de gırtlağımdan gelen garip bir vıraklama, beni bile ürperten.
Sözcükler bana gereksiz geliyor.
Canım sessizliğim benim , uysal sessizliğim.
Sözcüklerin faşist tavrına karşı geliştirdiğim bu eylem, artık hoşuma gidiyor.
Şiir yazdığım günler aklıma geldi, güzel şeyler yazardım
Sevgiye ve tanrıya ait.
Oysa ki sözcükler şeytanın egemenliğinde, otoritesini siyasetçilere ve din adamlarına emanet etmiş.
Biz kullar söylenenleri yapmak zorundayız, ben hariç.
Çünkü bazılarınız devrimci sözcüklerinizle savunmaya geçseniz de, sonuç değişmiyor, ölüyorsunuz.
Bir gün etrafıma baktım ve birdenbire konuşmadım , hayır susmadım, konuşmamı bitirdim. Yeterince konuşan vardı
Karşı cümleler üreten de ama değişen hiç bir şey yoktu. Ölüyordunuz.
Ölmüştü. Ölmüştü,!! Onu o sözcükler öldürmüştü. Profesyonel barbarların karşısında benim bebek yüreklim
dünyanın ıslahından bahsederdi. Güzel ve iyi şeylerden bahsettiği için öldürülmüştü.
Benim için cümle kurmak, aşktan ve güzellikten bahsetmiyorsa gereksizdi artık.
Çileyi konuşmak, yaşamaktan daha zor.
Artık dinlemeyecektim, konuşmayacak ama susmayacaktım. Daha az acı duyacaktım.
Düşmanın silahını reddetmek bir savunma mekanizması mıydı. Sessiz çığlıklar şiir için güzel imgeydi
ama kimse hayata geçirmemişti.
Bay h bunu çok iyi biliyor. İnatla tepemde dikiliyor. Bugün gözlerimi kaçırmamaya yemin ettim. Benim zavallı iskeletim
intikam almak için sesini kaybetmeyi seçmiş, saygı duyulmalı. ilaçlık bir durumum yok.
Sayın bayım, o yeşil hap midemde ekşime yapıyor, öbürü de bakır tadında. Ama tabi saatlerce uyumak işime geliyor.
Bir bay h ye, bir avcundaki haplara bakıyorum. Acaba hangisiydi uyutan.
Nasıl başardı bilmiyorum, sesini yutan şeyden seni kurtaracağım der gibi baktı.
Başım dönmüş midem bulanmıştı. Kurtulmak istemeyen ama oksijen çadırına koşanlar gibi onu seyretmeye devam
ettim. Bir ara çığlık atmayı düşündüm. Ağzım, dudaklarım parçalanırcasına, gözlerim pörtleyinceye kadar.
Her esle etimden bir parça koparıyorlarmış gibi.
Duraksaya, duraksaya ama yeniden güçlenerek, kocaman bir çığlık. O çığlığı sakladım.
Suskunluğuma değdi suskunluğu, geldi geldi en sessiz harfimi okşadı.
Yanan bir ateşin dumanlarla düşünceye şekil vermesi gibi.
İnanılmaz keyiflendim, benim gibi konuşan birini bulduğum için.
Hala avucunda ki ilaçlarla tepemde dikiliyor. Susmuş.
Bu kadar güzel konuşan birine dırdır yapmak itici gelir diye düşündüm ve o çığlığı atmaktan vazgeçtim.
Hapları aldım, ağzıma attım, su bardağını ne ara aldı fark etmedim, elime tutuşturdu. Suyumu da içtim.
Onu buraya geldiğim ilk gün fark etmiştim. Boyunlu kazağımı çıkarmaya çalışmışlardı. Bedenimi soymaya uğraşan
üç tane iri kıyım hasta bakıcı bunu başarmıştı. Gücüm kalmayınca mücadeleden vazgeçmiştim , çığlık atmaktan da.
Kazağımı tenimmiş gibi hissetmek istediğim için, üç senedir sütyen kullanmıyorum.
Göğüslerimle ilgilenmediler, dokunmaya çalışmadılar, yeşilimsi bir elbise giydirdiler.
Ellerindeki kazağımı kaptım ve ona sarıldım. Sevgilimin kokusu sakinleşmemi sağladı..
Kazağımı elimden almaya çalışırlarsa yine bas bas bağırırım. Gırtlağım çok acıyor ama yemin olsun ki bağırırım.
Bay h çığlıklarımdan hiç etkilenmemişti. Radyoda hafif müzik dinliyor sanki. Bu durum sinirimi zıplatmıştı, sakinleştiğim halde
gözlerimi onun gözlerine dikerek, ağzımı kocaman açarak, bağır bağır bağırmıştım.
İlk uzun sohbetimiz o gün olmuştu, ben konuşmuştum o dinlemişti.
İlk defa ben onu dinledim, bu ilaçları iç demişti. Uyuyacaksın.
Verdiği ilaçları yutup, suyumu da içtikten sonra, yatağıma bağdaş kurup oturdum.
Gözlerimi gözlerine diktim.
Uyumayacağım.
Bay h hala baston yutmuş gibi dikiliyordu. Sohbet etmeyi zorlayan bir duruşu vardı. Sabrım taşıyordu, defolup gitmeliydi.
Gözlerimi pörtleterek bakmaya devam ettim.
''Civa akışkanlığında bir beyin ve çimento katılığında bir kalp.
Gövdem ve aklım senin karşında, yardımına muhtaç ama sesim yok''
Gülümsedim. Yaşadıklarımdan geriye kalanım bu dercesine.
Gülümsedi
Zor olanı başardın belki de. Dost bile olabilirsin gökyüzüyle.
Ya ben, öldürüyorlar ama yerimden bile kımıldayamıyorum.
Ne olduğu belli olmayan kulak memesi kıvamında bir yaşam.
Dediklerini yemin ederim beynimin içinde duydum
Cevap vermedim
Sesimle, sesi arasında bir uçurum var..
Uyudum...
Yoğun psikolojik anlatımların ve tahlillerin olduğu dikkat çekici bir öykü gün sonunda da ödülünü almış tebrikler içtenlikle Nilgün hanıma...👍