Bir tek sen sevmiştin beni / Nihal hoca

Kalemimi ajandanın arasına bıraktım. Gün doğmak üzereydi. İçimdeki karanlıkları aydınlatmaya yetmeyen bir güneş değil miydi, doğması beklenen!

Doğsa ne olur, doğmasa ne?

Radyoda onun yöresinden bir türkü fısıldarken kulağıma, onun sesini de anımsıyorum arada bir. Delilik ile akıllık arasında bir çizgide olan aklıma şaşıyorum! Anlaşılır gibi değil!

Nereden dönüp dolaşıp geldim aynı noktaya ve demir attım yine anlamıyorum. Ne zaman uzaklaşmak istediysem, başaramadım!

Yazıklar olsun bana!

Kendini aşağılayan insanlardan nefret ederken, kendisine en aşağılık biçimde davrananlardan olmuşum. Hiç farkında değilim!

Koridorda adımlarken, yine karşılaştık, suratına okkalıca bir yumruk atasım geldi! Son zamanlarda ifrit oluyorum aynada gördüğüm bana!

Alttan alacağımı düşündüğüm, tüm kötü düşüncelerimi rafa kaldırıp, masamın başına geçtim yeniden. Yazmayı hayal ettiğim en güzel satırlara yoğunlaşmaya çalışırken, tüm bunları düşünmenin bir anlamı yoktu!

Kesik öksürüklerimden birisi takıldığında özeğime, hayatın aslında, ne kadar da yaşanılası bir yanı olduğunu anlıyor insan. Bunu da öğrendim!

Elim gayri ihtiyari çerez tabağıma uzandı. İçindeki fıstıkların kabuklarını değil, geçmişten gelen hatalarımı ayıkladığımı fark ettim. Şu çerezlerin kabuğu kadar, kolay ayıklansaydı hatalarım, ne vardı?

Düzeltmek istediğim yanlışlarımın üstüne, yenilerini eklemek iyice çıldırtıyor beni! Hani bırakacaktım şu sigara denen illeti! Yakmışım, yine farkında olmadan! Dumanı sanki midemin içine gidiyor gibi. Herkesin ciğerlerine giderken, benim midemde mi, dolaşıyor acaba!

Mide bulantıma, baş ağrısı da eklenince, işkencenin en alasını yaşamaya başladım. Şeytan diyor...'neyse, boş ver şeytanı şimdi, diyorum!

İnsan kaybetmeye bir alıştırdı mı kendisini, sonu gelmez mi, kaybetmelerin? Yani, herkes böyle mi, düşünüyor? İstanbul sokaklarını dolaştığım bir gece geldi aklıma! İçimdekileri çıkartabilmek için gezmedik sokak bırakmamıştık! Ne geceydi!

Aklıma daha birçok şey geliyor aslında. Çocukluğumda hayal ettiklerimi bile düşünüyorum bu günlerde. Düşündüklerinin birçoğunu yapamamış olduğumu fark ettiğimde, basıyorum en ağır küfürleri! Küfürbaz da mı, olamadım!

Oldum anasını satayım!

Oysa, hep gülümseyen bir çocuktum ve gülücüklü hayaller kurmuştum!

Ah Nihal Hoca, bunlar benim değil, aslında senin hataların! Sen öğrettin bana, gülümsemeyi! Her sabah gülümseyerek okşamasaydın saçlarımı, sormasaydın hatırımı, sever miydim, gülümsemeyi!

Sırf senin hatırın için okumadım mı, hiç sevmediğim klasik romanları! Sen istedin diye, yazmadım mı, ilk mektubumu, ilk yazımı! Bana bu kadar kötülük yapacak ne vardı?

Şimdi kıytırıktan yazılar yazmakla tükeniyor günlerim ve gecelerim! Ne yazdıklarımı okuyanlar var, ne de kitaplarım sıralı raflarda!

Oysa, sen çok güzel yazıyorsun, aferin demiştin bana! Ya sen kandırdın beni, ya ben kandırdım kendimi!

Şimdi hep seni arıyor gözlerim. Saçlarım ellerinin şefkatini özlediler!

Son verdiğin kurşun kalemi hala saklıyorum ve inanmayacaksın belki, ne zaman birisi "seni seviyorum" dese, ben hep seni hatırlıyorum!

Bir tek sen sevmiştin beni! En çok sen sevmiştin Nihal Hoca...

14 Kasım 2017 3-4 dakika 29 öyküsü var.
Yorumlar (2)
  • 7 yıl önce

    Elim gayri ihtiyari çerez tabağıma uzandı. İçindeki fıstıkların kabuklarını değil, geçmişten gelen hatalarımı ayıkladığımı fark ettim. Şu çerezlerin kabuğu kadar, kolay ayıklansaydı hatalarım, ne vardı?

    Çok güzel. Kaleminize sağlık.

  • Teşekkürler Sıdıka Hanım...😏