bitiş

Etraf daha yeni yeni aydınlık olmaya, güneş kendini daha yeni göstermeye başlıyordu. Sakindi köy meydanı insanlar yarı gevşek, yarı hayal uykularına devam ediyorlardı. Işıklar sönmüş, gecenin karanlığına ayak uydurup kendilerini karanlığa boğmuşlardı. Köyde tek bir ışık hariç karanlık her evde hâkimiyetini sürdürüyordu. Işığın yakılı olduğu evde hummalı bir çalışma vardı. Sabahın köründe evi temizlemeye çalışan Zeynep gece karanlığına aldırmadan evi temizliyordu. Belki de bu gece hiç uyumamıştır. Uyku görmemiştir gözleri. Annesinin ?kızım uyu sabah yaparsın temizliğini daha erken? demesine rağmen o devam etmişti hummalı çalışmasına. Karanlık kaybolurken güneş doğuyordu. . Saatlerde ilerliyordu. Zeynep temizliği çoktan bitirmiş saçlarını güneşin ilk ışıklarıyla kurutmaya çalışıyordu. Gözleri de güneş gibi parlıyor güneşin sarı sıcaklığı rengi gibi sarımsı esrarengiz bir renge sahipti gözleri. Ninenden aldın diyordu annesi gözlerinin rengini. Zeynep bu gün özenip bezenip güzel giyinmeye çalışıyordu. Bu gün daha güzel olmak istiyordu. Çünkü bu gün köye Hasan gelecekti. Dört yıl ne kadar da çabuk geçmiş gibi görünse de Zeynep için bir asır gibi, bir ömür gibi gelmişti. Çocukluğundan beri âşık olduğu sevdiği insan gelecekti geçen dört yılın ardından. Bakarken yola dalıyordu tozpembe hayallere. Hasan bu köyde öğretmenlik yapacaktı. Mutlu bir yuva ve çocuklarımız onları beraber büyütecek yarınlarımıza dair güzel günlerin hayallerini beraberce kuracaktık. Zeynep kapı eşiğinde otururken gözü hep köy minibüsünün geleceği yöne bakıyordu. Liseyi okumak için ailesiyle birlikte şehre taşınmışlardı oradan da üniversite okumak için başka bir şehre gitmişlerdi Hasanlar. Lisedeyken arada bir gelirlerdi. Her gelişinde olduğu gibi yarı kurumuş olan gölün başına beraber gidip taş atarlardı. Hasan konuşurken Zeynep hep hasanın gözlerinde kaybolurdu dalardı. Her zaman olduğu gibi hasanın içinde var olduğu tozpembe hayallere. Şimdi Zeynep hasanın yolunu beklerken hayaller âleminde geziniyordu. Aşkları çocukluklarından beri devam ediyordu. Kapı komşularıydı küçükken zeytin çekirdekleri üzerine gül desenleri işleyip güzel bir bileklik yapmıştı Zeynep'e. Zeynep on bir senedir hiç çıkarmadı bileklerinden. Hep anlatırdı Hasan ı köy kızlarına. Anlatırken gururlanarak anlatır ne kadar çok sevdiğini söylerdi. Sanki bütün hayatı Hasan dan ibaretti. Zeynep öyle otururken kapı eşiğinde ufukta bir karartı görür gibi oldu. Daha bir dikkatli baktı uzakta ki karartıya. Hemen ayağa kalkıp içeri koşup annesine haber vermek istedi. Haber vermek isterken heyecandan ayakları birbirilerine dolanıp koşar adımlarla ve taptazecik bir gülümsemeyle en saf en içten duygularıyla

- Anne geldiler anne çabuk gel bak geliyorlar
- Kızım heyecanlanma sakin ol telaşa verme hemen
- Hadi anne ya
Zeynep annesini beklemeden hemen kapı eşiğine doğru koşar adımlarla gitti. Ardından annesi de geldi. İkisi de uzakta ki karartının yakınlaşmasını seyrederken Zeynep in annesi bir ara gözleri kızına takılmıştı. Zeynep in sevinç duygusu gözlerinde ki ışıltı da kendini gösteriyordu. Aradan geçen onca seneye rağmen kızının içinde ki sevgin de aşkın da her hangi bir azalma belirtisi belirlememişti kızında. Aksine daha bir çoğalmıştı. Annesi kızına bakarak bunları düşünürken Zeynep hayaller âleminin en derinliklerin de en yükseklerinde uçuyordu kuş misali gibi. Ve eski model, gökyüzü gibi bir renge sahip olan ortadan ikiye bölünmek istenir gibi iki çift sıralı siyah bir çizgi çekilen Ford marka minibüs köy meydanın da yavaş yavaş duruyordu. Zeynep ve annesi gözlerinde her hangi bir hareket belirlemeden ayırmıyorlardı minibüsten gözlerini. Minibüs en sonun da durmuş içinden insanlar inerken hasan ilişti Zeynep in gözlerine. Buğday tenli yanaklarına gamzeler kendini göstermeye başladı. Birden annesinin yüzünde bir şaşkınlık belirledi. Zeynep de bir gariplik duygusu benimsedi yüzü. Hasan ın yanında başka biri daha vardı. Zeynep aldırış etmeden Hasan a bakmaktan alıkoyamıyordu kendini. Hasan ın yanında ki Hasan ın boyuna eş değer bir boyda saçı koyu sarımsı köyün kızlarından olmadığı giydiği kırmızı elbiseden belli ediyordu kendini. Hasan ile yanında ki kız yavaş yavaş Zeyneplere yaklaşıyordu. Ve en sonun da vardı hasan Zeyneplerin yanına. Uzun zamandan beri aynı karede bulunmayan Zeynep ile Hasan ın memnun oldukları gözlerinde ki ışıltılarda belli oluyordu. Zeynep mutluluk dolu gözlerle hasan a bakarken bir yandan da ilk defa gördüğü bu kıza anlamsız bakışlar atmaktaydı.

- Hoş geldiniz hasan oğlum
- Hoş bulduk Hatice teyze izin verin elinizi öpeyim
- El öpenlerin çok olsun
- Hoş geldin hasan ( utangaç bakışlarla )
- Hoş bulduk Zeynep. Nasılsın?
- Sağ olasın Zeynep iyiyiz.

Zeynep hasan da bir soğukluk hissederek
- Kim bu misafirimiz
- Ha! Pardon tanıştırmayı unuttum. Bu nişanlım Sibel

13 Ekim 2008 4-5 dakika 7 öyküsü var.
Yorumlar