Bomba Uzmanı
Kemal polislik mesleğini çocukluğundan beri çok istemişti. Liseyi bitirir bitirmez gördüğü kurstan sonra hayallerine kavuştu ve çevik kuvvete atanarak meslek hayatına başladı.
Artık bir yuva kurmanın zamanıydı. Kendi köyünden bir genç kızla evlenerek bir de kız çocuğu sahibi oldu, çok mutluydu, eşine, minik yavrusuna ve mesleğine aşıktı.
Geçen zaman içinde, her dilediğine kavuşmanın huzuru ile yaşarken, Ankara'da bomba uzmanlık kursu ve sınavı açılacağı haberinin hayatına hiç ummadığı bir yön vereceğini aklına bile getirmemişti. Eşinin de rızasını aldıktan sonra, yeni başlangıca ilk adımını attı ve istediği kursa katılarak, sınavı da başarıp, bomba uzmanı statüsünü kazandı.
Yeni görevine başlamanın heyecanı içindeyken, bir taraftan da artık bir ev sahibi olmanın eşine ve yavrusuna daha iyi bir gelecek sağlamanın hayallerini kurmaya başladı. Teşkilatın görev gereği kendisine bir de lojman tahsis etmesi sonucu ekonomik durumundaki rahatlama bu hedefine de çok geçmeden ulaşabileceğinin müjdesini vermişti adeta, bir taraftan para biriktiriyor, bir taraftan da en uygun şartlarda nasıl bir ev sahibi olacağının araştırmasını yapıyordu.
O sabah çok güzel başlamıştı, bir kooperatifle anlaşmış, bir miktar para yatırıp, kalan tutarı da taksitlendirmiş, 3 yıl sonunda sahip olacağı evin ilk temelini atmıştı, heyecanla önce eşini, sonra anne ve babasını arayarak mutluluğunu paylaşıp görevinin başına koştu.
Odasında oturup birkaç arkadaşı ile birlikte mutlulukla kahvesini yudumlarken, bir görev haberi geldi. Daha önce imha etmiş olduğu bir bombanın son kontrolünü yaparak, kalıntıyı Ankara'ya mahkemeye göndermesi istenmişti.
Kahvesini yarım bırakarak hemen bombanın bulunduğu dolaba gitti, söz de kalıntıyı eline aldı. Hem de daha önceden imha edildiğini bildiği için hiçbir önlem almadan. Birden bombada bir hareketlenme olduğunu gördü, (Cumhuriyet Savcılığınca olaydan sonra 'imha edilen bombanın içindeki bazı kimyasal maddelerin harekete geçerek, yeniden aktif hale geldiği' bilgisi verildi. ) Bombanın bina içinde patlaması bir çok insanın hayatına mal olabilirdi.
Koşarak elindekini bina dışına taşımayı saliseler içinde düşündü. Yaklaşmayın diye bağırarak bahçeye doğru hızla ilerledi, bahçeye çıkar çıkmaz bir merdiven altına yöneldi, ne yazık ki tam elinden bırakacakken patladı.
Televizyonlarda haber ilk duyulduğunda; Kemal'in şehit olduğu söylenmişti, ancak daha sonra haberler ağır yaralı olduğu yönündeydi, kısa sürede Üniversite hastanesine yetiştirildi, evet Kemal ölmemişti, ancak oldukça ağır yaralıydı, iki gözünü, sol elini kaybetmiş, yüzüyse tanınamayacak halde hasar görmüştü.
Hiç kimse habere inanamamıştı, birkaç saat önce eşine, anne ve babasına bir ev sahibi olacağının müjdesini veren Kemal şimdi yoğun bakımda yatıyordu.
Hastane bir mahşer yeri gibiydi, eşini, anne ve babasını, kız kardeşini zapt etmek mümkün değildi, kadınlı erkekli meslek arkadaşları acil servisin önünü doldurmuş göz yaşlarını tutamıyordu.
Yaklaşık 3 gün komada kaldı, uyandığında herkes vereceği tepkiyi merak ediyordu;
-İlk sorusu neden her yer karanlık yoksa gözlerimi mi kaybettim? Oldu.
-Etrafındaki sessizlik ona gerçeği anlatmaya yetmişti.
-Sağ elini sol koluna doğru götürdü ve sol elinin de olmadığını farketti.
-Sonra yüzüm çok kötü durumda mı? Bakılmayacak halde miyim? Diye sordu.
-Eşinin ve annesinin hıçkırıklarını duyunca sakın ağlamayın ben iyiyim diyerek sustu.
Bir ay sonra hastaneden çıktı, hastaneden çıktığı günden beri kendisini ziyarete gelenlere hep şunları söylüyor;
-26 yıl gördüm şu güzel dünyayı. Allah böyle istedi, bundan sonra belki görmeyeceğim ama mutsuz değilim. Rabbimin takdiri buymuş.
-Sadece kızımın nasıl büyüdüğünü göremeyeceğime biraz üzülüyorum.
-Bir de yakınlarım bana ömrüm boyu bakmak zorunda kalacaklar onun üzüntüsünü yaşıyorum. Yine de Allah'a şükrediyorum beni sevdiklerime bağışladı.
Şimdi genç eşi ona bir bebek gibi bakıyor, yüzü için halen plastik cerrahi de tedavi görüyor. Emniyet teşkilatının katkılarıyla ve toplanan yardımlarla bir ev sahibi de oldular. Hatta yine teşkilatın yardımıyla eşi ehliyet aldı, bir de araba sahibi oldular.
Belki ulaşmak için uzun yıllar bekleyecekleri çok şeye hiç beklemedikleri bir şekilde ve beklemedikleri bir zamanda ulaştılar, ama kazandıklarının yanında yitirdikleri çok büyüktü.
Her şeye rağmen inançlarını ve içlerindeki sevgiyi kaybetmediler, her şeyi olduğu gibi kabul ettiler.
Hiçbirimizin takdiri ilahinin ne olacağını önceden kestirmesi mümkün değil, hangimizi bir an sonra neyin beklediğini bilemiyoruz, elbette yaşamak istemediklerimizi yaşamamak, yaşamak istediklerimizi ise yaşamak hepimizin dileği, ama ne yaşarsak yaşayalım galiba en güzeli içimizdeki inancı, sevgiyi kaybetmemek ve hayatı olduğu gibi kabullenmek.
Galiba mesleğine gereği gibi bağlı olmak. İnançlı olmak, yürekli olmak gerçekten bu. Şimdi bir de kendi halkına kurşun atan. Hiçbir olayla ilgisi olmayan evleri iş yerlerini bile biber gazına boğan. Aldığı kanunsuz emirlere uyarak haksız göz altılar yapan bu mesleğin yüz karası kişiler var. Hangisi doğru, taktir sizlerin...
Hüzünlü bir hikaye ve en tehlikeli mesleklerden birisi ''Bomba Uzmanlığı'' hayatın gerçekleri var öyküde...😅
Tebrikler yürekten Mehmet bey...
Teşekkür ederim Ahmet hocam, yüreğe ve yoruma sevgi, saygı, selam ile...