Boyacının Aşkı

?Boyatalım ağabeyler boyatalım
?Ayakkabını parlatayım mı abi? jilet gibi parlatırım

Mehmet sabahın ilk saatlerinde ve mesken tuttuğu sokağın ilk insanlarına siftah yapmak için bir cambazın ipte dengede kalmaya çalışması gibi emek sarf ediyordu. Ayakkabı boyama sandığını çoktan yerleştirmiş, sokağın en kral köşesine kurmuşsun diye seslenen piyangocu rıfkının şaka ile karışık sitemine karşı elinde tuttuğu fırçaları akrobasi hareketlerini yaparak cevap veriyordu. Mehmet in bu sokağa gelişini bir anda anlamayan sokak esnafı sempati ile Mehmet e bakmışlardı piyangocu Rıfkı en yakın dostuydu. Mehmet yaklaşık iki seneden fazla hayatı bu sokaktan ibaretti. Günler böyle geçmeye başlarken bir gün ve her zaman ki gibi sokağın en kral yerinde ki köşesinde akrobasi hareketlerini sergilerken gözü yere düşen cüzdana takıldı. Cüzdan az önce yanından geçen bir bayandan düştüğünü anlayıp hemen bayanın arkasından yürümeye başladı. Bayanın acelesi olduğu koşar adımlarından belli ederken Mehmet yetişmekte zorluk çekmeye başlayınca seslenmeye başladı. Bu seslenişler bayanın bir mağazaya girmek üzereyken duymuştu. Bayan sesin geldiği yöne doğru baktığında
Mehmet bir an duraksadı, bayanın dönerken hafif esen yelden dolayı saçların da bir denizin hırçınlaşmaya meyilli dalgaları gibi saçları dalgalandı ve gözlerinde ki sarı sıcak ışıltıyı, yeni doğan bir çocuğun teni kadar beyaz bir yüzle karşılaşan Mehmet hala duraksamıştı yerinde.

- Bana mı seslendin
Mehmet afallayarak ve şaşkınlığın vermiş olduğu duyguyla birlikte kekelemeye başladı
- Şey... Şey
- Evet, bir şey mi var?
- Bu cüzdan size ait her halde. Az ötede düşürdünüz
Bayan kendini bir yokladıktan sonra
- Evet, cüzdan benim
Mehmet cüzdanı bayana verdikten sonra bayan cüzdanın içinden bir kâğıt para çıkartarak Mehmet e uzattı. Mehmet ise gözlerini bayanın gözlerinden ayırmayarak araya giren bir kâğıt paranın farkında değildi.
- Kardeşim al sana şunu
- Neyi?
- Şu parayı alsana
- Yok, ben para için yapmadım
- İyi sen bilirsin (salak herif)
Bayan parayı tekrar cüzdanına koyduktan sonra mağazaya girdi. Mehmet ise bayanın ardından istemeyerekte olsa yavaş ve üzgün adımlarla en kral köşesine geçmişti. Kendinde alışık olmadığı ve ya çoktandır unuttuğu bir duygu hissetmeye başlamıştı. Her zaman başı dik olan Mehmet bu sefer başı eğik bir durumda oturuyordu en kral köşesinde. Ertesi gün Bayan Mehmet in önünden tekrar geçerken, Mehmet en saf en temiz ve en içten bakışlarla bakıyordu bayana. Bayan da gene aynı mağazaya girmişti. Kendin de farklı bir şey olduğunu hissederken ve buna anlam vermeye çalışırken gün batımlarıyla birlikte bir yandan üzüntü bir yandan da sevinç belirtilerini yaşıyordu içinde. Her sabah saat 08.45 ta Bayan Mehmet in yanından geçerken, Mehmet bayana âşık olduğunu farkına varmıştı. Piyangocu Rıfkı da Mehmet ta bir değişiklik olduğunu sezmişti. Daha fazla dayanamayıp mehmetin yanına gelerek
- Mehmet oğlum bir derdin mi var?
- Hayır, Rıfkı abi bir derdim yok nerden çıkardın
- Oğlum kaç gündür sesin çıkmıyor yoksa âşık mı oldun o kıza?
- Hangi kıza?
- Geçenlerde cüzdanını verdiğin kız
Mehmet ne söyleyeceğini nasıl bir tepki verme konusunda kararsızlığı yanaklarında ki kızarıklığından belli ederken
- Mehmet oğlum inkâr etme abin sayılırım
Mehmet inkârın işe yaramayacağını ve içini dökmek kendisine iyi geleceğini düşünerek
- Evet, Rıfkı abi âşık oldum o kıza
- Her sabah yanından geçerken ona nasıl baktığını gördüm. O kız X mağazasında çalışıyor. İşe yeni başlamış
- X mağazasında mı çalışıyor?
- Evet, ama sana bir abi tavsiyesi o kız sana göre değil. Sen bir ayakkabı boyacısısın. Bir hayale kapılama
Mehmet piyangocu rıfkının nasihatlerini dinlerken bir yandan da yüzünde hafif bir gülümseme belirledi.
- Rıfkı abi bilmiyorum ama benimde bir kalbim var
- İyi sen bilirsin oğlum benden sana tavsiye
- Sağ ol abi
Mehmet sevinmişti kızın X mağazasında çalıştığına. Ve Mehmet in içinde aşkın büyümesiyle birlikte günler geçip gidiyordu. Mehmet her gün kızın sabah yolunu gözlemek ve yanından geçerken hayranlıkla bakarken Kız her zaman olduğu gibi çalıştığı yere girdikten sonra Mehmet ta takip etmişti. Mağaza önüne geldiğinde mağazada çalışan Hatice yi gördü
- Mehmet ne yapıyorsun gözükmüyorsun
- Ne olsun abla her zaman ki gibi çalışıyoruz
- Hayırdır sen bir şeyi mi baktın
- Evet, abla ya sana bir şey soracağım
- Sor hadi
- Bu kız burada yeni mi başladı?
- Evet, adı M Geçenlerde işe başladı. Bak Mehmet geçenlerde Rıfkı anlattı bana. seni severim bilirsin ama bu kız sana göre değil dengin değil. Davul bile dengi dengine çalarmış. Sen kendi karnını bile zor doyuruyorsun. Sen en iyisi bu kızı bırak.
- Hatice abla seviyorum ne yapayım âşık oldum elimde olmadan. Her şey para değil abla ya
- Mehmet sana göre bir kız değil, bu kız okumuş belli bir mesleği var senin gibi boyacı değil.
- Tamam, abla anladım boyacıyım diye sevmeye sevilmeye hakkım yok

Mehmet hatice nin verdiği öğüt ağır gelmişti vücuduna. Ama gene inanmak istemiyordu Hatice nin söylediklerine, belki M benim boyacı olduğuma aldırış etmeden sever. Çünkü o dünyanın en iyi insanı melek gibi kız diye düşünüyordu. Kötülüğün en ufak bir belirtisi bile görmüyordu M de. Mehmet artık eski Mehmet değil diye söyleyen piyangocu Rıfkı bile acınarak bakıyordu. Günler böyle geçerken Mehmet günün her saatinde M nin çalıştığı mağaza önünden geçmeye başlamıştı. Bazen de bir iki dakika mağazanın önünde durarak belki onu görürüm ya da o beni görür ümidiyle bekliyor, aşkından yanmış olan yüreğine birazcık su serpilme hevesini düşlüyordu. Mağazanın önünden geçişleri mağaza müdürünün hoşuna gitmemeye başlamıştı. Mehmet i yine mağazanın önünden geçerken bu sefer yakalayıp
- Bak boyacı seni bir daha buradan geçtiğini görürsen pişman ederim seni
- Ben ne yaptım ki abe kime zararım var
- Her saat başı buradan geçiyor mağazanın önünde duruyorsun. Sen kim bu kız kim. git aynada kendine bir bak. Sen git önce aç karnını doyur
Mehmet kekelemeye başlamıştı, müdürün sesi giderek yükselmeye başlamıştı, sokak sakinleri Mehmet'le müdürün başında toplanmış müdürün mehmet i aşağılayarak küçük düşürürken Mehmet başını önüne eğmiş küçük bir çocuk gibi ağlamaklı olmuştu gözleri. Müdür Mehmet in sakinliğinin aksine daha bir bağırıyordu daha bir azarlıyordu mehmet i.
Bu duruma hiç kimse ses çıkarmamıştı herkes sanki bir tiyatro sahnesini izler gibi bakıyordu. Piyangocu Rıfkı hariç
- Müdür bey sakin olun fakirlik garibanlık suç mu? Ayıp bu yaptığınız
Rıfkı mehmet in kolundan tutarak kalabalığın içinden çıkartarak en kral köşesine götürdü
- Bak Mehmet oğul sana daha önce de söyledim bırak bu hayalini. Biliyorum âşıksın ama olmaz. Senin için söylüyorum
- Rıfkı abi ne yapayım elimde değil. Müdürün dediği umurumda bile değil. Ama müdür beni azarlarken M bana bakarak gülüyordu o zoruma gitti.
- Bak oğlum sana göre değil o kız
Mehmet yüreği büyük bir yara almış küçük düşürülmesine aldırış etmeden içindeki aşk büyüyordu. Aşk dayanılmaz bir hal almıştı. Artık anlatma zamanının geldiğini düşünerek M nin çalıştığı mağaza giderek M nin yanına gitti.
- Bakar mısınız?
- Niye geldin buraya müdür beyin yaptığı az mı geldi sana.
- Size bir şey anlatıp gideceğim
- Hadi anlat ve bir daha gelme
- Ben size âşık oldum deli gibi sevdim elimde olmadan
- Birde elinde olacaktı, ulan boyacı parçası bir kendine bak bir bana. Senin haddine mi bana âşık olman, bana âşık olman için çuvalla paran olması lazım. Oda sende ne gezer.
- Her şey paramı senin için. Yani aşkın sevginin hiç değeri yok mu?
- Senin gibi birine âşık olacak değilim ya
Mehmet M ile konuşurken M nin gözlerinin içine bakarken hafif bir tebessüm oluşmuştu yüzünde. M de azarlamaya devam ediyordu Mehmet i.
Günler su misali geçip gidiyordu, sokak her gün bir önceki günün tekrarını yaşar gibi geçiyordu. Her şey aynı yerli yerinde ancak sokağın en kral köşesindeki boyacı Mehmet uzun zamandan beri yoktu yerinde ve hiç kimsede doğru dürüst farkında değildi. Merakta etmiyorlardı ne oldu bu çocuğa diye. Evini yurdunu da bilen yoktu. Piyangocu Rıfkı sağa sordu ama her hangi bir netice alamamıştı. Bir tek merak eden de rıfkıydı. Onun için endişe duyan, haline üzülen sadece rıfkıydı. Rıfkı sinirlenmişti müdürün ve M nin yaptıklarına Mehmet i hor görmelerine. Bu durumu içine sindirememiş ve soluğu müdürün yanına almıştı. Müdürün yanında takım elbiseli bir adam görmüştü ve konuştuklarına kulak misafiri olmuştu. ?
?müdür bey dediğim gibi patron yarın gelecek herkes hazır olsun bir toplantı yapacak. Müdür pür dikkat takım elbiseli beyi dinliyordu ?
? avukat bey ben patronu hiç görmedim ki. Üç senedir buradayım hiç gelmedi buraya.
Piyangocu Rıfkı büyük bir merak içerisinde konuşulanların hepsini dinlemişti.

Ertesi gün piyangocu Rıfkı pür dikkati mazağa daydı, mağaza da bu gün erken açılmış hazırlık yapıyorlardı patron geleceği için. Kısa bir süre sonra mağazanın önüne bir araba yaklaşıp arka taraftan iki adam indiğini gördü Rıfkı. Koşar adımlarla ve merak içerisinde mağaza kapısına gelmişti. Müdür en başta olmak üzere herkes sıraya dizilmiş karşısında takım elbiseli iki adam duruyordu. Rıfkı biraz daha yaklaşıp gördüğü manzara karşısında şaşırıp kalmış gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Mağaza çalışanları da aynı şaşkınlığı yaşarlarken pişmanlık duyguları da kabarmışlardı bazıları için
- Hoş geldiniz efendim
- Daha düne kadar boyacı parçasıydım şimdi efendin mi oldum müdür bey
- Gerçekten özür dilerim Mehmet Bey bilmiyordum. Ne olur affedin beni
- Müdür bey ve Hatice Hanım ikinizde kovuldunuz şimdi mağazamdan dışarı çıkın
- Ama Mehmet Bey
- Size dışarı çıkın dedim hemen defolun
Müdür ve Hatice mağazadan çıktıktan sonra Rıfkı mağazaya girdi.
- Mehmet hoş geldin
- Hoş bulduk Rıfkı abi
- Bundan sonra yeni müdürünüz Rıfkı ağabeydir. Avukat bey M Hanım ne zaman gelecek
- Efendim dilediğiniz gibi öğleden sonra gelecek
Piyangocu Rıfkı ile Mehmet mağazayı gezip biraz sohbet ettikten sonra
- Vay be! Boyacı Mehmet e iki yıldır bizi kandırıyordun. Sen kafayı mı yedin bunca mal mülk varken sen git boyacılık yap
- Her şey para değildir Rıfkı abi. Paranın da alamayacağı şeyler var mesela senin dostluğun gibi
- Sağ ol Mehmet oğul. Gerçekten M yi sevdin oğul ama sana daha önce de söyledim şimdi de söylüyorum sana göre değil o kız
- Biliyorum abi.

Saatler geçerken hayat bir şeyler öğretiyor insana, her saniyesi her dakikası öğüt vererek ya da göstererek geçiyor ömrümüzden.
Kapı sesi Mehmet in kulağında inleme yaparak çalındı ve içeriye M girdi.
Mehmet koltuğunda sırtı M ye dönük bir şekilde otururken
- Beni emretmişsiniz
- Evet, sehpanın üzerinde ki çantayı aç
- Tamam efendim
M çantayı açarken içi para ile dolu olduğu görünce gözlerine inanamadı. Bu kadar çok parayı ilk defa bir arada görmüştü
? bunun içi para dolu efendim
Mehmet yavaş yavaş ayağa kalkarak M ye doğru döndü ve
? sana âşık olabilmem için bu kadar para yeterli mi??

15 Aralık 2008 11-12 dakika 7 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar