Bu da bir intikam
Hava soğuktu..üşüyordu adam gecenin zifiri karanlığında.Yürüdüğü yolu aydınlatan, o gece pek de neşesi yerinde olmayan ay, eşlik ediyordu sisli gökyüzünün ardından..hayli isteksiz.Bu gece ne ayın ne de o saçma tenha yolda giden adamın keyfi yoktu.Gece, ay ve adam...üçü birlikte şiirsel bir tını yakalamış olsalarda hayır!..hayır bu işte pek hayır gözükmüyordu aslında.
Adam bi müddet daha yürüdü, belki bir yarım saat, sonra durdu.Paltosunun iç cebinden çıkardığı sigarasını gazı bitmekte olan çakmağıyla zorda olsa yaktı. tam çakmağın pıt pıt eden ateşiyle saati görmeye çalışırken,birkaç adım gerisinden gelen ayak seslerini farketti.Gece karanlık,yer ıssız..ürkmez mi..irkilmez mi insan? Tabi irkilir hatta ürkülür.
Bu uzun ve iri yapılı adam da irkildi ama hani boş bulunursun ya bir an, öyle...Korku yoktu geriye dönüşünde.
_Geldin mi? dedi gayet soğukkanlı.
_Evden çıkmam zor oldu, bi bahane bulamadım bi türlü, dedi .Ayak seslerinin sahibi...ve merakla sordu.Sesinde gecenin bir yarısı arkadaşı tarafından hiç sebep belirtilmeden 'çabuk gel, yardımına ihtiyacım var' diye alelacele çağrılmanın sıradan endişe ve korkusu..
_Ne oldu? Hadi söyle artık beni buraya neden çağırdın?
_Arkadaşım değil misin? diye çıkıştı adam.Belli ki öfkeliydi, soluk alıp vermesi bile kızgındı. Elindeki sigarayı fırlatıp:
_Hadi, dedi, yürüyelim...çok değil belki yüz km daha
Arkadaşının bu lüzumsuz esrarengiz tavırlarından rahatsız, yürümeye devam ettiler.Hava soğuktu..üstlerindeki paltoları yeterince korunaklı değildi gecenin bu ayazı için.Yardıma gelen talihsiz, içinden geçirmeden edemedi 'Hay ben bu şansın, şimdi ne güzel evimde sıcacık yatağımda rüyalara dalmış olacaktım.Ne yaptı acaba? sorsam..pek de sinirli. Serseri kimbilir ne haltlar yedi yine...' derken
istem dışı bir an durakladı.Yüzünde feci bir endişe arkadaşıyla göz göze geldi. Neyse ki karanlık gizlemişti çehresine yayılan ,ifadeyi ve devam etti 'hayır, kesinlikle olamaz..bu kadar ileri gitmiş olamaz. Zavallı kız!...'
Ki karısı daha birkaç gün evvel korkunç bir iddiada bulunmuştu.Adam kızdan ayrılmak istiyor ancak kız bunu reddediyormuş,eğer bu ayrılık gerçekleşirse kendini intihar edeceğini söylüyormuş. Ortak arkadaşlarının dediğine göre, adam durumdan son derece rahatsız..öfkeyle 'en sonunda ben öldürüp kurtulacağım bu zır deliden ' diyormuş.
Karısıyla arsında geçen bu konuşmayı hatırlayınca kendisine kızdı hatta pişmanlıkla bezeli bir utanç duydu.Neden ciddiye almamıştı anlatılanı..kaç yıllık kader arkadaşı değil miydi bu adam ..nasıl arayıp sormazdı onun canını böylesine sıkan bir konudan ötürü..' Tüh! benim arkadaşlığıma, adam haklıymış, evlenince gerçekten değişmişim ben..'
Yürüdüler..yürüdüler.Hayır daha fazla dayanamayacaktı, kolundan asıldığı gibi, durdurdu arkadaşını ve aynı anda düşündü 'demek böyle oluyormuş..Korku filmlerinde kurbanlar katillerinin önüne şuursuzca aynen böyle atlıyorlarmış.'
_İtiraf et hadi, söyle..ne yaptın?..Tamam biraz sorunlu bi tipti ama o kız sana deli gibi aşıktı
Sesi titriyordu...ama ayazdan değil, bildiğin korkudan. Bu gece gerçek miydi yoksa kabus mu? Birazdan dehşet verici bir geleceğin başlangıç noktası mıydı?..Neyin müstakbel suç ortaklığını yaşayacaktı az sonra..ne kadar şeyi bilip susması lazım gelecekti vicdan azabıyla? Kahrolası dostluğunun sınanması...bunun bedeli bu muydu, bu denli bir mükafatı mı hak ediyordu?
-AŞK! dedi arkadaşı ve devam etti..yok öyle birşey..Aşk dediğin bir sihir, bir aldatmaca...İnsanlara vaadedilen bir ütopya belki..ama gerçekliği yok.Ana sevisi yada baba sevgisi gerçek mesela hatta en gerçeği evlat sevgisi.Fakat hayır aşk dediğin yalan, zaten gerçek olsaydı ömür biçilebilir miydi ona? Sanmam!
_Yoo.. yanılıyorsun.Ben karımı seviyorum her zaman da seveceğimden eminim
Bıyık altından gülerek:
_Sanırım beni karından daha çok seviyorsun..gecenin bu saatinde onu kandırıp yanıma geldiğine göre.
Arkadaşının bozulduğunu fark edince
-Neyse boş ver, bak! az ileride ağaçların arsından zar zor seçilen kulübeyi göstererek'
Kafandaki tüm soruların cevabı orda işte.
Biraz daha hızlı adımlarla kulübeye yöneldiler. Ortalık hayli sakin, rüzgarla ahenkli yaprakların hışırtısından başka ses duyulmuyor. Kapının önünde durdular 'hazır mısın' der gibi bi bakışa..hiç de hazır olmadığını anlatan tedirgin bir ifadeyle yanıt verdi, sıkı dost. Korkuyordu..arkadaş meclislerinde bir kaç kez rastlaştığı o kız..ne haldeydi, ortalıkta bir cinayetin hiç bir şüpheli hali de yoktu ona göre..sanki kaç kez bir cinayet mahalinde bulunduysa..
'Yazık' diye geçirdi içinden.Daha genç sayılırdı karşısında soğuktan üşümüş ellerini ovuşturan şu babayiğit arkadaşı ama en çok da kendisine yazıktı..evliydi..karısı...gelecekle ilgili ortak hayalleri..o kapının açılmasıyla hepsi bir çırpıda ziyan olup gidecekti. Ama dönemezdi artık, yakışmazdı bu otuz küsur yıllık dostluklarına.
Kulübenin haddinden fazla pis camından süzülen cılız ışığına dikkat çekerek
_Kızı buraya mı getirdin? diye sordu sesini kısarak. Neden yaptın? Nasıl...aklım almıyor!
Duymak istiyor muydu gerçekten ama artık çok geçti..belli ki itiraf edecekti her şeyi
-Ben yapmadım çok sevgili karın yaptı, o planladı her şeyi. Ben ona söyledim yapmayalım dedim ama beni dinlemedi ve sonunda beni de ikna etmeyi başardı. Kadıncağıza geçmişte yaşattığın o korkunç saatlerin bedeli bu. Bu gece intikam gecesi...derken kapı açılıverdi.
Ve ortalık bir anda panayır yeri gibi şenlendi. İçeriden alaycı kahkahalarıyla çıkan arkadaşları hem durumla eğleniyor bir yandan da hoyratça el şakalarıyla onu itip kakmayı ihmal etmiyorlardı..ve en son o çıktı..karısı... Yüzüne kondurduğu tatlı tebessümüyle eşinin yanına yaklaşıp:
_Doğum günün kutlu olsun canım, dedi. Sarıldı kocasına neşeli bir tavırla. Şaşkın ama bi o kadar da kimseyi bir çukura gömmek zorunda kalmamanın içten içe mutluluğuyla rahatlayan adam anımsadı..Bundan beş yıl önce, karısına yaptığı o vahim şaka. Doğum günü kutlaması için kendisini bekleyen karısına..güya bir kaza da öldüğü haberini işbirlikçi arkadaşıyla bildirmiş..kaza yerine götürüldüğünü sanan , dakikaların aylara hatta yıllara tekabül ettiği anları, can çekişerek geçiren kadın, sözümona olay yerine varınca ...kocasını son derece gösterişli bir partinin tam ortasında elinde şampanya kadehiyle kendisini beklerken bulmuştu..
Adam etrafına şöyle bir bakındı, gözleri kadim dostunu aradı..Evet ordaydı işte...gecenin sözde kurbanıyla gülüşüyordu. Sonra karısına döndü...tam da göz bebeklerinin ikamet ettiği yere..Karısı kendisi kadar insafsız, acımasız olamamıştı..biliyordu olamazdı da..Zaten o da bu kadını en çok yumuşacık şefkati..merhametinden ötürü sevmemiş miydi...