Bu Hikaye İyi Bitmeli
Salih askerden geldikten sonra bir ayakkabı fabrikasında işe girdi. Ailesine daha fazla yük olamazdı. İlk maaşını aldığında çok heyecanlandı. Daha önce hiç bin iki yüz lirası olmamıştı. Aklı başında dengeli biriydi Salih. Parayı çar çur edecek karakterde değildi. Bir miktarını ailesine verdi ve kalanını neredeyse hiç kullanmadı. Üç beş yıl bu şekilde para biriktirdikten sonra çocukluğundan beri sevdiği Suna ile evlenmeye muvaffak oldu.
Bir de çocukları olduktan sonra maaşı yetmemeye başladı. Akşamları taksi şoförlüğü yapmaya başladı Salih. Bir akşam taksi ile müşterisini bir yere götürürken fabrika sahibinin bir anlamda evi, bir anlamda sarayı önünden geçti. Bir şeyler ters geldi Salih'e. Şeytan bir dürtükledi Salih'i. Sonra kendine geldi. 'Kendine gel Salih. Bu adam sayesinde yuva kurdun, çoluk çocuğunun rızkını temin ettin.' dedi ve gaza yüklendi.
Bir müddet sonra Salih kendi ayakkabı dükkanını açtı, kendine ait bir model üretti. Yıllar içinde o model tutunca işçi Salih bir anda oldu fabrikatör Salih Bey. Artık elli yaşlarına gelmişti Salih Bey ve dört çocuk babasıydı. Daha birinci aydan işleri takip etmekte zorlanan Salih Beye arkadaşları işlerin başına üniversite mezunu iyi bir işletmeciyi getirmesini tavsiye ettiler. Hatta isim bile önerdiler: Cengiz Yılmaz. Cengiz o sıralar otuz yaşlarında, atak ve hırslı biriydi. Daha ilk aydan işleri eline aldı ve fabrika kara geçmeye başladı.
Aradan bir yıl geçti. Bir gün Cengiz Bey elinde birkaç dosya ile Salih Bey'in odasına girdi. Yüzü gülümsüyordu.
'Efendim. Bu yıl içerisinde büyük kar ettik. Düşündüm de fabrika sayımızı arttırabiliriz.'
Salih Bey dosyalara baktı. O da memnundu. Cengiz Beye döndü
'Ne tavsiye edersin?'
'Efendim. Tekstil işine de girelim derim.'
Salih Bey karşısındaki yerinde duramayan gence baktı. Bir müddet durdu ve
'Şöyle yapalım Cengiz. Sen bu yatırımı yapmak için ne kadar para gerektiğini bir çıkar. Fakat önce bu karımızın bir kısmını çalışanların hesaplarına yatıralım.'
Cengiz şaşırdı
'Anlayamadım efendim. Maaşları kastediyorsanız onları eksiksiz yatırdık.'
'Maaşları kastetmiyorum.'
'Pirim demek istiyorsunuz herhalde. Yarım maaş yeter mi efendim?'
'Hayır ben kar payı diyorum. Karımızın belli bir kısmını çalışanlarımıza maaşları oranında dağıtmanı istiyorum.'
Cengiz Bey şaştı kaldı.
'Ama niye ki efendim. Böyle bir şeyi yapmak zorunda değiliz ki. Böyle bir talep de yok ayrıca. Onun yerine firmamızın geleceğine yatırım yapsak, büyüsek daha iyi değil mi?'
Salih Bey kararlıydı.
'Ben de onu yapıyorum oğlum, geleceğime yatırım yapıyorum. Yarın o çalışanların bana ettiği dualar öbür dünyada o kadar işime yarayacak ki.'
Kendisine şaşkın şaşkın bakan Cengiz Beye gülümsedi Salih Bey
'Bak evlat. Bu fabrika çok şükür iyi kazanıyor. Bunda hepinizin emeği var. Sadece bir patronun çok zengin olup diğerlerinin karın tokluğuna çalışmaları uygun olmaz. Yüksek maaş garantisi de veremem. Hiç değilse kazandığım kesin olduğunda paylaşayım. Evimin önünden geçen bir taksi şoförünü şeytanla baş başa bırakmayayım.'
Cengiz Bey bir anlam veremedi ama patronun dediğini yapmak zorundaydı. İlk zamanlar çok anlamsız, çok arabesk bulduğu bu adam zamanla hoşuna gitmeye başladı Cengiz Beyin. Özellikle makam şoförünün anlattığı o olay çok etkilemişti. Şoförün anlattığına göre bazı geceler mahallesindeki fakir insanların kapıları önüne zarf içinde para koymaktaydı Salih Bey.
Ama hiçbir olay Cengiz Beyi o olay kadar şaşırtmamıştı ve şaşırtamazdı:
Bir gün Salih Beyin odasına gayet mutlu bir şekilde giren Cengiz Bey o mutlu haberi Salih beye verdi. En büyük rakipleri Koşar Kundura iflas etmişti. Koşar kundura Salih Beyin firmasından ayrılan Celil Beyin kurduğu firmaydı ve kısa zamanda büyüyüp Salih Beye rakip olmuştu. Haberi alan Salih Bey sevinmemiş aksine çok üzülmüştü. Derhal telefonunu aldı Salih bey ve Koşar Kunduranın sahibi Celil Beyi aradı.
'Celil Bey, duyduklarım doğru mu?'
Celil Beyin uzun uzun cevabını dinledikten sonra Salih Bey devam etti.
'Bu durumdan kurtulmak için ne kadar paraya ihtiyacın var Celil Bey?.. Ne söylediğimin farkındayım Celil Bey. Dur ben sana bizim Cengiz'i göndereyim.'
Telefonu kapattı Salih Bey ve Cengiz Beye döndü
'Cengiz, sen hemen oraya git, duruma bir bak. Nasıl kurtarılabilir, ne kadar yardım lazım bir hesapla.'
Cengi Bey şaşkındı. Bu kadarı da fazlaydı.
'Niye bunu yapıyorsunuz ki efendim. Hayırseverliğinizi anlıyorum ama iflas eden tüm firmaları kurtaramayız sonuçta. Ayrıca bizim rakibimiz. Bu sayede pazar payımız artacak. Celil Beye ayrıyeten mali yardım yapabilir veya işçi olarak alabiliriz. Sonuçta bu doğanın bir kanunu, güçlü olan zayıf olanı yener.'
Gülümsedi Salih Bey
'Ben bu kanunu kabul etmiyorum oğlum. Bir çocuk yere düştüğünde etrafındakiler 'zaten zayıf, düşmesi gerekir.' diye bakmaz, kaldırmak için koşarlar. Celil iyi ve dürüst bir insan, çalışanını gözetler, ben onun batmasını istemem, zor durumda kalmış, git bak durumu düzelebilir mi? Durumu düzeldikten sonra zaten bize borçlu kalmak istemez.'
Aradan yıllar geçti. Salih Bey her yıl karının belli bir kısmını çalışanlarına dağıttı, zorda kalmış bazı firmalara veya yeni iş açmak isteyenlere elinden geldiğince yardım etti. İşleri de büyüttü bu arada ve televizyon işine de el attı. Yabancı bir firmadan büyük miktarda televizyon aldı ve Türkiye'de satmaya başladı. Fakat bir ay kadar sonra beklenmedik şekilde başka bir firmanın piyasaya yeni sürdüğü televizyon modeli hem daha fonksiyonlu hem de daha ucuz olunca Salih Bey iflas etti. Bir Salı akşamı Cengiz Beyle helalleştikten sonra bir daha dönmemek üzere odasından çıktı. Akşam haber bültenlerinde Salih Beyin iflası flaş haber olarak geçildi.
Ertesi sabah gazetesini almak üzere kapıyı açan Salih bey büyük bir sepet içinde zarflar gördü. Duygulandı, gözleri doldu ve ağladı. Saat 10 civarlarında Cengiz Bey Salih Beyi aradı ve başka bir müjdeyi verdi. Haberi alan bir çok iş adamı ve firma çalışanlarının tamamı firma hesabına para yatırmıştı. Yardım eden iş adamları arasında daha önce Salih Beyden herhangi bir menfaat sağlamamış olanlar da vardı üstelik. Ayrıca televizyonları almak için mağazalarda kuyruklar oluşmuştu. Salih Beye bu mutlu haberi veren Cengiz Bey o sırada televizyonda piyasaya sürdükleri televizyonlardan birini alan bir hanım efendi ile yapılan röportajı dinliyordu. Hanım efendi yanındaki çocuğunu göstererek şöyle diyordu:
'Aldığım bu televizyonu oğlumun odasına koyacağım ve ona Salih Beyin hikayesini anlatacağım. Oğlum bu televizyonu her açışında o hikayeyi hatırlayacak. İşte bu yüzden bu hikaye iyi bitmeli.'
Çok başarılı tebrik ederim.zevkle okudum.