Cabbar-5 / Seninle Mutluyum Yar
Seninle mutluyum yarr
-Hawal sanki biraz emrivaki gibi oldu kızmadın değil mi ? Hani bi de sana sürpriz olsun istedim.
-O nasıl söz ağam/bilakis senin yanında çok mutluyum.Kanatsız kuşlar gibi de uçabilirim sevinçten ama ....
-bak hele yanıma hiç bir şey alamayacakmıyım ? Öyle hemencecik gitmeseydik diyorum.
-Oy canemnn şu düşündüğün şeye bak kıyamam o masum duruşuna,her bir şey alırız hele bi gidelim selametle iste dünyayı ayağına sereyim sevdalım..
-Ah brre sana teslimiyetim koşulsuz lafının üstüne laf edemem canom kabul..
Halil'le,Yusuf'a gerekli talimatları veriyor sonra yakın bir restoranda yemeğe gidiyoruz.
Masada göz göze bakışmaktan,el ele olmaktan ve uzun bir süre susmaktan,donanmış sofraya çatal bile sürmüyoruz.Bizimkisi bir arada olmak gerisi sadece ayrıntı.
Medeniyetin beşiği olan Paris beni heyecanlandırmıyor değil.Ortadoğu kökenli olmam nedeni ile kendi bölgemi çok iyi tanıyorum ama Fransa'ya ilk gidişim.
Saat yaklaşıyor ağır ağır kalkıyoruz.
Kafam da paraboller çiziyorum.Annem ahhh nasıl atlatır benim firarımı/hele ki bu sefer istedikleri anda bana ulaşamayacakları bir firar.Öte yandan yüreğimin can yanında Cabbar ağam..
Sonra,hadi boş ver yarın güneş hiç doğmayabilir/şu anın tadını kaçırma diyorum kendime.
Yol ve yolculuklara dayanıksızlığım da olmazsa.Offf nasıl çekerim bu yolculuğu yaaa...
Cabbar'ın korumaları bizi uğurluyorlar.İstanbul'da dönüşümüzü bekleyecek ve de iş takibi yapacaklar.
-Cam kenarında oturacağım diyorum.Ağam inceden bir alaycı gülüş atıyor yüzüme..
-Heee bilesen ki cam kenarında oturanlara kaza anında bi şey de olmaz/yani hava da ölmekte yok cam kenarındakilere yosunum.
-Alay etme Cabbar...koridor tarafı beni boğuyor.
-Anlaştık iki gözüm nasıl da severim seni kızdırmayı.
Omzuna yaslandım hiç belli etmemeğe çalıştığım bir de akrofobim var.Asansör/uçak/kapalı alan bunlar ruhumda tahribat yaratıyor.
-Bak hele iki gözüm nasıl da atıyor kalbin? iyisi mi uyu azcık.Vallaha gözünü açtın mı Orly'deyiz.
-Meraklanma ağam yok bir şeyim az sonra geçer.
Geçer diyorum ama her seferinde hava da an be an bu korkuları yaşıyorum.Rengin kaçtı,iyi misin hawal diye soruyor,sonra da sım sıkı sarılıyor sakin ol gözüm yanınayım.
Sadece başımı salladığımı hatırlıyorum.Bir ara uykuya dalmışım kollarında/uyanırım endişesi ile hiç kıpırdamadan öylece hareketsiz kala kalıyor ağam.Bunu uçak inişe geçtiğinde anlatıyor bana,saçlarımda gezinirken parmakları..
-Yosun hadi uyan/uyan da seyret yukardan ne de ihtişamlı görünüyor Paris..
Bakışlarımı cam dışına çeviriyorum,tarifi imkansız bir görsel şölenle karşı karşıyayım/sen nehrinin iki yakasından yükselen gökdelenler,gecenin son saatlerindeki karanlığa hakimiyet kurmuş her renk ışık raksı...
-Aman Allahım bu ne muazzam bir şehir ağam...
-Öyledir ya çawem hele bi gezelim,ben pek anlamam amma sen seversin o müzeler,tarihi eserler,kazı kentler ne bilem be yosunum eee sen görünce anlarsın.Benim pek işim değil onlar..
Bizi alandan ağamın candan öte dostumdur dediği Ekrem bey alıyor,kendi otelinde ful konfor bir karşılama ile salona geçiyoruz.
Hemen kahve içeceğimi söylüyor ağam,nasıl da bilir her huyumu,ardından bir hırka istiyor üşüdüğümü hissederek.Yooo bu adam ezberlemiş artık beni.
Ekrem bey tüm ekibine ha bire talimatlar yağdırarak/ağır mihvanlarımız var diyor ve Cabbara dönerek
-Ağam az bi dinlenin Rivoli de harika bir Fransız restoran da yer ayırttım orada yiyeceğiz.
Nasıl yorgunum sadece duş alıp onun kollarında uyumak istiyorum.Bundandır ki içimden söylenip duruyorum bu gece çıkmazsak.Sonra yooo karışma,Cabbar nasıl isterse öyle davran diye kendimi telkin ediyorum.Türk kahveler geliyor kahvelerimizi içtikten sonra bizim için ayrılan süit aparta geçiyoruz.Apart dediğim de minik bir malikane gibi içinde yok yok...
Atiye bu senin Caabbaar dan korkmaya başladım oda benim gibi yarrım delimi severseeee deliler sever hadi eyvalllah ,👍👍👍👍😙yorum kısa kolay oku diye,,